part61
"telefondan ya da mesajla zor.. yüz yüze olamaz mıyız sen döndüğünde?"
mesajı tekrar tekrar okudum.. derin bir iç çekip aklımdan geçenleri boşalttım text in üzerine,
"neden? yeterince rezil edemedin mi beni? bu sefer arkadaşlarını filan da alıp taşlayacak mısınız?"
iyi oldu böyle yazıp gerçekleri yüzüne vurduğum..ne diyecek bakalım..
bir kaç dakika sonra cevap geldi,
"zaten konu da o geceki davranışlarımız, ben aşırı tepki gösterdim biraz biliyorum, ama böyle hayal etmemiştim ikimizi, o yüzden şaşırdım ne yapacağımı işte.."
özrü kabahatinden büyük.. böyle hayal etmemişmiş..lan naptık olm ya..beyler? lütfen şunu tarafsız bir gözle değerlendirin, rica ediyorum, ne yaptım ki ben, hayal yıkacak?
"burçin ben artık senin neyi hayal ettiğini, neyi düşündüğünü, ne yapmaya çalıştığını filan tamamen anlayamaz oldum. tanıdığım en dengesiz insansın. o yüzden bence önce bir kendi içinde karar ver ne istediğine, ne düşlediğine, ondan sonra konuş benimle tamam mı?"
topu artık tamamen ona atmıştım, gerçi bu saatten sonra ne bok yerse yesin, isterse ağzıyla kuş tutsun, romantik-duygusal bir şeyler olma ihtimali yok aramızda benim nezdimde..o hareketiyle bitirdiği her şeyi, kendimi günlerce berbat hissettim sayesinde..
"ben karar verdim" yazmış bu sefer sadece..
"iyi, ben döndüğümde bir ara haber veririm sana görüşürüz" yazıp yolladım ben de..
"tamam, iyi geceler"
cevap atmadım..iyi geceler dilenmeyi hak etmiyorsun..
okul-kafe ve öğrenci evi olmaksızın geçen üç haftanın kayda değer tek atraksiyonu bu oldu benim adıma.. elbette diğer pek çok arkadaşımla, tolgayla, nilayla hatta okanla da irtibat halindeyim, ama bunları artık uzun uzadıya yazmayacağım buraya. tolga hıyarı, bırakın önceki seferler gibi 1 hafta okulu asmayı, bu sefer 3-5 gün erken gidiyormuş bir de kız için, ahahaha.. işte sevgililik böyle bir şey nalet olsun (:
şimdi bi de 14 şubat yaklaşıyor, hemen okulun 2. haftası..ooh.. değmeyin çiftlerin keyfine, heyecanına.. valla özeniyorum ha..ne yaparım o gün bilmem artık, ya sabahtan akşama kadar yatakta yuvarlanırım ya da bizim nilayı çıkarırım dışarı ya? demi? hem onun da hoşuna gider, zaten ortalama bir sevgili çiftten daha fazla şey paylaşabiliyoruz biz (takdir edersiniz ki cinsellik haricinde elbette)..gezeriz tozarız, sevgililerin arasına sızmış bir çift ajan gibi takılırız, hatta epey espri döner aramızda sevgi pıtırcıklarını gördükçe (:
cumartesi günü babam beni ve bavullarımı garaja götürdü, oradan da otobüsüme bindim.. hava felaket.. bursanın soğuğu adamın bokunu dondurur zaten.. şişkin kabanlarımız el verdiğince sarılıp vedalaştık, "evine varınca ara oğlum tamam mı?" dedi babam, tamam deyip atladım otobüse..
6.5-7 saatlik bir yolculuğun ardından yeniden bu şehirdeyim.. aslında daha az sürer ama, yollar berbat.. hele balıkesirin oralar..kar tutmuş epey..
eve varınca bizimkilere baktım, daha alt katta kimse yok, tolga gelmiş tabi, onunla hoş geldinleştik, valizleri odama attım, akşam yerleştiririm artık, bunun odasına geçtim, konuştuk, kuru kuru konuşmayalım deyince gidip bir süredir zulada olan cin i açtı, akşama kadar bütün şişeyi bitirince cin çarpmışa döndük haliyle valiz düzenleme filan yalan oldu (: hıyar daha bir de viski miski getirmiş gelirken.. adam ayaklı tekel bayii anasını satayım,
odaya gittim yanıyorum.. böyle birisi kollarımın altından tutmuş, beni havuza atmakla tehdit ediyormuş gibi, tuhaf bir öne meyletme hali var, fazla dolanırsam kafayı kalorifer peteklerinden birine gömebilirim korkusuyla hemen gidip önce bir camı açtım, azıcık hava-serinlik geldi içeri.. ordan da yatağa dalış yaptım... euueeaah.. siksinler bir daha içeni..
hafta sonu geride kaldı..
1. sınıfın ilk gününden sonra, ilk kez ilk gün okulda bulunuyorum.. alışkın değilim tabi, bünye garipsedi ehehe..
nilay da gelmiş, haberleşmiştik zaten, hemen birbirimizi bulup sarmaş dolaş olduk.. canım benim ya..çok seviyorum bu kızı ben be beyler, nüfusuma mı alsam ne yapsam..
geçmez dediğim zamanlar, sayesinde geçti..70 küsür kişilik sınıfta 30 kişi anca var, tabi, palazlandı ya eşşek sıpaları, ilk günler gelmiyorlar, böyle bir artistlik, havalar (sanki sen aynı bok değilsin amk) (:
hocalardan da derslere pek ilgi olmayınca ilk 2-3 günümüz yarı yarıya geçti denebilir..
ve benim hikayemin, karşılıklı pozisyonların bol olduğu ama golsüz geçen ilk yarısından sonra, asıl maç şimdi başlıyor dercesine, hayatımı, hayat felsefemi, geleceğimi, geçmişimi, karakterimi, benliğimi komple ve derinden değiştirecek olan, beni, tam anlamıyla bambaşka bir insana çevirecek olaylar silsilesi de, o çarşamba, öğle arası mühendislik kantinin de başlayacaktı..
