part101
Gece, son bir iki hareketli parçayla sona erip, yeniden iyi dilekler ve teşekkürlerin ardından biraz nefeslendikten sonra, havuzun başında yeniden bir fotoğraf çekinme telaşına girildi,
Herhalde before-after yapacak millet o fotolarla, “danstan önce” –“danstan sonra” diye..aradaki yedi farkı bulun..misal benimkinin bir tanesini söyleyeyim, yarım kilo filan verdim ben..yaz onu, bir..
Merdivenlerden üçer beşerli gruplar halinde inmeye başlamıştı insanlar, yavaş yavaş otele, odalarına dönüyorlar tekrardan bizleri geri götürmek için gelen o etrafı açık araçlara binerek..o sırada da herkes birbiriyle diskoda buluşmak için sözleşiyor..
Biz de küçük bir müzakereden sonra disko yapmaya karar verdik dörtlü olarak. Ama önce bir odaya uğrayıp üzerimizi değiştireceğiz, merdivenlerden inerken arkamdan biri gelip şiddetli bir şekilde omuz attı..sendeledim..öfkeyle kafamı çevirmiştim ki aynı anda ayşen sırıtarak yanımdan geçiverdi..
Şaşkın şekilde kalakaldım..ebru ile nilay da fark etmişti olanları..neco görmemiş..kız birkaç adım daha attıktan sonra indiği merdiveni diğer basamaklara bağlayan sahanlığın oradan bana bir de göz kırpıp öpücük yolladı..
Şok içerisinde bir iki attım basamaklardan..olan biteni anlamaya çalışıyorum..aslında anladım da..istemeden de felaket bir biçimde salağa yatabilmişim alkolün etkisiyle..
Ebru koluma girdi,
“uçmuş bu salak daha şimdiden ya” dedi.
“mal mı bu kız?” dedi nilay tek kaşı havada..ebrudan çok o sinirlenmişti..
Neco dünyadan habersiz,
“ne oldu..ha..aga..kim mal?” dedi saf saf..
“yok bir şey ya..” dedim endişeli bir şekilde..
“dur ben bir çatayım ona ya derdi neymiş” dedi nilay adımlarını hızlandırıp,biz de merdiveninin dönemecine varmıştık,
“yok yok..hayır nilay..ne gerek var tatsızlığa..mal işte..boş ver..” dedim kolundan tutup engelleyerek..öyle bir kolumda ebru, öbüründe nilayla indim..ayşen hazır bekleyen arabalardan neredeyse dolu olanına son kişi olarak atlayıp, bize doğru da gülümseyen son bir bakış atarak gitti..
Diğer arabaya geçtiğimiz sırada nilay yine,
“ayar oldum bak şimdi ben buna ya..nasılsa diskoya da gelir o, o zaman görüşürüz..”
“ya kızım başına niye zorla iş çıkarıyorsun sen ya..tamam demedim mi? uğraşma..” dedim sert sert..
Ebru lafa girdi,
“cidden nilay hiç gerek yok..o son zamanlarda aranıyor belli..daha önce de fark ettim ben ama sıkıntı yok yani..zaten bundan başka bir de kep atma da göreceğiz ondan sonra şeytan görsün yüzünü..”
Arabayla lobiye geldik. Oradan da odamıza çıktık. Ebru, o ana kadar bana bu konuyla ilgili direkt olarak bir şey söylememişti ki bu kötüye bir işaret olabilirdi..
ibneliğine bir çiş molası vereyim ben, heyecanlı yerde kalın şöyle bir 10-15 dakika
***sövme checkpointi***
geldim, niye sövmediniz lan?aaa
http://fizy.com/#s/1ahjyp
Odaya girince, üzerimizi değiştirmeye başladık..o sırada beklenen soru geldi,
“tsigalko..bir şey diyeceğim ama yanlış anlama lütfen..ya bu kız niye böyle son son sataşmaya başladı sana..bir şey yoktu ortada?..””
“bilmem” dedim..”herhalde kaşınıyor bu ara bir tarafları..üç küsür sene kendini kaşıttıktan sonra aniden boşluğa alışmak zor”..
