part68
iyi geceler panpalar,
23.45 gibi başlayalım bu gece, biraz daha erken biter hem, uykumuzdan olmayız
http://fizy.com/#s/1d4sht
... yüzeysel insanlardan her zaman nefret etmişimdir..
bunlar, gerçek nedenlerin, muhtemel sonuçlarla aralarındaki ilişkiyi kurmaktan aciz, ya da tamamen işine gelmediği için kurmak istemeyen,
her meseleye, "eaaa bırak işteaaee" şeklinde yaklaşan, gamsız görünen, ama gamsız birinden çok daha tehlikeli, işgüzar tiplerdir..
bugün, ülkemiz de yüzeysel insanlar yüzünden bazı sıkıntılar çekmiyor mu?
yüzeysel... yetersiz..cahil görünen, ama aslında tatlı su kurnazı tipler..içten pazarlıklı orospu çocukları..
peki ya çizginin öbür ucunda olanlar? madalyonun tersinde, yüzeyselliğin tam zıt kutbunda olan, aşırı evhamlı tiplere ne diyeceğiz?
onlar için ağzımdan kötü bir söz çıkarmaya korkuyorum, çünkü kendim de onlardan biriyim aslında... fazla düşünen, fazla irdeleyen, fazla kafaya takan..fazla sorgulayan..her şeyi kontrolü altında tutmaya çalışan, panik atak tipler...
onlara her hangi bir nefret duymama, ya da küfretmeme gerek yok gibi, zaten onlar kendi kendilerini beceriyorlar gayet layıkıyla..kendi iplerini kendi elleriyle çekiyor, bindikleri dalı kesiyor, kendi kuyularını itina ile yine kendileri kazıyorlar..
evham..
endişe..
hep korku..
başarısız olma korkusu..reddedilme korkusu..dışlanma korkusu..yetersiz kalma korkusu..
ve sorular..
bitmek bilmeyen, geçmişi karıştıran, geleceği kurcalayan..tüm bunları yaparken bu günü unutan sorular...
düşünceli, ince bir insan olmak, sorumluluk sahibi, ileri görüşlü, planlı, programlı bir insan olmak güzeldir elbette..
ama bunun bokunun çıktığı zamanlar,
ve bokunu çıkaran insanlar vardır..
her şeyin aşırısı olduğu gibi,
dünyasını düzen içinde tutmaya çalışmanın da aşırısı var... bir süre sonra, ufacık bir hatada, mesela biraz yamuk duran bir koltuk yastığı görünce, ya da ne bileyim, çalışma masanızın küçük bir bölümünün tozunun alınmadığını fark ettiğinizde, hem kendiniz kafayı yiyor hem de karşıdaki insanları zor durumlara sürükleyebiliyorsunuz..
kontrol manyaklığı..
zamanla, sadece kendi hayatınızı değil, başkalarının da hayatını (sevdikleriniz, yakınlarınızın..) kontrol etmeye çalışır hale geliyor, onlar adına düşünüp planlamaya başlıyorsunuz..
sanki kendi hayatınızın sorumluluklarıyla fazlasıyla içli dışlı değilmişsiniz gibi, bir de buna başka hayatları yeniden yapılandırma görevini ekliyor, kendinizi, beyninizi, algılarınızı iyiden iyiye zorlayıp, en nihayetinde de fazla ısınan bir anakart misali yakıyor, patlatıyor, kullanılmaz hale getiriyorsunuz..
çıldırıyorsunuz kısaca..
cinnet getiriyorsunuz..
peki bu, gerçekten siz misiniz?
yaşadığınız hayat, (daha doğrusu yaşayamadığınız diyelim) yaşamayı istediğiniz hayat mı sahiden de?
ne zaman başkalarının hayatlarına karışmayı bırakıp, kendi hayatınızın da fazlasıyla sıkılı kemerlerini gevşetmeyi deneyeceksiniz?
bence hemen, şimdi denemelisiniz..
bu gün,
bu gece başlayın..
yarın geç olmadan..
..öğle arası..
buseyle kol kola kantine indik.. pizzalarımızı ve içeceklerimizi alıp masalardan birine geçtik..amk hep de sağlıksız besleniyorum şu ara öğünde ya..allahtan evde tolga doğru düzgün yemekler yapıyor da, hepten fast food yaşamıyoruz...
"akşamüstü bir yerlere gidelim mi?"
"çıkışta mı hemen?"
"yoo sen ne zaman hazır olursan (:"
"oluur.. (: gene plan mı yaptın :p"
"ehehe... yok, artık plan faslı bitti, nasılsa kızı kandırdık :p"
"hmm (: ..tamam, sen yarım saat önceden filan bana mesaj atarsın o zaman, ben hazırlanırım "
"olur, gene sekiz gibi filan iyi mi?"
"iyi ya, işte ne zaman haber verirsen (:"
pizzalarımızı yemeye devam ederken bu aniden aklına gelmiş gibi sordu,
"ha..sen şeyi anlatıcaktın ya bana.. kankanın morali bozuktu, ağlıyor gibiydi filan?"
pff.. nilayı karıştırma şimdi ya..çaresiz cevap verdim, geçiştirmek, baştan savmak istemiyorum çünkü..ne bunu, ne de bana soracağı her hangi bir şeyi başımdan savamam.. öyle bir opsiyon yok (:
"hıı... evet.. bugün biraz sıkıntısı var onun.."
"neymiş? anlattı mı sana? özelse hiç sormadım farzet (:"
"ya aslında.. biraz da benim yüzümden.." dedim mahcup bir tavırla..
"senin yüzünden mi? niye ki?"
"ben.. biraz üstüne gittim o yüzden.."
buse kaşları havada, şaşkın ve meraklı bakışlarla devam etmemi bekliyordu..
"bunu.. nasıl desem.. görmek istemediğim birileriyle gördüm.. benim bir arada olmasını tasvip etmediğim insanlarla yani..o yüzden işte.. biraz üstüne vardım..ama onu düşündüğüm için yani.. çünkü sonra kendi de üzülecek.. işte onu uyarırken.. biraz sert kaçtı sanırım.. morali bozuldu.."
buse,
"hıı.. baya kötüydü ya..ne dedin ki o kadar? keşke fazla sert çıkmasaydın tsigalko, var mı böyle sert çıkışların hep?" deyip mahzun mahzun gülümsedi..
"yok yaa... diyorum işte, hep onu düşündüğüm için.. çünkü çok kritik bir mevzu, bilmediği şeyler var o insanlar hakkında, onu üzsünler istemiyorum..o yüzden de önce ben biraz.. şey yaptım işte.. üzdüm gibi... yani.. nilay benim için kardeş gibidir buse anlatabiliyor muyum? ayrıca kız, benim her zor zamanında da yanımdaydı, hep destek oldu bana.. şimdi ben de onun sıkıntıya düştüğünü görmek istemeyeceğimden.. öncesinden önlem almaya çalışıyorum.. evet sert çıktım biraz belki ama, yine onun iyiliği için... çünkü o kişilerle yaşaması muhtemel şeyler, benim bugün onu üzdüğümün 10 katı fazla üzer onu.. ağzına acı biber sürmek gibi oldu işte biraz.."
omuzlarımı düşürüp yüzümü asınca, buse hemen kolunu doladı, sırtımı sıvazladı içtenlikle,
"abilik yapıyorum diyorsun yani (:"
"öyle de denebilir..(:"
"ya tabi, sizin onca yıllık bir arkadaşlığınız var, eminim çok şey yaşamışsınız, çok badireleri atlatmışsınızdır.. iyiliğini istemen çok normal..ama bu şekilde sanki, ters de tepebilir..sen böyle sert tepki gösterince, inadına bile gidebilir o insanların yanına.. bence bir gönlünü almalısın kızın :/"
"alırım ya bir ara..ben de öyle düşünüyorum zaten.."