önümde kantin basamaklarını neşeyle koşturarak çıkan nilay, benim ağır hareketlerimi görünce arkasına dönüp kolumdan çekiştirdi, zıpırlık-kızgınlık arası bir ton da çemkirdi,
"hadisene yaa geç kalıcaz bitirecekler gene pizzaları, kaçırmak istemezsin (:"
kolumdan sürükleye sürükleye beni kantine sokarken, tuhaf bir şekilde, sanki daha önce bu anı, bu sahneyi yaşamış gibi hissettim..
evet evet.. kesinlikle..bundan eminim..
gece görüşmek üzere panpalar
başlık takip olayı da hayırlı olsun bu arada. ihtiyaç vardı zira (:
kısmetsizlik böyle bir şey her halde *
bu gece görüşürüz kısmetse
iyi geceler panpalar, fener maçı geç olunca ben de geç kaldım biraz,
01.00 e doğru başlarız, nasılsa yaz, gecelerimiz uzun. benim de son 2 tatil günüm, yarın yolda geçecek zaten, ondan sonra iş.
ayrıca @zenginpicoz başın sağ olsun panpam, allah rahmet eylesin. ve @like meme, hiç öyle ince hesaplar yapmıyorum be panpam üzüldüm böyle düşündüğünü görünce.
tekrar selamlar, başlayalım bakalım olduğu kadar olsun
... çekiştirilerek kantine sürüklendim, tatlı tatlı şımaran nilayla,
"kızım sanki yemediğin şey heaa sende" diye dalga geçtim,
"ya am güzel oluyor buranınki dee, daha yeni zaten, o yüzden saldırıyor millet x)"
biz öyle harala gürele ilerlerken masanın birinde bizim çocukları gördük, alper, nuriş ve neco oturuyorlar,
"oo beyler, konseyi kurmuşsunuz? (:" diye takıldı nilay,
"öbür hıyar nerde?" dedim,
"selam gençler size de (: , öbür hıyar takılıyor yea " deyip kaş göz yaptı alper..hee..e besyodan hatun yaptıktan sonra artık mühendislik kantinine de uğramaz tolga bey (:
"pizza alıcaz, istiyonuz mu siz de?"
"yok hacı eyvallah"
"neco sen?"
"aga ben pek beğenmedi ya"
göz ucuyla nilaya baktım alaylı alaylı, "tamam sen otur, ben alayım ikimize, şu pek bi mükemmel pizzalardan"
yalandan cimdikleyip masaya oturdu, gittim sıraya girdim, aldım geldim, ben de konuşlandım sandalyenin birine..
"iyi okula gelmişsiniz ilk haftadan?" dedim bizimkilere,
"sen de gelmişin abi :p"
"olm benim evde canım sıkılıyor, o yüzden geldim yani, siz alt katta üçünüz bol bol güreşiyorsunuz, sıkılmazdınız yani x)"
"geldik ya, bakıyoz işte sağa sola, insan görüyoz, paso bunların yüzünü görmekten sıkıldım artık" deyip sırıttı alper..
"şaka maka 3. sınıf 2. dönem be, çoğu gitti azı kaldı"
"aynen aga, hiç başlama o muhabbete, valla son sene napıcaz bilmiyorum, şimdiden stresi bastı.. çok güzel lan buralar.. evimiz mevimiz.."
ortamda gereksiz bir duygusallık ve kekremsi nostalji havası oluşunca en akla gelmeyecek kişi, nilay müdahale etti,
"eeh sizde, daha kaç sene evvelden düşündüğünüz şeylere bak! azıcık anı yaşayın olm (:"
"kaç sene evvelden? 1 sene filan kaldı işte kızım, ne kaldı :/ ayrılıcaz "
"yaa sus, ağzına acı biber.."
öyle ya da böyle, konuştuklarımız için erken olsa da, gerçeklik payı vardı..
şu sağladığımız arkadaşlık bağları, ev-okul ortamlarımız.. birbirimizin etrafındaki varlıklarımız.. hepsi yavaş yavaş nihayete doğru ilerlemekteydi..ve bizim, 100 yıl sonrasının planını yapan ingiliz devlet adamları gibi kara kara düşünmeye şimdiden başlamamız ise hiç kuşkusuz tüm bu sahip olduklarımızın kendi, köhneliklerle dolu dünyamızdaki ışıldayan pırlatalar gibi paha biçilemez olmasıydı..
http://fizy.com/#s/3w73g4
kendimi yine ortamın uğultusuna bırakmıştım..huzur veren, tatlı bir arka fon..konuşan, gülüşen insanlar, havada dolanan pozitif enerji akımı..
herhangi bir sonuç beklemeksizin, ya da herhangi bir yere bakmak istemeksizin, kısacası, her zamanki gibi, dalgın, sakin gözlerle etrafımı inceliyor, kantini tavaf ediyordum gözlerimle..herhangi bir beklentimin olmadığı o sıradan anda, beklenmedik bir şey oldu sonra.."onu gördüm"..
sanki bir rüyanın içinde gibiydim..zaman yavaşlamış, ağırlaşmış..hatta katılaşmış gibiydi..elimi uzatsam tutabileceğim..
kendimi havuz dibinde gibi hissediyorum..bir anda bütün sesler sustu..o tatlı uğultu, yerini sessizliğin sesine bırakmış durumda..ve dediğim gibi, bütün dünya, ağır çekim..
yanındaki, benim sadece siluet olarak algıladığım arkadaşının anlattığı şeylere kibar gülücüklerle karşılık veriyor..yanağının üzerine doğru meyleden saçını elinin zarif bir hareketiyle tekrar kulağının arkasına gönderirken siyah ojeli, ince uzun parmaklarını sanki yakın çekime alınmış kadar net görüyorum..kibar eller..kibar bilekler..anlamlı gözler..gözler... hayatım boyunca gördüğüm en güzel kahverengi olabilir..o kadar sıradan..o kadar güzel..sıradanlığın hiç bu kadar sıra dışı olabileceğini ummazdım..
az önce gülümseyen pembe dudaklar bu kez bir şeyler söylemek için hareketleniyor, on türlü mimik de eşlik ediyor onlara, hayatım boyunca gördüğüm, -rüyalarımda bile göremediğim- en güzel yüz, daha da güzelleşiyor..anlamlar yükleniyor her bir noktasına..ve diğer her şey, geri kalan her şey anlamını kaybediyor bir anda..sanki, dünyanın yaşamaya değer bütün güzellikleri, keyifleri, maneviyatı tek bir yerde toplamış gibi..gökyüzündeki yıldızların tamamını tek bir köşeye doluşturmak gibi..tarifsiz..kelimelerin kifayetsizleştiği, niteliklerin yetersizleştiği,
diyorum ya, geri kalan her şeyin, ama her şeyin anlamsızlaştığı bir an, bir anlam..
nefes almayı unuttum..
omzumu ittiren bir elle kendime geliyorum,
"ya çocuk sana diyorum heeey! ayakta uyuyo yaa (: kaloriferin oraya oturtmamak lazım bunu, baksana mayışmış resmen x)" diye gülerek sarsalıyor beni nilay..
"ha?..ne diyo bu be?" diyorum saf saf..hala az önce geçirdiğim mini şokun etkisindeyim, ayakta durmaya çabalayan buzağı, kanatlarını germeye çalışan yavru kuşlar gibi..tam bir uyanış hali..sudan çıkmış balık gibi..