Ebru beni ayıplayan bir bakış attı terbiyesizce imalarımdan ötürü,
“tamam da, bu cesaret nereden geliyor yani?..hayır ben gidip saçını başını yolsam şimdi, ki yaparım, hoş olur mu?..nasıl bir kendine güven bu?”
“aman aşkım bari sen sakin ol..nilay zaten her an patlayabilir, kız fedaim resmen, burçini o de dövmüştü sokak ortasında biliyorsun demi?”
“e o zaman epey geçerli nedeni vardı…epey…ben olsam ben de döverdim..”
Güldüm..
“sen dövemezsin kimseyi kibarım benim..bu ellerle mi vuracaksın? Ay..kuş gibi bileklerin var zaten bir de incitirsin kıyamam sana” deyip sarıldım..
Bozuk bozuk gülümsedi ben böyle küçük kız muamelesi yapınca..
Üzerimizi giyindik, ben yine sırılsıklam olma ihtimalime karşın beyaz bir tişört giydim, içime de atlet matlet hiçbir bok giymedim ki terleyince o tişört de yapışsın böyle üzerime, demet akalın kliplerindeki ıslak dansçılar gibi olayım..leş..(:
Ebru mini bir kot şortun üzerine askılı, turuncu bir bluz geçirdi, saçlarını açtı, saatlerdir şekilli duran saçlar açılınca, bir kısmı düz, bir kısmı normal halinden de dalgalı, acayip bir kombinasyon ile geldi..gene çok hoş..gene bayıldım…lan..diskoya miskoya inmesek mi acaba (x
Birkaç dakika sonra lobideydik..nilaya mesaj attık, beş dakikaya onlar da indi, bizim sınıftan insanlar var, tuğçe ve seda da var, gelip yanımıza sokuldular, “oo gençler disko yapıyoruz demi? kop kop oleyyy” diye ciyakladılar, ebru ben gülüyoruz, sohbete başladık beklerden, ben de böylelikle, başı kapalı olanların da bazı özel günlerde başını açabileceğini, içki içebileceğini ve diskoda kop kop yapabileceğini öğrenmiş oldum..ne güzel kafa lan..(:
Yine etrafı açık arabalara atlayıp, bu kez gecenin içinde,koyun diğer kanadına doğru ilerlemeye başladık.
Serinleyen havaya ve yüzüme vuran rüzgara rağmen ben terliyorum..
Sakin duruşumu bozmamaya çalışmış ve alkolün de etkisiyle rahat rahat salağa yatmayı başarmıştım ama, ayşen in hareketleri müthiş ürkütmüştü beni. Ya o da alkolün etkisiyle saçmalayıp her şeyi açar ederse?
Acaba bir önlem almam gerekir mi bu durum için? Gerçi, önlem alıp da ne önlemi alıcam aq..kızı tuvalete mi kitleyeceğim?..yoksa kafasına mı sıkıcam kuytuda…ne önlemi..önlem filan yok..sadece dua edebilirim kendini aşıp ortalığı velveleye vermemesi adına..
biraz hızlansam iyi olacak galiba..
daha yarısına anca gelebildik. uyuyup kalacağız hepimiz yoksa (:
çabuk bitti ha sizin de piliniz valla, cık cık... ben o yaşlardayken... gerçi hala... görüyorsunuz işte (:
http://fizy.com/#s/3ybnrm
Araç durdu, indik..sahile inen taş basamaklara benzer bir merdiven aracılığı ile, deniz kenarındaki açık hava diskosuna adımımızı attık..
Ortamın freshliği biraz olsun rahatlatmıştı beni. Piste tanıdık (bizden) ya da tanımadık (turistler) pek çok kişi kendini müziğe bırakmış, yanıp sönen lazerlerin altında dans ediyordu. Ön tarafta yüksek, sandalyesiz, pisti kesme ve bira yudumlama masaları, arka tarafta örme koltukların çevrelediği alçak dinlenme masaları..
Ön masalardan birine ilerledik, bizim sınıftan kızlar, erkekler burarı doldurmuş, dirseklerini masaya dayamış etrafa bakınıyor, yüksek müzik sesine karşın seslerini birbirlerine duyurabilmek için kulaklara eğilip gülüşe gülüşe konuşuyorlar.
