part87
“hee... o çocuk öyle mi?..ilkay?..”
“evet (: ..ne düşünüyorsun? (x”
“bilmem..iyi birine benziyordu hakikaten..sessiz bir çocuktu belli..”
“ama dikkatini çekmiş bakıyorum x)”
“yaa biliyorum canım hepinizi..nurettini, sonra o klarnetçi çocuğu…kaç kere gelip dinledik, izledik yani..de, ben hiç o şekilde düşünmemiştim ona karşı?”
“ya bir şey düşünmek zorunda değilsin zaten bebeğim?..çocuğun da bir şey düşündüğü yok..ben sadece bir tanışın, oturun, konuşun istiyorum..sonra ister arkadaş kalın, ister kanka olun, ister evlenin..bana ne x)..ben sizi yakıştırdım, ikiniz de yalnızsınız, iyi insanlarsınız, güzel insanlarsınız..kaynaşın istedim yani..kafanız uyuştuğu kadar…he?..ne diyorsun?”
Begüm bir iki saniye düşündü yine..gözleri dalgın dalgın bakarak gülümsedi ve konuştu sonunda..
“e..tanışırız o zaman ya..tanışmak…iyidir..(:”
Yess…olur bence bu işte ehehe…begümün hoşuna gitti bak, kaç aydır görmediği halde çocuğun tipini bile unutmamış zaten (:
“tamam o zaman..ben sizi bir şekilde, dediğim gibi doğal görünen bir şekilde bir araya getiricem..benden haber bekliyorsun ”
“iyi…becerebilirsin ama demi? bak sonra çok utanırım ben bir saçmalık çıkarsa :/”
“tabi ki becerebilirim bebeğim, ben senin gibi naif, kibar bir hanımefendiyi riske atar mıyım aşk olsun koklanmamış goncagülüm
benim x)”
“dikkat et de diken-leri bat-ma-sın x)” (her tırnak arası, bir cimcik yerine geçmektedir)
“ahh..tamam battı..ouff..elleriniz kerpeten gibi maşallah, sol omzumu da ebru sakatladı geçen gün..”
“niye len, naptın kıza x)”
“yeaa espri şeyettim işte böyle…kızdırmalık…arada yaparım öyle..o da arada mıncırır..(:”
“hıı…aranız iyi demi sizin de…üzmüyorsun kızı?”
Elimle masaya vurdum, “şeytan kulağına kurşun..çok iyiyiz..çok…zaten belli şeyleri aştık artık ya begüm…ben şahsen ciddi düşünüyorum..o da öyle diye inanıyorum..”
“ay inşallah ya…düğününüze çağırırsın artık her halde :p”
“ne güzel konuştun öyle be (: ağzından bal damlıyor x)”
“:p mutlu olun isterim…çok tatlı bir kız ebru, inanılmaz güzel elektrik aldım o akşam..gene buluştursana bizi (:”
“sağ ol canım..o da öyle dedi, zaten öyle olmasaydı şu an burada olamazdım x)..buluştururum tabi”
“hmm hanımın dediği oluyor galiba, kılıbık mıyız biraz ne :p ?”
“yeaa adına ne derseniz deyin, kılıbık çılıbık, abirik gubirik..ben ebruyu üzecek bir hareket yapmam, bu kılıbıklıksa,dünyanın en
kılıbık adamı benim anasını satayım”
“yürü bee x)”
Gece, begümü bıraktıktan sonra ebruyu aradım, sonuçları paylaştım..o da sevincimi paylaştı..
inanıyorum ki, temelleri bu gece atılan bu operasyon, sonunda güzel bir meyve verecek ve grubumuz yeni bir çift kazanacak, dost halkamız genişleyip, sağlamlaşacak…hem belki biraz da hayır duası alırım..
ihtiyacım var zira..
Kırdığım, döktüğüm, parçaladığım hayatların nafakasını ödeyebilirdim böylelikle..kendiminkinin tamirini hızlandırabilirdim..
Yaktığım, yıktığım kadar da yapmakla yükümlüydüm artık..ebruyla benim aşkım, aslında bedeldi hepsine belki de..ama olsun..ben işimi sağlama almak istiyorum…insanlar mutlu olsun istiyorum..çağ atlatacak proje..
(:
erken başladık, hızlı gittik, çabuk bitirdik bu gece,
önceki gecelerin intikamını da almış oldum böylece,
hepinize iyi geceler, yorumlarınızı esirgeyin, götünüze sokun, sakın yorum yapmayın amk (:
* *
herkese selamlar panpalar,
bu gece malum, pazartesi gecesi, ebem kertik durumda, birazdan düşerim yatağa tahminen, bir selam atayım dedim.
yarın akşam da planım var gelemeyeceğim, ancak çarşamba gecesi, geçen geceye benzer şekilde dolu dolu bir hazırlık yapıp hikayeyi ileriye taşımayı umuyorum.
çarşamba gecesi 23.00 buluşma vaktimiz olsun, siz, ben ve sözlük sağlam olduğu takdirde
görüşmek üzere
selamlar herkese, 5-10 dakikaya başlıyorum panpalarım
http://fizy.com/#s/3y3qp8
…aralık ortaları,
Ne savaş var artık hayatımda, ne de düşman..ne ateş var ne de duman..
Sadece huzur var..kollarımın arasında uyuklarken onu seyretmek var..mahmur gözleriyle bana sıcak gülümseyişleri var..
itiraf etmeliyim ki, o “güven-güvensizlik” meselesinin çözülmesi (kendi içimde yani) biraz sürmüştü..bana güveniyor olduğuna güvenememe durumumu, öyle birden bire değil, zamanla, azar azar, bir akan kum taneleri gibi sakin ve sabırlı bir şekilde yenmeyi başardım nihayetinde.
Şimdi mutlak bir mutluluk ve sükunet vardı hayatımızda..ara sıra, birbirimizle değil, hayatın genel akışıyla ufak tefek problemler yaşıyorduk..her insan gibi..
Onları da birbirimize destek olarak, her insanın atlatacağından daha kolay ve çabuk şekilde atlatıyorduk. Demiştim ya; “bir bedende iki ruh, ya da iki beden tek bir ruh”. Aynen öyle senkronize, öyle uyumlu, sıkıca bağlı birbirine.
Aklıma şöyle bir soru takıldı, acaba, ben,yaşadığım sosyal tecrübelerden paylar çıkarmaya başlayıp değiştiğim için mi böylesine mutluydum ve ebruya yeniden sahip olabilmiştim? Yoksa ebru ile birlikte olmak, onun olgunluğundan ve muntazam karakterinin ışıltısında nasiplenebilmek mi değiştirmiş, bu halime getirmişti beni?