buse biraz durdu.. sonra muzipçe gülümsedi,
"ya birileri de bana, seninle takılmam gerektiğini söyleseydi, bu da senin kulağına gelseydi ne olurdu mesela, o kişiler de benim iyiliğim için böyle demiş olsalardı :p"
"kafalarını kırardım x)"
"yaaa, bak, iş sana dönünce nasıl tavrın değişti hemen x) şimdi o nilayla görüşmesini istemediklerin de senin kafanı kırmasınlar sevgilim? x)"
güldük.. ilahi buse.. (:
"canım.., bu olay, seninle benim aramızdakilerden çok çok farklı bir olay.. aynı şey değil yani, kesinlikle aynı şey değil..o yüzden ben haklı olduğuma inanıyorum kendi uyarımda.. ayrıca bir başkasının da seni uyarmasına gerek yok benim hakkımda, sen bana sor, zaten her şeyi dökülürüm anında :p"
"hıı (: e daha fazla konuşmuyorum o zaman bu konu hakkında, sen bilirsin ağabey (x"
" (:"
biz böyle sıcacık, mutlu mesut, sarmaş dolaş otururken, nilay girdi kantine.. yüzü asık, gözleri boş boş bakaraktan gidip bir şeyler aldı, sonra da gerisin geriye çıkışa yöneldi.. gözlerimle takip ettim, ama beni görmedi, ya da görmemezlikten geldi..
buse de benimle aynı şekilde hareket etmiş olmalı ki konuştu,
"kızın yüzünden düşen bin parça..eh be aşkım sen ne söyledin ki bu kıza bu kadar? :/"
"he? ha?..sen..ne dedin az önce peki duyamadım?"
"ne dedim? "
"böyle aşklı maşklı..bir şeyler dedin gibi geldi sanki :p"
"ha..yok sana öyle gelmiş..:p... bak şimdi ne diyeceğim, bence sen hemen git bugün özür dile"
"ya bir ara gönlünü alırım ben onun.."
"yok, ciddiyim tsigalko, bence hemen gidip konuşmalısın?"
şaşkın şaşkın yüzüne baktım..ne yani, şimdi burada ne güzel, baş başa, kol kola otururken gidip bu anımıza son mu vereyim?"
"e ama oturuyorduk?..emin misin gitmemi istediğinden?"
"ya gene otururuzz (: kaçmıyorum ki ben hep burdayım x) ..evet eminim.. hemen konuş bence.."
"bak.. gidiyorum o zaman?"
"koşş koş x)"
"eh (: tamam.. dönücem 10 dakkaya.. geç kalırsam sınıfa çık sen, derse gecikme (:"
"tamaam tamam (:"
hızlı adımlarla, gözlerim onda kalarak kantin çıkışına doğru ilerledim, sandalyelerden birine takıldım, az daha yeri öpüyordum, utanmış bir şekilde yeniden göz attım masasına, palm face yapmış gülüyor...
allahım... seviyorum ulan..bu kızı seviyorum ben işte..bu kızı...
cık..yok böyle bir şey arkadaş ya..ya..gerçek misin sen buse? ha?..harbiden bu kadar iyi misin?... bir insan nasıl bu kadar iyi olabilir lan?..yoo yo dostum.. bence sen gerçek değilsin... bence sen..eee.. nasıl desem.. hayatın bir bug u filansın..ya da bot sun.. hani kantır strayk da var ya böyle, alttan kendi kendilerine otomatik yazılar filan yazıyorlar..hah, aynen öyle işte.. kesin botsun sen..ben de aslında, matriks misali, bilgisayar programının içine hapsolmuş bir zavallıyım..
çünkü mümkün değil gerçek hayatta böyle bir kadının, hatta kadını geç, böyle bir insanın var olması..
hani, desem ki, acaba ben mi hayal ediyorum?
yok lan.. benim hastalıklı, her şeyin olumsuzunu görmeye, bardağa boş tarafından bakmaya alışmış beynim de böylesini hayal edemez ki?
böylesini hayal bile edemem ki ben..
"beğendiğimiz bedenlerin içine, hayalimizideki ruhları koyuyoruz ve adına aşk diyoruz" demiş vilyım şekspir...
hacı.. beğendiğim beden konusunda haklısın, eyvallah, sonuna kadar... ama... hayalimdeki ruh?
yok..bu, benim en güzel hayalimden bile daha güzel bir mevcudiyet..
o yüzden benim aşkım,
bambaşka bir aşk..
orta parmak iyi sağ olun, aman nazar değdirmeyelim, epey iş görüyor o biliyorsunuz :p
http://fizy.com/#s/20jru0
bahçeye çıktım..
biraz sağa sola bakındıktan sonra, kuzguni saçları rüzgarda uçuşan, çardağa oturmuş elindeki neskafesini dalgın dalgın yudumlamakta olan nilayı gördüm..
adımlarımı hızlandırıp yanına doğru ilerliyordum ki, geldiğimi görüp, oturduğu banktan kalktı, bana ters bir paralelde, umursamaz adımlarla ilerlemeye başladı..
koşar adım yetiştim ona..kolunu yakaladım..
"nilay?"
bir şey demeden elimden kurtulmaya çalıştı..siklemeyen modda..
"nilay..özür dilerim.." dedim kelimeleri ağzımdan fırlatarak..
şöyle bir döndü, gözleri kısık, küçümser bir gülümseme attıktan sonra yeniden uzaklaşmaya niyetlendi ki, öbür elimi de devreye soktum, omuzlarından biri kavradım..tam güreş pozisyonundayız şu an, el ense çekicem x)
"nilay!!! özür dilerim!!!..biraz beni dinleyecek misin?"
alçak ama öfke dolu bir sesle,
"abuk subuk konuşuyorsun..sinirimi altüst ettin sabah sabah.." dedi..
hah..en azından tepki verdi..
"özür dilerim..oturup konuşalım biraz gel.."
"bırak ya..ayıp senin yaptığın tsigalko.."
"ya nilay?..bak..sürekli aynı şeyi yapıyorsun ama sen de bana..gel diyorum, konuşalım diyorum, ""özürr dilerimm" diyorum..inadına işi yokuşa sürüyorsun..hep böyle bir dönüp gidesin var yani, ne zaman tartışsak..bir gün gerçekten kaybedeceksin beni, ondan sonra ne halin varsa görürsün artık.."
yüzünü buruşturdu,
"sen beni kaybedersin!" dedi hırslı bir şekilde..
"e iyi..evet, ben de seni kaybederim? sen de beni kaybedersin..birbirimizi kaybedelim mi yani?..bu mu istediğin..bak, az önce ağzımdan fazla ağır şeyler çıkmış olabilir..bunun farkındayım ki, gelip senden özür diliyorum işte..yeniden konuşalım diyorum... şu dönüp gitme, bırakıp kaçma huyundan vazgeçmen lazım..cidden bak, bir olur, iki olur, en sonunda arkandan gelmem..sen de inat eder gelmezsin..boku bokuna biter arkadaşlığımız.."
biraz sakinleşip titreyen gözlerle yüzümü inceledi..
"ne demek istedin, niye çıktı o laflar ağzından?" dedi miyavlar gibi..
üff..işte gene iki ucu boklu değneğin orta yerindeyim..bakalım üzerime bulaştırmadan bu işin içinden çıkabilecek miyim..
http://fizy.com/#s/20js24
iç çektim sıkıntıyla..