“nabersiniz gençler, keyifler yerinde mi?” dedim gevrek bir şekilde, herkes birbiriyle selamlaştı,
“hadi piste, kopmuyor muyuz?” geyikleri döndü,
O hengame sırasında ben de etrafı incelemeye başladım kim var kim yok diye.
Serhat piçi yan masada yine ikinci öğretimden birkaç kız ile beraber..adam onların çobanı olmuş bu gece belli.
Arkalarda tek tük insanlar koltuklara kurulmuş oturuyorlar, yüzlerini pek seçemedim ama bizden olanlar da var sanırım..
Mine biraz daha ilerideki, sahile yakın bir masada, kız arkadaşlarıyla beraber müziğe dalgın dalgın tempo tutarak birasını yudumluyor,
Ayşen sahnede tek başına sağa sola sallanıyor..tam bir ayaklı mayın..
“hadi o zaman ” dedik, biz de kendimizi piste attık..
Müziğin ritmine ve kıpraşıp duran ışıklara kendimizi bıraktık. Etrafta kuzeyli olması muhtemel çiğ sarışın turistler gırla gidiyor, kızları görmeniz lazım beyler, böyle bir fizik olamaz..yüzleri pek güzel değil bazılarının, hatta böyle bet, çatık bir ifade var ama
(bunlar balkan kızları olabilir, Bulgar, sırp vb.) fizikler inanılmaz..
Tamam, ben de güzel fiziği olan hatunlar tanıdım, gördüm eyvallah ama, bunlar ciddi anlamda “at”..baldırlar, bacaklar, kalçalar, bir gram yağ yok gibi sanki ulan..öyle pürüzsüz, öyle muntazam beygir bacağı gibi..hatunu tutup tartsan maksimum 55-60 kilo çeker ama belli ki onun dörtte üçü bacaklar ve kalçada toplanmış (:
olm siz ne kadar parlak çocuklarısınız lan böyle? vay amk, adamların hepsinin yüzü nurlu mübarek..
@dogan görünümlü porche, sen üstüne alınma panpam.. dark side ım benim, sarumanım, darth vader im
http://fizy.com/#s/1jv7qp
Biraz fazla incelemiş olmalıyım ki,
“gözlerini oyarım senin” dedi ebru sırıtarak, ellerini boynuma doladı, iyice yaklaştı bana..vücutlarımız birbirine yapıştı..
“ya ben..tamamen teknik ve bilimsel bir gözle bakıyorum aşkım..neyşınıl çografik olaraktan bakıyorum yani, yabani atların yaşam belgeseli filam :p”
Omuzlarımı cimcirdi, “anlamam ben, valla koparırım bir tarafını ona göre!” dedi yarı ciddi, yarı şaka, gülerek..
Ben de gözlerimi onunkilere diktim..alnımı alnına dayadım..müziklerle iyice coşarken hepten sarmaş dolaş olduk..o sırada küçük saniyeler için de olsa dudaklarımız birbirlerine kavuşup kavuşup ayrılmaya başladı..
Biraz uzaklaşıp “yavaş, etraf kalabalık” dedi imalı bir gülümsemeyle..lan sanki ben başlattım te allahım ya (:
O yazın popüler tekno, pop ve mix parçaları çalınıyor, bizler de sanki ömrümüz boyunca clubber mişiz gibi bir hava ile eşlik ediyoruz vücutlarımızla..
Bizim ahali de baştaki muhtemel çekingenliklerini üzerlerinden attılar ve ardından yavaş yavaş sahneyi ele geçirmeye başladılar, baktım o minelerin kız grubu bile biraz masadan açılmış oynaşıyorlar birbirleriyle..
Herkes birbirine göz kırpıyor, dansta eşler değişiyor, yuvarlaklar kuruluyor..bizim yılların kot pantolonlu, içinde fırtınalar kopan azgın mühendis gacıları, “arkadaşımız nasılsa” ayağına bir o çocuğun bir bu çocuğun önüne domalıyor deyim yerindeyse..biz erkeklerin de zaten canına minnet anasını satayım..ebruyla azıcık ayrı düştük o ara önümden üç tane sallanan kalça geçti düşün..
