part99
Okulun önünden kalkacak olan iki özel otobüs, bizleri dört yıllık savaşımız ve emeğimiz sonucunda ulaştığımız manevi ve maddi zaferlerin kutlamasının ilk ayağını yapmak üzere otelimize götürecekti.
Saat 10 da kalkacak olan otobüsümüz öncesi, sabah erkenden uyanmış, önceki gece bende kalan ebru ile beraber kahvaltı etmiş, birlikte hazırlanmış ve nihayetinde otobüslere binmek üzere yola çıkmıştık.
Seçmemde babamın epey yardımı olan takım elbiselerimi kılıfına yerleştirmiş, havlular, güneş kremleri ve diğer kumsala ait envanterleri sırt çantama, diğerlerini de spor çantama doldurmuş, ebrunun da elbise kılıfı ve mini bavulunu sürümüze katmış gidiyorduk.
Haziran başının tatlı sıcağı ve öğleden akşama kadar faydalanacağımız kumsalı ve denizi düşünüp iyice keyiflendik.
“bikinili ilk defa görücem seni bakalım selülitin var mı? paparazzilere yakalanabilirsin dikkat et :p”
“hıı..olmadığını bilmiyorsun sanki..yakalasınlar canım bol bol çekebilirler ”
“tabi benim muhteşem fit vücudumdan gözlerini alabilirlerse ehehe”
“göbeğin epey meşgul eder onları :p”
“benim mi göbeğim var? Kızım onlar..kas..aslında..bir de ben kilo aldım ya biraz işte..midem büyüdü, mide o mide..göbek değil bak..”
“ahaha..hiç kusura bakma canım eski formuna kavuşman için daha epey zaman ihtiyacın var gibi ”
“hııaa…bok..göbekliymiş..sen göbekli görmemişsin..peh..”
“iyi de ben seviyorum ki zaten böyle (x şikayetçi değilim”
“olmazsın tabi odandaki oyuncak ayılarından aşinasındır göbeğe (x”
“ayılarımınki bile bu kadar değil..:p”
“taam kes kes..(: ..ben seni batırayım da gör açıkta ”
“yakalayabilirsen tabi ”
“hadi yaa? Yakalayamam yani?”
“ee hızlı yüzerim ben”
“yarışalım da alayım bir boyunun ölçüsünü..kaybedersen batışlardan batış beğen (x”
“sen kaybedeceğin için sorun yok ”
“görücezzzhh..(:”
Şakalaşa konuşa otobüse vardık, ebru arabasını uygun bir yere park etti, eşyalarımızı araca taşıdık, o sırada sınıftan ve ikinci öğretimlerden bizim gibi erken gelen arkadaşlarımızla selamlaştık, bir yarım saat filan var aracın kalkış saatine, gecikmelerle mecikmelerle, 40-50 dakika..sohbete daldık..
Herkes kıpır kıpır..yüzler biraz uykulu ama, gözlerdeki heyecan fark edilmeyecek gibi değil..rüya gibi bir gece bizleri bekliyor..özellikle de çiftler için şahane bir anı olacaktır bu gece. Ben bile ilk kez tamamen kafam arınmış ve mutluluğa odaklanmış gibiyim..diğer bütün sorunları ve çekinceleri kapının dışına koymayı başardım ebrunun ve etraftaki insanların pozitif enerjisi sayesinde.
Umarım sevmediğim insanlarla aynı otobüse binmez, yan yana bile gelmeyiz gün boyunca..
Bir de kendime “barışçıl, dost canlısı, sorun istemeyen tip” filan derim de, şöyle bir saysan, kaç tane adam var papaz olduğum, beni bir kaşık suda boğmak isteyecek..serhatıydı, ozanıydı, ayşeniydi, minesiydi, fatihiydi derken, liste anasının şeyi gibi oluyor..
Neyse, hiç birini takmayacağım, umuyorum ki onlar da beni takmayacaklar.
ve başladık, çok zor bir akşam valla.. (:
sonumuz hayrolsun
@jackdanielswhiskey, resim harika bu arada, @1 e koyayım onu
http://fizy.com/#s/1ahaxm
On, on beş dakika sonra nilayla neco geldi, diğer karma gruptan ayrılıp dördümüz kaynatmaya başladık..nilay çok güzelsin bu arada, hele mutluluğu da bulduktan sonra, resmen her geçen gün daha da aydınlanıyorsun, yakında sana bakarken kaynak gözlüğü takmam gerekebilir (: . bunu direkt yüzüne söyledim, gülüşmeler falan filan..kızları kollarımın altına aldım oyuncak bebek gibi sıkıştırıyorum..en sevdiğim insanlardan ikisi bir arada, hayatıma anlam katan beş kadından ikisi (diğeri annem-anneannem ve kız kardeşimdir malumunuz) aynı anda yanımda, pozitif enerji saçmakta, mutlu..onları mutluluğu benim mutluluğum..
