part86
Gözlerim dolar gibi oldu o sahnenin yoğunluğuna olan hayranlığımdan…
“öyle miydi?... oof.. ebru..çok seviyorum be kızım.. çok..” dedim sanki sitem eder gibi.. insan bu kadar sever mi abi? Bu kadar sevdirir mi peki bir insan kendini? Ayıp dene bir şey var…valla ebru, senin bana yaptığını Fransız, Cezayirliye yapmamıştır.. resmen soykırım ediyorsun içimdeki diğer tüm duyguları, hislerimi.. hepsini alıp kendi aşkına sömürge ediyorsun…
Ağlamakla gülmek arasında karman çorman bir yüz ifadesiyle baktı, önüne döndün sonra.. burnunu çekti.. nemlenen gözlerini sildi avuçlarının içiyle.. sonra tekrar bana döndü…baktı…öyle bir baktı ki…öyle bir bakış attı ki..
O bakışın dışında artık geri kalan her şey teferruattı…dünyanın bütün dillerinde, evrenin bütün boyutlarında, her ortamda, her koşulda, her şekilde “şefkat” in konsantre edilmiş biçimini gördüm o gözlerde..
Daha ötesi yoktu o bakışın..ona, “seni seviyorum” demiştim…
Ve cevabımı almıştım…söze filan gerek yoktu.. zaten milyonlarca söz, binlerce dilden, binlerce şekilde kompoze, milyonlarca his vardı o bakışlarda.. yine de döktü sözlere,
“ben de seni seviyorum…çok..” dedi.. sanki kızar gibiydi ama bir yandan da..
Ben, sitem etmiştim, hiç acımadan beni kendine böylesine bağlamasına,
O, kızmıştı, benim onu bu denli kendime hapis yapmama..
Lan insan insanı bu kadar sever mi be? Kendini bu kadar sevdirtir mi?..yatacak yerimiz yok valla..
“ömrümün geri kalanında seninle olmayı istiyorum…sonuna kadar…” dedim..
http://fizy.com/#s/3woq6w
Kafasını aşağı yukarı salladı..yüzüne “görürsün sen gününü” dercesine bir ifade hakimdi..(: ciddi ciddi kızgındı bana..kendisine..bu kadar delicesine bağlandık birbirimize diye…
Yaklaştı..elimin üzerine bindi eli..ateş saçan gözlerle dik dik baktı bana..burnunu çekti kibarca.. “tsigalko…” dedi fısıldayarak
“efendim bitanem…” dedim aynı şekilde..
“çok..ciddi..ağır kelimeler bunlar…taşıyabilecek misin?... ”
Bir an için karamsarlık kapladı yüreğimi..yüzüm anında düşmüş olmalı ki, hemen yanağımı aldı avucunun altına..daha da yaklaştı..
“taşıyamazsın demiyorum..ben..sana güveniyorum..sonuna kadar…ama…çok ciddi sözler bunlar…sen de kendine güveniyor musun?..”
içimden ağlamak geldi..gözlerimi sağa sola kaçırdım..aşağıya indirdim en sonunda..aldığım acı nefes iyiden iyiye dağlamıştı beni..sakin olmaya çalıştım..
iç çektim..
“sen hala kuşku duyuyorsun benden” dedim zavallı bir şekilde…” ”hala”, dememeliyim aslında..haklısın çünkü..onca yılın acısını böyle birkaç ayda unutturabileceğimi sandım…özür dilerim..”
Diğer elini de diğer yanağıma koydu, ellerim avuçlarının arasında, beni kendisine çekti, telaşla, dolu dolu gözlerle konuştu,
“hayır hayır…kuşku duymuyorum aşkım..bak, gene sen kuruntu yapıyorsun işte..aslında sen bana güvenmiyorsun..sana güvendiğime, inandığıma inanmıyorsun…o yüzden soruyorum…lütfen bitanem yanlış yerlere götürmeyelim bunu..”
O böyle üzülüp endişelenince ben de telaşa kapıldım..lan..kızın içini çürütüyorum..böyle triplere girmek yok demedik mi tsigalko?!
Ellerini yakaladım..yüzümden çekip kendi avuçlarımın arasına aldım..derin bir nefes de aldım sonra..kendimi toparladım..yüzüme, pozitif bir ifade yerleştirdim, hatta biraz burukça da olsa gülümseyebildim,
“ben diyeceğimi dedim ebru…seni seviyorum…ömrümün sonuna kadar seninle yaşamak istiyorum..benim söyleyeceklerim bu kadar..sen ne anlarsan,kendi aklındaki düşünceye göre anlarsın..bu sözlerimden ne anlam çıkartıyorsan, o da aslında senin düşündüğün şeydir..tamam mı?” dedim..
O da benim gibi gülümsemeye çalıştı.. gözleri kısıldı biraz.. damlalar kurtuldu kenarlarından.. yanağını ıslattı.. başını yine bir aşağı bir yukarı sallarken iç çekip konuştu,
“iyi…o zaman Allah ömür verdiğince başının belasıyım..” dedi.. güle ağlaya, hıçkırarak sarıldı boynuma..ben de ona sarıldım bütün benliğimle..