Gerçi, ne fark ederdi?... yıllar sonra ilk kez, kavgasız, tasasız, kaygısız, yarınları pozitif düşünerek yaşıyordum…kavga ile, plan ile, hesap ile yaşanmıyor…yorulmuştum…çok ama çok yordu beni o yollar..
Meleğimle artık pek fazla yüz yüze gelmiyoruz..arada bir onun sevecen bakışlarını ensemde hissediyorum..yanıma yaklaştığında, bir omzumda ebrunun diğerinde onun sıcaklığı oluyor kimi zaman da…
Artık nasihat vermek yok..öğütlere gerek duyulmuyor…”bak, sayemde mutluluğu buldun” demeyecek kadar da mütevazi ve vakur olduğu için, beni tebrik etmek ve kendine de övgü payı çıkarmak adına da konuşmadığı için, çok fazla muhabbetimiz yok bu aralar..en azından sözlü olarak..manevi kutlamalarından haberdarım tabi ki..benim için seviniyor…benimle kıvanç duyuyor..
..yılbaşını kutlayacağımız yeri hemen hemen kesinleştirdik. Ebru ile yazın gittiğimiz yerlerden biri..pek nezih bir mekan.. belki de bizim gibi düşünen birkaç genç çift daha olur, onun haricinde mekanın en standart dışı (genelde 35-40 yaş civarı takılıyor zira) konukları biz olabiliriz o gece (: yaa sormayın..pek erken büyüyüverdik biz (:
Şimdiden yer rezerve edilebiiyormuş, tolga ve alperle beraber konuşmaya gittiğimizde, adamın “öğrencisiniz sanırım?” diye sorması pek şaşırtmadı. Ama böyle ezen ya da hor gören bir tavırla değil de, “ah sizi gidi” der gibi sempatik bir şekilde tonlamıştı adam kelimeleri.
Evet dedik, beş çift gelmeyi düşünüyoruz, programınız belli mi dedik..
Klasik gitar, saksafon ve bayan solist, genellikle yabancı parçalardan oluşan bir repertuar, akşam 9 dan itibaren gece 2.30 a kadar müzikli program, güne özel menüler ve seçenekler.
Erken davrandığımızı düşünürken ve bunu da esprili bir şekilde aramızda dile getirirken, adam epey talep olduğunu söyleyip, bilgisayar üzerinden kayıtlı masaları gösterince şaşırdık. Vay amk, insanlar planlıyor beyler..
Kışın soğuk yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı o günlerde, bereler, atkılar, eldivenler, parkalar ayyuka çıkmış, etraftaki herkes yürüyen, rengarenk penguenlere ve bilardo lobutlarına dönüşmüş, insanlar sanki daha bir sevimli hale gelmişti. Üşüyen elleri ısıtma mevsimi açılmıştı..ya da soğuktan allaşan yanakları bu kez sıcak öpücüklerle pembeleştirme zamanları diyelim…beş sene evvel bu zamanlar…
Bir da kar yağsa şu şehre.. biraz da kartopu oynasak? içinde düşüp kalksak.. enseden içeri atarak ıslak şakalar yapsak?..
Beş sene evvel…zaman nasıl da geçiyor…ondan beş sene önce kimdin tsigalko? neredeydin?..o aralık ortasında kimdin?..şimdi kimsin?
Neredesin..
Noeldi, bilmemneydi pek işim olmazdı benim.. kış, kıştı işte sadece.. yılbaşı da yılbaşıydı.. eğlenirdik..güzel şeyler bunlar tabi.. severdim böyle günleri…ama o yılbaşına doğru, herhalde ilk kez hissettim o gavurların “noel ruhu” dediği şeyi.. adetlerle ya da hediyeler bir ilgisi yok…çam ağacı ya da ren geyikleri de değil mesele..
Başka bir şey..bir hissiyat.. sanki etrafındaki, seni seven herkes, hummalı bir çalışma içine girmiş, birbirine doğru sokulmaya başlamış, yüzlerimiz gülüyor, ağızlar, kahkahaların provasında.. herkes mutlu.. biraz mayışmış.. sakin..aynı anda da enerjik…
içim içimden çıkacak gibi…çok mutluyum lan?! kabıma sığamıyorum..ne güzel gene şarkılar söylenecek.. güzel yemekler yenecek, dostlar muhabbet edecek.. sevgililer öpüşecek, sarılacak birbirine…o kaynaşık ortamın içinde bulunmak..bir parçası olmak..
içimden bir ses, son yılların en güzel sene sonu olacak diyor.. öğle güzel geliyor ki artık geleceği düşünmek bana.. belki de ilk kez uzun vadeli planlar yapıyorum…sabırsızlanıyorum gelecek için.. özel günler, güzel günler peşi sıra hep.. bitmesin istiyorum…şubatı düşünüyorum…yıl sonu balosunu düşünüyorum…doğum günlerimizi düşünüyorum…nişan günümüzü düşünüyorum…nikah günümüzü düşünüyorum…çocuğumu kucağıma aldığım günü düşünüyorum…onunla beraber bahçemizde güreşirken bizi gülen gözlerle, ağacımıza kurduğum salıncaktan izleyen ebruyu düşünüyorum….
Ve daha neler neler…yıllar sonra..on yıllar sonra…el ele, diz dize, omuz omuza olduğumuzu düşünüyorum…hayal ediyorum…bitmiyor hayaller…bitmesin de zaten…sürekli yeni bir şeyler ekliyor, kat çıkıyorum.. genişletiyorum…güzelleştiriyorum…
Arada bir, acaba “deli misin?” der diye korkmaksızın ebruya da anlatıyorum böyle.. ağzı bir karış, kulaklarına varmış, çocuklar gibi gülüyor, gözleri ışıl ışıl…dayanamıyorum böyle görünce hemen sarmalıyorum.. başını göğsüme yaslıyorum.. allahım…içime sokacağım resmen…bu kız….bu kız bana masal diyarlarından bir hediye…aksini düşünemiyorum…6,5 ay oldu, ben hala, beni affedip sarıldığı yerdeyim... o çardağın altında.. hala aynı heyecan, aynı hislerdeyim…6,5 yıl olsun…20 olsun..30 olsun, 40 olsun.. allah ömür verdiği sürece, ellerimiz hiç ayrılmasın birbirinden..ben düşer gibi olursam o tutsun.. onun dizlerinde güç kalmadığı yerde ben sarılayım…aşkımız daim olsun…
Bir pazartesi günü..