"diyorum ki artık seneye beraber gireriz alttan derslerimizee! senin de kalmadı mı şu malum iki tanesi (:"
"ee..evet..evet..benim de kaldı aynen..gireriz tabi ya.."
nilay imalı imalı gülüyor, "öff çok artistsin ha, robotlaştı baksanıza şuna (:"
çocuklar gülüşüyorlar..bense ciddi ciddi rüyada gibi hissediyorum kendimi..her şey tuhaf bir şekilde ağır, likit gibi akışkan..hayal görmediğimden emin olmam lazım..tekrar kafamı çeviriyorum..gerçek miydi gördüklerim?
bir kez daha..
sonra bir kez daha..
ve bir kez daha..
gözlerimi alamamaya başlıyorum artık, sadece 2-3 masa çaprazımdaki, görünürde kalabalık, ama benim için sadece tek bir kişi ihtiva eden o masadan..her seferinde, gözlerimin takılı kalma süresi uzuyor.. ufak, kaçamak bir bakış, yerini yavaş yavaş bir teslimiyete, kitlenmeye bırakıyor.. allahım... neyin nesi bu?..ne..saçmalık.. hıh..yani... böyle bir şey..
"nereye bakıyosun sen sorması ayıp öyle muallakta kalmış öküz gibi?" diye yine ayarı veriyor nilay da, yeniden masaya dönebiliyorum. lan var ya böyle masalarda da, devamlı dalga geçiyorlar benle haa, tolga ayrı, nilay ayrı, herkes de gülüyor, taşak oğlanı olduk valla..
"hı?" diye yineliyor sorusunu nilay, sonra dönüp yalandan bir bakış atıyor etrafa.. benim gördüğümü görmüş olmasına, ya da en azından benim gözümden görmüş olmasına imkan yok elbette..
gülümseyerek önce ona, sonra da önüme bakıyorum.. gözlerim masanın üzerine dağılmış toz şekerleri, onların hunharca parçalanmış kağıt ambalajlarını, boş çay bardaklarımızı ve yarısı yenik pizza tabağını dolaşıyor amaçsızca.. aldığım nefes.. aldığım nefes bile farklı geliyor.. tüylerim diken diken olmuş, ciğerlerim genişlemiş, göğüs kafesimi yarıp açmak istiyor.. kollarım sanki kanatlarım olmuş..bir kez şöyle sallasam, havalanacak gibi hissediyorum.. suyun içine damlatılan mürekkep gibi dağılıyor, yayılıyor içime duygular.. yabancı, alışkın olmadığım duygular bunlar.. yadırgıyorum..ama hoşuma da gidiyor?
o çarşamba günü, kaşla göz arasın.. ummadığım bir anda, zamanda, hesapsızca, düşünmeden.. düşünemeye fırsatım bile olmadan.. yalın, amaçsız, çıkarsız ve kaygısızca aşık oluyorum..
http://fizy.com/#s/20jsao
..kafamı yeniden o yöne doğru çeviriyorum hafifçe..kimin ne dediği umurumda değil..sıkıştırmalar, gır gır geçmeler olabilir belki yine ama, yok..alamıyorum gözlerimi..görünmez bir güç çekiyor beni..karşı koyamıyorum..ben... ben?! ben karşı koyamıyorum..düşünsenize? hah..tsigalko karşı koyamıyor..tsigalko bile?!
ee hani? planlar, yürünecek yollar, inşa edilen binalar, şeytanla, ruhumu satmama değin ileri giden ortaklıklar?
hepsi birer birer yıkılıyor, dağılıyor, bozuluyor, dakikalar, hatta saniyeler içinde..
kim bu kız... kimsin?..nereden, neden geldin..neden göründün bana? yoksa bu da bir sınav mı benim için?..yo..boş veriyorum kağıdı..geçemiyorum..geçmek istemiyorum..hani demiştim ya, hiç bir han da kalıcı değilim, bir yolda yürüyorum, hah işte, şimdi kalmak istiyorum..bir parçası olmak istiyorum..bir parçan olmak..
biraz sonra, o ilk duygu seli üzerimden geçip biraz rahatlayınca, nihayet kafam biraz daha hesaplı çalışmaya başlıyor ve bu yabancının, kimin nesi olduğu hakkında fikir yürüyebilmek için biraz etrafındakilere bakmaya karar veriyorum..
kimsin?
yoksa... yoksa öylesine biri mi? kantine, okula, hatta şehre, sadece bu günlük uğramış, gökten düşercesine şaşkın bir şekilde yolunu kaybetmiş bir melek misin?
lütfen öyle olma..
gözlerim masasındakileri tarıyor..
?..
tanıyorum..ben,..bu diğer kızları tanıyorum?
"alper??" diyorum masaya dönüp..sesim bana bir tuhaf geliyor, sanki konuşmayı da yeni sökmüş gibiyim..ya da önce unutup, sonradan öğrenmiş gibi..
"he abi?"
"şu, ilerdeki masadaki kızlar, sizin sınıftan değil mi?"
"hee evet, noldu ki?"
bütün gözler üzerimde..özellikle nilayınkiler..kuşkulu kuşkulu gülümsüyor, tek kaşı havada..ne oldu ki? siz kendi işinize baksanıza be?
"şey.eaa..şu..ıı..kumral kız kim peki?..bordo kazaklı olan..?"
masaya bir kez daha gözlerini kısarak bakıyor,
"o kız mıı..o yeni yaa (: yatay geçişle mi dikey geçişle mi ne gelmiş..ben anlamıyorum işte o işleri her neyse.."
"yatay aga" diye tamamlayıp göz kırpıyor nuriş..
"yani, sizin sınıfta? artık?"
"aynen..de..niye bu kadar ilgilendin? :p"
"harbi niye bu kadar ilgilendin?! x)" diye pekiştiriyor nilay sağ olsun,
"hi..ee..hoş kızmış"
"hıı..evet, güzel kız" diyor alper anlayışlı bir sesle, gülümseyerek..
"adı buse bu arada" diye tüyolarına devam ediyor bir yandan nuriş, göz kırpıyor, "beğendiysen tanıştırırık abi ayıpsın (:"
masadakiler kıkırdıyorlar..ben de gülüyorum..
"tanışırızz... zaten sizle dersim de var bu dönem.."
"haah! aman boş geçme, bak dersin de varmış, hemen ordan da kız bul aferin!" diye şakadan azarlıyor nilay..
bir şey demeden, sadece gülümseyerek önce önüme, sonra da tekrar kızların olduğu masaya bakıyorum, bunlarda şöyle bir dönüp el ediyorlar, o an kalbim 1-2 saniyelerine yerinden fırlayıp ağzıma geliveriyor "noooluyoruz laa!!" diyerekten, sonra alper ve nurişi, onlara binaen de bizim masamızı şöyle bir selamladıklarını fark edince tekrar ait olduğu yere dönüm göğsüme yerleşiyor..
bizim çocuklara bakıp,
"siz, tanıyorsunuz yani kızı? tanıştınız??"