“neco sen nilayı istemeye bana gelceksin biliyorsun demi? önce ön eleme turunda beni geçmen lazım x)”
“eyvallah kanka, çiçek çikolatayı yaptırıp dayanıyorum kapınıza ”
Kızları sıkıştırmayı bırakıp necoya sardım, sarıldık ettik, küçük bir güreş tuttuk, çok ergenim lan hıhahahaha..keyfim de öyle bir yerinde ki..özlemişim böyle bir anlığına da olsa dertlerimin, tasalarım üzerine perde çekebilmeyi..
O dertler de gerçi, yine kendi yarattığım şeyler..önce kendi elimle huzurumu kaçırıyor, sonra da onu geri kazanmak için götümü yırtıyorum..her halde ben o aradaki çırpınma, çabalama, göt yırtma kısmını seviyorum..yani mücadele etmekten keyif alıyorum..illa böyle düşmanlarım olacak, ya da durum olarak zor bir durumda olacağım, hep savaşacağım sonra bunu düzeltmek için..iskambilden bir kuleyi, yapıp yapıp yıkmak gibi bir şey bu..
Ünlü bir deyiş vardır, “ingilizler, yüzleri asık olmadıkça mutlu değildirler, irlandalılar savaşmadıkça huzurlu olamazlar,
iskoçyalılar, evlerinden uzak kalmadıkça kendilerini evlerinde hissetmezler” diye..
Ben de aslen Britanyalı mıyım neyim bilmiyorum ama, boka çomak sokmadan duramıyorum bir türlü..hem zorla başıma belaları sarıyorum, hem de onlardan kurtulmak için kendimi telef ediyorum..ne mazoşistlik ama..eğer cinsel sapkınlıklarım olsaydı, kesin kendimi kırbaçlattırır ya da dikenli tel sikmeye çalışırdım..o potansiyel var yani..kendime zarar vermeye bayılıyorum..neyse ki sadece manevi boyutta..eğer olay fiziksele geçerse bir doktora görünmem gerebilir..saykolojik vesaire…anlarsınız ya..
Bu arada doğru sanılan bir yanlışı düzelteyim, psikolojik olarak zor zamanlarım oldu ama tedavi görmedim..kim uyduruyor lan bunları aq bu ara çok dikkatimi çekmeye başladı bazı yorumlarda…
Ama görmeyi isterdim esasen, kesin çok farklı bir deneyimdir..
Neyse günümüzden, beş yıl öncesine dönelim tekrar..
Ve ben de size otobüsümüz kalkmış, otele doğru yolculuğumuz başlamışken, yol boyunca sıkılmamanız için biraz da son zamanlarda etrafımda olup bitenlerden bahsedeyim
bu arada, gecenin şarkılarını seçmemde tolga da yardımcı oldu (bilinçsiz olarak), pek çoğu final gecesine özel, hikayede ilk kez paylaşılacak olan parçalardır. (:
http://fizy.com/#s/1dlacj
ilk olarak evden konuşalım biraz,
dönem başında efsane beşlimizin luc longley i, neco başgan ı kaybederek kadromuzda ağır yara alsak da, Berkay gerek enerjisi, gerek samimiyeti gerekse muhabbeti ile neconun eksikliğini minimum hissetmemize yardımcı olmuştu..
tek falsosu o malum, olaylı gece idi. ama eğer eskisi gibi bir adam, ya da sap bir adam olsaydım, o gece benim için falso değil, kıyağın kralı olacaktı ve muhtemelen berkayı daha da bir sever hale gelecektim..
lakin, sadakat kastığım şu döneme denk gelen böylesi bir macera midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramamıştı..
üst katta işler yolunda, önümüzdeki yıl baş başa kalacak olan Alper ve nuriş ikilisi iyi çekip çeviriyorlar ortalığı, zaten ikisi de yumuşak huylu, anlaşılabilirliği yüksek, sivri özellikleri olmayan çocuklar olduğu için gül gibi geçinip gidiyorlar. Tolga her zamanki tolga zaten, adam stabillik abidesi..lan bu kadar her işi düzgün giden, planlı programlı, rahat, keyifli adam olur mu ya?
Allah bozmasın gerçi, kıskandığımdan değil (:
ama adamın her işi tıkırında lan..okulu tıkır, dersler tıkır, evde yemeğimizi yapıyor keyifle, kek yapıyor, geçen gün zeytinli poğaça yaptı..yuh amına koyim senin ya..amerikan baba..adam yaptığı her şeyden keyif alıyor, her şeyi severek yapıyor..böyle salonda oturmuş geyik yaparken, birden bire gidip dersin başına oturuyor, yarım saat bir saat okuyup geliyor..geçen türkü söyleye söyleye mutfak camını siliyordu, kızartmalardan dolayı is olmuşmuş biraz, onu ovalıyormuş..”manyak mısın aga?” dedim..”hee” dedi sırıtarak..
amk delisi (: ..bu adamı dört sene boyunca iki üç kere üzgün gördüm zaten, biri nilaydan ayrıldıkları gün, diğeri de arkadaşının hastalığı ve hayatını kaybedişi dolayısıyla..