Ebruyu okul kapısında karşıladım, beraber yürüdük sınıfa kadar…geçtik yerimize oturduk.. biraz sonra da nilayla Necati geldi, sohbet muhabbet.. kızlar kendi aralarında konuşuyorlar filan.. necati ile hafta sonu oynanan ama nezdimizde bitmemiş olan fener maçını koşuyoruz hala..
Biraz sonra bu beni dürtüp cam kenarındaki sıraları gösterdi.. önce anlamadım neyi göstermeye çalıştığını, “ne var olm?” filan deyip kaş göz ederken gördüm..
Ayşen, ozanla her zaman oturdukları sıranın cam tarafına tek başına oturmuş.. ozan da o sıranın en arkalarında bir yerde yine tek başına..
“ayrılmış mı bunlar?” diye fısıldadı Necati..
“bilmem? Olabilir” dedim silkemez bir tavırla…harbi, bana ne aq?..bana ne yani?... karı gibi dedikodu yapıyorsun neco sokayım sana da yani..
“pek bir yapışık ikiz dolaşıyorlardı da..”
“neyse ne aga bize ne salla…” deyip muhabbeti kısa kestim..
Bir ders yan yana oturmamaları ayrıldıkları anlamına gelmezdi..ha, ayrıldılar diyelim ki, e o da bir anlama gelmiyor ki benim için?
Bir anlam ifade etmiyor yani.. sıfır..
Benim sinirimi bozan şey ise, aynı muhabbeti aynı gün içinde hem önce nilaydan, hem de ardından öğle arası ebrudan duymam oldu..
Tabi üst üste gelince, en sona kalanın başına patlıyor kabak..ben de garibim ebruya patlar gibi oldum biraz,
“yaa.. bunu niye bana söylüyor ki herkes anlamıyorum?!” dedim sesim biraz yüksek çıkarak..
“he..a..kim söyledi ki başka?”
“Necati? Nilay? Sen?..hayır amaç nedir yani anlamadım? Bana ne? Size ne? Bize ne?..”
“ya..ben öğlesine söyledim..bir amaçla değil aşkım? Sınıfın içinden bir olay sonuçta paylaştım yani..” dedi kız bozularak..
“bırakın şu dedikoduları ya…ayrıldıysa ayrıldı…ne yapayım, ağlayayım mı? yoksa göbek mi atayım?”
“ya tsigalko, alt tarafı bir şey söyledim, neden bu kadar tepki gösteriyorsun ki? Gocunmanı gerektiren bir durum yok?”
“yok evet yok da işte böyle herkes gelip bana anlatında oluyor…sanki gocunmam gereken bir durummuş gibi niye herkes bana anlatıyor
ki bunu?”
“herkes, herkese anlatıyor canım.. herkes, kendi arkadaşlarıyla, sevgilileriyle konuşuyor yani.. nilay necati ve ben de senin
sınıftaki en yakınların olduğumuza göre, seninle kritik yapmamız normal değil mi? bence abartan ve büyüten sensin olayı.. sakin ol biraz..”
Hee…öyle yani…ben üstüme alınıyorum? Gene kabahatli ben oldum…
Ebruyu daha fazla yormamak için sustum..ama yapılan muamele de içime oturmuştu…ayşenle ozan ayrılmışmış, ayrılmış mıymış?..bilmem neymiş…bana ne yahu?..
Herhalde “iyi olmuş, oh olsun aq” filan dememi bekliyorlar.. böylece maskem filan düşecek, demi? işte ne kadar kindar olduğum, ayşenle aslında hala ilgilendiğim filan ortaya çıkacak.. demi lan?! ha?!..bravo.. bravo size aq…
Ayrılmışlarmış…ulan,…ulan ölseler umurumda olur mu be?..ha? ölseler, umurumda olur mu?..
Ben susup oturunca, ebru üstüme geldi,
“surat yapıyorsun?”
“yoo..”
“cidden surat mı yapıyorsun…hey allahım ya..bir de en çok sen söylersin böyle trip atmalar olmasın, çocuk çocuk hareketlere gelemem
diye.. aynısını yapıyorsun yani şimdi?”
Gözlerimi masadan kaldırıp yüzüne baktım.. uzun zaman sonra ilk kez kızmaya başladığımı hissediyordum ki, o gözlerde gördüğüm şeyler beni yeniden yatıştırır gibi oldu..
“ebru.. hiç bir şey yapmıyorum ne olur üstüme gelme olur mu?..hiç bak.. gayet normalim, tamam?” dedim sesimi sakin tutmaya çalışıp, ellerimi teslim olur gibi kaldırarak..
Yeniden masaya çevirdim gözlerimi, yemeğimle ilgilendim..bir iki dakika kadar çıt çıkmadı.. sonra yine ebru,
“yanlış anlamışsın sen bizi canım.. nilay filan da bahsedince, üst üste gelir gibi olmuş ama zaten herkes, herkesle bunu konuşuyor yani, sana ya da senin eski meselelerine özel bir durum değil bu..o yüzden gerilme artık lütfen..”
“gergin değilim ki ebru?” dedim çaresiz bir şekilde..”hem niye herkes bunu konuşuyor anlamadım? Çok mu matah bir durum?”
“eh değil de..insanlar işte.. sınıf içi olay olunca..bir de epeydir çıkıyorlardı tabi.. beklenmedik bir gelişme oldu yani ayrılmaları..”
“belki ayrılmamışlardır? Hemen bir ders yan yana oturmadıkları zaman ayrıldılar anlamına mı geliyor yani?”
“öyle değil tabi, ama evet ayrılmışlar.. kızlardan duydum bende..bu hafta sonu ayrılmışlar hatta.. işte şimdi de bu şekilde takılıyolar..”
“hıı…neden ayrılmışlar peki?” diye sordum durumun kesinleştiğini görünce,
Ebru güldü, “ilgini çekti bakıyorum ”
“hı hı.. çok ilgimi çekti evet.. artık ayşen boşaldığına göre üzerine kuma getirebilirim onu da..” dedim ters ters..
Daha da güldü…o gülünce ben de güldüm bu sefer..bak.. bütün o gergin hava dağıldı inanır mısın?..
Şimdi burada başka bir kız olacak.. sıradan bir kız olacak.. bildik bir kız olacak.. standart biz kız olacak…ne derdi?
“hııı kuma getrcksn yni ok pki, sna ii gclr” filan demez miydi?..tribin babasını atar mıydı atmaz mıydı?..zaten canı sıkkın olan beni, daha da sıkmaz mıydı?