"e yani abi, bizim sınıfta sonuçta (: ne var ki?"
"öff sanki, amerikan başkanından bahsediyor bu da, "siz tanıştınız yani..ıaaa!"" diye taklidi yaparak bir kez daha dalga geçiyor nilay..
bir şey demeyeyim diyordum ama, nasılsa yabancı değil masadakiler, dakika bir, gol bir, yumurtlayıveriyorum,
"kızım niye dalga geçip duruyorsun (: hoşlandım kızdan?"
sanki, zaten belli olmayan bir gerçeği söylemişim gibi, bizimkiler hafif bir "uuu" çekiyorlar filan..
"abi tamam, tanışırsınız, ne zaman istersen yani, biliyorsun, bu kardeşinin sınıftaki ortamı iyidir, her türlü bir an yakalarız sizin için :p"
"eyvallah x)" deyip çocuklar gibi gülümsüyorum..çocuklar gibi içten..doyamadığım bakışlara, bir yenisini daha ekliyorum..ve yine biraz uzun kalıyor bu kez gözlerim, muhtemelen, sadece öylesine dolaşan gözlerine yakalanıyorum yabancının..1-2 saniye, tereddütle, benim direkt olarak ve kelimenin tam anlamıyla "aval aval" bakan gözlerimde duraksıyor onunkiler de, sonra yeniden önüne dönüyor...
ve o güzel yüzde, sadece bir anlığa, belli belirsiz bir gülümseme gördüğüme yemin edebilirim..
buse ha..ne güzel isim..
masa, muhabbeti fazla uzatmıyor, başka mevzulara geçiyorlar amabenim bu dalgınlığım, kaçamak bakışlarım filan devam edince nilay yükleniyor bir kez daha,
"ya tsigalko? sen ciddi değilsin demi? eğleniyorsun bizle?"
şaşırıyorum,
"neden? ciddiyim gayet?"
"ciddisin? ilk görüşte aşık oldun yani? sen?"
"niye ya? ya, aşık oldum demiyorum zaten, hoşlandım.. hoşuma gitti yani kız? olamaz mı?"
"şahsen, bence olamaz..ilk görüşte.. bilemiyorum..saçma biraz.."
"yeaa kızlar da olmayabilir nilaycım doğrudur yani, o sizin sorununuz, biz de gayet olabiliyor, demi beyler?"
masadaki hemcinslerime bakıp destek aradım, beni şaşırtmadılar sağ olsunlar,
"aynen abi"
"kesinlikle aga"
"aynen"
nilaya döndüm,
"gördüğün gibi, gayet mümkün (:"
kız hala inanmaz gibiydi, hala eğleniyorum, şaka ediyorum sanıyor,
"allah allah..e iyi bakalım öyle olsun"
alper,
"aga, istersen hemen gidebiliriz masalarına, ya da bugün istediğin bir zaman?"
"ne! yok lan!!..olmaz.. olmaz bugün.. hazır hissetmiyorum kendimi.."
alperin de bakışlar tuhaflaştı,
"hazır-hissetmiyorum-derken?"
gülüştü gene allahsızlar halime..
"oha yaa..sen cidden kaptırmışsın.. nasıl ama hala anlayamıyorum? bu kadar kolay mı aşık olmak, ehm peki, hoşlanmak, erkekler için?" dedi nilay gülerek..
bir şey demedim..iç geçirdim şöyle bir..
alper,
"tamam abi sen ne zaman hazır hissedersen madem (:" dedi yine anlayışlı bir şekilde gülümseyerek..
"bence pizzalar dokundu kesin" diye fikir beyan etti neco, bu beklenmedik yorum bir kez daha masadakileri gülme krizine soktu..eh be neco, bari sen yapma aq..düşene vurun ohh.. aferin valla..
kantinden çıkarken gözlerim şaşı olana kadar yine kesmeye devam ettim masayı, o günün geri kalanında ruh gibiydim..ne dinlediğim dersten bir şey anladım, ne de zamanın geçişinden.. nilayın da sürekli "hazır hissetmiyoruuaaam" şeklinde esprilerle makara yapması da durumumu iyileştirdi denemez tabi..
koridorlara çıkmak istedim, çıkamadım... ya karşı karşıya gelirsek?..göz göze?
iyi ya işte?
yok lan..iyi değil.. utanırım ben.. elim..elim ayağım dolanır.. düşerim, yalpalarım.. rezil olurum.. amına koyim..
hem çılgınlar gibi, yeniden görmek istiyorum onu.. deliler gibi..hem de, görür görmez koşarak kaçacak gibiyim yanından..
zor ettim akşamı..
eve zor attım kendimi..
bitmez bu gece.. yine tavanın, kartonpiyerlerin fotokopisini çekerim her halde..
panpalar son bir part olsun,
http://fizy.com/#s/1d77sb
puff...
uyuyamıyorum..
yarın alperlerle dersim var..akşama da yeni dönemin ilk sahnesi..
okula gitmesem mi acaba?
ama gitmezsem de kızı göremem ki?
kızı görünce ya saçmalarsam?
lan..saçmalama, niye saçmalayayım? mal mıyım ben?
..evet..malım..malım anasını satayım yaa..ağlıycam yemin ederim..nasıl olur böyle bir şey? nasıl olabilir..anlamıyorum..anlamlandıramıyorum..
aşk ha? ilk görüşte?sen?..
nilayın sesi kulaklarımda yankılanıyor gibi..
harbi..nasıl oldu bu iş? her ne kadar masada, farklı düşünüyor gibi görünüp, bizim çocuklardan da o yönde destek almış olsam da, ilk görüşte aşkın olmadığını biliyorum..
yok abi öyle bir şey..
valla..yok yani..şimdi diyeceksiniz ki, e ufo lar, uzaylılar da yok, ama insanlar inanıyor?