"nilay..sen benim en iyi arkadaşımsın değil mi?"
şaşkın şaşkın baktı,
"öyle mi? ee öyledir öyle diyorsan?" deyip omuz silkti..
"en iyi arkadaşım mısın değil misin??" diye üsteledim..
"tamam öyleyim?" dedi, nereye varmaya çalıştığımı anlamaya çalışarak...
"peki, ben senin kötülüğünü ister miyim? bırak ağladığını, üzüldüğünü, yüzün biraz bile asılsa bana dokunmaz mı?"
buruk buruk güldü,
"onun için mi paso çemkiriyorsun..kaçıncı ağlatışın bu beni.." dedi mimikleri dalgalanarak..
elimi yüzüne götürdüm, yanağını, saçlarını okşadım sevgi ve pişmanlıkla,
"nilay... inan bana şu dünyada, senin üzüldüğünü görmek isteyen en son kişilerden biriyim..ben ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum... şimdi sen de bana ona göre cevap ver, ne işiniz vardı o gece necatiyle barda :/"
dedim yüzümü acıyla büzerek..
o da kederli kederli baktı..sonra konuştu,
"ne işimiz olur?..oturuyorduk işte, neden bu kadar büyük problem oldu ki bu?"
"kim teklif etti o gece dışarı çıkmayı peki?" dedim bir yandan hala saçlarını okşayarak..bir yandan sakin tutmaya çalışıyorum, bir yandan da mecbur, sorduğum sorularla üzerine gidiyorum..
"ben söyledim?" dedi gözlerini irileştirerek.."ne var ki bunda?..sana söyleyecektim aslında, ama sen o ara beni pek sallamadığın için necoya söyledim ben de..ne var bunda?..nesi battı..o da arkadaşım benim? kesin gene tolgayla molgayla ilgili meseleler demi? senin kuruntuların... ya, tolganın kendisinin bile umurunda değil bunlar? adam sevgilide yaptı, oooh, gününü gün ediyor..sen niye kasıyorsun ki bu kadar?.."
bir şeyler söylemek istedim ama müsaade etmedi,
"ya ben senin odanda bile sabahladım..senin trip atmadığın zamanlar zaten her boku birlikte yapıyoruz..şikayet de etmiyorum bundan, ama sen de arkadaşımsın, neco da arkadaşım yani benim... senle yaparken iyi de, onunla yan yana gelince mi kötü oldum? resmen kaşar dedin sen bana sabahki imalarınla.."
sıkıntıyla ofladım..
"nilay... sen, ben, neco meselesi değil bu... ben de farkındayım senin yalnızlık çektiğinin? yanında olmaya çalışıyorum çoğu zaman? tolga umursamıyor diyorsun ama, gayet de umursuyor..erkekler önem verir böyle şeylere... ben bile tedirgin oluyorum zaman zaman, çocuk yanlış anlar mı diye? allahtan bana çok güveniyor... ama sen hiç düşünmüyor musun yanlış anlaşılmalar olursa bizim arkadaşlıklarımızın halinin ne olacağını?"
hayretle güldü,
"oh... oh..yani ben burada sizin grubunuzu bozan, arkadaşlıklarınızı tehdit eden orospu rolündeyim öyle mi?..vay vay vay... tolga sana güveniyor allahtan demek... heaaa... ama ben güvenilmez orospunun tekiyim, bir tek seni ayartamam iraden çok sağlam olduğu için (burada alaycı bir mimik yaptı) ama geri kalan kiminle iki muhabbet etsem, iki yan yana takılsam sizin gruptan, hemen üzerime atlayacak, ya da ben onun üzerine atlayacağım öyle mi?..yuh..yuh diyorum sadece... senin bu kadar bağnaz olduğunu bilmiyordum tsigalko..resmen gerikafalıymışsın sen ya?.."
böyle anlaşılacağımı biliyordum... ama başka çarem de kalmamıştı..son kozumu oynayabilmek için, muhabbetin buraya gelmesi şarttı..yoksa zaten bir önceki konuşmamdaki cümleleri hiç kurmazdım... salak mıyım ben aq? öyle anlaşılacağını bilmem mi sanıyorsunuz..
en sonunda kendimi saldım, omuzlarım düşmüş, yüzüm çökmüş bir vaziyette, cılız bir sesle,
"bilmediğin şeyler var be nilay.." dedim..
hemen ardından ise, biraz rahatlama oluvermişti... sanki, üzerimdeki büyük bir yükün, bir kısmını atmışım gibi..biraz belimi doğrultabilmiştim..
az önceki sitemli havası kayboldu..yerine kaygılı, meraklı bir nilay gelmişti şimdi,
"ne... nen..nasıl bilmediğim şeyler var?"
"var işte" dedim sitem ederek..
"nasıl..kimle ilgili? necatiyle mi ilgili?"
omuz silktim..
"ne var necatiyle ilgili bilmediğim?" dedi gözlerini şişirerek, yakama yapışmak üzereydi..
"ayak üstü konuşulacak şeyler değil" dedim sıkıntıyla..
"hayır söyle.."
"söyleyeceğim zaten amına koyim!" diye patladım.."söylücem..gece gelirsin bana, anlatırım tamam mı?..yeter be.."
kolumu, parmaklarının arasından kurtardım,
"yeter artık" dedim tekrar.. "daha fazla dayanamıyorum bu sıkıntıya da, hassas dengelere de... "
nilay kaygıyla,
"anlat o zaman işte? :/" dedi.. "anlat, sen de kurtul, ben de ne demek istediğini anlayabileyim... "
"anlatıcam..ama burda, böyle olmaz..akşam benim işim var..gece bana gelirsin..ya da yarın gelirsin acelesi yoksa.."
"acelesi var!" dedi hemen..
"iyi o zaman..gece görüşürüz.."
dudaklarını sıktı.."ne var şimdi anlatsan sanki?"
"olmaz dedik ya kızım?..ayak üstü muhabbeti yapılacak şey değil bunlar... "
"iyi..o zaman gece.."
"tamam... ben kantine geçiyorum..görüşürüz sınıfta.."
bir şey demeden geçip gitti..
ben de yeniden kantine yöneldim..sevdiceğimin yanına... onun sakinliğine ihtiyacım var şu anda..şubat havasında, ter içinde kalmıştım sıkıntıdan zira..
ne zor şu gönül işleri aq... ne zor arkadaş...
..akşam oldu..
buseyle buluştuk.. zamanında tolgayla nilaya randevu ayarladığımız, şu her masada sevişen çiftlerin olduğu ciciş mekana götürdüm onu.. bütün gece aramızda bunun geyiğini yapmakla geçti diyebilirim, dediğine göre, bizim, hemen çapraz masada french kiss deneyen çiftin seviyesine gelmemiz yıllar alabilirmiş x)
ne kadar ciddi bilemiyorum tabi
yine uzun sarılmalarla vedalaştık kapının önünde, iyi geceler öpücüğünü esirgemedi benden..ben de karşılık verdim arsızca.. muzip gülümsemesini takınıp, binasının içinde kaybolana kadar izledim onu..
aşk ne güzel şey allahım..