Ama bu kız, ebru…öyle herkese benzemez yani.. zaten darlanmış olan adamı daha da sıkboğaz etmez.. aksine refah verir..
“olabilir, nasılsa dört tane mi ne hakkınız varmış ya x)”
“aynen..hem sana ev işlerinde filan da yardım eder :p”
“ev işleri derken? (:”
“ee..yani.. ilerde işte..:p”
“ne varmış ilerde?? (:”
“ya..şey olunca işte..”
“ne olunca? (x”
Sıcak basmıştı iyiden iyiye.. ebru karşımda sırıtıyor, ben kesin kıpkırmızı oldum..bu hala gülüyor, elini uzattı, çenemi yakalayıp
kaldırdı başımı,
“ne varmış ilerde aşkım..” dedi gülümseyerek.. anlamlı gözleri, sanki beynimin içini x-ray ediyordu..
Çenemdeki elini yakaladım, parmaklarımın arasına aldım…
“güzel şeyler var” dedim..”çok güzel şeyler…o yüzden işte..bu tartışmaları hiç yapmayalım olur mu? bunlardan hiç konuşmayalım bile.. tamam bak tartışma değil, sen yanlış anladın filan diyorsun da..tamam öyle olsun.. öyle olsa bile boş ver.. bunları konuşmayalım…isteyen istediği gibi dedikodu yapabilir istediğinin hakkında..biz sadece birbirimizden konuşalım…”
iç çekti..”olur sevgilim.. istemeden seni de kızdırdıysam kusura bakma.. farklı bir niyetim yoktu konuyu açarken.. biliyorsundur zaten yani?”
Güldüm,
“bu anı kaydetmemiz lazım, bir kadın özür diliyor! (x kesinlikle tarihi bir an (:”
“hahaha.. çok üzgünüm sevgilim, beni affedebilecek misin? :p”
“ee..düşünücem.. biraz da bu akşam benimle yemek yiyip yemeyeceğine bağlı tabi :p”
“yaa…bizimkilere söy..”
“söyle o zaman ya bitanem söyle? Her akşam arkadaşlarımda kalıcam be de x) Allah allaaah”
“yarın akşam yiyelim?”
“niye yarın?”
“bugün benim de işlerim var evde.. gitmem lazım hemen..”
“işler?”
“iş işte.. anneme yardımcı olucam..”
“hee.. böyle perde, korniş takılacaksa ben de gelebilirim :p”
“(: ay yok.. perde işlerine babam bakıyor”
“(:”
“demek güzel şeyler var gelecekte? (:”
“çook güzel şeyler var.. bebeğim..çok güzel şeyler..hep o geleceği düşünüyorum gece uykuya dalmadan önce..”
“bu şairane konuşmaların beni öldürecek bir gün yalnız biliyorsun demi? senin yüzünden ben de öyle oldum x)”
“evet söylemiştin (:”
Gülüştük…durumu tatlıya bağlamamız iyi olmuştu..
Sonradan sakin kafayla düşününce, ebrunun haklı olduğunu anladım..
Elbette tabi..bu, sıradan bir olay değildi..sen, 3.5 sene çık, tam işin kuyruğuna gelince ayrıl…enteresan.. büyük olay tabi, bu tarz şeyleri konuşmayı, dedikoduyu sevene..
Benimse sikimde değil tabi..
Yine de..
Oh olsun ulan..
@ this is riks, az kaldı panpam cevabını almana sabret (:
..bir sonraki hafta sonu, bizim kafeye, hem eski grubu dinlemek hem de ilkay ile begümü doğal (!) bir şekilde tanıştırma maksadıyla gittik.
Bizimkilerin programı bitti, hep beraber aynı masaya oturduk.. nuriş, ilkay, ömer, ben, begüm ebru ve ömerin manitası gizem var.. biraz sonra duygu da geldi, şu yeni solistleri.. ortam güzel, muhabbet dönüyor..ben bilerek bu ikisini (ilkay-begüm) karşı karşıya oturttum, ben de hemen begümün solundayım.
Birbirleriyle pek konuşamadılar, tabi başta herkes tanışırken filan klasik tanışma muhabbetleri oldu da, gerisi gelmedi gibi, ortak muhabbetlere katılıyorlar…ilkay nispeten daha sakin, cool ama begüm heyecandan gebermek üzere..onu da ben hissediyorum yalnız.. hani dışarıdan baksanız, belki o masanın en burnu havada insanı olarak begümü görebilirsiniz o sırada, çünkü öyle görünüyor harbiden de..ama gerçek begümün bu olmadığını bildiğim için, aşırı derece kastığını hissedebiliyorum.. zaten devamlı ayaklarımı ezip duruyor masanın altında kıpraşan ayakları..
Kıyamam ben sana ya (: heyecan mı yaptın sen (:
Gizemle ömer bir süre sonra masadan ayrıldılar, nuriş de giderdi birazdan.. duygu da gider.. geriye biz dördümüz kalırız, en sonunda da ebruyla ben kalkıp bu ikisini yalnız bırakacağız bir bahaneyle..eh, bunlar da öküz değiller ya..artık biraz daha oturup tanışırlar her halde..
Masadaki hengame sırasında begüme mesaj attım,
“nasıl gidiyor? (:” diye
Sadece smiley koyup cevapladı, bir de yandan bir bakış attı bana muzip bir gülümsemeyle..
Az sonra nuriş de kalktı..
Beş kişi kaldık masada.. lakin beş dakika oldu..on dakika..on beş…duygu kalkmıyor? Gitsene sende artık işine amk?
Bir de bu hatunda enteresan bir şey var, kız devamlı, böyle alakalı alakasız, her türlü mevzuda bana laf sokma eğiliminde.. geçen gün, yani benim bununla ilk tanıştığım, uzun süre sonra kafeye gidip bizimkileri dinlediğim gün de öyleydi.. şimdi, tersleyeceğim, ama yanımda kız arkadaşım var, başka arkadaşlarım var.. gerginlik olsun istemiyorum..ama zorla kaşınıyor..
Bir iki kere duymamazlıktan geldim, bir iki kere üstüme alınmadım, bir iki kere alttan aldım derken, en sonunda ağzına sıçacağım her halde..