öyle, ama ben hem olmadığını biliyorum, hem de "inanmıyorum!" ilk görüşte aşka..
en azından inanmıyordum..
nasıl oldu da olabildi bu? bana denk gelebildi? oysa ki ben! tsigalko! gerçekten böyle bir şey olsa bile, bundan muaf olmam gerekmez miydi yaşadığım, yaşattığım ve yaşatmayı-yaşamayı planladığım şeyler sayesinde? evet, benim, bu şey bir salgın bile olsa, en son etkilenecek insan olmam gerekirdi..oysa şimdi..sanki var olmayan, mitolojik bir düşmanla savaşır gibiyim..gölgeleri yumrukluyorum..havayı dövüyorum..sonunda yorulup yığılıyorum olduğum yere..
korkunç..imkan dışı..milyarda bir..
aşık oldum..
ve ister eros un oku, ister kaderin oyunu deyin, affetmedi beni..ayrıcalık tanımadı, gözetmedi..
aşk, hoşlantı, sevmek..
güzel şeyler gibi bunlar..hele başlangıçta..kendinizi sanki her daim yamaç paraşütü yaparmış gibi hissedersiniz * attığınız her adım, saatte 250 kilometre hızla giden bir otomobilin içindeymiş gibi hissettirir, ya da yüksek bir binanın tepesinden kendinizi boşluğa bırakmış gibi *..
muazzam bir adrenalin..heyecan..coşku..dar gelir ruhunuza bedeniniz..vücudunuzdan ayrılmak, uçmak istersiniz..
ama ya sonra?
sonra, "ama" lar çoğalır... "ya" lar da öyle..
"ya sevgilisi varsa?"
"ya hoşlandığı biri varsa?"
"ya benden hoşlanmazsa?"
"ya uzun saçlı erkeklerden genel olarak hoşlanmıyorsa?"
"ya da kumral olanlardan?"
"ya hiç o taraklarda bezi yoksa? anasının bulacağı hayırlı kısmeti, ya da beşik kertmesini bekliyorsa?"
"ya umduğum gibi biri çıkmazsa? o zaman, bir bedene, kabuğa, dış görünüşe, metaya, maddeye mi aşık olmuş olacağım ben?"
"ya boşa giderse, zaten bin yılda bir gelecek olan sevebilme hakkım, sevebildiğim birinin beni sevebilmesi ihtimalim?"
naparım..
kafam yastığa gömülü..boğularak ölmeyi bekliyor gibiyim..olacak iş mi bu ya..
belki yüz tur attım olduğum yerde..ama kurtulamadım hayalinden..bana bakarak konuşuyor, kibar gülümsemesini takınıyor arada sırada..gözlerini irileştirip, o karakteristik yüzüne mimiklerini yaya yaya konuşuyorr..konuşuyor..
ne hayaller sığdırdım o geceye bilemezsiniz..ergen gibi hissediyorum kendimi..ağırr..en ağırından hemde... aptallaştım? aptalım evet? gerizekalının önde gideniyim..nasıl böyle kendimi kaptırabildim..tek bir bakışa..sahibi bile olmadığım bir gülüşe..
yarın..tanışmam gerek..
onu tanımam gerek..
tanışmalıyım onunla..bana bunu yapan insanı tanımalıyım..ve söz veriyorum, ne olursa olsun, nasıl başlarsa başlayıp ne şekilde biterse bitsin, saygı duyacağım..buse ile hikayemiz..
iyi geceler panpalar hepinize, değişik bir akşam oldu benim için de, o günlere gittim sanki yeniden bir kaç saatliğine (:
yarın gece yol yorgunu olup yazamama ihtimalim var, ama bu ihtimali en düşük seviyede tutmaya çalışacağım, görüşmek üzere
bence gelcek *
http://fizy.com/#s/1dldfj
..elimde jöle kavanozu ile ayna başında harcadığım dakikalar,saçın önleri dikilir önce, muntazaman.. yatışmayan kısımlarına çekilir fön..
ellerdeki gevreklik, az önce kafanıza yaydığınız şeyden kalan yadigardır..
..itina ile seçilmiş en güzel tişört, en güzel gömlek belki de..altına, ona uygun bir pantolon..ayakkabıların bağcıkları çoktan bağlı, hazır..ben giymek için eğildiğimde, üzerime boca ettiğim parfümün kokusu daha da yayılır..
bayram sabahı gibi..bayramlığını giymiş çocuklar gibi..
şen..mutlu..coşku ve ümit dolu..
...
..en son ne zaman hoşlandım birisinden..gerçekten?..
..ilkini biliyorum canım..hande.. (: taa ebesinin nikahında kaldı onunla olan anılarımız
sonra başkaları da oldu..
ayşen mesela... sevmiştim yani..olsak..bir arada olsak..beraber olsak..her şey çok daha güzel olabilirdi aslında..ama olmadı..
..en son da onun için süslenmiştim böyle..
erkek adam süslenir mi?
süsleniyor işte be abi..
o ayna başında geçen dakikaları bir ben, bir de aynanın kendisi biliyor..
bu sabah ise, yani, bu sabahın köründe ise,
belki önlerini dikebileceğim eski kısa saçlardan yoksunum, ama gene, aldığım duşun üzerine, saçlarımı elinden geldiğince şekillendiriyorum..
yine giyiyorum cicilerimi..sanki onlar da heyecanımı paylaşır gibiler..giydiğim her parça, taktığım her aksesuar..sıktığım deodorant..
hepsi, fonlarında çalan, umut yüklü dizelere sahip bir şarkıya eşlik ediyorlar..
son kez kontrol ediyorum kendimi, nasılım lan? fena olmadı be? siyah montu mu giysem yoksa, kahverengili-kızıllı olanı mı?..
okula da, dersten yarım saat önce, henüz sadece etrafta dolanan hademeler varken varıyorum..bir check de erkekler tuvaletinde yapılıyor..
bilmem, acaba çok mu kasıyorum?
ama içimden bir ses, bu gün hayatının geri kalanının ilk günü, o yüzden çok ama çok önemli nasıl göründüğün! diyor..o yüzden bu heyecanım, her şeyi kontrol altında tutma ihtiyacım..
saçımın şekli (sanki uzun saçta ne şekil olacaksa aq), gömleğimin duruşu, montumun oturuşu, yakası makası bozulmasın, kırışmasın, kaymasın diye, sanki üzerinde "kırılabilir eşya" yazan koliler gibi muamele ediyorum kendime..aldığım her derin nefesin beni sakinleştirmesini umuyorum..
bir yanda da kendi kendime hayret ediyorum..
"vay be.."
vay be..
bir daha yaşayabileceğimi sanmazdım bu duyguları..o damarlarımda dolaşan adrenalin..mutluluk hormonları..her an, her şeye gülümseyesim var..sanki her tarafta yaşını doldurmamış, ağzı emzikli tatlı bebekler, sevimli çocuklar..
öyle bir ahval ve şerait içerisindeyim..atmayı yeni öğrenmiş de, hevesini almak istercesine, hızla, coşkuyla atıyor yüreğim..
kantinde bekliyorum.. sabırsızlık sarmış her yanımı, dizlerim zıplayıp duruyor, masanın üzerinde trampet çalan parmaklarım rahat durmuyor..
ne kadar bekledim bilmiyorum, ama kantin de, sabah mahmurlarının okula varışıyla hareketleniyor..o ara alper de geliyor.. hemen el ediyorum, masamı görünce yanıma gelip,
"hacı çay alıyim geliyorum, sen de ister misin?"