Yeniden bir araya geleli beş aydan fazla olmuştu ama, biz daha o anca o akşam açılabilmiştik birbirimize…aşk-sevgi denen müessesede, mesele, fiziki bir açılmadan ibaret olsaydı zaten tüm bu duygusallığa, romantizme gerek kalmazdı..biz akşamüstü ruhlarımızı açtık birbirine.. ardına kadar…demir almıştım yeniden limandan..ama bu kez ebru da vardı gemimde…anca beraber, kanca beraber…
Sanırım, biraz önce bahsettiğim o “yetememe” “ne kadar sevdiğini gösterememe” durumu artık noktalanmış ve mazide kalmıştı..
Artık daha bir bütündük biz.. aramızda kalan o ufacık, küçücük, içinde bir hayaletin anca geçebileceği görünmez boşluk da , o akşamüstü kapanmıştı…
…
…zaman geçiyor..
Okul açılalı iki aya yakın zaman olmuştu..
Ebru ile ilişkimiz dolu dizgin ilerliyor, her geçen gün, zaten duygusal ve mantıksal olarak birbirine uyumlu olan ruhlarımız daha da bir eşleşiyordu birbirine..
Gece, yüzümde, güzel geçen bir günün ardından sonra dudaklarıma yerleşen kalıcı bir sırıtma ile tavanı izlerken düşündüm..
Lan..ben ne kadar da aptaldım? Nasıl bu kadar kör, bu kadar aymaz olabilmiştim?..
Kız, yani ebru..en başından beri benimleydi.. gözümün önündeydi.. dahası, bana olan hisleri bile belliydi..
Düşünün, bu dünyada bir ruh eşiniz var…değil mi?
Hepimizin var yani.. öyle inanıyoruz en azından…neyse,
işte bu ruh eşini, kimileri hayatı boyunca bulamıyor.. evet, var öyle bir eş ama..bir şekilde kader onları bir araya getirmiyor, ya da getiremiyor.. belki de geldiklerinde onlar farkına varamıyorlar.. fırsatlar kaçıyor.. birbirine ait ruhlar, başla bedenlerde
kayboluyor.. sevenler kavuşamıyor.. hatta belki de öyle bir seveni-sevdiği olabileceğinden haberi bile olmadan yitip gidiyorlar sahte ilişkilerde..
Ebru…benim ruh eşim…bak bundan artık eminim…ama, gel gör ki, ben bu kızı başlangıçta fark edemedim.. belki de ettim ama, kabullenmek istemedim…inanamadım diyelim ya da..diyorum ya,
Bir ruh eşiniz olacak…sonra siz onu, şansınıza, taa 18 yaşınızda, şıp diye bulmuş olacaksınız.. üstüne üstlük, öylesine şanslı olacaksınız ki, bir de bu ruh eşinizin hisleri, size karşı elle tutulur derecede berrak ve belli olacak..
“Yok abi”..”yok” dedim herhalde…”daha neler..ben bu kadar şanslı olamam..”
Ama öyleydim işte?
Fakat kendi başımı, kendim belaya soktum.. zorla, başka bedenlerde kayboldum…göz göre göre.. belki inadına…
Yok ayşendi, yok ceydaydı, yok mineydi, yok ayçaydı…
Hatta buse…busede bile ben ebruyu aramışım…farkında değilim…baktığım her yerde, öptüğüm her tende…hep ebrunun peşindeymişim…o yüzden bir türlü mutlu olamamış, dikiş tutturamamışım…
Ama anlamalıydım…ona “öylesine” evet dediğim o “ilk bir araya gelişimiz” de, o, bir daha eşine benzerine rastlamadığım öpücüğü dudaklarıma verdiğinde…anlamalıydım…hala düşündükçe içimi titreten o ilk öpücük…
Anlayamadım…öyyylee gerizekalı…öyle malım…
Buse için, “ölüyorum-bitiyorum” dedim.. ayrıldım, dağıldım, günlerce bitkisel hayatta kaldım adeta, kendime gelemedim..
Ama ne sevgili olmadan evvel, ne de sevgili iken, ebrunun bana hissettirdiklerini ona karşı hissedemedim…siz de hissedemediniz değil mi?
Yani.. yoktu o aura…o atmosfer…bir şey…”ufacık” bir şey eksikti sanki…adını koyamadığım….
Sonunda..hem de hiç hak etmediğim halde, olmam gereken yerdeyim…çok gezdim.. çok gördüm…belki de böyle olması daha iyi olmuştur…artık ebrunun kıymetini çok daha, çok çok daha iyi bileceğim….o, benim hem gösterişli, hem sade, hem heybetli, hem de kırılgan kelebeğim…sert kabuğunun altında dünyanın en hassas duygularını saklayan, dolu bir kız o…farklı bir kız..
Çok farklı bir kız…
Onun duyguları, ne burçininki, ceydanınki gibi hastalıklı, ne mineninki, busenin ki gibi zayıf..ne de sahte…
Saf.. tamamen doğal.. katkısız aşk…
amına kodumun feneri, ömür törpüsü o.ç ları..
http://fizy.com/#s/1ait53
Burçin ve Ceyda demişken..
Ceydadan hiç haber almadım bu güne kadar..ilk zamanlar Alper bir şeyler söylemişti ama..sonrasında ne ben sordum, ne de o söyledi kendiliğinden..üzgünüm onun için..saplantılıydı belki..belki biraz psikolojik sıkıntıları da vardı ama özünde iyi bir kızdı yani..