Bizim gruba yabancı olanlar, yani turistler ise aval aval bakıyorlar “bu nasıl bir kaynaşma şeklidir lan böyle, 50 kişi on saniyede samimi oldu” gibisinden..adamlar ne bilsin toplu geldiğimizi..allah bilir onlar da “türk insanları ne kadar çabuk kaynaşıyor birbiriyle böyle, türkler hiç de bildiğimiz gibi değilmiş” diye düşünmüşlerdir..
Güzel kardeşim, hans, boris, vladamir, gelin ben sizi bir mühendislik fakültesi çıkışına götüreyim de görün kim kiminle kaynaşıyor..ah yavrum ah..bir görün hele gözleri ufuk çizgisinde gezen über kezbanlarımızı, kafasını yerden kaldıramayan öz güvensiz kamillerimizi de, ondan sonra karar verin (:
Ama demin de söylemiştim ya, dünyada, ortamını bulup, alkolünü de alınca, bu kadar 180 derece değişen başka bir canlı türü daha yoktur yani..o yüzden bence türk kızlarını ve hatta kezban diye tanımlanan türü yaftalamak yerine, onları uygun şartlar altında gözlemleyerek, kabak çiçeği misali muhteşem açılışlarına ve kendilerini dağıtarak bir an da ortam kızı oluşlarına şahit olmak çok daha eğlenceli, çok daha mantıklı bir davranış olacaktır.
http://fizy.com/#s/16jr75
Baş taraftaki masalardan birine geçip biraz nefeslenelim dedik, sahipleri sahnede olan , bizimkilere ait bir masaya geçtik, dirsekleri dayadık. Kısa kısa öpüşmeler yaşadık yine ebruyla..şu, alkolün, votkanın filan çirkin kadını güzelleştirdiğini biliyoruz eyvallah da, peki ya güzel olan kadını ne yapıyor? Daha da mı güzel yapıyor?..daha ötesi var mı ki?..
“bir şeyler içelim” dedim,
“olur, iki bira kap gel o zaman (:”
Yanağından makas alıp bara yöneldim, dans eden kalabalığın içinden, ritimlere ayak uydurarak, sırıta sırıta ilerledim, kollarımı standa yaslayıp barmenden iki bira istedim, kafamı sola çevirince genç bir turist çiftle göz göze geldik, gülümseyip başımla selam verdim, onlar da bardaklarıyla şerefe yaptılar, çocuk bardakları doldurdu, getiriyor, kafamı bir de sağıma çevirdim öyle gayri ihtiyari, aynı anda ayşen bitti dibimde.
Kollarını standa dayamış, kayık gözlerle yan yan bana bakıyor..hemen başımı öne çevirdim şeytan görmüş gibi.
Biralar geldi, parayı verdim bardakları birer elime aldım, tam bankodan çekiliyorum, sağ kolumu narin parmaklar engelledi, az daha bardağı düşürüyordum, ayşen koluma tutunmuş bırakmıyor..
Üstüne, bir de bana doğru eğildi, kulağıma fısıldadı,
“dans etmedin ya benle?”
Sinir ve korku aynı anda ayak baş parmağımın ucundan, beynime kadar sıçradı, yayıldı..
“ne saçmalıyorsun lan sen? bırak kolumu” dedim dişlerimin arasından..kolumu parmaklarından kurtardım, bu sefer tümden koluma yüklenince mecbur bardakları standın üzerine bıraktım,
“ne yapıyorsun kızım, mal mısın sen?” dedim titremesini zorlukla kontrol edebildiğim bir sesle..çıldırıcam..
Birkaç kere derin nefes aldı bu..sanki zorlanır gibi bir hali var..gözleri büyüdü..titremeye başladı, bir yandan da gittikçe daha fazla üzerime abanıyor..
“kötüyüm ben..tsigalko..tuvalete götürür müsün beni..ahg..kusucam..” dedi boğuk bir sesle..yüzü bembeyaz kesilmiş, gözleri boş boş bakmaya başlamıştı..koluma tutunan elleri gevşedi, kenara çekilsem şap diye yere yapışacak, bütün ağırlığı üzerimde neredeyse..