..ve gece oldu..
nilay, milletin yurda girdiği saatte, yurttan çıkıp bana geldi.. izin almış bu gece, bende kalmak durumundaymışmış (sanki bunu müşkül bir şeymiş gibi söylüyordu.. triplerini seveyim senin..)..herhalde kalabilirsin aq..bir de soruyor musun utanmadan?
utana sıkıla, necatinin benimle paylaştıklarını anlattım ona..hem bir arkadaşıma ihanet ediyormuş gibi olduğum için utanıyordum, hem de artık bu gerilime dayanma gücümün kalmamasının zayıflık olabileceğini düşündüğüm için..
o da sıkkın bir şekilde dinledi beni.. gözlerimiz doldu zaman zaman.. şimdi tabi ben çocuğu da korumaya çalışıyorum..yok işte, yıllardır içinde tutuyor, saygı duymak gerek filan diye övüyorum.. aslında sıçtım da, sıvıyorum yani..
nilay epey tuhaf oldu.. istemeden sebep olduğu karışıklıklar yüzünden hem şaşkındı, hem de etkilenmiş görünüyordu..
"ben.. dalgasına diyordum ama.. harbiden de sizi birbirinize düşürecekmişim yani bilmeden ha?" dedi kederle gülerek..
"senin yapabileceğin bir şey değil ki bebeğim.. senin suçun değil.."
"ve sen.. aylardır, yıllardır bunları içinde tutup, arada dengeyi sağlamaya çalışıyordun.. kendi heba ediyordun.." dedi..
e yani..
bir şey söylemeden utangaç utangaç gülümsedim yarım ağızla..
"tsigalko... o kadar iyisin ki... bütün bu gerilime katlanmak zorunda kaldın... belki de ben farkında olmadan zorlamamış olsam.. sonuna kadar içinde tutacaktın.."
"tutamadım ama" dedim yenilgi dolu bir sesle..
"olsun... bence böyle daha iyi oldu..sen rahatladın... ben de artık ayağımı biraz daha denk alırım.." dedi..
sevgiyle gülümsedi, sarıldı,
"bilerek ya da bilmeyerek.. özür dilerim bu noktaya getirdiğim için.."
"sorun değil... ama lütfen aramızda kalsın.. neco, senin bildiğini bilmemeli.."
"bilmeyecek" dedi.. uzun uzun sarıldı, daha doğrusu kendini bıraktı resmen üzerime, sessiz sessiz ağladı biraz daha..lan gene teselli eden ben oldum iyimi..
en azından artık rahatlamıştım.. sırtımdaki kamburdan kurtulmuştum..
ama kim bilir, belki de gerçekleri nilayla paylaşmak, durumu daha da kötü bir hale getirebilirdi?
neyse artık..
o güne kadar rahatım..
biraz keyfini çıkarayım...
"vay be..o kızla demek ha?" deyip güldü nilay.."helal olsun ne diyim.. resmen çıkıyorsunuz yani.. sevgilisiniz??"
"aynen öyle (:"
"cık cık (: ne ara tanıştın, ne ara o kadar yakınlaştın da teklif edecek cesareti buldun valla bravo (:"
"eee aşkta ve savaşta, her yol mübahtır kızım, yaptık bazı ince numaralar tabi :p" deyip kendimle gurur duyuyordum ki, neconun olayı aklıma geldi.. aşkta ve savaşta... aşkta... her şey mübah??..
"diyosunn?" deyip imalı imalı sırıttı nilay da tabi..
"yani, işte, artık eskisi kadar takılamayabiliriz seninle takdir edersin ki x) ..sen de o ara lütfen, mümkünse, bazı külleri alevlendirmemeye bak "
"üff sus be salak (:"
"valla benden günah gitti artık..laf ağızdan çıktı yani (: gerisi sana kalmış "
gece geç vakitlere kadar sürdü, kederli başlayıp, mutlu sona eren sohbetimiz..
nilayın yerinin hakikaten de ayrı olduğunu kanıtlayan gecelerden biriydi.. umarım o da, bundan sonra kişiliğine ve kalitesine uygun davranarak, işlerin daha da karmaşıklaşmasını engeller..
panpalar, ayıp ediyonuz valla heaa aşk olsun, hem parmağım defolu, hem de karanlıkta yazıyorum... üstüne üstlük 5 sene önceki olayları yazdığımı söylemiyorum bile (:
yavaş olduğumun ben de farkındayım, ama bu kadar oluyor, elimden geleni yapıyorum işte. hem imlaya, hem cümle kurgularına hem de kelimeleri seçmeye dikkat ederekten yazmak kolay değil, insaf eyleyin mübarekler
son partımız olsun sıradaki, 2 den önce bitirmiş olalım bugün, yatıp uyuyak
http://fizy.com/#s/1ajgdt
..bu gece ilk attığım partı hatırlıyor musunuz?..
onu, hikayenin geri kalanı boyunca aklınızda tutmanız önemli..çünkü bundan sonra yapacağım pek çok yanlışın içinde, o parttan esintiler bulacaksınız..
buseyle dolu dizgin ilerleyen, ve benim bulutların üzerindeki bir ortalama yükseklikte seyrettiğim ilişkimiz başlayalı henüz 4 gün oldu..
hayatımın en güzel dört günü..
bu güzel dört gün, okuldan dönüp, buseyi uyutana kadar mesajlaştığımız bir gecenin ardından (ki aslında hiç sevmem mesajlaşmayı, sırf kız bir şeyler anlatmak istedi diye onun hatırına katlandım), bu kadar mükemmel seyreden bir ilişkiye saygı babında, bu ilişki öncesinde bütün lekelerimi ve günahlarımı, sanki google chrome un xnxx dolu geçmişini siler misali, silmek istedim..
hem zihnimden silecektim..hem de gerçek hayatımdan..delilleri, kalıntıları temizleme vaktiydi..
bu bağlamda, işe ilk önce telefonumdan başlamak istedim..
benim için manevi değeri olan bir kaç mesaj haricinde (ki onları biliyorsunuz sizler de) geri kalan pek çok orospuyla olan mesajlaşmalarımı (evet şimdi böyle oldular işte..sikerken kuzum-cicim, sevgili bulunca orospu) sildim telefonumdan..
ama mesajları silmek yetmezdi..
komple rehberden de kaldırmak gerekliydi bu zillileri..
rehberin başında, ayça dan başlayıp, ayşegülle devam ediyordum ki, burçin e geldi sıra..eski numarası bu..sildim..sonra..sonra aklıma aniden geliverdi..
lan..ben bu kıza posta koyacaktım demi?
nilayla takıldığı için..tabi... hala arkadaşlarımın etrafında dolanıyor orospu..
amaan..boş ver be tsigalko... geçti bitti onlar... şimdi uğraşma işte, sil gitsin... kafandan sil... rehberden sil..kayıtlardan sil...
ama..ama hayır..
bu işi kökünden halletmeden, öylece bırakmak, otoyolun ortasında açılıp, üzeri kapatılmadan bırakılan bir çukura göz yummak gibi olurdu..
ve o çukur, tam ilişkimin hızlandığı, mutluluğun en ballı kaymaklı kısımlarını yaşadığım, savunmasız bir anımda karşıma çıkabilir, beni şarampole yuvarlayabilirdi..
bizi, şarampole yuvarlayabilirdi..
busenin, her hangi bir yere, her hangi bir şekilde yuvarlanması ihtimalini göze alamazdım..
işte bu yüzden..
bu iş böyle kalamazdı... kökü sökülmeksizin, sadece budanmış bir halde... belki de, böylesi daha bile tehlikeli olurdu..
burçinin yeni numarası neydi ki acaba..
kaydetmemiştim..mesajları da sildim aq...
ah..arama kayıtları..evet..
arama kayıtlarını karıştırdım... bana ana avrat sövdüğü gecenin, 10 küsür dakikalık konuşmasının yapıldığı numarayı buldum "gelen aramalar" ın arasında..
saate baktım..
1 küsür..
o da, beni böyle bir saatte aramamış mıydı?..ne var aq? ben de arayacağım... bu sefer sövme, tehdit etme sırası bende..