Bu kızı da tarif edeyim size biraz, sesi güzel şimdi önce onu bir söyleyeyim.. allahı var yani.. sezarın şeysi sezara…saçlar röfle, koyu mavi gözleri var.. yüzü pek güzel değil, sıradan.. hatta sıfatta bir kezbanlık yok değil.. orta boylu, zayıfça bir kız.. fiziği düzgün..o da bunun farkında olmalı ki zaten kış günü mini etek altına külotlu çorap kombinasyonuyla çıkmış..lan ben ejderha derisi gibi pantolonların, kabanların altında üşüyorum –ki çok da ateşli, vücut sıcaklığı yüksek bir insanımdır normalde- sen o çoraplan nasıl duruyon amk…android misin nesin anlamadım ki..
Neyse bu salağı gönderemiyoruz masadan..en sonunda ben laf atmak zorunda kaldım,
“duygu muhabbet sardı galiba? (:”
“ya evet, gerçi seninki biraz bayat ama arkadaşlarının hatırına takılıyorum işte (:” dedi tip tip gülerek..bu salağın bu hallerine, bana böyle laubali konuşmalarına ebru da ifrit oldu, devamlı bana kaş göz yapıyor yandan yandan..dur kızım sakin.. diego…zaten ortalık karışık..ama diyim..
“katlanmak zorunda değilsin aslına bakarsan, kalkıp gidebilirsin bence (:”
“ooo, sen kimin mekanından kimi kovuyorsun? (:” dedi yine şaka-ciddi derecesi belirsiz bir şekilde gülerek..
“valla biz burayı dört senedir biliyoruz, sen ne zamandır solistsin burada? 4 ay oldu mu mesela?” dedim pis pis gülerek,
“bende burayı yıllardır biliyorum, ne olmuş? Sen de kovulmasaydın madem?”
Kovuldum mu? ne kovulması lan..
ilkaya baktım şöyle bir,
“kovuldum mu ben abi?” dedim ters ters gülerek,
“yoo.. kendi isteğinle ayrıldın?” sonra duyguya döndü, “kendi isteğiyle ayrıldı duygucum, kovulma filan yok?”
“haa..ne bileyim detaya inmeyince siz, ben kesin kovuldu dedim içimden x)” dedi salak salak gülerek..
Masa iyice gerilmişti.. ebru, gözlerini kısmış, savan da antilop gözleyen çita gibi süzüyor kızı..
Bu gruptan ayrılma muhabbetlerinin açılması beni de kızdırmıştı (sebebi malum..)..bana eskiyi, eski defterleri hatırlatan her şeye nefret duyuyordum artık..
Yahu.. merak ediyorum, bu patavatsız karıyı çok mu aradılar acaba.. tamam sesi on numara ama, tam bir dangoz anasını sattığımın..
“iyi kovulmadıysan madem.. hadi gene gözümdeki karizmanı kurtardın ” dedi arsız bir şekilde,
Ebru o noktada patladı,
“ya senin gözündeki karizmasını kurtarsa ne, kurtarmasa ne? Sen kimsin?” dedi yüksek perdeden bir sesle..
Hah.. şimdi hamudu yedik.. kız kavgası..
Yan masalardan birkaç kişi dönüp baktı ebrunun çığırmasına..
Deminden beri kendi çalıp kendi oynayan, laçka, laubali ve arsız takılan, salak sırıtışı yüzüne yapışık şekilde makara filan yaptığını sanan duygu bir anda buz kesildi.. öyle bir tepki beklemiyor tabi..ama beklemen lazım be güzelim? Seni öyle herkes idare etmez ki?..hadi grup arkadaşların etti, ben de ettim bir iki…ama ebru etmez…
“niye.. bağırıyorsun ki?” dedi bozuk bozuk ebruya..bir anda mağdur olan sanki o olmuştu..
“senin alıp veremediğin ne tsigalkoyla ben anlamadım?” dedi ebru bu kez frekansı düşük ama tonu kuvvetli bir sesle.. masanın da üzerine eğilmişti böyle hafiften..tam ali kıran baş kesen modunda haa.. kadınım benim x)
“ne?..bir sorun yok ya..niye gerildin ki öyle sen?”
“kızım senin muhabbetine gerilmemek mümkün mü? Deminden beri sabrediyorum ama bir yere kadar..sen bu samimiyetle konuşamazsın benim
erkek arkadaşımla..”
“ee..ebrucum tamam..” dedim sakinleştirmeye çalışarak,
“hayır.. tamam değil…masamızdan kalkar mısın?” dedi duyguya dönüp ölümcül bakışlar eşliğinde..
Duygu haaala, şaşkın filan gibi böyle…adama önce çift dalıp, kırmızı kartı yiyince de hakeme ben ne yaptım diyen futbolcular gibi..hak ettin kızım.. kusura bakma yani..
ilkayla begümün muhabbetini de piç etti zaten sağ olsun..
Duygu yüzünde afallamış bir ifadeyle, kalktı masadan,
“ne tuhaf insansın sen?” dedi ebruya giderayak, bizim ki yine tam makineli tüfek gibi saydırmaya başlıyordu ki kolunu yakaladım..”tamam artık..”
Sustu, bana ters bir bakış attı, “nereden buluyor bu cesareti? Niye böyle konuşturtuyorsun kendinle?”
“ya bir şey dediği yok ki kızım, karşılıklı laf atışıyoruz işte, o benle dalga geçmeye çalışıyor kendi çapında, ben alaya alıyorum filan..”
“iyi de sebep?”
“ne bileyim mal işte, baştan beri böyle..”
“ebrucum, kusura bakma ya iyi kız aslında da biraz, patavatsız mı diyeyim, ne diyeyim.. tarzı öyle yani..” dedi ilkay,
“hep böyle mi bu? Hepinize karşı böyle mi?” dedi bu sefer ebru,
“ya..çoğu zaman böyle evet, fazla gırgırcı gibi.. bize de takılıyor ara sıra, biz takılıyoruz filan da, tsigalkoya fazladan bir sempatisi var sanırım” deyip güldü ilkay, benle begüm de güldük.. ebru gülmedi..
“salak salak tipler ya…” dedi kendi kendine ya sabır çeker gibi…
“neyse aşkım keyfimizi kaçırmasın böyle şeyler..”dedim.
“inanamıyorum böyle karakterlerle muhatap olduğuma zaten” dedi ters ters..
Yaşanan tatsızlığın etkisinin dağılması bir beş dakika kadar daha aldı..
Sonrasında sohbet normal seyrine döndü..biz ebruyla devamlı bu ikisini paslıyoruz, orta açıyoruz, kaleciyle karşı karşıya bırakıyoruz (:
ikisinin de yüzü gülüyor yalnız, gayet memnun görünüyorlar durumlarından.. tanıyın lan işte birbirinizi..bak ne güzel, sizi tutmuşlar kollarınızdan bir araya getirmişler, koymuşlar.. daha ne? Ayağınıza gelmiş fırsat(overlok makinesi misali)..aşk bu, belli olmaz, kimin karşısına nerede çıkacağı..