Diğer Burçin oros…neyse işte..burçin ise ceydanın dark-side versiyonu ve “kezban” upgradesi yapılmış son derece tehlikeli bir yaşam formuydu..
Onun da sonsuza kadar hayatımdan çıkıp gittiğini bilmek güzel..gerçi son yaptığı harekete pek anlam veremedim ben.. öyle gelip “her şeyi açıklıycam” havaları filan..rüyasına aksakallı dede mi girdi, ne oldu da böyle Samanyolu tv dizilerindeki gibi birden bire günah çıkartıp kendini imana verdi bilemiyorum..
Belki de o bile özünde kötü değildi…sadece, saplantılarının esiri olmuştu bir süreliğine..
Hangimiz olmadık ki?..
Şimdi, düşünüldüğü zaman, benim ceydaya, ebruya, mineye attığım kazıkların bir benzerini de Burçin atmıştı bana..
Yani, Burçin benim için kötü karakterse, ben de Ceyda ve mine için öyle olmalıydım (ve bir zamanlar ebru için de tabi)..
Esasen, kimin kötü ya da iyi olduğu, hangi taraftan baktığımıza göre değişiyordu..zamanında avrupalılar bizim için “cadı avı altında kadınları yakan, Müslümanları kazığa oturtan” yobaz gavurlar iken, biz de onlar için “insan eti yiyen, barbar-yamyam Türkler” idik mesela..
iş bu hikayenin yazarı da ben olduğum için ve genelde kendi penceremden baktığım için, başlarda sanki Burçin “quenn of pain” ben ise masum çoban gibi lanse edilmiş olabilirim kendim tarafından..ama neyse ki kendisiyle barışık ve ne mal olduğunu bilen bir adam olduğumdan ötürü, öz eleştiri yapıp aslında benim de bir zamanlar en az Burçin kadar kötü olduğumu kendime ve size itiraf edebiliyorum..
Aynı anda hem mine kadar masum…hem de Burçin kadar kötü olabilmek..
Diyorum ya..nereden baktığımıza göre değişen, göreceli bir kavram bu “kötü-iyi” meselesi..
Artık kimseyi böyle sınıflandırmayacağım..buna haddim ve yetkim olduğuna da inanmıyorum zaten..
Tek istediğim ebruyla mutlu olabilmek..bunun dışında hiçbir şeye fazladan enerji harcamak, insan ilişkilerinin hesabını tutup, karmaşık işlemlerin içinde boğulmak istemiyorum.
@genzo, bu senenin önemli olayları yıl sonuna doğru gerçekleştiği için başları biraz atlamakta sıkıntı görmüyorum, ayrıca dediğim gibi artık elimde yazılı bir kaynak yok, bu nedenle tamamen hatıralarımla baş başayım,
sene sonuna doğru mezuniyet-balo geceleri ve bazı sürpriz gelişmeler var, zaten son yılın %30-40 ı o bir-iki haftalık zaman dilimine sıkışacak gibi görünüyor
insan ilişkileri ve karmaşa denince de, aklıma, bir gece neconun beşimiz alt kattaki salonda oturmuş vizeler öncesi rahatlama seansları yaptığımız (fifa 2007) gece geliyor..
Necati, ikinci dönemde evden ayrılacağını beyan etti bize..
Muhtemelen aylardır (geçen yazdan beri) bunu düşünüyordu ama anca söyleyebildi..
Bu kararı bizi epey şaşırttı ve üzdü ancak onun da kendine göre bir açıklaması ve savunması vardı,
Malumunuz..bu yıl, normal öğrenimimizin son yılı..ve necatinin okulunun uzaması kesinleşmiş durumda..
Bizler ise, bir sıkıntı olmadığı takdirde mezun olacağız.. mesela, tolga dediğin adam, baş inek..
Hiç belli etmez dışarıdan, hayatta tahmin edemezsin ama adam ciddi anlamda otoburdur..otu da dersleridir.. sürekli yer.. hatırlarsanız bir ara, eve çıktığımızın ilk yılı adamı odadan çıkaramıyorduk lan.. sürekli çalışıyordu hıyar (:
Nurettinin de dersleri iyidir, o da belli etmez ama çalışır yani…Alper zeki bir piç, adam bir şekilde üstesinden gelmeyi biliyor yani.. hatta bir ara “hocalara mı veriyon lan yoksa?” diye dalgasını yapmıştık onun (: …bense hem gerizekalı, hem de tembelim.. allahtan ezberim ve hafızam kuvvetli de (belli olmuyor pek ama öyledir (x ) sınavdan önceki geceler, genelde sözel olan derslerin dökümanlarını söyle bir-iki kere okumak yetiyor.. sayısallarda biraz sıçışlara geliyorum zaman zaman ama onları da dönem uzattırmadan kotarmayı başardım..
Bu yıl zaten çalışıyorum (çalışıyoruz…ebru ile beraber (: )..yani benim de okulum biter herhalde.. inşallah amin..
Ama Necati bitiremiyor işte…biz bitirip gidince, adam da sik gibi ortada kalıp mağdur olmamak için bir şeyler düşünmüş işte kendince..2+1 bir ev düşünüyormuş..ev arkadaşı ise kim olacak..? evet, legen…wait for it…dary!! Nilay..
Adam sevgilisiyle aynı eve çıkıyor.. helal olsun..ne diyim..