içerken bile mütemadiyen keyiften içer, eğer benim gibi melankolik bir yavşakla arkadaş olmasa, adam çoktan keyiften çatlardı orta yerinden…Allahtan ben varım da, kendi dertsizliğini, benim dertlerime ortak olmaya çalışarak gideriyor, birbirimizi tamamlıyoruz bu açıdan..ben, ailenin mızmız çocuğu, o ise her daim hayata karşı bir duruşu ve özlü sözleri olan Ramiz dayı..
herifin sevgilisi bile onun kafasından..genelde bu tip adamların ayarını bozan, onları mutsuz eden, kadın kısmısı olurdu, ama öyle bir şans var ki çocukta, yaptığı manita bile kendisiyle aynı frekansta..açıkçası takdir ettiğim ve imrendiğim tek ilişki onlarınki diyebilirim..ebru ile benimki kadar sağlam olduğu konusunda emin değilim ama etrafımdaki diğer tüm ilişkilerden sağlam olduğu kesin, zira rahatlıktan ölüyorlar..bu nasıl bir karşılıklı bir güvendir inanılır gibi değil..bir ara, “aslında birbirlerini çok sallamadıkları ve gerçekten sevmedikleri içindir belki bu rahatlık” diye düşündüm ama yok lan..hele birkaç kere gördüm yan yanalarken de, gözleri parlıyor namussuzların birbirlerine baktıkları zaman..arada bir aşk var belli..allah bozmasın..kralsın tolga..sana da böyle bir kraliçeden aşağısı yakışmazdı zaten
Berkay, uğruna evi kerhaneye çevirdiği apaçi hatunla iki ay çıkıp ayrıldı..amk alamancısı..repçi bok..(: habire, “hacilar hacilar” deyip dursun telaffuzunu siktiğim x)
Begümle son zamanlarda çok fazla görüşemesek de, bir araya geldiğimizde (ilkay da oluyor genelde) ondaki mutluluğu ve minnettarlığını da görebiliyorum gözlerinden..ilkayda da keza…vay be, şaka maka benim sayemde iki insan mutlu oluyorlar..resmen yamadım birbirlerine (: hani geçen soruyordum ya, “yaptığım tek bir iyi şey var mı?” diye..bak, belki bu olabilir işte..numunelik..
Çok seviyorum iki aşık sevgilinin yapmacığa ve sululuğa kaçmayan hal ve hareketlerini, o şaşkınlıklarını, şapşallıklarını..ellerini koyacak yer bulamayışlarını..kelimeleri ağızlarına dolandırışlarını..ne güzel lan..aşk, sevgi, şefkat..cidden çok sıcak duygular..bazen ben bile, kin, nefret ve diğer karanlık duygular karşısında kazanabileceklerine, ya da en azından biraz aydınlık yaratabileceklerine inanıyorum..o derece kuvvetliler..çok saf, çok naifler..
@bartomelow jojo, oralara girme şimdi dur hele
@genzo, cücüklü sen misin lan? (x
Basket takımına yeniden yazıldıktan sonra, eskilerden kalan sadece bir arkadaşımla beraber takımın veteranlığı görevini üstlendik, yeni insanlarla tanışmak ve onların heyecanına ortak olmak güzeldi.. acayip taşak muhabbeti döndürdük orada da..piçler ya..bu yeni nesil çok komik lan (: ..biz de eski olmanın verdiği özgüven ve rahatlıkla, hocanın da dalga geçilmeye müsait bir hırbo olmasından mütevelli, gırgırın dibine vurup, son derece eğlenceli ve doyamadığımız antrenmanlar geçirilmesine katkıda bulunuyorduk.
Her ne kadar sezonun kapanış maçı da dahil olmak üzere son dört maçımızı kaybetsek de (ikisi son topa kalmıştı) takım ruhu ve eğlencelilik açısından dahil olduğum en iyi gruplardan biriydiler ve inanıyorum ki seneye çok daha başarılı sonuçlar alacaklardır bu havayı korumaları halinde.. abileri artık emekli oldu zira :p
Sınıfa gelecek olursak.. geçenlerde de bahsettiğim üzere, tuhaf bir kıpırdanma var, yeni yeni çiftler oluşuyor, dört sene boyunca yan yana bile gelmeyen tipler, aynı masada muhabbetler ediyor, insanlar birden bire iki kat anlayışlı, iki kat sevgi dolu ve iki kat arkadaş canlısı oluvermiş gibiler..
Anca mı geldi aklınız başınıza amına röveşata çaktıklarım?..
Sınıfta beni olumlu anlamda ilgilendiren sadece üç insan var, nilay, neco ve ebru.. diğerlerine karşı da iyi duygular beslemekle beraber, çoğunlukla umursamaz bir haldeyim.. zaten ebruyla çıkmaya başladıktan sonra milletin bana karşı olan yaklaşımlarında değişmeler oldu, yazmıştım daha önce..