Yarım saat kadar sonra ebru kendisine acil, negatif içerikli bir mesaj gelmiş gibi yaptı, ve ben, kahraman sevgilisi, onu gecenin bu geç vaktinde durağa kadar götürmek durumundaydım..
Bu bahaneyle ilkay ve begüm masada yalnız kalacaktı..
Yalnız begüm zoka fazla yutup, senaryoyu gerçek sanınca, ebruyu yalnız bırakmamak adına bizimle gelmek filan istedi..lan gerek yok diyorum, illa geleyim diyor..o öyle deyince ilkay da gaza geldi, o da durum ne aga, yapabileceğim bir şey var mı? diye sıkıştırmaya başladı..
En sonunda kulağına çaktırmadan fısıldamak zorunda kaldım “otur salak, numara yapıyoruz..”
Şaşkın gözlerle beni süzdükten sonra yalandan biraz daha ısrar eder gibi yaptı ve sonunda masada kaldı…
Bu ikisini soyulup tuzlanmış hıyar gibi masada bırakıp çıktık kafeden..
Gülmeye başladım..
“begüm anlamadı numara yaptığımızı, en son kulağına söylemek zorunda kaldım..(:”
“aynen ya..çok saf bir kız bu (: ilkay anlamamıştır inşallah”
“yok sanmıyorum…ya anlamaya kalksan, kurcalasan, çok şey var da, yani çok belli bizim onları buraya kurmaca getirip buluşturduğumuz
filan..ama işte o kısmı fazla karıştırmayıp birbirlerine odaklanmaları lazım..”
“odaklanmış gibi görünüyorlardı ama fena değildi sanki (:”
“bence de..güzel olur be…bence hak ediyorlar ikisi de mutluluğu”
“hayırlısı olsun.. artık dualarını bekliyorum mutlu olurlarsa (:”
“eehehe.. epeyce hayır duasına ihtiyacımız var zaten (:”
“kimin yok ki..”…”bir şu kıza bak, begüme..bir de o gerizekalıya bak.. sahi tsigalko, daha kapanmadı o konu bilesin..”
“ne konusu?”
“ne işte o neyse o salak kızın ismi…ne biçim hareketler bunlar ya? Ay bir de bana tuhaf dedi gider ayak gerizekalı…”
“amaaan, senin de kapatmadığın konu bu mu? bırak işte Allahın varoşu.. kızım kızın seviyesi belli..ben niye gerilmiyorum onun
laflarına? Çünkü malla mal olmamak lazım..”
“evet tabi.. işte böyle gerilmeye gerilmeye kırk yıllık ahbabın gibi yüz bulmuş, bu kadar samimiyet olmaz tsigalko.. buna müsaade edersen yarın gelir yanağından makas da alır, kucağına da oturur..”
“(: oo..kendimi kız gibi hissettim şu an yalnız.. ebru? erkeğim? Asfsagfasg”
“hiç, hiç sulandırma mevzuyu” ama bunu derken kendi de gülüyordu..”öyle kızlar erkeklerden filan beter..bak valla gelir kendi öper, sonra da üzerine kalır, paçoz, görürsün o zaman kuma getirmeyi (:”
“aynı annem gibi konuştun..o da oğlunu kaçırıvercekler sanıyor (:”
“hıı…benim için de mi öyle düşünüyor yoksa?”
“senin için ne düşündüğünü söylemiştim sanıyorum?”
“hayır söylemedin? Beni biliyorlar mı ki zaten?”
“herhalde yani? Seninkiler beni bilmiyor mu?”
Ebru bir an için tereddüt etti…”bili…yorlar…yani.. annem biliyor…”
“hımm daha babaya açılamadık yani (:”
“ya seninkiler?”
“biliyorlar” dedim kısaca..”üç yıldan beridir”, diyemedim..
http://fizy.com/#s/1qdhnm
Ve nihayet o gece..
Erkekler, (yani biz) evlerinde (yani evimizde)
Kızlar yurtlarında, evlerinde..
Süslendiler…hem bedenlerine, hem ruhlarına en güzel elbiselerini giydiler..
Biz beş kafadarlar, hepimiz kıyafetlerini aksesuarlarını bilmem nelerini almış, alt katın salonundayız,elde aynalar
“aga bu nasıl durdu?” “aga bu bunun altına olur mu?” “lan bunu mu alayım üzerime yoksa öbürünü mü?” sorularından geçilmiyor ortalık..
Bir de erkekler süslenmez, acele giyinir, pek oyalanmaz derler..
Yalan olduğu ortaya çıktı bu gece..
Deli gibi, deliler gibi süsleniyoruz..jöleler, vakslar, çeşit çeşit parfümler..taraklar, fön makineleri, tokalar (bu bana özel tabi hehe) havada uçuşuyor..
Ben diyeyim bir, siz deyin bir buçuk saatin sonunda nihayet hazırlanabiliyoruz..sanki düğüne, kendi düğünümüze gidiyoruz..bu ne özen anasını satayım (:
Yalnız çok janti olduk be beyler..vallahi kralız..şöyle bir kendime, etrafımdakilere bakıyorum da..sevimli piçleriz ulan (: tokatlarım hepsini, yanaklarını sıkarım (:
“beyler!” diyor Alper, gözlerini iri iri açmış, elleri havada, yüz yılın projesini açıklamak üzereymişçesine bir heyecanla,
“operasyona ve yılın son gününe hazırız!”
“yeaaaaaaaaaahh” diyoruz hep bir ağızdan..niye evet değil de yeaahh diyoruz, o da bizim mallığımız olsa gerek..hep özenti gençlik işte…
Neyse moda girdik işte, bozmayın..