Bunlar konuşulunca, kısa süreli soğuk esintiler dolaştı odanın içinde.. neyse ki arkadaşlığımız çok daha sert rüzgarları kaldırabilecek kadar sağlamdır..zor bulduk…şansa denk geldik.. birbirimizi kaybetmeye hiç niyetimiz yok…
Durumu nilaya sorduğumda o da onayladı, “vay be, sevgiliyle aynı eve çıkmalar? Nilay hanım aştınız kendinizi :p”
Beyaz yüzü türk bayrağına döndü cevap verirken, “öyle ya..ikimiz de uzatacağımız için..”
“senin niye uzuyor be? Ben iyi diye biliyordum senin derslerini..”
“iyiydi de işte.. geçen dönem sıçtım ben de işte.. malum durumlar…8 dersin 6 sını bıraktım..”
“hadi ya..hem de ikinci dönem olduğu için.. kesin bir sene uzayacak ha..yok mu bir formülü peki..tek döneme indirgemek için filan?”
“yok ya..sanmıyorum.. zaten olsa da zorlamam, işime geliyor uzasın boş ver..(:”
“hııı (: çakal seni…ee..nasıl gidiyor?”
“pff..iyi işte…aşk halleri (: ..sizin?”
“aşk halleri :p”
“epeydir beraber çıkmıyoruz biz yalnız..bir ara dörtlü takılalım?”
“hee gurup yapalım diyorsun yani safasgfs”
“evet evet, hatta sen necatiyle eş ol canım, zaten evden tecrübelisinizdir x)”
“hadi len x)”
“cidden çıkalım bir ara..”
“çıkarız ya, vizelerden sonra yapalım planlarımızı”
Nilayla da uzaklaşmıştık biraz.. ister istemez tabi.. artık onun da sevgilisi var malum…herkesin en yakını farklı artık..biz ne kadar aksini savunup, entel düşünce tarzlarımızla “olur mu öyle şheyy yıaaa” desek de, sevgiliyi bulunca insanların arasına mesafeler giriyor biraz..
Yapacak bir şey yok..
Hele sınıfla arama giren mesafeyi hiç saymıyorum bile.. sınıf için manitalı, statü sahibi tsigalko…cık cık.. düşündükçe sinir oluyorum bu anlayışa.. neyse siktir edin..
Necatinin olmadığı bir akşam çocuklarla aramızda konuştuk bu ev durumunu.. bizim de bir kişi bulmamız gerekip gerekmeyeceğini filan..
Bulmazsak hepimize adam başı 40-50 şer lira daha masraf düşecekti işte.. karşılanmayacak bir miktar değil..iki gece az çıkıveririz dışarı, bir gömlek daha az alıveririz olur biter..ama tolga, birini bulmaya karar verirsek önerebileceği arkadaşları olduğunu söyledi.. tahmin ettiğim gibi, düşündüğü kişi Berkay (geçen sene devre arası gelen alamancı)..bizim çocukların da zaten tanıyıp bildiği (dahası, aynı safta kavgaya girdikleri x) ) bir adam..
Olabilir dedik.. böyle bir durumda, kim kiminle kalır, sistem nasıl olur diye de düşünmemiz gerekecekti..
Uzun muhakemelerin sonucunda, böyle bir ayrılık ve akabindeki transferin gerçekleşmesi halinde, tolga ve ben alt kata taşınacak,
Berkay ı da üçüncü olarak yanımıza alacaktık.. üstte de nuriş-alper kalacaktı..
Sorun yok.. değişiklik iyidir..ama bakıcaz işte artık.. duruma göre..
@marko marin, olm çok fazla cinsel detaya inmek istemiyorum babında söyledim onu.. ebru üzerinden siktim-soktum-emdim muhabbeti döndürmek istemiyorum.
yine de belki güzel gecelerimizden birini paylaşabilirim sansürleyerek filan..
Her birinin kolunda sevgilisi olan ve son seneye gelmesiyle beraber dersleri de iyice sıkışan beş kafadarlar, azar azar da olsa uzaklaşıyorlardı birbirlerinden..
içimi acıttı bu açılmaya başlayan mesafeler.. acaba diğerleri de bunun farkında mıydı?..
E tabi..biz, türk milleti, biraz da acıyla beslenen, acılara ortak olmayı seven yapıdayız.. bugün, eğer hepimiz ya da 3-4 tanemiz sap olsa.. aşk acısı çekse, yaralı olsa, her akşam muhabbetini yapar, gün aşırı içmeye giderdik.. (hatırlayın ilk zamanları)..
Ama hepimizin tuzu artık kuru ya, tamam arada bir çiftler halinde dışarı çıkıyoruz mıkıyoruz da, ulan pub a bile 1 aydır uğramadık ibneler!! Hep ben mi düşünecem bunları!!!
Vizelerden sonra gidiyoruz.. beşimiz…sike sike…(:
Yılbaşı da yaklaşıyordu şaka maka..
Harika bir yılbaşı olacağını hissediyordum.. geçen senekini bile gölgede bırakan cinsten olabilirdi..o zaman da yine sevdiklerimin arasındaydım.. hatta ortamın yıldızıydım belki de..ama eksikti çok büyük bir parçam..ilk defa bir bütün olarak kutlayacağım…tam gireceğim yeni yıla..