çıkacaksın hayatımdan..
sonuna kadar..
sonsuza kadar..
numaranın üzerine gelip yeşil tuşa bastım..çalıyor..hadi hayırlısı..
herkese iyi geceler panpalar
karışıklık filan olmadı la, arada böyle "can yücelvari" bölük pörçük yazması seviyorum, aradaki boşlukları sizlerin doldurması için
yorumlarınızı esirgemeyin, yarın gece görüşürüz yine kısmetse
iyi geceler panpalar (:
00.30 a doğru başlayalım, nasılsa önümüz hafta sonu
tekrar selamlar,
başlayalım (:
... çalıyor...
... uyumamıştır ya bence...
... niye açmadı hala?...
hemen sonra,
"alo?..tsigalko?"
"alo.."
güldü, "hayırdır bu saatte? iade-i ziyaret mi yapıyorsun? (:"
oldukça canlı ve neşeli geliyordu ses tonu.. evde mi acaba, nerde,
"nerdesin şu anda?"
"evdeyim nerde olayım gecenin birinde?"
sana belli olmaz orospu..
"hı.. seninle konuşmam gereken bir şey var.."
"peki?..dinliyorum?" sesi heyecanlı ve sabırsız gelmişti.. hayra yoruyor galiba ama yanılıyor..
"seninle güzel ayrılmıştık demi biz? oturup konuştuk, anlaştık.. hatta son son sarıldık bile.. bitmişti yani tamamen, sorunsuz olarak aramızdakiler? ha?"
"ee..evet?..bir şey mi oldu?"
"bir şey oldu evet.. onca konuşmaya rağmen, sen hala benim hayatımdan tam olarak çıkmamakta ısrar ediyorsun.. olan bu?"
"anlamadım?" dedi, sesi ciddi, gergin bir hal almıştı..
"anlamıycak bir şey yok burçin?! benim hayatımdan çıkmak demek, arkadaşlarımla da görüşüp konuşmamak demektir, nilayla niye görüştün, masalarına filan oturmuşsun?"
bir iki saniye sessizlik oldu..
"ne alaka ya?..herkesin kendi arkadaşları var? sen arkadaşlarının arkadaşlarını da mı belirlemeye çalışıyorsun bi de?"
"hayır ben sadece benle alakalı her şeyden irtibatını, alakanı kesmeni istiyorum!"
"ya senle ne alakası var benim nilayla oturup konuşmamın? hem öyle planlı bir şey de değildi ki, 2-3 kere denk geldik konuştuk işte? hatta çoğu zaman o laf attı.."
2-3 kere derken..
nasıl yani?..
"ne zaman görüştünüz en son??"
"off... tsigalko bunaltıyorsun beni bak.. paranoyak mısın nesin sen ya? hasta mısın cidden?.."
"ya soruma cevap verir misin sen?!..ne zaman..en son?"
"bilmiyorum.. hafta sonu olabilir, 2-3 gün önce.."
2-3 gün önce mi?
nasıl yani?
lan.. nilay bana bu muhabbeti açalı en az 1 hafta oldu...
ben konuşup onu uyardıktan sonra da, yine görüşmeye devam mı ettiler bunlar?
sebep?
"bak.. burçin..iyi dinlemeni istiyorum şimdi, tamam mı?"
"hee he..söyle!"
"bir daha nilayla da görüşmeyeceksiniz.. benim hiç bir arkadaşımla görüşmeyeceksin.. tamamen soyutluyorsun kendini.. tamam? kafeye de gelmeni istemiyorum.. zaten gelmiyorsun ben varken aferin.. anladın mı? yeterince açık mıyım?"
bir iki saniye daha geçti..bu derin bir nefes çekti hattın öbür ucunda..hah.. karşı saldırı geliyor şimdi, gene ana bacı gitmese bari.. kanındaki alkol oranı ne acaba..
http://fizy.com/#s/3wmv7l
konuşmadan önce, bir de sinirli, umursamaz bir gülüş ilave etti o iç çekişe,
"hıhıh..hı..ya..sen gerçekten kafayı yemişsin tsigalko..hakikaten bak... ya ben sana göre düzenlemek zorunda mıyım hayatımı? sana mı sorucam kiminle görüşüp görüşmeyeceğimi?..ne yaptığını sanıyorsun ki böyle imalı imalı, tehdit eder gibi konuşarak? sen iyi dinle şimdi, istediğimle konuşur, görüşürüm bu bir... sen de artık umurumda bile değilsin, zaten şu konuşmalarından sonra kalan sempatim de bitti bu da iki..anlaşıldı mı yeterince açık mı?..bir daha da arayayım deme sakın beni böyle saçma salak şeyler yüzünden..hasta herif ya..git tedavini ol sen millete karışmadan önce.."
lan! sikerim senin karabiberini haaa amına kodumun tavşanı!
sinirlenip bağırmaya, ağzıma geleni söylemeye başlayınca,
"kapatıyorum ben... bağırma... kapatıyorum..haddiii..iyi geceler sana... evet..evett... sensin hasta!..sus gerizekalı... sus..bir kere alkollüydüm ben o gece, senin ayık halin daha beter..tamam kapattım..boşuna konuşuyorsun.."
kapattığını bile bir kaç saniye sonra idrak edebildim saydırmaktan..
amk çocuğu..lan sen kız olmasan var ya..elli kere seni asfalta sürtüp kıvılcım çıkarmıştım ben ama..dua et işte seni doğuran anaya..
bir kaç saniye sonra kapım tıklatıldı..
"gel?"
tolga yüzünde gülümsemeye çalışan ama temkinli bir ifadeyle kafasını soktu içeri,
"hacı? nabıon (:"
"iyi yea... "
"kimle kavga ediyodun la? kızla değil inşallah :s"
"yok beaa... orospularla uğraşıyoruz işte.."
"kim? hangisi? x)"
piç beni de güldürdü..biraz sinirim geçmişti..
"burçin... "
"ee? napıyo gene rahatsız mı ediyo? olm o kızı söylerim valla bizim abazalara, dağa kaldırırlar bak, öyle söyle bir daha ararsa, inşaatçılar seni inşaata kaçıracak de x)"
"o aramadı ya..ben aradım.."
"he? niye lan?"
"ya... bu bizim nilayla tanışmış tamam mı..işte..muhabbet filan etmişler..bir de iki üç kere haaaa..öyle bir kere tesadüfen de değil..
"ee? nolmuş?"
"ne demek nolmuş ya?..olm istemiyorum ben bu kaşarı ne benim ne de bizimkilerin etrafında..görmüyor musun, hala bir şekilde bana yakın kalmaya çalışıyor!"
tolga durdu biraz..yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla meseleyi tarttı kafasında,sonra,
"yoook be oolummm... abartıyorsun bence sen.."
"niye abi, her şey ortada işte?"
"ya,ne var olm iki muhabbet ettilerse? belki de nilaya dert yanmıştır işte, kızsal muhabbetler, sarılıp ağlaşmışlardır filan x)..niye kendi üzerine alınıyon ki her boku?..sen bu kıza hem sertçe hem de kibarca siktiri çekmedin mi?"
evet, der gibi kafa salladım,
"eee o zaman?..daha ne aq..o kadar da yüzsüz değildir herhalde..sizin mesele bitmiştir olm bence rahatla sen biraz..abartıyorsun..hadi o erkek, sen kız olsan, yüzüne gözüne pıçak atçak diye korkuyon diyecem ama (: karı lan bu? karı aq? ne yapabilir?"