“dur..neyin var..”
“kusucam..” dedi derin nefes alıp vererek..”tuvalete..”
Başka çarem yok gibiydi, bıraksam düşse, ya da üzerime kussa daha beter rezil olacağım, bari tuvaletin önüne kadar götüreyim de, orada illa ki kızlardan biri görür filan yardım ederler, şu anda millet yaşanan trajedinin farkında bile değil, kendini müziğe kaptırmış durumda, zaten göz gözü görmüyor ışığın pırpırından..
Bir elini omzuma doladım, vücuduna destek alıp güç bela yürütmeye başladım,
“abi biralarınız?”
“birazdan alıcam..”
http://fizy.com/#s/3wne03
Sahnenin yan tarafından tuvaletlere doğru ilerledik, bizimkilerden birkaç kişi gördü, hemen el ettim, kızlar ilerlemeye başladı bize doğru, o sırada boştaki kolumu bir el yakalayıp sıktı..iyice baston muamelesi görmeye başladım ama neyse, kim diye kafamı çevirince, ebruyla göz göze geldik, gözleri şaşkın şaşkın açılmış, yüzünde “what the fuck?” mealinde bir gülümseme var..
“fenalaştı” dedim kısaca, “yardım et tuvalete götürelim kusacak”
“tamam bana bırak” dedi ebru, ayşenin bir kısmını yüklenmeye çalıştı, ama ayşen de benim kolumu bırakmıyor..
“tamam hadi geldi kızlar götürecekler?” dedim, sınıftan iki kız daha gelmişti..güç bela bunu benden ayırıp üçü birlikte tuvalete sürüklediler, ebru girişte bana sitem dolu bir bakış atıp başını “ne işin var bu umutsuz vakayla?” der gibi baktı bu kez..
Lan ne bileyim, geldi yapıştı bir an da ben de anlamadım ki..
Gittim biraları alıp masamıza götürdüm, sonrada kızlar tuvaletinin önünde beklemeye başladım..bir kaç dakika geçti,çıkmadı bizimkiler..neredeyse 10 dakika oldu, ne oluyor lan içerde aq?..o sırada diğer iki hatun gözüktü,
“noldu? Nerdesiniz iki saat ya? Ebru nerde?”
“tamam ya bir şeyi yok..kustu biraz..yüzünü yıkadık kendine geliyor yavaş yavaş..”
“tamam nerde ebru? Siz niye çıktınız?”
“ya ebru ben hallederim dedi, burada bekliyoruz bizde içersi çok sıkış tıkış olmasın diye..”
Sarhoş ve az önce kusmuş bir ayşenin, ebru ile baş başa kalmış olması beni müthiş ürküttü..
Kızlar tuvaletine dalmakla dalmamak arasında gidip geldi aklım, bacaklarım..
“gidin bakın şunlara ya?!” dedim biraz sertçe bir sesle kızlara..”bakın kızım?”
Bu iki salak biraz bozulup dudak büzerek yine içeri doğru ilerlemeye başlamışlardı ki ebru göründü kapıda..
“nasıl oldu?” diye sordu kızlardan biri,
“iyi, geliyor birazdan” dedi ebru tuhaf bir gülümsemeyle..
Yürüdü, yanıma geldi,
“ne..oldu?” diye sorabildim yutkunarak..
“hiiç..kustu” dedi, en az gülümsemesi kadar tuhaf bir sesle..koluma girdi, beni masaya sürüklemeye başladı..
Masaya gelince dirsekler dayalı, çıkış kapısına bakmaya başladım..diğer iki kız yeniden içeri girmişti..o sırada masaya nilay geldi,
“naber, noldu ya demin?”
“ayşen fenalaştı” dedim.
“gebersin orospu..nerde tuvalete mi götürdünüz?”
“hee..kusmuş..”
“bıraksaydınız rezil olsaydı..kancık…” dedi nefretle.. bu küfürleri Necati mi öğretiyor kız sana, ağzın iyice bozulmuş haa.
“olur mu kızım..” dedim kınayarak..
Ebru hiç konuşmuyor..
“ben bir bakayım, içerde mi hala?” dedi nilay.