Böyle özel, güzel günleri düşündükçe plan üzerine plan kuruyor, onların ebru üzerinde yaratacağı neticeleri düşündükçe, ben de mutluluktan çıldırıyordum..
31 aralık pazartesi, yılbaşı
14 şubat Perşembe, sevgililer günü,
3 nisan Perşembe, ebrunun doğum günü,
26 mayız pazartesi, yıldönümümüz,
Hıaaaaaaa x) çıldıracak gibiyim düşündükçe, süper şeyler yapmam lazım.. süper..
Hayatımın en başarılı vize haftalarının ardından, kuyumcudayım..
“nasıl bir şey bakıyorsunuz?”
“söz yüzüğü tarzında(tarzında?)..ama o klasik gümüşlerden değil.. biraz farklı bir şey olsun istiyorum, sıradan olmasın” (ali Ağaoğlu bu lafları benden çaldı hep)
Adam birkaç model gösterdi..
“cık.. bunlar sıradan..yok mu farklı modelleriniz?”(ben çağ atlatacak bir şey istiyorum asdafsa)
“birkaç tane daha göstereyim, ama öğrencisiniz galiba, maliyetli olabilir (:”
“kaç taksit yapabiliyorsunuz?”
“altıya, sekize bölebilirim kartına göre”
Kartına göresi mi var lan.. visa işte.. vizenin ingilizcesi.. kapiş?
“şu..” dedim sol üst köşedeki yarı yarıya sarı-gri görünümlü kalınca olanına göstererek”
“bakıyorum hemen.. yeni modellerimizdendir o..” dedi adam..
Fiyatını söyledi.. evet biraz kolum gibi.. altıya böldürdüm..
Ama çok hoşuma gitti, acayip içime sindi yani..
Hoş bir kutuya koydu yüzükleri..
Ebruya hiç sormamış, hiç söylememiştim..ama sonuçta nişan değil, evlilik teklifi değil bu..söz alt tarafı.. aramızda o da..bizim için, en azından şimdilik benim için, manevi anlamı çok büyük..
Kutuyu cebime atıp neşeyle çıktım kuyumcudan.. plan budur.. olay budur…öyle karmaşık oyunlara, hesaplara, fazla inceltilmiş, seyreltik düşüncelere gerek yok..
Bu yılbaşında yüzüğü takıyorum beyler.. beni hiçbir şey durduramaz..
http://fizy.com/#s/1ajb76
..bizim pub..
“vay be…resmen takıcam diyorsun yani..” dedi tolga elinde vişne votkayla gevrek gevrek sırıtarak,
“yüzüğü aga..yüzüğü takıcam (:”
Gülüştük..
“ee peki sen böyle sormadan etmeden aldın da, ya kız kabul etmezse? insan öncesinde bir konuşur olm?”
“yaa biz zaten konuşacağımızı konuştuk..tabi ki kabul edecek..”
“karşı koyamaz bana diyorsun yani x)”
“herhalde laaan seksiyim, zekiyim, zenginim, daha ne asfsafa”
“ama pipin küçük? Onu napıcaz? (x”
“senin götüne sokarız kanka ne yapalım? (x amcık”
“kardeşim tebrik ediyorum o zaman, ilk tebrik benden gelsin ” dedi Necati, tolgayla aramızdaki laf düellosunu bozarak,
“eyvallah aga (:”
“tebrikler kardeşim” (Alper)
“aynen tebrikler aga” (nuriş)
“tebrikler hadi bakalım göt..”(bu ibnenin kim olduğunu yazmama gerek yok anladınız zaten)
“eyvallah…eyvallah beyler..çok sağ olun..”
“yalnız çok önemli bir adam senin gibi bir adam için, iyice düşündün mü?” dedi tolga, biraz kızdım bu söze,
“eaaa aga sizde beni iyice orospu çocuğu yaptınız ha..benim gibi adam da ne var aq? Naptık? Kimin şeyini bozduk, kimi hamile bıraktık?”
“ya olm, öyle demiyorum la, ama belli bir mazin var hani..iyi olmuş diyorum işte, değişiyorsun, değişmişsin..hemen atarlanma sikerim (:”
“darısı başınıza aq..(:..geç bile kaldınız”
“bence sen erkencisin hacı” dedi Alper piç piç sırıtarak..
“öle değil olm..bizim mazimiz 3 seneye yakın var ebruyla..bakma arada salaklıklar yaptık ama…”
“harbi lan..en başından beri bir arada olsaydınız siz..şimdi torun seviyor olurduk ahahaa”
“kısmet işte (:”
“hayır işin kötüsü, bizim hatunların kulağına giderse bu, onlar da tutturmasın yüzük yüzük diye? Zaten pek severler aslında ama..bu zamana kadar öyle bir maruzatları olmadı neyse ki (:” dedi tolga
“yok be abi.. dilara pek sallamaz öyle şeyleri, ben rahatım yani..”
“yani.. cansu da pek sallamaz aslında…”
“ben de düşünüyorum berile yü..”
“takmayı!!!” dedi tolga hemen atlayarak, gene yarıldık yerlere yattık..
“yüzük takmayı abi (:”
“hee yüzük (: tabi düşün kardeşim x)”
“ne içirdiniz lan buna, iyice gevşedi bu ibne bu gece..” dedim sırıtarak..