..biraz daha konuştuk..beni teskin edip sonunda odasına çekildi..
kendi kendime de düşündüm biraz..
acaba çok mu abartıyordum cidden?..
ama nasıl abartmayayım ki?..sanki her şey bize karşı gibi..her şey aleyhimize dönecekmiş gibi..korkuyorum beyler..bana, buseye, bize, fiziksel ya da duygusal zararlar vermek isteyecekler diye korkuyorum..bir annenin yavrusu için endişelendiğim kadar endişeleniyorum ben de aşkımız için..neticede o da bizim yavrumuz sayılır..
her şeyi tehdit gibi algılıyor, belki de gereksiz agresiflik ediyorum..
off..
keşke geçmişimde, korkacağım, bu kadar kirli bir hayatım olmasaydı..o zaman ne güzel, kafam rahat yaşardım aşkımı..
oysa şimdi..sanki her an maziden öcüler gelip ikimizi de yiyecekmiş gibi..
... günler geçiyor...
buse ile ilişkimizin ikinci haftasına doğru ilerlerken, hala sanki gerçekliği yaşamıyormuşum, hassas bir uykudaymışım da , bir anda uyanıverecek mişim gibi tedirgin hissediyorum.. nasıl hissetmeyeyim ki?..onca yaşadığım ve yaşattığım şeylerden sonra, bu kadar büyük bir ödülü hak ediyor muydum ben?... hala inanamıyor.. emin olamıyorum lan?..
buse ye de dedim böyle.."gerçekten bu kadar iyi misin? gerçek misin?" dedim..
bütün bunların benim bakış açımdan kaynakladığını, kendisinin de beni öyle gördüğünü söyledi.. sarıldık..sokulduk birbirimize ruhumuzu ısıtmak için..
o kadar güzel duygular ki bunlar..her an yüreğiniz pır pır.. kanınız, damarlarınızdan akarken, sanki sizi gıdıklıyor gibi.. aldığınız her nefeste, sanki limonlu gazoz içmiş gibi bir hoş oluyor içiniz.. istem dışı gülümsüyorsunuz, hep pozitif düşünüyorsunuz..
..ama.. benim kafamda hala bir türlü göz ardı edemediğim soru işaretleri var..
mesela, birincisi, nilayın burçinle arkadaşlığının durumu ve derecesi.. bana 1 kere tesadüfen görüştük demişti nilay, ama burçin, bu konuşmadan bir kaç gün sonra, 2-3 kere görüştüklerini, hatta sonuncusunun üzerinden de pek zaman geçmediğini itiraf etmişti..
cık... anlayamıyorum..
kafamdaki bir diğer soru ise, biz iki sevgilinin, cicim günlerini ne zaman bitirip, biraz realist gerçeklerden, mesela birbirimizin geçmişinden ve ikimizin ortak geleceğinden konuşmaya başlayacağımız..
gelecek konusunda hiç bir sıkıntı yok beyler.. yanlış anlaşılmasın..onu hayal ederek geçirdiğim uzun gecelerde, çocuklarımızın ismini, cinsini bile düşündüm ben..o hiç sorun değil..
sıkıntı, geçmişte..
benim geçmişimde..
http://fizy.com/#s/3woyhn
..bir zamanlar gıptayla baktığım çiftlerden biri de artık biziz..hani zaman zaman özenip, size de anlattığım, "hayatta başka düşünmesi gereken hiç bir şey yokmuşçasına birbirleriyle gülüp eğlenen, birbirlerini düşünen, örnek çiftler"..
iki hafta içinde, şehrin altını üstüne getirdik buseyle..kafama silah dayasalar gitmeyeceğim yerlere (tarihi marihi cart curt) onun hatrı için gittim, hiç öğrenmediysem 8-10 tane yeni kafe-mekan öğrendim..
birbirimize o kadar hasretmişiz ki... ve aslında o kadar geç kalmışız ki..şimdi o aradaki zamanı kapatmak için adeta koşturuyoruz..
peki itirazım var mı?..hiç sanmıyorum (:
..çocukken..daha doğrusu, hadi biraz daha net olayım rezil olmak pahasına :p , lisenin başlarındayken..lise hazırlıkta..lise birde, insanların "çıkma" "sevgili olma" muhabbetlerine gerek dinleyici, gerek kulak misafiri olarak pek çok defa şahit olurdum..
"aga kızı aldım işte..taktım koluma, pastaneye gittik" diye gevrek gevrek anlatırdı karizma abiler, ya da kardeşlerimiz
"çıkmak" vardı..yani... sevgili oluyorsun..eyvallah..iyi güzel de, peki sevgili olanlar ne yapardı ki?..bir kere, ne konuşurdu yani?..
hep kafamı kurcalayan soruydu bu.."sevgiliyle ne konuşulur?"..mesela o, kızı taktım koluma, pastaneye gittik diyen çocuk, ne konuşuyordu o arada? masaya oturduğunda, bankta yan yanalarken, yolda ele yürürlerken?..
ne konuşurdu ki sevgililer?
nasıl konuşulurdu ki sevgili ile?..
millet, her ne kadar çocukça bir şekilde de olsa, orta 2 den, hatta orta 1. sınıftan bile başlardı bu "çıkma" işlerine..vardı mesela ilk okulda, hele 8. sınıfta filan, çok, çıkanlar, ayrılanlar, sevgililer..
bendeniz, düşük libidolu, saftirik kardeşiniz, aradaki bir kaç komik, çocuksu şeyi saymazsanız, taa ebesinin nikahında, anca lise 2 nin ortalarında başlamıştı bu işlere..
işte o zaman da, aradığım sorulara, kısmen de cevap bulmuş oldum..
sevgililer ne mi konuşurdu?
esasen, normal iki arkadaşın konuştuğundan, daha doğrusu, normal iki insanın konuştuğundan farklı şeyler değil sevgililerin de konuştukları..
aynı alfabe ile, aynı kelimeler ile, benzer, sadece belki biraz daha sevgi dolu cümleler kuruyorlardı birbirlerine, o kadar..
yani, benim yıllardır kafamda kurduğum gibi, ekstra, ilahi, yüce bir durum söz konusu değildi..
hatta, bazen öyle kızlara denk gelirdiniz ki, konuşmaktan çok öpüşmek, oynaşmakla geçerdi yan yana olduğunuz zamanlar..e tabi, insanlar çeşit çeşit..
lafı nereye mi bağlayacağım?
elbette buse ile konuşmalarımıza (:
biz, henüz üzerimizdeki aşk sarhoşluğundan ve böylesi manevi duygularla bezeli bir aşka yabancı olduğumuz ötürü (tıpkı geri kalan neslimizin tamamı gibi), biraz da yaşımızı, başımızı, aklımızı almış olduğumuzdan ötürü, öyle mal bulmuş mağribi gibi saldırmıyorduk birbirimize..gerçi, ben, onun dudaklarıyla bir kez olsun dudaklarımı kavuşturabilmek için ömrümden bir kaç seneyi bile feda edebilirdim ama,
bu tutkumuzu, yetişkin ve henüz sevgili olmuş insanlara yakışır bir şekilde dizginliyoruz..