Bir zamanlar tuğçedir, sedadır, vardı başka arkadaşlarım da ama, artık onlarla merhaba merhaba.. benim değil yanlış anlamayın, kendi seçimleri..ben, bana yakın olan birini kendimden zorla uzaklaştırmam..ama gitmek, uzaklaşmak isteyene de kal diye ısrar etmem.. ebru hariç.. ebrunun köpeği olurum.. neyse ki insan sevgisini, hayvan sevgisine tercih ediyor da zor durumda kalmıyorum x)
Sınıftaki düşmanlara gelecek olursak (böyle de yazınca komik oluyor ha, çocuk gibi..ama ne diyem, Mahmut mu diyem? Düşman işte..ya da Mahmut diyeyim lan?..tamam bundan sonra sınıftaki düşmanlarıma “Mahmut” diyorum!)
yasak bir kelime kullanmışız demek ki panpalar, mesajlar boş gitti valla x)
partı bir gözden geçireyim bakalım
http://fizy.com/#s/2b4k5e
Sınıftaki Mahmutlara gelecek olursak,
Serhattan, yırmığı yidikten sonra bir intikam çabası görmedim, arada da pis pis bakıp sindiriyorum canımın sıkıldığı günler, piçlik olsun diye (:
Bok herif..hem it kadar ciğerin yok, hem de arkadan iş çevirmeler filan…ben de senin yediğin bokun bir benzerini yedim gerçi..artık sana da pek kızmaya hakkım yok ama..üzerini örtücem ben o olayın..şu okuldan bir kaçalım, konu kapanacak..fotoları da silicem tehlike geçince..ne yapayım o amk ın parlak götünü ya..
Ozan zaten yüzüme bile bakamıyor..adam racon kesmeye çalışırken hayatının travmasını yaşadı..ee öyle kurtlar vadisi izlemek gibi değil bu işler be güzelim..gerçek hayatta işler farklı yürüyor..sen dua et benim mermiye kafa atan, el bombasına vole vuran amca-dayı oğullarını devreye sokmadım..lazız olm biz laz..tersimize gelme evini yakarız valla bak ona göre
Ayşene gelince,ne serhat ne de memati özentisi ozan…ben sadece ayşenden korkuyorum..şu hayalet suratlı, osursam rüzgarından üşütüp hasta olacak tıynette hatun, resmen hayatımı kararttı lan benim..cadı mıdır, büyücü müdür ne boktur..bak ben o son yaptığım hareketleri de normal bir kafayla yapmadım ha…karıda cidden bir numaralar olabilir..sonuçta büyü dediğimiz şey, gerçek bir şey aq..yapar mı yapar..ben beklerim..artık herkesten her şeyi bekliyorum..kendim dahil..
Siktiri çektiğim günden sonra birkaç kere göz göze geldik…tekmelenmiş enik gibi bakıyordu yüzüme..hem merhamet ister gibi, hem de nefretle..hani, “bir fırsatını bulsam, mahvedeceğim seni ama işte dua et ki gücüm yetmiyor” der gibi..
Ebru bile fark etti bir kere baktığını, cevap beklemez bir şekilde sordu, “bu da şimdi sana sardı herhalde?” diye..
“üf ebru valla bak buradan tartışma filan çıkmayacak demi?” dedim ben de endişeyle..
“saçmalama ya, niye tartışma çıksın..tartışalım da mutlu mu olsun böyle tipler?” deyip ayşene pis bir bakış fırlattıktan sonra kollarına aldı beni, nispet yaparcasına her yanımı öptü, okşadı..göz ucuyla ayşenin yüzündeki dağılmışlığa şahit oldum..bir zamanlar, ozanla o sevişip dururken benim düştüğüm duruma, şimdi o düşüyordu..ben üç sene çekmiştim onları…ve ebru da, farkında olmadan, benim ayşene yaptığım blöfe uygun davranarak elimi
güçlendiriyordu, ayşenin ebruya bir şeyler fısıldama olasılığı azalıyordu iyiden iyiye..
Muhtemelen, “lan zaten kız da biliyor bu durumu, hatta ortak planlamışlar bunu bu manyaklar” diye geçiriyordu
içinden..
Umarım öyledir yani..
Yoksa..
Yoksalarla canımı sıkmak istemiyorum şu anda..”var olan” şeylerle, güzel şeylerle ilgilenmek istiyorum..
http://fizy.com/#s/14yr1j
Otobüsümüz otele vardı..
Otel, yani otel dediysem..otelden ziyade tatil köyü gibi..hatta tatil köyü+otel gibi…+ doğal yaşam parkı+ aqua park gibi..yuh lan..
Yalan değil, ben de ailemle, arkadaşlarımla çok gezdim, çok yere gittim ama, hayatımda bu kadar büyük bir otel, tatil alanı görmedim..
Bir koyun içine, baştan başa kurulmuş, uçsuz bucaksız bir eğlence ve dinlence merkezi gibiydi gittiğimiz yer..yeri ayarlayan çocuklar gerçekten iyi iş çıkarmış..verilen paraya kesinlikle değecek gibi görünüyor..