“olummmm, kırk yıl sonra gelmişiz, bir de güzel haberler geliyor devamlı.. alışkı mıyız ulan böyle keyiften içmeye? ”
Haklıydı..ilk kez böylesine neşeliydi masamız.. hepimiz dertsiz, hepimiz tasasız…
“yalnız arkadaşlar.. bakın size söyledim, ama sizde kalacak bu, daha 1 ay var yılbaşına, sizin kızlara da söylemeyeceksiniz, ebrunun kulağına giderse, o söyleyen ağızlarınıza…”
“boşalırsın?” dedi tolga gene erken müdahale ederek..
Gülüştük..
“yani.. öyle bir şey x) aynen.. aramızda..;)”
“aga benim işime gelir bea ben hemen söyleyeyim ebruya o zaman”
Masa yıkıldı,
“yeaa.. alın…alın şu pis herifi yanımdan ya..tanımıyorum ben bunu..sie x)”
Gece boyunca böyle dirty erkek muhabbetiyle devam ettik güle katıla... ”yıaa evıt bu irkekler çhok iğğrencc varlılağğ” demi kızlar.. paso am göt meme, sik taşak muhabbeti işte..ne yapalım.. sizin gibi pop, jazz, moda, sinema konuşacak altyapı ve kültür potansiyelimiz yok.. yazık..
Pub kapanana kadar kaldık, sabaha karşı birbirimizi nöbetleşe taşıyarak evimize dönebildik.. alkol bütün kötülüklerin anasıdır…cennet anaların ayaklarının altındadır…öyle bir şeyler işte..(:
@das yok mu das,
o belirsizliğe düşmek istemedi hiç panpam, çünkü tolga ve ben gidince yerimize birilerini bulmak çok zor olabilirdi (bizim bulduğumuz adamı da tolga buluyor malum)
zaten 5.5 senede bitirdi okulu eşşoğlu eşşek (:
@keladamsdekinamuslu
panpa onunla ilgili bir şeyler yazacaktım, unutmuşum,
emeğine sağlık öncelikle uğraşmışsın
ama alakası yok be panpam hiç birinin x)
ayçanın yüz hatlarının kime benzediği ile ilgili bir spoiler vermiştim, dikkatlı panpalar yakaladı (harbiden aşırı bir benzerlik vardır, hatta benzeyeni ilk gördüğümde şoke olmuştum)
hikaye ile ilgili yorum ve geri dönüş alamıyorum, bir kaç panpamızın analizleri var, onlara sonsuz teşekkürler. artık umudumu kestim valla, bir an evvel hikayemi finale ulaştırıp, sözümü tutmuş olmanın vereceği rahatlıkla sonsuza dek köşeme çekilmek istiyorum (:
…yılbaşı planımızı oluşturmaya çalışıyoruz…biz, erkekler zaten kendi aramızda konuşmuştuk…hatunlar da meğersem kendi aralarında konuşmuşlar..iyi anlaştılar haa.. şaka maka.. bunları böyle, Amerikan dizilerindeki gibi, beraber kuaförde, dedikodu yaparken, manikür pedikür seansında hayal edebiliyorum artık x)..
iki tane soru var önümüzde.. birincisi, hep beraber mi, yoksa ayrı ayrı mı kutlayacağız?
Bunu cevaplamak kolay oldu, ulan zaten öğrencilik hayatımızın bir arada son yılbaşısı.. tabi ki beraber kutlayacağız..
ikinci soru, nerede kutlayacağız?
Kafe-bar tarzı yerler (bizim kafe mesela) daha nezih, daha güvenli, sevgilinizle yılbaşı geçirebileceğiniz türden yerler..
Oteller var sonra, oraların programları var, gece kalmalı hatta..ama ona da gerek yok yani.. fazla lüks..hem bizim evimiz var zaten, o gece hepimiz odalarımıza çekilir….lan bak aklıma o dönem başı, memleket dönüşü günü geldi haa…hepimiz aynı gece, aynı anda.. asdsafsaf…iyi yangın çıkmadı evde, hava da sıcaktı yani.. eylül ortası x)
Neyse.. öhm..bu bahsi kapatalım..
Bir de disko-bar tarzı yerler var..ama oralarda da hatunlarla eğlenilir mi? eğlenen eğlenir de, biz özünde iyi aile çocuklarıyız yani.. şindi oralarda bizim gızlara laf maf atıverilee, sonra biz de dalabilirik, pıçak mıçah yirik.. gerek yok ya…
http://fizy.com/#s/3y5xei
“evde mi kutlasak lan?”
“olm..ben sizle cehennemde bile kutlarım da, kızlar arıza çıkarabilir, şimdi onlar eğlenmek ister, kop kop ister filan..”
“e iyi de işte mekan sorun..bir çift iki çift değiliz ki? Beş çift aq..”
“esasen geçen seneki atmosfer güzeldi..ha tsigalko..ne dersin? Bozar mı seni orası?”
“yoo..fark etmez bana..ama farklı bir mekan olsa daha güzel olur sanki? Değişiklik olur?”
“..da, neresi işte?..bana çözümle gelin amk (:”
“ya illa böyle disko-bar tarzı bir yer olmak zorunda mı? sakin, nezih bir mekan olsa olmaz mı? böyle canlı müzik, kantriy müzik
tarzında, ya da jazz..ne dersiniz? Restoran tarzı bir yer mesela?”