"e tsigalko hıyarı? senin ilk geceden tanışıp üzerine atladığın hatunlar ne oldu peki? neredeydi o dizginler o zaman?" diye sorabilirsiniz belki..
o zaman kulvarlar farklıydı..sadece benim değil, karşımdaki kişinin de bana bakış açısı bambaşkaydı..o nasıl benim bir kaç gecelik zevkimse, ben de onun dolgun memeleri, kavisli kalçalarıyla kolayca elde etmeyi başardığı, zavallı, vasıfsız bir erkekten fazlası değildim..
ama şimdi öyle mi?
belki de, gelecekteki karımın gözlerinin içine bakıyorum masaya oturmuş, yüzünü seyrederken..
belki de, şimdi tuttuğum o eller, bir gün benim çocuğumun, ilk adımlarını atması için kollarından kavrayan eller olacak?..
nereden bilebiliriz ki?..
kim bilebilir..
ama, birbirimize olan yaklaşımımız ve saygımızdan, bunu en azından biz tahmin edebiliriz..
bakış açısı..beyler, hanımlar!... bakış açısı..önemli..
ne verirseniz onu alırsınız karşınızdakinden..
çıplak bacaklarınız, dekolteniz ile tavlarsanız, karşılığı ona göre olur..ya da ilk buluşmada masaya bıraktığınız son model telefonuza göre..
bakışlarınızla tavlarsanız ona göre..
düşüncelerinizle, tarzınızla, konuşmalarınızla tavlarsanız ona göre...
sadece varlığınız bile size aşık olmasına yettiyse ona göre tavlarsınız..
her birine göre, farklı farklı elde edersiniz insanları, isteyerek, ya da farkında olmadan..
kendi tercihinizi kendiniz yapar, kaderinizi, aşk hayatınızın kaderini kendiniz yazarsınız..
size, bundan iki hafta öncesine kadar yazdığım aşk hayatını ve kaderi,
bir de, şimdi yazmaya çalıştığımla kıyaslamanızı öneririm..neler değişti?..neler değişmedi ki?
bizi biz yapan, seçimlerimizdir..
ne olacağımıza karar vermek gerek..
siz, ne olacağınıza..ne olmak istediğinize karar verdiniz mi?
ben verdim..
panpalar, daha yazmaya niyetliydim, ama bu son partın ortalarında gene nüksetti sakatlığım (orta parmak evet)..bir baktırıcam şuna bakalım, ciddi bir şey olabilir, inanın şu son 8-10 cümleyi, partın geri kalanından daha uzun sürede yazabildim :/
amk parmak deyip geçmemek lazım, çok pis bir ağrısı var be beyler..
bu gecelik burada bitirelim istiyorum, zaten zaman olarak epey ileriye sardık hikayeyi,
yarın gece için şimdiden yerlerinizi ayırtın, sürprizlerim olabilir :p
görüşmek üzere.
özel mesajları da yine yarın cevaplayacağım panpalar, tekrar kusura bakmayın, bükemiyorum amk organını, harbi harbi tek elle entry giriyorum şu anda, ama sebep, bildiğimiz sebep değil (:
herkese iyi geceler (:
özel mesajların hepsini cevapladım diye umuyorum,
hikayeye de,
00.30 gibi başlarız, yarın pazar nasılsa. parmağım hala kötü durumda ama fazla zorlamadan yazmaya çalışacağım olduğu kadar. doktora göstericem bakalım, eski bir durumun nüksetmesi olabilir ki, onu paylaşmıyorum şimdilik, öyleyse boku yerim zaten.
http://fizy.com/#s/3bofi7
...
ne desem..nasıl anlatsam şaşırıyorum bazen..nasıl kelimeler döksem buseyi..bizi..aşkımızı..
aklıma gelen her daha iyi tasvirin bana getirisi, biraz daha kararmış bir günlük yaprağı ve silgi tozları..
hani, herkes sevebilir şu dünyada..herkes de sevilebilir elbette..ama..herhangi biri, herhangi biri bile benim hissetiğim duyguları hissedebilir mi?
ben, bundan bir kaç zaman öncesine kadar, herhangi birinden daha aşağıydım..herhangi birilerine gıpta ile bakardım..herhangi çiftlere..herhangi sevgililere..birbirinin gözlerinin içine bakıp sevgiyle gülümseyebilen herhangi birilerine..
nasıl, ne zaman çıktım o düştüğüm karanlık zindanlardan da, ne ara vardım güneşin zemine, ben de anlamadım..
yanıyorum..öyle seviyorum ki, bir noktadan sonra, bütün karanlıklar boğuluyor o ışık selinde, denizlerde..bir zaman geliyor ki, artık aşkımız ve bizim için kaygılanmaktansa, onunla gurur duymaya ve keyfini yaşamaya başlıyorum..
kafamdan çıkıyor bütün tilkiler, şimdi hepsi, ait oldukları vahşi ormanlardalar..endişeleri derince mezarlara gömüyor, kireç de döküyorum üzerilerine..
nihayet..
nihayet şu son bir kaç gündür aşkımı, saf, katıksız yaşayabiliyorum..kafamda korkular olmadan..onun gülümsemesi atlatıyor bütün uçurumları..tam düşeceğim derken, bileklerimden yakalıyor parmakları..
neredeyse 1 ay geçti o güzel yüzü göreli..hala ve hala, sanki ilk görüşümmüş gibi çarpar yüreğim, elim ayağım dolaşır bazen göz göze gelince..alışamadım hala mükemmelliğine..
3 haftaya yakın zamandır süren ilişkimizi, paylaştığımız her yeni an ve düşünce yeniden perçinliyor.
değerler katıyoruz birbirimizin hayatına!
mesela en az ikişer dizi, film öğrendik birbirimizden..kimini beraber izlemek üzere sözleştik..ben, ona okuması için bir kaç kitap önerdim, o bana kulaklığından bir kaç yeni müzik dinletti..aynı karikatürlere güldük, güncel esprileri pasladık birbirimize..
yalan değil, bir ara denize karşı oturduğumuz bankta, epeyce yaklaştım güzel yüzüne, dudaklarım, dudaklarından başka her yere dokundu da, o ateş parçalarıyla yanmaya cesaret edemediler...
ben ona ailemden bahsettim, iyi anlaşabileceği, bıcırık bir kız kardeşim olduğunu biliyor artık (: , oğlunun üzerine titreyen, zaman zaman kuralcı, ama genelde kafa dengi bir öğretmen anne, hala 20 lik delikanlı enerjisindeki esprili bir baba... kundaktan bu güne, bana öz oğlu gibi bakan, sevecen bir anneanne..
"sahip olduğum en değerli şey onlar benim... hatta belki de sahip olduğum tek şey" diye anlatıyorum ailemi..
durun durun..vurmayın hemen..aile sevgisi üzerinden pirim yapmaya çalışan yavşaklardan değilim ben..sahi..siz de biliyorsunuz zaten (: ..
laz uşağı olduğumu söylediğimde şaşırmıştı, ama hoşuna gittiğini anladım, "oo sizin düğünlerde derneklerde kemençe eksik olmuyordur :p" dedi,
düğün mü?..vay..gizli mesajlar mı veriyor la yoksa bana?! (:
saçmalama olm..amma abarttın haa, tamam, sen onu rüyalarında gelinliğinin içinde, çocuklarının anası filan olarak görmüş olabilirsin de, kızı hemen alet etme bu gelenekçi romantizmine..
dur hele..
daha fol yok yumurta yok..
babası banka müdürü, annesi ev hanımı..bunlar evde 3 kız 1 anne, epeyce dayanışarak, şen şakrak büyümüşler..
"her işi yaptım valla, atletle cam silmişliğim de var" deyip gülüyor..