Asıl şaşkınlığı, otele girişimizi yaptırıp, odamıza çıkınca yaşadık..ciddi anlamda lüks bir suit..balkondan görülen manzaraya da az daha dilimi yutacaktım..sanki isengardın, minas trith in üzerindeyim..böyle bir şey olamaz..
işte, koyun içine yerleşmiş düzeni daha da iyi gözlemleyebildim bu manzarada..antik yunan kentleri gibi sanki, mimari de o şekilde, amfi tiyatrolar var iki üç tane, gösteri alanı olarak..ağaçların, arasında sütunlu yollar..5 tane irili ufaklı havuz, biri nehir şeklinde, uzunlamasına, virajlı..,iki tane, birkaç farklı kaydıraktan oluşan mini aqua park var..içinde bulunduğumuz otelin ana binası, travertenler gibi, katlı katlı iniyor aşağıya doğru..ilerde plaj ve muntazam şemsiyeler, sağımızda ise, yine otele bağlı, ancak apart-villa şeklinde konaklama yerleri mevcut, orada da villalardan adeta küçük site, köy yaratılmış.
Doğa örtüsü ile yapılar o kadar iç içe ki, hangisinin daha önce orada bulunduğunu anlayamazsınız..hatta sanki, önce binalar varmış da, sonradan orman onları sarmış gibi..
Villaların biraz ilerisinde, kule şeklinde bir yapı var, agora misali, akşam balomuz orada olacakmış..çok hoş görünüyor..
Sahile inmeden önce, yarım saatimizi balkonda oraya buraya bakıp yorum yaparak geçirdik, ebru bayıldı..
“büyüyünce kendi başımıza da gidelim böyle yerlere :p” dedi..
“olur..büyüyüp adam olunca ilk işimiz güzel bir tatil ”
“çok güzelmiş cidden..kıbrısta bir yere gitmiştik üniversiteyi kazandığım sene..orayı hatırlatıyor bana o otel de böyle koy gibi bir şeyin ortasındaydı (:”
“koy gibi bir şey..yeni bir tanım ekledin Türkçemize tebrikler..:p”
“üff gıcık..hadi sahile inelim artık..”
“kremleri aldın mı?”
“çantamda..”
“tamam eksik bişey yok demi?”
“yok yok hadi..azıcık yanayım da elbisemin rengiyle uyumlu olsun ten rengim :p”
Lobide nilaylarla karşılaştık,
“nabıyonuz?”
“iyi sahile inicez şimdi onurları bekliyoruz”
“tamam aşağıda bulalım birbirimizi (:”
“o biraz zor görünüyor ama bakıcaz artık (:”
“hadi görüşürüz (:”
gaza gelmeyin, ipragaza gelin panpalar (:
o resimleri iki gün sonra editlersiniz siz :p
http://fizy.com/#s/1ajc3s
Asansörle z3 katına indik, oradan da antik mimarili bir yol vasıtasıyla sahile doğru ilerleme başladık,
“onur bu düzenleyen çocuk muydu?” diye sordum
“hı hı..güzel yer ayarlamış ya..bakalım akşam nasıl olacak”
“sekizde başlıyormuş..biz altı gibi odaya çıkarız iyi mi?”
“iyi..kaç ki saat şu an?”
“üçe geliyor..yetmez mi üç saat? Sonra sıkışmayalım?”
“iyi iyi..dediğin gibi yaparız ”
Sahile inip şezlonglara geçtik, mini plaj şortu ve askılısı üzerinde, saçlarının dalgalarının bir kısmını şapkasıyla zapt etmiş, gözünde gözlükler ile pek tiki ebru hanım..baktıkça gülümsüyorum, o kadar hoşuma gidiyor ki şu halleri..
“neye sırıtıyorsun gene acaba (:”
“çok tatlısın sen..ona sırıtıyorum (:”
Gözlüğünü indirip üzerinden süzdü beni,
“hiç boşuna böyle iltifatlarla yumuşatmaya çalışma beni, hiç şansın yok” dedi imalı bir gülümsemeyle..
Ne demek istediğini anlamıştım,
“öyle mii..tamam..hadi o zaman, görelim numaranı ”
Ayaklanıp denize yürüdük..su henüz haziran ayında olmamızdan ötürü biraz soğukçana..gerçi alışana kadar her deniz soğuk geliyor..hem bizim ısınmak için birden çok bahanemiz var..ayaklarımızla test ettik suyu..ebrunun beline dolandım..teninin verdiği, bir türlü doyamadığım o harika dokunma hissine kaptırdım kendimi..kendime doğru çektim biraz daha..yavaş adımlarla suya ilerlemeye başladık,
“batırma ama bak tamam mı şimdi?” dedi mahzun mahzun..
“tamam ya..anlaştık işte, yarışı kaybedersen batırıcam..(:”
“okey..öyle su sıçratma itekleme gibi şakalar da yok?”
“yok yaa..çocuk muyum ben?..gerçi evet çocuğum da..o kadar da çocuk değilim…ama yine de belli olmaz..:p”
Su kalçalarımıza yaklaşınca, daha fazla ağırdan almayıp aniden daldık..