Düşündü bizimkiler..
“olabilir..sakin sakin, romantik şekilde kutlayalım diyorsun yani..”
“yani…zaten bizim haftada 7 günümüzün 6 sı kop kop şeklinde geçiyor x)”
“e kızlara söyleyelim o zaman, var mı ama senin bildiğin mekanlar böyle?”
“var, biz yazın ebruyla gitmiştik..bakarız yılbaşı programları var mı diye, ondan sonra kızlarla konuşuruz, okeylerlerse de olur işte..”
“iyi madem..daha çok var zaten de..şimdiden aklımızın köşesinde bir şeyler oluşturalım..”
“aynen..”
O çok denilen 1 ay, göz açıp kapayıncaya değin geçecekti zaten...
Okul çıkışı ebrudan izin isteyip begümle sözleştim.. aslında ona da gel dedim ama” yalnız olmanız daha iyi olur, kızı utandırmayalım” demişti..
Zira planımdan haberi var..
Begümle buluşmadan evvelsi gece ise, Nurettin, ömer ve ilkayın, yeni bayan solistleriyle beraber (duygu) canlı müzik yaptıkları bizim kafede kritik bir görüşmem vardı..
Görüştüğüm kişiden de olumlu bir sonuç almayı başarmıştım..
Bakalım begüm cephesinde neler olacaktı..
Oturduk bir kafeye..hem şaşırmış, hem de sevinmişti böyle buluşabildiğimize,
“ebru iyi izin vermiş sana :p”
“gel dedim ona da ama işi vardı, verir ya, ebru bir tanedir.. ”
Biraz havadan sudan muhabbet ettik, sonrasında ben bir şekilde konuyu malum mevzulara getirdim,
“ee begüm…yılbaşı geliyor, bir planın var mı?”
“pek sayılmaz.. daha erken değil mi?”
“öyle de, yine de şimdiden bir şeyler düşünmek lazım ”
“kızlarla takılırız her halde, bir de bizim bölümden bir çocuğun organizasyonu varmış, besyoculara özel filan diyorlar.. oraya da
gidebiliriz, kokteyl tarzı bir şey olcak..”
“hıı…”
“ee tabi sen iple çekiyorsun böyle yılbaşıdır filan (: çifte kumrular sizi”
“aynen…yılbaşı.. sevgililer günü…sahi begüm…sevgililer günü demişken…nasıl gidiyor bu aralar.. aşk-meşk ”
“bildiğin gibi? Bir şey yok yani.. yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız x)”
“niye yok? (:”
“ya..yok işte (: hem ben şikayetçi değilim ki..kısmet bu işler, aramakla bulunmaz :p”
“yo ben ciddiyim begüm.. hakikaten, senin gibi bir kızın nasıl sevgilisi olmaz hayretler içerisindeyim (:”
“niye len? Kaşarımtırak mıyım ben?”
“ne alaka kızım, her sevgilisi olan kaşarımtırak mı?”
“ne biliyim, sen öyle deyince hani.. nasıl olmaz filan.. sanki zorunlu gibi x)”
“ya hayır, demek istediğim şu, baktığımız zaman sen, hem güzel, hem zeki, hem esprili…”
“aaaaaa x) tamam tamam sus yeter x)”
Gülmeye başladık,
“ama öyle begüm? Acaba çok mu kasıyorsun kendini ortamlarda da millet yanına sokulacak cesareti bulumıyor..”
“ben mii? Ben de kasıntıysam artık.. ölsün millet”
“acaba mı diyorum işte..ya da teklifler geliyor da sen mi kabul etmiyorsun…çünkü ciddi ciddi güzelsin kızım yani.. bunun sana göresi, bana göresi yok..hem de hoş sohbetsin.. dolu bir insansın…garip geliyor bana, onca eciş bücüş, boş kafalı, kof makyaj güzelleri bile çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyorlar..”
“teşekkür ederim canım.. utandım şu an x) ..ama işte ben o çorap değiştirir gibi sevgili değiştirecek kızlardan değilim”
“tabi ki değilsin…ben sadece, örnek vermek amacıyla şeyettim (:”
“biliyorum bitanem biliyorum.. allah razı olsun x)..akşam akşam havaya girdim len heeyt be, saçlarımı da savurayım şöyle ”
“çatlak (: ..ee işte..yok yani kimse?”
“yok? Yok tsigalko, ne yapıcan kuma mı getiricen beni ebrunun üzerine x)”
“aynen ya, tek eşlilik bana göre değil biliyor musun.. :/ eğer sen de kabul edersen, izdivacına talibim x)”
“ay tabi ki hayır salak şeyyy x)”
“hah..tam beklediğim tepki zaten, kesin işte millete de böyle yapıyorsundur, ondan sonra yalnız kalırsın tabi :p”
“aşk olsun tsigalko..hem ben yalnızlıktan şikayetçi değilim ki olm? Konuyu da sen açtın hatırlarsan? ”
“evet işte ben şikayetçiyim senin yalnız olmandan? (: fena mı olur seni de çift görsek..”
“bilmiyorum ya..olmayın olmuyor işte böyle işler..:/”
“doğru…yani, kısacası, şu anda hoşlandığın filan da biri yok? Tamamen kendi başınasın?”