“evet..aman aman..lütfen sen uzak dur ondan..” dedim kaygı-şaka karışımı
“yok be, ne yapıcam..bakıyım..”
Durduramadım tuvalete gitti bu da..
@alligatör, yaşadığı hayatı bu kadar ifşa etmiş olmasaydım eğer, işte o zaman belki görüntümü ifşa edebilirdim rahatlıkla ve gırgırına
http://fizy.com/#s/1ai0hj
Ebru suskun…sonra birden,
“vay be..” dedi dalgın dalgın..
Kaşlarım havada yüzüne baktım..
O da başına bana doğru çevirdi, dudağını kıvırıp yeniden, “vaay beee..” dedi..kafasını aşağı yukarı sallayarak..gözleri kısılmış, benim gözlerimin üzerinde asılı kalmıştı..
“neye vay be?” dedim tedirgin bir şekilde..
Önüne döndü, birayı dikti..yarısına getirdi..
“yavaş…ne oluyor kızım?”
“hiiiç” dedi bir nefes verip…
iki kız önde, ayşen de nilayın kolları arasında tuvaletten çıktılar..nilay kızlara bir şeyler söyleyip yanlarından yolladı, ayşeni aldı, arka tarafa, koltuklu masalardan birine doğru götürmeye başladı..
Lan! lan…ne yapıyorsun kızım..
Bir kez daha ikiye bölündü beynim,güya bir yanım nilay ve ayşenin peşinden koşturacak, diğeri burada kalıp ebrunun tribini anlamaya çalışacak..
Ama mümkün değildi böyle bir şey…ve eğer nilayların peşinden koşturursam, her şey daha da kötüleşebilirdi..
Söylediği yalan ya da yediği bir halt ortaya çıkmak üzere olan suçlu insan psikozuna girmiştim şimdi…soğuk terler sırtımdan aşağıya süzülüyordu..telaş bastı.
Ebruya odaklanmaya çalıştım ve konuştum,
“yavrum..bira almaya gittim bize, bir anda yanımda bitti, kötüyüm dedi, yıkılır gibi oldu, o yüzden şey ettim..eğer buna surat yapıyorsan yani..”
”hııııı..” dedi ebru kaşları havada…o da şu anda kafayı bulmuş durumda..hem alkol,hem yorgunluk..kafası normal çalışmıyor aslında..
“ya hani böyle şeyler neşemizi kaçıramayacaktı?..hadi bak lütfen..surat yapma..imalı hareketler de yapma..hayatımızın en güzel gecelerinden biri bu..harcamayalım..hadi bebeğim” dedim elimi omzuna dolayıp..kendime doğru çektim..başı omzuma düştü..saçlarını okşadım..alnından öptüm..yaklaştı biraz daha, kulağıma doğru fısıldar gibi konuştu…
“dedi ki..” dedi, nefes verdi boyuma..sonra nefes aldı..”dedi ki..çoook güzel sevişiyormuşsun..” başını boynumdan kaldırdı..kafasını gene aşağı yukarı, hayret edercesine sallayarak, “vay be..” dedi tekrar..yutkundu..gözleri kırpışmaya, nemlenmeye başlamıştı..
Kafamdan aşağı kaynar su dolu kazanlar boca oldu..nefesim tıkandı…başım, daha da beter dönmeye başladı..
Söylemişti orospu…
Söylemişti..
Geçen gece ne bok yediğimizi anlatmıştı ebruya..
@acunbenkutumagidicem, geçmiş olsun be panpam ufak bir şey inşallah?
http://fizy.com/#s/3woq76
Bütün bu ahval ve şeraitin içinde, içgüdüsel olarak, zaman kazanmak adına, gayri ihtiyari, “ne?..ne dedi?” dedim şaşkına yatarak…
Ebru bir elini havaya kaldırdı, “stop” der misali..yavaş yavaş geriye doğru kaykılıyordu..yüzünde gene o gülümseme..
“bırak allahını seversen yeaaa” der gibi…”hassiktir lan oradan” der gibi….”kes lan kess kes..” der gibi…
Hemen atıldım, iki omzundan yakaladım, bir kere sarstım hafifçe..