"olur aga al bana da bir tane"
elinde çayla masaya gelirken, nuriş de giriyor kantinin kapısından,
"günaydın beyler "
"nerdesin la sen?"
"berili bıraktım ya"
üç beş geyik muhabbeti çevirerek ders saatini bekliyoruz.. beş dakika sonra çıkarız sınıfa.. sonra..o da giriyor kantinden içeri.. sanki bir melek yürüyor..
benim bakışlarımın değiştiğini gören alper de baktığım yöne bakınca anlıyor,
"(: ehehe, bu gün tanışırsınız abi.."
"bilmiyorum ya..nasıl görünüyorum lan? saçım filan düzgün mü?"
"on numarasın "
ben yine kızı gözlerimle izlemeye devam ediyorum, yanında bir kızla daha sıraya giriyorlar.. çay alacaklar her halde onlar da..
"baya baya yanıksın sen galiba he kanka?" diyor nuriş yarı ciddiyetle..
kafa sallayıp iç geçiriyorum.. "öyle galiba.."
"yok, yani daha önce hiç böyle görmedim de seni (:"
kaşlarımı kaldırıp gülümsüyorum, "nihayet insani yanını gösterdin diyorsun yani (:"
kızlar çaylarını alıp masa aramaya başlıyorlar, alper, "çağırayım mı buraya?" diyor, lan lan lan..dur..bu kadar ani mi?
ben tırsmış şekilde gözlerimi pörtletmiş, ağzımdan çıkacaklara karar vermeye çalışadurayım, bu cevabımı beklemeden kızlara el ediyor,
"gülşen? buse.. günaydın (: , böyle gelin? "
bunlar da selam veriyorlar, öbür kızı, gülşeni ben de tanıyorum zaten.. masaya yaklaştıkları her saniye, kendimi vakumlanan bir torba gibi hissediyorum.. sanki küçülüyorum.. eziliyorum..içimdeki havayı boşaltıyorlar bildiğin..
"günaydın (:"
"günaydın (:"
"günaydın tsigalko (: " diyor gülşen,
"günaydın :}"
"bizle dersin mi var yoksa?"
"hııhım..(: :] :}"
"hadi yaa, sen de kaldıysan bundan, yandık (:"
"niye ki?" deyip bir bana bir gülşene bakıyor alper,
"ee dersleri iyi çocuğun? demi? başka var mı alttan?"
"y..yok (: :} :] x)"
gülşen, "bak, bir tek bundan kalmış, o yüzden, kesin biz de kalırız.. zaten sakat diyorlar :/"
alper, "hee..iyi ya, aga ben derslerinin o kadar iyi olduğunu bilmiyordum ya x) pardon"
"yok canım.. çok iyi değil zaten, hep sınırdan geçiyorum işte.. idare eder :p"
gülşen, "püh, bi de ev arkadaşı olcan, ben senden daha iyi tanıyorum adamı bee x)"
gülüşüyoruz..
"ya ne biliyim, öyle çok çalışkan gibi durmadığı için dışardan x)"
lan tamam, yeter artık şu muhabbetin öznesi yapmaktan vazgeçin beni be..
"buseyle tanışmış mıydınız bu arada?" diyor alper,
"ha? he..meraba.. tsigalko ((:" diyorum
"merhaba" deyip yine mızrak gibi delip geçen gülümsemelerinden biriyle cevap veriyor.. başlarımızla, gözlerimizle de selamlıyoruz birbirimizi..
"kendisi yeni kız :p" diyor gülşen gülüyoruz gene..
"hayırlı olsun.. geçiş yapmışsın sanırım?" diyorum kelimeleri ittire ittire ağzımdan çıkararak adeta..
"evet, teşekkür ederim" diyor yine sevimli sevimli.. yine sakince gülümsüyor.. kız, ilk bir kaç saniyelik izlenimime göre, stabil, düzgün, ve inanılmaz biçimde normal birisi.. valla normal insanlara o kadar hasretim ki..
"nerden geliyorsun?" diye soruyorum tekrar, o da bana "maymundan" dese ne manyak olur ha demi ehehehe lan gıcır gıcır oldu içim haaa resmen konuşuyoruz lan kızla?
gene dört ayak üstüne düştüm iyi mi? kız, çevresini filan bilmediğim, tamamen yabancı birisi, değil, hatta direkt olarak ortak çevre ağımıza denk geldi de denebilir.. bundan iyisi, bizim sınıfa gelmesi olurdu zaten.. hatta..bence bizim sınıfa gelmesinden bile daha iyi lan alt sınıfa gelmesi.. çünkü orada ortamım, tanıdıklarım daha fazla.. düşmanım-konuşmadığım yok bir kere orada yani..
"samsundan" diye cevap verdi, *
"hıı.. uzakmış (:"
"evet (:..iyi oldu şimdi böyle hem aileme de yakınım"
kıyamam ben sana.. kıyamam..aileci çıktı bu da..canımsın..
"buralı mısın yoksa?"
"yok, aslında ailem buralı ama çanakkale de oturuyoruz.. daha yakın artık"
"hıı..ne güzel (: evet..iyi olmuş :}"
nasıl beceriyorum da konuşabiliyorum, ben de şaşkınım..ama hala arada nefes almayı unuttuğum oluyor, neyse ki cümleleri fazla uzatmıyorum da nefessizlikten sesim incelip yüzüm morarmaya başlamıyor aq..
soluk kesilmesi dedikleri şey var ya..
tam da bu olsa gerek..
"sen nerelisin?" diye soruyor herhangi bir anlam yüklemeksizin..ama bu bile beni mutlu ediyor, bir an ayaklarım yerden kesilir gibi oldu... bana soru sordu lan? inanabiliyor musunuz? bana soru sordu..
"..bursa.. bursalıyım..baba tarafım karadenizli ama, annem bursalı (:"
"hıı sizin oralardan geldim denebilir o zaman (:"
gülümseme.. yalvarırım daha fazla gülümseme yüzüme.. bağımlısı olmaktan korkuyorum..
"yani, biraz daha batısı işte bizim memleket (:"
masa susmuş..biz konuşuyoruz.. gerçi, masada birbirini tanımayan tek ikili biz olduğumuz için buna özel anlamlar yüklemek abartı olabilir, ama ne bileyim be beyler, yine de, sanki ikimiz böyle spot ışıklarının altında, baş rolü oynayan oyuncular gibiyiz.. öyle hissediyorum.. özel hissediyorum kendimi..onu.. bizi..