Yalnız şunu diyeyim..biz bu gece birkaç saat boyunca kasıp, yeni yıla pek bir olgun beyefendiler gibi gireceğiz filan da…aga o mekandan çıktıktan sonra bizim kayışlar atar…vallahi atar, billahi atar…o gece sakin başlar, ama sakin bitmez, kesin kudurucaz biz, o muntazam şekilde boyna geçirilmiş kravatlar alına, ceketler bele montelenir, gömleklerin düğmeleri göbeğin deliğine kadar açılıverir..bakarsın kunduralar da çıkar ayaklardan…hiç belli olmaz yani bize..”we are sexy and we are know it” ahahaha…
Birbirimizi gaza getire, şakalaşa çıkıyoruz apartmandan..
kiraladığımız araba kapıda, ona atlıyoruz (mavi megane heçbeg in içinde beş takım elbiseli adam hayal edin..ciddiyet had safhada (: )
ceketimin iç cebini bir kez daha kontrol ediyorum..orada benim için çok değerli bir şey var..maddi değeri de yüksek belki biraz ama o, manevi değerinin yanında devede kıl gibi kalıyor..
bu gece var ya bu gece…
off…bu gece..anlam arayan hayatımın, nihayetinde kavuştuğu öznesini somutlaştıracağı, tescil edeceği gece..
saat 8 gibi, ebrularla buluşuyoruz..kızlar da bunun arabasına doluşmuş durumdalar..hepsi peri kızı gibi bu akşam..benim ebrum ise
baş peri tabi..
o değil de, onları da böyle, bizim gibi (olması mümkün değil tabi ama bize yakın) kaynaşık, birbirleriyle anlaşabilir görmek gerçekten paha biçilemez bir şey…beş kafadar erkeğin, beş kafadar kız arkadaşları…
rüya gibi..ben gene gelecek hayallerine dalıyorum….diyorum böyle işte belki toplu düğün yaparız..birbirimize gider geliriz, hatta belki komşu oluruz..bir düşünsene hepimizi aynı apartmanda..aah allahım…ne güzel hayaller bunlar…en azından bir kısmının gerçek olmasına izin ver..hevesimi kursağımda bırakma bu sefer…
bir kez olsun yolunda gitsin bazı şeyler..bir kez olsun…sevmeme, gerçekten sevilmeme izin ver..
panpalar, bu gecelik benden bu kadar,
biraz daha yazmayı umuyordum ama yoruldum.. yılbaşı gecesi yaşananları ayrıca anlatmak istiyorum çünkü, kısa kesmek olmaz.
zaten ondan sonra da bir kaç önemli olay var, akabinde yıl sonu yaşananlara geleceğiz.. asıl curcuna orada.
görüşmek üzere (:
herkese iyi geceler panpalar, bu hafta sonu yazamama ihtimalim var maalesef çünkü yarın bir etkinliğe katılmam gerek, ertesi gün de malumunuz, kıyamet öncesi son derbi.
eğer yazabilirsem cumartesi gecesi, yazamazsam da, tüm muhtemel yorgunluğuma rağmen pazartesi gecesi yazmayı planlıyorum. yılbaşı gecesini anlatacağım elim-dilim döndüğünce.
artık bir an evvel şu hikayeyi nihayete erdirip, kollarımı bağlayarak geriye yaslanmak istiyorum. bitecek olması beni de üzüyor ama hoş bir hatıra olarak kalacaktır diye inanıyorum hayatlarımızda, sıcak bir başlık oldu, emeği geçen panpalarıma şükranlarımı sunuyorum.
mümkün olan en kısa zamanda görüşebilmek dileğiyle, hepinize iyi geceler.
herkese selamlar,
boş vaktimin olduğu ve yazmaya niyetlendiğim zamanlarda sözlük yoktu biliyorsunuz panpalar.
yeni yıl öncesi hem sosyal hayatımda hem de iş hayatımda sıkışıklıklar var, bunları atlatır atlatmaz devam edeceğim hikayeye. 2012 yılı sınırları içerisinde bitirmeyi hedefliyordum ama kısmet olmayacak.
iyi geceler panpalar (:
buralarda mısınız, bir kaç part atalım mı?
(: amk feneri on günde bir yıl yaşlandırdı beni gene..
bir kaç dakikaya ilk part ile başlıyorum panpalar, 7-8 part olur herhalde bu gece.
http://fizy.com/#s/3x7o4a
Bunun..yani sevmenin, bir üst sınırı yoktu o gece anladım..
Yeniden, bir daha, bir kez daha aşık olmuştum ona..bunu, böyle sonsuza kadar sürdürebilirdim..tekrar tekrar, defalarca, sanki ilk günmüş gibi heyecan ve aşkla..
Kürklü kabanını çıkardı, içerisi sıcaktı..siyah bir elbise giymiş..beyaz teniyle kontrast..boyundan bağlamalı, köprücük kemiklerinin, omuzlarının üzerinden geçen iki ince şeritle..yuvarlak, dişi omuzları meydanda kalıyor..saçlarını biraz yukarıda toplamış..güzel boynunu da görebiliyorum..onu süsleyen zarif –ondan zarif olmasın- kolyesi parıldıyor..fazla dekoltesi olmayan..düz..sade..siyah bir elbise..aynı derece de şık..dizlerinin biraz üzerine kadar iniyor..belini sarıyor oraya varmadan evvel..parmaklarımın tutkuyla gezinmekten bıkmayacağı o narin beli..
Topuklularla beraber boyu benimkine yaklaşmış, birbirimize “merhaba” öpücüğü verirken başını kaldırması gerekmedi bu kez..gözleri dike yakın açıyla dikildi benimkilere..bakışları sevgiyle okşadı kirpiklerimi..
Günler –haftalar mı demeli yoksa- öncesinden ayırttığımız masaya geçtik hep beraber..beyler sandalyeleri çekti hanımlar için..bu sıra dışı kibarlığımız espri konusu oldu anında, güzel, sıcak, samimi başladı gece..
Sıradan hayatları olan, sıradan insanlar, böyle masaların bir parçası olduklarında, böyle mutlu masaların; mutlu olurlar... ben de mutluyum…ama sıradanlıktan uzak hayatımın getirdiği ürkeklik, hala bile yakamı bırakmıyor..hem mutluyum..hem de tedirgin..tam, artık, şimdi her şeye sahip olmuşken, bu kez de tadını çıkarmanın yanında bir de “kaybetmek” ten korkuyorum..
Delicesine korkuyorum…delicesine mutluyum…ama neden..neden bir türlü rahata eremiyorum…emin olamıyorum…
Bu yaşadığım benim hayatım olabilir mi?..gerçekten?..bu dünya tatlısı kız benim sevgilim mi? bu masadaki dostlar da benim mi?..bu sıcak halka gerçek mi?..
inanamıyorum…bünyem alışkın değil böyle şeylere malum…bir ara yalan değil, kendimi kaptırıp, tamamen geçmişimi unutur, yaşadığım anlara alışır gibi oldum, ama bu masayı böyle görünce, yeniden hortladı kaygılarım ve kuşkum..