"maşallah, hamaratsın sen aferin aferin..alayım ben seni ya?" diyorum sırıtarak, utanıp ağzımı kapatıyor, bahaneyle güzel elleri yüzüme, avuçları dudaklarıma değiyor diye, devamlı aynı esprileri yapasım var..
o esprilerde,
ciddi ciddi gerçeklik payı da var..
busenin en sevdiğim özelliklerden biri de, (ki genel olarak insanlarda sevdiğim bir özelliktir) kız, asla şikayetçi bir kişilik değil..
yani her daim bardağın dolu tarafını görebiliyor, misal o gün hava soğuksa, "üşüdüm yaa" deyip mızmızlanmaktansa, "hava da soğuk ha, bahaneyle sarılayım sana :p" diye gır gır yapıyor,
herhangi bir mekanda, içtiğimiz kahveleri beğenmediysek, "bu ne böyle, iğrenç" demek yerine, "benimkinden hallice olmuşlar ya :p" deyip güldürüyor ikimizi de..
kızı daha hiç oflayıp puflarken görmedim lan?..arada derslerden ve hocalardan yakınıyor, o zaman bile o sevimli, pozitif üslubunu terk etmiyor..
sanki kendisi yeterince enerjik ve neşeli değilmiş gibi, bu halleriyle size de yaşama sevinci zerk ediyor..
ama ben ilk gün demiştim abi..
ışık var bu kızın içinde..göğsünde parlayan bir mücevher gibi..kalbi, ruhu, aydınlatıyor insanı..enerji saçıyor..
"çok şanslıyım seni tanıyabildiğim için" diyorum bakışlarının sıcaklığında eriyerek,
"hayır sen çok tatlısın o yüzden öyle geliyor" diye karşılık veriyor..mütemadiyen dokuyoruz birbirimize..aşk, artık somut, gerçek, gözle görülebilen bir hale geliyor..
allahım..
ben bunu hak edecek ne yaptım??
ben, bu kadar iyi bir insanı hayatımda hak edecek ne yaptım?
öyle bir terbiye ediyorsun ki beni, sanki kurşun atana, çiçek fırlatır gibi..
utanıyorum..
çok utanıyorum..
ve layık olmaya çalışıyorum, bana aniden gülümsemeye başlayan kaderime..
ve seviyorum..
çok..
çok seviyorum..bir erkek, şu hor görülen, güvenilmeyen, "hepsi aynı" denilen bir erkek,
ne kadar samimi, ne kadar içten, ne kadar aşık olabilirse,
o kadarım işte..
bedenimin çıplak geldiği dünyada, bu kez duygularım çıplak,
çırılçıplak hemde!
riyasız..yalansız..açık ve net..
eh..aşk, adamı böyle hunharca soyuyor işte..
bakın, kolay kolay göremezsiniz böylesini..teşhir ediyorum bütün yüreğimi..
iyi bakın..
kimler var bu gece?
gelip de selam vermeyenin taq * *
http://fizy.com/#s/1agmm0
... ona çıkma teklif ettiğim o büyülü geceden sonra, buse 1-2 kere daha bize gelmişti, ama genelde gündüz vaktiydi ve zaten ilki, onu arkadaşlarımla tanıştırma seansıyla geçmişti,
tolga,
"olm..bu kızı kaçırırsan sen var ya, yemin ederim terastan atarım seni.."
"yok..dedik ya be agaa, seviyoruz diyoruz yeaa! (:"
"ona göre işte..amk nerden buldun, melek lan bu kız x)"
"eyvallah kardeşim benim (:"
"vay amk..valla ikinci defa senin hatunlardan birini gözüm tuttu, bu da sonuncusu olsun artık yani (:"
"hadi ya? ilki kimdi lan :p ?"
"ilki ebruydu ya, hani bizim işi filan da yapmıştınız ya x)..iyi kızdı lan o da..;)"
"yani..tabi..neyse, biz şimdiki zamana odaklanalım "
"aynen..yatay geçişle geldi demiştin demi?..arkadaş, milletin sınıfına, bölümüne yatay geçişle gelene bak, bir de bize gelenlere bak aq..varsa yoksa sap doldu iyice"
"size de mi gelen oldu?"
"hee..iki tane sap geldi işte, bari gelenler kız olsaydı aq..sınıfta erkek başına düşen kız sayısını 0.05 den, 0.045 e filan düşürdüler hepten afagadg gerçi iyi çocuklar gelenler, hele bitane alamancı piç var tam zıpır, hemen kaynaştı (:"
"ehehe..seni bizim sınıfa transfer edelim lan? gerçi görmek istemediğin insanlar olabilir :p"
"ne alaka lan..hiç de çekineceğim kimse yok yani..nilayı kastediyorsan..başka da tanıdığım yok bile zaten aq :p"
"bilemem ben artık hacı :p ..hem, zaten senin de sevgilin yok mu olm? doymadın mı aq, kuma mı getirecen üstüne? x)"
"doymam ben huhahaha..ilk dönemin acısının çıkması lazım, ilk onbir bile kurarım valla x)"
"amk senin..cansuya söyleyeyim de gör"
"sie... (:"
buseye, yine bir akşam bana gelmesini teklif ettim,
"yine mumlar olacak mı? :p" deyip güldü,
"yok, bu sefer gayet tasarruflu ampüllerimiz var x)"
"aa, mum yoksa gelmem ama ben artık alıştım öyle bir kere x)"
"tammmaamm yaa, mum da yakarız, havai fişek bile atarız gerekirse :p"
":p"
"benim odanın da gerçek halini görmüş olacaksın böylece, tam komedi, bu sefer hiç bir plan yapmıcam valla (:"
"hıı tabi..neden?,"
aynı anda ikimizde,
"çünkü kızı tavladık" dedik birbirimizin aklından geçenleri de tahmin ederekten, gülmekten kendimize gelemediğimiz uzun saniyeler ve o uzun saniyelerin ardından gelen uzun sarılışlar oldu aramızda (:
buse nefeslendikten sonra,
"tamam gelirim bakalım..sen tolgaya yemekleri siparişle şimdiden :p"
"ehehe..ya, ben de yapabiliyorum aslında, kek haricindekileri tabi :p ama o gece riske atmak istemedim yani, malum, zehirlenme durumları filan :p"
gene gülüştük,
"tamam, gene riske atmayalım zaten :p, ben bir şeyler yer gelirim tamam mı? cidden bak uğraşma bu sefer, artık nasılsa tavladın zaten beni x) bırak rahat rahat takılalım işte (:"
"tamam canım ya, valla, plan milan * yok bu sefer söz (: ..bu akşam geliyorsun?"
"yarın gelsem? aa sahi yarın sizin program var.."
"olsun, fark etmez, hatta programdan bize de geçebiliriz?"
"şey, tsigalko, en iyisi pazar geleyim ne dersin? yarın gece kafede takılırız zaten, pazar da ev işte, iyi mi? :p"
"iyi, fark etmez benim için, senin olduğun her an aynı değerde zaten, yeter ki sen ol" dedim sırıtarak,
"ya şöyle deyip duruyorsun x).."
"ama ciddiyim canım? içimden geliyor diyorum? demiyim mi? :/"
"söyle de, tuhaf geliyor bana hala (:"
"hımm yanakların kızarıyor evet x)"
"hıı (: sen kendine bak"
"ben şikayetçi değilim ki bebeğim? memnunum halimde :p"
yüzünde yalandan kızgın bir gülümsemeyle alttan alttan baktı, dayanamayıp gene güldük, gene sarıldık birbirimize..of... of arkadaş..yudum çiçek yağıyla yapılmış sigara böreğinden tadan misafirler gibi, hafiflikten uçmaya başlayacağım şimdi valla x)..ayaklarım yerden kesildi kesilecek, ben zor tutuyorum yerinde..yer çekimi bile benim safımda, mualefet değil bu kez (:
"pazar günü o zaman?" dedim kulağına fısıldayarak,
"tamam..pazar günü" dedi neşeyle..
next--->