"çıkalım mı yavaş yavaş sınıfa?" diyor gülşen
"kaç dakka var? çıkalım hadi" diyor alper..
ağır adımlarla önce kantinden çıkıyoruz, sonra da merdivenleri çıkıyoruz..
kantinde masamızı paylaşmamıza müteakip, derste de önlü arkalı oturma şerefine nail oluyoruz... hayatımın en keyifli dersi başlamak üzere..
yan yana oturduğumuz alperden dirsek teması alınca baktım, pis pis gülüyor bıyık altından "hadi gene iyisin" dercesine..
valla iyiyim lan.. çok şanslı olduğum kesin.. düşünsene, dün kızı görüyorsun.. gördüğün gibi maymun oluyorsun, hemen ertesi gün de konuşma, tanışma fırsatı buluyorsun ve bu, çok doğal bir şekilde gelişiyor.. kasmak, zorlanmak, tasarlamak zorunda kalmıyorsun, kızı ürkütmüyorsun, kendi karizmanı düşürmüyorsun (ki böyle bir durumda elbette bu benim umurumda bile olmazdı)..
konuştuk, tanıştık lan..ve bunun devamı da gelir yani.. gelmeli..
gerçi konuşmakta da bir şey yoktu, çünkü kız, gayet normal lan.. fazla normal hatta.. nerdee bebek taklidi yapıp fok balığı gibi fıkırdayan ayşen, nerde feleğinden çemberinden geçimiş ayağı yapan ayça, burçin bilmem kim..
hatta, hayatı her daim "dram-komedi-trajedi" tarzında modlarda yaşayan nilaydan bile daha normal lan bu kız..oha.. hayatımda ilk defa, sorduğum mantıklı sorulara, bu derece mantıklı, kasmayan, espri yapma-yaptırma çabası gütmeyen cevaplar veren birini tanıyorum desem yeridir..
en ufak bir kendini kanıtlama, coşma cabası yok..ki bir de kız yeni yani ortamda, böyle hareketler beklersin..ama bu, bildiğin istikrarlı sol bek gibi, ofansı da defansı da dengeli..
2 saatlik blok geride kalıyor, güzel de geçiyor.. tabi dersten bir bok anlamadım da, (dersi dinleyen kim.. adeta hipnotize oldum saçlarının parlaklığında.. düz, parlak, kestane rengi saçlar..bir dokunabilsem onlara..aah.. eminim ki yeni doğmuş bir bebeğin yanağı kadar yumuşaklar..) diğer faktörler açısından güzeldi yani..
bu kısa, 15 dakikalık arada kızlar kayboldular, tuvalete gittiler sanırım..ben de bir işeyip geldim.. heyecandan mesaneyi fullemişim anasını satayım, anız söndüren cinsten işedim hem de..
geldim alperle nurişin yanına çöreklendim,
alper, "nasıl? ilk izlenimler :p"
"olm kız..(iç geçirdim)... kız çok tatlı lan... hani, hem zaten dış görünüşü ayrı bir konu da, böyle, konuşması, hareketleri filan da..çok iyi biri gibi.."
"eaa acele etme o kadar daha iki laf ettiniz alt tarafı.."
"niye olm, iyi kıza benzemiyor mu sence de?"
"öyle gibi evet ama.. hani, biraz ağır git diyorum aga.. sonradan hayal kırıklığı olmasın diye yani.."
"eyvallah.."
hayal kırıklığı denince hemen aklıma, dün geceden beri beynimi kemiren konu geldi,
"acaba sevgilisi var mı? varsa, daha baştan yatar zaten benim iş... aq..olmasın be abi..bak her şey istediğim gibi gidiyor işte.. bozulmasın aq.."
"gülşene sorarız?"
"aynen..ben de öyle düşündüm.. sorayım ben ona.. kızı hemen sahiplenmiş yalnız ha, helal olsun"
"gülşen öyle ya, anaç kızdır bilirsin :p grubuna da aldı..ama buse de harbi sessiz, sakin kız, götü kalkık da değil..bak o konuda erken karar verebilirsin işte, harbi, demi?"
"aynen, doğrudur" dedi nuriş de, "kendi halinde gayet... havalı değil"
bence de..zaten o halleri daha da tavladı ya beni, bir kaç dakika içinde..
yok beyler..yok..
sadece alper uyarmıyor beni, ben de kendime diyorum, "olm, tsigalko.. sakin ol, yavaş ol" ama, olmuyor.. ayağına beton dökülülüp denize atılmış idamlıklar gibi, dibe doğru, hızla batıyorum..
beni ellerimden tutup çıkaracak tek eller ise busenin elleri kuşkusuz..
gece görüşmek üzere dostlar (:
iyi geceler herkese,
bir kaç dakikaya başlıyorum, anca gelebildim
http://fizy.com/#s/1aip1k
aşk..onun mantıksızlıklar denizi, sizi düşürdüğü çaresiz haller ve yaşayanın haricinde biri tarafından anlaşılabilmesi teknik olarak mümkün olmayan duygular silsilesi..
bir ürperti hali..
kontrol dışısınız anlatabiliyor muyum? sanki kontak kapalı, yokuş aşağı kayan bir araba gibi..frene de abanamıyorsunuz ki korkudan? patlar eder..direksiyon deseniz, zaten kitlenmiş..
aah ulan ah..nasıl da böyle tersine döndü dünyam?..seviyorum..
hesap edemiyorsunuz..düşünemiyorsunuz bir kere, iki kere ikiyi toplamak var hayatta hep,ama siz daha iki nin ne olduğunu bilmiyorsunuz ki? ha, pardon..biliyor da, unutmuş haldesiniz..o'nun haricinde her şey yavan, hayatınız da onun olmadığı karelerin rengi bile yok..gri, mat sahneler hep, değersiz kum taneleri gibi, o'nun olmadığı saniyeler..bir an önce aksın geçsin, çar çur olsun istiyorsunuz..yeter ki o'nunla bir an nasip olsun..bitmesin bakışmalarınız, dünya dönüyorsa dursun, doğmasın güneş bile, gerekiyorsa şayet..gitmesin güzel yüzü, yüzümün önünden..o, hep konuşsun, gülümsesin..varsın, beni bile fark etmesin..
ben onu seyre dalarım..boğaz manzarasına müptela istanbul eskileri gibi..
...
biraz daha toparladım kendimi aslında düne ve bu günün sabahına oranla, konuşmak (konuşabilmek) iyi geldi, artık onun için yabancı bir sima değilim..en azından yanımdan geçerken selam vereceği biriyim..hayatında küçücük bir kaide, nokta misali bir simgeyim..
seviyorum be..vallahi de billahi de seviyorum..aramızda iki dirsek mesafesi, masadan karşılıklı bakışırken, daha da iyi anlıyorum..başta yabancı gelen o duyguyu, şimdi tanıyorum..
...