Acaba tek deli ben miyim?..yani, böyle benim gibi düşünen var mı başka? Şu anda..şurada..bu masada…ya da mekandaki her hangi bir masada..herhangi bir masada…herhangi bir yerde..
Acaba, benim gibi, bir yanı, yanı başındaki güneşin sıcaklığının keyfini sürerken, bir yanı, hala geçmiş kışların korkunç soğuklarını hatırlayıp için için titreyen?..
Var mı? en mutlu anında bile, yalnızca “mutlu” olmayı beceremeyip, bir de onun üzerine “ya bu mutluluğu kaybeder sem (ve hatta bir daha da yakalayamazsam?) ne yaparım?” diye düşünen..
Ben, ne zaman sadece mutlu olmayı, geçmişimin hayaletlerinden korkmamayı öğreneceğim?..
Ne zaman, sadece o ana ait, yaşamam gereken duyguları yaşayabilecek, onları geçmişin değişmezliği, geleceğin belirsizliği arasında sıkıştırıp ezmeyeceğim..
@kro magnon, istesem denk getiremem demi? (:
http://youtu.be/G6abOzDl4I0
Saat yavaş yavaş ilerliyor..yemeklerimizi yiyoruz..müzik başlıyor..keyifle eşlik ediyoruz..
Geçen seneye göre, geçen seferki yılbaşı gecesine göre, çok şey değişmiş..sanki aradan bir değil, on yıl geçmiş…
Başıma gelenlere dönüp baktım şöyle bir…bunların hepsi, sadece bir yılda mı gerçekleşmiş??
Ebrunun elini yakaladım masanın altından..parmaklarımız birbirini okşadı..dönüp yüzüme baktı, gülümsedi..boynunu yana yatırdı belli belirsiz, gülümserken…neredeyse refleks olarak karşılık verdim gülümsemesine…öyle saf, öyle gayri ihtiyari…o dudaklarda, hiçbir tereddüt, hiçbir karanlık düşünce bulamazdınız (ki bahsettiğimiz dudaklar benimkiler olunca, bu daha da hayret verici hale geliyor)..ne kadar pürüzsüz..ne kadar saf ve naiftim böyle..
Sanki süzülmüş gibi…filtre edilmişti ruhum..yeniden doğmuştum…defteri temiz olarak…hatta yeni bir defterle..tertemiz..bembeyaz…bir daha kirlenmesine izin vermeyeceğim kadar değerli, berrak…pırıl pırıl..
“çok iyi düşünmüşsünüz burayı”
Dedi gülümsemesini bozmadan..masadaki ortak muhabbetten kendimizi çekmiş, nihayet el ele, göz göze, birbirimize direkt hitap ederek konuşuyorduk..
“demi? güzel oldu böyle (:” dedim ben de..öğretmeninin, defterine yıldız attığı bir çocuk gibi sevinerek..
“kravatın yeni mi? çok yakışmış” dedi yanağımı okşayıp,
“benim için yeni, babamdan çarptım (:”
“(: hıı..yılbaşı için mi?”
“yoo öyle genel olarak..ama aldığımdan beri böyle bir gece için kullanmayı planlıyordum zaten ”
“hep planlıyorsun zaten sen (: zor değil mi böyle, hayatı hep kontrol altında tutmaya çabalayarak yaşamak?”
“sen varken çok kolay..daha güçlü hissediyorum, kontrol altında tutmam gereken pek bir şey de olmuyor aslında, sayende..rahat
hissediyorum..güvende hissediyorum…sana, çok güveniyorum biliyorsun değil mi? her anlamda..her konuda..gözümü bile kırpmadan..”
Gülümsemesi büyüdü..gözleri de iştirak etti o gülümsemeye…
“buu…bu, gece fikri de senden çıktı değil mi?” dedi.
“galiba (:”
“nasıl biliyorum ama? (:”
“peki bu, kötü bir şey mi? sence..plancı, planlı olmam diyelim…itici bir özellik mi? beni yapmacık mı gösteriyor?”
“hayır canım? Hiç değil..ben esprisine diyorum zaten çoğu zaman..güzel bir şey bence, iyi bir şey (:”
“ne bileyim..bunu çok duydum çünkü insanlardan…öyle olunca insan sorguluyor…”acaba doğaçlama yaşayamıyor muyum” diye..”çok mu kasıyorum..dışarıdan çok mu hesapçı gözüküyorum” diye..
“insanlar dediğin, eski sevgililerin filan mı? :p”
“onlar da var tabi..”
“bilmiyorum tsigalko..kim nasıl düşünür, nasıl görür…ama ben memnunum, mutluyum bu halinden..huylarından…böyle seviyorum seni de zaten..değiştirmeye niyetim yok..”
“biliyorum..eyvallah (: ..ben de, beni böyle kabul edebilmene minnettarım..”
“çok da kötü sayılmazsın aslında :p .. idare ediyorum işte ((:”
“tahammül edebiliyorsun diyelim ..”
“seve seve..”
http://fizy.com/#s/3aafu1
Gece boyunca, atmosferin ağırlığının da etkisiyle sık sık böyle küçük, romantik konuşmalarımız oldu ebruyla..
Benim, gecenin finali için istediğim ortam, yavaş yavaş kıvama gelmeye başlıyordu (bakın, gene plan-hesap yapıyorum hehe).
“geçen gün bana, bizimle ilgili gelecekte ne gördüğümü sormuştun hani..sıkıştırmıştın biraz, hatırlıyor musun?” dedim..
“hı hı..(:..ne düşündüğüne karar verdin mi?”
“benim kararım başından beri belli ebru (: …ama itiraf edeyim ki, senden çekindiğim için öyle kolay kolay dile alamıyorum..”
“neden? Neyimden çekiniyorsun..benim düşündüklerim farklı mı sence?”
“yoo…değildir de..ne bileyim..öyle açık açık konuşup erkenci davranmak, seni ürkütmek istemedim..yoksa benim seni gelinliğinle, çocuklarımın annesi olarak, torunlarının ninesi olarak düşünmediğim tek bir saniye yok…içinde senin olmadığın bir geleceği zaten hayal edemiyorum..”
Yüzü titreşti..bir iki saniyelik kilitlemesinin ardından eğilip aceleyle, kaçamak bir öpücük kondurdu dudağımın kenarına..
“ben bir de senin üzerine geldim eşek gibi..sen emin değilsin sandım..meğer, sen benden mi çekini….”
“önemli değil sevgilim ben hatırlamıyorum bile ”
“özür dilerim..gerçekten ama..”
“önemli değil dedim ya? (:”
next--->