Bir elimizi birbirimize tutunmak, diğerini de suyu yarmak için kullanarak biraz açıldık..
“ee daha boy buralar be?”
“hıı evet sığ denizmiş (:”
“neyse hadi başlıyo muyuz?”
“aa biraz ısınıcam önce ben” dedim..güldü,
“istediğin kadar..” dedi..
Kendine çok güveniyor lan valla..yenmesin bu beni?..sürprizlerle dolusun zaten ebru…yok sosyal projeler, yok pilatesler..şimdi bir de yüzme şampiyonu filan çıkmasın..en sonunda da siyah kuşak judocu olduğunu ağzımı burnumu kırmasıyla öğrenirim diye korkuyorum anasını satayım…gerçi yüzücülük konusunda omuzlar biraz spoiler verir gibi, o çıtı pıtılıkta bir kız için epey diri görünüşlü omuzları vardır ebrunun..daha önce söylemişti yüzmeyi sevdiğini de..ben de fena yüzmem yani..ortalamanın üzerindeyim..diye
inanıyorum…bu güne kadar öyle inanarak geldim yani…bu inancımı kaybetmek istemiyorum…dinden imandan çıkarmayın lan beni! (:
@ anatoli, kaşlar lens mi panpam?
* * *
@sikistanlı, iflahımı kestin amk, salak salak gülüyorum deminden beri (:
http://fizy.com/#s/3xvvia
Bir parkur belirledik kendimize, denizin dalgasız olmasından da yararlanarak, kıyıya paralel yüzeceğiz..
Aslında çok iyi başlamıştım..zaten son derece ciddiye alarak, tam konsantre, etrafla hiç ilgilenmeksizin, olimpiyat yüzücüleri gibi, sadece kendime ve kulvarıma odaklanarak, adeta su ile savaşarak, bir kahhhraman! Gibi çılgınca, yırtınarak, kendimi kanıtlama çabasıyla saldırarak ilerliyordum..bir süre sonra, “artık vardım sayılır lan fazladan yüzmeyeyim” diye kafamı kaldırıp da, ebruyu, birkaç metre ötede, çoktan durmuş bana sırıtarak el sallarken görünce duman oldum..
Işınlandın mı lan oraya!road runner..
“şimdi mi batmak istersin yoksa paket mi yapayım?” dedi gözleri kısık, ağzı kulaklarında bir vaziyette..ben daha şaşkınlığımı üzerimden atamamışken lap diye suya daldırdı beni..bir bardak su yutmuşumdur o ara thanks to you andy..my men..
Öksüre gebere suyun altından çıktım,
“boğulmadın demi?”
“lan..dgfda…insan bir…nefes alaydım…fsadfa..sen..nasıl geldi oraya..” dedim sümküre hıçkıra..
“ben..yani, ben..gelirim ben” dedi sırıtıp baş parmaklarıyla futbolcuların sırt numaralarını gösterdiği gol sevincine benzer bir hareket yaparaktan..
“git şu uzağa bir yüz gel bakayım..inanmam ben gözümle görmeden..ışınlandın mı, suyun üstünde mi yürüdün, jesus christ!”
Gülerek yavaş hareketler biraz uzağa gitti,
“tamam gel şimdi”
Gözden kayboldu..vay çakal, dipten yüzüyor bu demeeek..ben daha dalamıyorum bile..anca camış gibi suyun üstünde debelenmişim..
bu kısmı hikayeye niye ekledim bilmiyorum zaten..genelde kaybettiğim şeyleri yazmazdım oysa,posta yediğim hatunları, 30 sayı fark koyulduğumuz basket maçlarını vb... bunu da yazmayaydım keşke aq..kaybetmekten nefret ediyorum (:
Üç-beş saniye sonra bir kulaç yakınımdan yüzeye çıktı..
“yuh..”
“ee..bu işler böyle..(:”
“bana da öğretsene böyle yüzmeyi lan süpermiş x)”
“bakarız, bir ara ” dedi, kollarını boynuma doladı..
“iddialarınız ve yarışlarımız bittiyse biraz romantizm istiyorum?” dedi dudağını bükerek..
“eee evet..iyi olduğum şeyi yapayım ben o zaman” dedim sırıtarak..
Güldü..ellerimi beline doladım..suyun içinde sakince yüzmeye başladık..dakikalarca el ele, kol kola, başlar omuzlarda kaldık kuğular gibi..
Sudaki romantik dakikalardan sonra, bir diğer plaj romantizmi olan sırt kremle faslının gerçekleştirildiği bölüme geldik x)
Havadan sudan ve etrafın güzelliğinde konuşup, bir yandan güneşlenerek akşamı ettik..
@anatoli, estağfurullah, kapüşon güzelmiş, assasins's creed styla diyorsun yani
http://fizy.com/#s/3x5vn1
Geniş sahilde, yakın arkadaşlarımızdan hiç birini, uzunca bir süre görememiştik..az çok tanıdığımız tipler vardı etrafta, ikinci öğretimlerden vb. ama, bizim sınıftan insanları, bilhassa nilayları göremedik..