“eveeet..” dedi bezmiş bir halde sırıtarak begüm.. nereye varmaya merak ediyor olmalıydı..”aslında biri vardı?” diye ekledi sonra birden…tam ben konunun kalbine dalacakken…direkten dönmesek bari..
“biri mi vardı?”
“evet…vizelerden öncesine kadar..bir çocukla görüşüyorduk biraz da..bilmiyorum ya..muhabbeti filan pek sarmadı.. aslında fena değil tip olarak..ama tuhaf biraz.. fazla cool takılmaya çalışıyor hani.. sahte gibi geldi bana biraz.. başka hatunları etkileyebilir öyle tavırlar ama ben ilk etapta yakışıklı olduğu için sempati duyarken, tanıdıkça soğudum :p”
“hee.. yani eğer salak çıkmayaydı?”
“e yani.. güzel çocuktu ya x)…ama ömür geçmez öyle tiplerle..”
“ooo sen ömür geçirmelik adam mı arıyorsun?”
“ya ne olacağdı şekerim? Gecelik mi takılıcaz bar kızları gibi?..cık cık cık…”
“lan..sen de her şeyi hemen en ucundan anlıyorsun bee (: böyle düşünmene sevindim yani.. ömürlük filan…bravo (:”
“illa öyle olur diye bir şey yok ama, niyet o olmalı başlangıçta anladın mı? zaten ayrılmak için biriyle çıkmaya başlanmaz..ha,sen çıkarsın, takılırsın bir süre, baktın oluyor, gittiği kadar devam edersin.. fazla da giderse zaten karı-koca olursunuz nihayetinde…önemli olan konuya nasıl bir açıyla baktığın…ilişkinin ciddiyeti…nasıl başladığı…”
“doğru.. tabi…valla helal olsun.. seni gibi düşünen pek fazla insan kalmadı..”
“öff.. öyle ya…millet şaşırmış…o dediğim çocuk, başka bir hatunla çıkıyor şu an..geçen gün gördüm kızı attı arabaya götürdü, artık
nereye, ne yapmaya gittiler bilemiyorum x)..düşün yani, daha 2-3 hafta önce benimle neler konuşuyordu, “şöyle etkileniyorum, böyle etkileniyorum, sen çok farklısın bla bla bla”…midem bulanıyor artık böyle insanlardan ya..birbirlerini bulsunlar böyleleri işte.. tencere kapak…
“hıı..ama sanki içten içe de bir kıskançlık, bir pişmalık? :p”
“ay saçmalama, neyini kıskanayım onların? (: o pişman olsun, avucunu yaladı işte ohh…nerede o yerden bitme, nerede ben ohhooo (:”
“uuu, özgüvene geeel x)”
“tabi olm..ama senin kabahatin bak kıçımı kaldırdın deminden beri, yok şöyle güzelsin, böyle zekisin ”
“yakışır …”
Bir süre göz göze kaldık gülümseyerek.. sonra konuştum, sonunda deminden beri yapılan geyiğin finalini yapmıştık..
“pekiiii.. begüm…ben sana, seninle tanıştırmak istediğim ve sana yakıştırdığım biri var desem, ne dersin bana?”
Kız gülümsedi şaşkın şaşkın..bir iki saniye sessiz kaldı…
“nasıl yani.. nerden?”
“bir yerden işte.. tanışın istiyorum sadece..(:”
“benden hoşlanan biri mi varmış?” dedi hemen heyecanla…ah ahh..siz kızlar yok mu..hem istemezler, hem de pek hoşlarına gider böyle şeyler (:
“öyle bir şey demedim (:”
“yaa..sen deminden beri bütün muhabbeti bunun için yapıyorsun demi! çakal x)”
“bu gece burada olmamızın sebebi bile bu zaten begümcüm x)”
“yuuh…beni özlediğinden değil yani? :p…ya..sen ciddi misin?”
“evet?..bak, senden hoşlanan filan değil..ama tanışınca kesin hoşlanır o da..bence sen de hoşlanırsın.. çok harika bir çocuktur..tam
bir beyefendi.. yakışıklı sonra, boylu poslu…yetenekli.. arabası var :p”
“yürü git len x)”
“harbi diyorum bak…ikinizle de böyle, sanki diğerinin bir şeyden haberi yokmuş gibi konuşacağım, sonra da sizi bir şekilde “doğal” görünen bir yolla bir araya getiririz..ne dersin?”
“yalnız sen böyle konuşunca benim haberim oldu tsigalko?”
“he..hö!..aa..evet.. şey..teknik bir aksaklık oldu orda evet x)..neyse…neyse işte begüm…ne dersin?..sadece tanışacaksınız ya? inan harika bir çocuktur..bir senedir tanıyorum ben, birlikte epey şey paylaştık..en ufak bir falsosunu görmedim daha..”
“hı…kim bu çocuk peki?”
“bizim grubu dinlemeye geldin sen demi?”
“e herhalde yani (: kaç kere..”
“hah işte.. bizim bateristimiz var, ilkay, böyle temiz yüzlü bir çocuk.. uzunca boylu.. hatırlıyor musun onu?”
Kız düşündü bir an..
Sonra yüzünde, yarım saniyeliğine bir gülümseme belirip kayboldu..
@aort stenozu, harbiden de o anasını satayım.. saçları kıvırcık yap, gözleri renklendir tamam işte..vay amınıyiyyi ya..
next--->