öğle arası dördümüz kantine indik (nuriş manitasıyla takılacak)..onunla aynı masada geçirme şerefine nail olacağım bir saat daha..hadi tsigalko..ne yap, ne et, sevdir kendini..ne bileyim, en azından, ufak da olsa bir farkın olduğunu belli et, duygularının farklı olduğunu...
http://fizy.com/#s/1ahk85
yiyecek bir şeyler alıp masalardan birine geçtik, sakin, köşe bir yer..daha iyi böylesi..dağılmasın dikkatim, ha, zaten başka kimseyi de görmüyor ya gözüm gerçi..olsun yine de ne kadar sakin o kadar iyi..mümkün olsa, onunla baş başa, olmayı isterdim bu masada..kantinde..tüm bu şehirde..o olsun bir tek, bana yeter..kaybolayım sıcak kahverengi gözlerinde..
bir süre ortak muhabbet döndü, arada tabi ikimiz de kendimizden bahsediyoruz bu vesileyle, biraz daha tanıyoruz birbirimizi,
iki ablası olduğunu öğrendim, belli zaten o sıcacık halinden abla şefkatiyle büyüdüğü, yine konuşuyor, gülüşüyor, mütemadiyen kibar, alımlı..
bazı insanlar, etrafına böyle, değişik bir enerji yayar hani, nasıl desem, duruşunda, gülüşünde, oturuşunda kalkışında, her hareketinde sihirli bir şeyler vardır..karizmadır kısacası, ışık saçar etrafına, siyah beyaz bir fotoğraftaki renklendirilmiş küçük bir kare gibidir..
işte öyle bir kız buse de..gözlerimi alıyor..gözlerimi alamıyorum..
"şehri nasıl buldun? kampüsü? beklediğin gibi m? (:"
"hı hı, güzeldir burası zaten bir iki kez gelmişliğim vardı, kampüsün de iyi olduğunu duymuştum..güzel (:"
"arkadaş çevresini de buldu hemen :p" diye sululuk yaptı alper, "demi ama, iyidir bizim kızlar, hemen kaynaştınız x)"
"evet, o yönden de şanslıyım galiba, ben yalnız kalırım diye düşünmüştüm bir süre (:"
alperin şom ağzını açmasından mıdır nedir, masaya, bizi gören iki kız daha geldi sınıftan..lan..ne güzel sakin sakin takılıyorduk bee..şimdi muhabbetin amına koyarlar kesin, hele o avon-loreal bilmem ne muhabbetleri başlarsa direkt öl-sıç yani..
tahmin ettiğim gibi masa gelen iki kızla daha da hareketlendi, bunlar aralarında muhabbet çevirmeye başladılar hep beraber, arada biz de katılıyoruz gene de, yani, umumi sohbete döndü anlatabiliyor muyum? geyik paso..o az önceki ve sabahki özel hava kayboldu..allahı var, bizim çocuklar salçalık yapmıyordu da biz ikimiz aramızda konuşabilmiş oluyorduk..
ben daha, işi şehri tanıtmaya ve oradan da "bir ara gezdiririm size ye :p xd" tarzı yavşak cümlelere bağlayacaktım, havada kaldı.
neyse..
bir yandan gevezelik edip bir yandan da öğle yemeğimizi yemeye çalışıyoruz, o ara omzumda bir dokunuş hissettim,
"nabersiniz? selam kızlar"
nilay gelmiş necoyla..
"iyidir" dedim, "sandalye çekeyim size?"
"yok yok, çok kalabalıksınız zaten (: biz yandayız hemen öyle bir selam verelim dedik :p"
"iyi yapmışsınız (:"
"sabah nerdeydin sen? alttan ders vardı demi?"
"aynen" deyip sırıttım, bu da yüzüme tip tip gülümseyerek baktı..imalarını yesinler (:
tekrardan hepimize afiyet olsun deyip yanımızdan ayrıldılar, bir iki saniye sonra gülşen,
"çok tatlı bu kız da" deyip gülümsedi,
alper, "iyidir nilay, tsigalkonun kankası "
"hıı siz, baya iyisiniz demi?" deyip gülümsedi gülşen, bu sefer ince bir gülümseme ama..lan alper, sokuşturacağın anektodu sikeyim afedersin, denecek laf mı bu şimdi, milleti kıllandıracaksın..
"iyiyiz, kankam işte (:"
"güzel kankan var ya, şanslısın x)" dedi gülşen nasty nasty..
bir şey diyemedim lan ne diyicem..gülebildim sadece, gülşen üstüme geldi, zaten nedense kızlar hep böyle üzerime gelme eğiliminde aq... tanıyana kadar "ooo çok soğuk, çok artiz" ama tanıdıktan sonra da (daha doğrusu ne kadar masum bir bebe olduğumu görünce) paso sıkıştırmalar, gır gır geçmeler..
"ya şey sorucam, bir şey olmadı mı aranızda hiç? hem o kadar iyisiniz, hem de ikiniz de düzgün tiplersiniz, ben yakıştırıyorum sizi valla x)"
alperle birbirimize baktık "ne diyo la bu gız?" dercesine,
"tolgayla çıkıyorlardı ya onlar canım?" dedi alper sahte bir sırıtışla,
"haa..sahi o da var gerçi, olsun, ne biliyim yine de olabilir diye düşündüm, kanka ayağı sonuçta (:"
patavatsız ağzını sikeyim gülşencim..devam böyle..kökle gazı kökle..
olayı ele alma ihtiyacı hissettim, zira diğer kızlar da yüzlerinde meraklı gülümsemelerle bizi dinlemekteler, dedikoduya bayılırız zaten ülke insanı olarak, hele ki gönül meseleleri üzerineyse..
"olabilmez" dedim, güldüler, "niye, çünkü birincisi, tolgayla mazilerinden dolayı tabi, ama öyle bir durum olmasaydı da olmazdı, çünkü ben birine arkadaş gözüyle bakıyorsam, arkadaşımdır, zaten diğer anlamda sevdiğim, ya da sevebileceğim biriyle arkadaş olmam, o şekilde olmaz yani aramızdaki iletişim (:"
"baştan çizgileri çekerim diyorsun yani?" deyip gene kahkahayı patlattı gülşen,
"aynen öyle" dedim ben de..güzel bir atmosfer oldu masada, lan başta bu konuyu açtılar diye kızmıştım ama, sonradan işime geldi, masadaki o resmiyet kırıldı biraz, benim keyfim yerine geldi, sonra, biraz kendimi tanıtmış oldum bu gönül meseleleri bazında..bir nevi mesaj verdim kendi çapımda..iyi oldu ya..bu konudan devam edelim bakalım biraz, dur hele şu gülşeni bir utandırayım, zıpır seni,
"senin aşk hayatın nasıl gülşencim ? var mı şanslı çocuklar x)"