Gerçi daha iyi oldu böyle baş başa..belki onlar da aynı fikirde oldukları için aramadılar bizi..
Beş buçuk gibi, bir kere daha yüzüp, yavaş yavaş plajdan ayrılmaya hazırlanırken nilay geldi,
“nabersiniz? Burda mıydınız siz?”
“bırak kızım bu sahte, “aradık ama bulamadık” ayaklarını” dedim sırıtarak,
“ha? yok bee..ne ayak yapcam (: ..şu taraftaydık bizde..etrafta göremeyince, şey etmedik..”
“anlıyorum ben seni ” dedim hala imalı bir biçimde gülerek,
“yaa ne pissin ha..ebru bişey de şuna?”
“cık..tsigalko haklı nilaycım..zaten biz de aynı şekilde düşünüyorduk, plajı, denizi bulmuşken baş başa kalmak en iyisidir :p”
“e iyi öyle olsun o zaman gıcıklar (: ..ne zaman çıkıcaksınız odalara?”
“altı gibi çıkmayı düşünüyoruz, sekizde başlıyor demi program?”
“aynen..beraber çıkalım o zaman, tabi baş başa çıkıcaz diyorsanız orasını bilemem :p”
“ahaha..tamam gelsenize böyle, neco da gelsin..birlikte kalkarız..”
Kalan zamanı dördümüz sohbet ederek geçirdik..ebru, beni yenip nasıl su yutturduğunu anlattı..
Bu zaman kadar işler yolunda ve normaldi..görmek istemediğim insanlarla plajda karşılaşmamış olmama seviniyordum..
Kalkmamıza yakın, kendisi gibi açık renk bikinisinin içinde, son derece utangaç ve naif, kırılgan hali, uzun sarı saçları ve uzun beyaz bacaklarıyla, ingiliz leydilerinden farksız bir şekilde, başı hafif eğik önümüzden geçen mine yi de görmeseydim daha da iyi olabilirdim..yanında iki kız arkadaşı daha vardı..
Kıza bir anlığına, sadece bir anlığına, biraz acıyarak, biraz pişmanlıkla, biraz da hayranlıkla bakabilmişim..maksimum iki saniye yani..fazla değil..
Bir anda, o saniyeye kadar gır gır şamata giden muhabbet buz kesti..nilay ve neco gözlerini indirip kum taneleriyle ilgilenmeye başladılar..ebru ise tıpkı benim bakışım gibi, iki saniyeliğine gözlerimi delip geçtikten sonra, ifadesizleşen bir yüzle önce denize, sonra kumlara sonra da nilayla necodan tarafa bakmaya başladı..
Kötü yakalanmıştım..
Yakalanmış mıydım?
Aslında yakalanmamıştım ki?..neyi yakalıyorsun yani..yakalanacak bir şey yok..herkesin bildiği eski bir hikayenin bir anlığına zihinlerde belirmesine yol açan bir karşılaşmadan fazlası olmamalıydı bu..herhalde bu oluşan suskunluk da o yüzdendi..
Dört sene geçmiş yahu üzerinden..mine mi kaldı artık..benim için, koparmamam gerekirken kopardığım bir çiçek gibi, kırmamam gerekirken kırdığım bir porselen bebek gibi artık mine..eski, acı bir hatıra sadece..işlememem gerekirken işlediğim bir günah..günahlardan biri..
Muhabbeti yeniden açmaya, değiştirmeye çalıştıysam da, eski tadı kalmamıştı artık..
Eyvah bea…daha sahildeki ufacık bir karşılaşmadan böyle oluyorsa..gece ne bok yiyeceğim ben?..
kısa bir mola verelim, ben piç olan partı toparlayayım
@16888. entry toparlanıp düzenlendi
@asosyal at yaraa, bıyıklar terli bakıyorum da
@jackdanielswhiskey,
ama kim, kim? yazmamışsın. kafalarda soru işareti var.. lütfeeen..lütfen.. (:
http://fizy.com/#s/3wl0t6
Odalarımıza çıktık az sonra..
Kendimizi içeri atıp ebru ile baş başa kalınca, susmaktansa konuşup olay neyse çabucak halletmem gerektiğini hissettim..kısa, net, gerekirse, hiç gerek olmamasına rağmen özür de dileyerek..
“canım?” dedim
“efendim?” dedi değişik bir ifade ile..öyle kızgın, kırgın ya da tavırlı değildi…daha çok,”umurumda değil ki?” der gibi bir hali vardı..
yersiz sorularla kuşatıp, olayı uzatmaktansa, direkt olarak konuya girdim,
“mineyi görünce niye bozuldun o kadar?” dedim lappadanak..
“ben mi sen mi?” dedi yandan bir gülümsemeyle..
“ben niye bozulayım ki?” dedim,
“yüzünün halini göremedin tabi..” dedi kaşlarını havaya kaldırıp indirerek..
Yavaş yavaş hazırlanıyorduk bir yandan..
“ne olmuş yüzüme?”
“bilmem..bir tuhaf oldu işte..”
“doğrudur” dedim..”tuhaf şeyler düşündüm çünkü..”
Ebrunun gözleri irileşti..yüzüne bir gülümseme yerleşti ama mutluluk değil, gerginlik ifadesiydi bu gülümseyiş..
“acıdım kıza” dedim sonra..”yazık dedim içimden..keşke hiç bir araya gelmemiş olsaydık dedim….sadece onun için değil, eski…”günahlarımdan” diyeyim…kimi görsem aynı şekilde olurdu yüz ifadem…o kadar pişmanım ki ebru..elimde olsa, tüm zamanı geri alıp, tüm gereksiz detayları, yanlış ilişkileri, bütün pişmanlıklarımı silerdim..elimde olsa, seninle daha tanıştığımız ilk gün sevgili olmak ve hiç ayrılmamak isterdim…o yüz ifadesi bu işte…sensiz kaybettiğim zamanların ve o sırada yok yere kırdığım kalplerin
vicdanımın ağzına sıçmasının ifadesi…”
Yatağa çöktüm..kızın yüzü birden bire merhametle dolmuştu..yanıma geldi anlayışla gülümseyerek..başımı ellerinin arasına aldı..göğsüne yasladı..
“senin sevgin sayesinde..sana olan sevgim sayesinde biraz olsun o pişmanlıklardan kaçabiliyorum..ancak vicdanım rahatlayabiliyor biraz..ama böyle kanlı canlı görünce o eski defterleri yine gözümün önünde..yeniden boğuluyorum..” diye devam ettim..
iyice sarıp sarmaladı beni..
“zordur..neler yaşadığını ve düşündüğünü tam olarak bilemem..ama tahmin edebiliyorum..canını sıkma..herkes yanlış şeyler yapıyor..yanlışlıkla adam öldürüyorlar tsigalko?..o kadar yüklenme kendine..ben biliyorum senin aslında nasıl biri olduğunu?
Kalbinin ne kadar temiz olduğunu..ne kadar şefkat dolu olduğunu..ben biliyorum…sevemeyen, aşık olamayan, kötü bir dokunamaz öyle..yanağımı bile okşadığın zaman bir tuhaf oluyorum..hissedebiliyorum..ben biliyorum..yetmez mi?”
Bilmiyorsun be ebru…sen de bilmiyorsun…ben bile bilmiyorum ki kendimi?..
Bildiğini, tanıdığının iddia ettiğin tsigalkonun son vukuatını duysan, yine böyle der miydin?
Meleğim bile beni terk etmişken, sen kalır, gitmez miydin?..
Ben bile bilmiyorum kendimi…sen nereden bileceksin..
“senin için yeterse..benim için hayli hayli yeter..önemli olan senin huzurlu olman..senin mutluluğun, benim mutluluğum..başka türlü düşünemiyorum bile..”
“ben senden gelecek her şeye razıyım..o yüzden yanındayım zaten..çok büyük beklentilerim yok ki?..benimkinin çeyreği kadar sevsen beni..yeter..ikimize de yeter..”
Gözlerim doldu..
“aşk olsun ebru..ne çeyreği..”
“misalen diyorum..o bile..”
Devam etmesine izin vermeden dudaklarına kapandım…
Başka çiftlerin tartışmasına, kavga etmesine hatta belki darılmasına yol açacak şeyler, bizi tam tersine daha da yakınlaştırıyor, aksine, kuvvetlendiriyordu..
O dakika, bir kez daha, bazı şeyleri cidden aştığımızı fark ettim..alacağım kızım ben seni…öyle ya da böyle..gelinim olacaksın benim…hayat arkadaşım olacaksın..yoldaşım olacaksın..yandaşım olacaksın..gerekirse kaçıracağım da, yine de alacağım seni…bize, bizden başkasından yar olmaz..bu saatten sonra, hangi kadını tanısam senin yerini dolduramaz..gökten huri inse seninle bir olmaz..
O yüzden işte..sen benimsin..ben de senin…ikimizin arasını bozmaya yeltenecek olanı bile yok ederim..
yeni teşrif buyuran panpalarımıza da hoş geldin diyorum.
bu gece, hikaye boyunca ilk defa gördüğüm nickler görüyorum atılan yorumlar arasında, veda etmeye geldiniz demek gizli takipçiler (:
hızımız nasıl? iyi gidiyor muyuz?
okey biraz yavaşlıyorum o halde :p
@kurbankesendeist, lan sende de mi cücük var?
özendiriyor ibneler ya..bırakıcam ama yakışmıyor lan bana.. çakma david villa lar sizi (:
@ genzo, @1 e bakarsan durumdan haberim olduğunu görebilirsin panpam. gizlilik söz konusu değil,
panpamız önce bana danıştı, ardından çalışmalara başladı. ben de kendisini destekliyorum. bu işten herhangi bir maddi çıkarım olmadığını da belirttim @1 de
next--->