“ne dedi yavrum sana?” dedim, kızar gibi değil,abisine kimden dayak yediğini söylemeye gurur yapan bir oğlan çocuğuna sorar gibi, gerçekten öğrenmek istiyordum zira..
Amma çok da “gibi” demişim..gibi gibiyim gibi gibiyim gibiyim gibi gibiyim gibiyiiiimmmm, ben böyle işin anasını gibiyiiiiiiimmmmm…
Ebrunun gözleri irileşti..ağlamak üzere olduğunu hissettim bir an ama sonra püskürür gibi gülerek,
“ne..mi?..iyi sevişiyormuşsun işte..öyle dedi?”
Üstüne bir de histerik bir şekilde güldü..alnı kırıştı…ağlamakla gülmek(sinirden gülmek) arasındaki ince çizgide dans ediyor dengesizce..
Nemli gözlerini üzerimden ayırmadan, “tokadı bastım bende..” dedi gene, hastalıklı bir şekilde sırıttı..
“tam aaaağzının ortasına..dudağı kanadı”..büyük iş becermiş küçük kız çocukları gibi güldü şimdi de..
Bu halleri beni müthiş korkutmuş, kanımı dondurmuştu adeta..psikolojisi bozuk bir ebrudan daha tehlikelisi olamazdı..hemen, o sahneden kaçmak için, zaten omuzlarında olan ellerimi daha da sıktım, sonra da kendime doğru çektim onu kuvvetle…hiç direnmediği için lak diye yapıştık göğüs göğse..bir elimle boynunu yakaladım, iyice kendime çektim, kulağına fısıldadım..
“yavrum..eğer dinleyeceksen…ve anlattığıma değer vereceksen hemen, şimdi anlatırım..hiç bir şey değil…seni üzebilecek en ufak bir şey bile yok…dinle, anlatayım..olur mu?” dedim kelimelerin üzerine bastıra bastıra..vurgulaya vurgulaya…
Üzerindeki baskımı kaldırdım, yavaşça kafasını kaldırdı yine omzumdan..biraz geri çekildi, yüz yüze geldik..
Bu sefer düzgün gülümsedi..oh be..”tabi ki dinlerim” dedi masum masum…kıyamam sana ben..kıyamam..üzülme..bebeğim..kuzum benim…
“ayşenle ilk zamanlarımızdan sonra..” diye başladım…
Beynim, saniyeler içinde senaryosunu üretmeyi başarmıştı..ve her zaman iddia ettiğim gibi, alkol aklımı kapamamış, aksine sanki daha düzgün çalışmasını sağlamıştı..
“..bir sene kendime gelemedim ben..biliyorsun demi?... o arada da sen dahil pek çok insana yanlışlarım oldu…”
“hı..” dedi yine dudak kıvırarak..
“..peki, neden bu kadar etkilenmiştim..hiç düşündün mü? Ya da sordun mu kendi kendine..bilmiyorum..”
“cık..” dedi..
“biz…ayşenle, yani..en başlarda..bizim..ilişkimiz olacak gibiyken…ama o ozanı tercih ettiğinde…etmeden evvel yani…görünenden daha fazla yakınlaşmıştık aslında..”
Kaşları havaya kalktı..deminden beri söylediğim zırvalardan ilk defa bir cümleyi kayda değer bulmuş olmalıydı..
“neyse işte…ilk sevişmemiz…ve tek sevişmemiz..bunun bir arkadaşının evinde oldu…henüz tanışalı iki hafta olmuştu..bayram için bursaya gitmemeden iki gün evvel…bütün bu olanların üzerine, o, beni değil de ozanı seçince, erkekliğim dahil her şeyimden şüphelendim..şüpheye düştüm…özgüvenim o derece dağılmıştı ki, toparlamak için işte bütün o korkunç şeyleri yaptım…bir sene kendime gelemeyişimin ve seninle tekrar başlayınca kadar da bu durumu takıntı haline getirişimin nedeni buydu..çünkü bu..kaltak…muhtemelen ozanı da denemişti..yani onunla da sevişmişti ve….bunun üzerine beni değil de, onu seçince….”
Off off of….oskarlık kıvırma diye buna derler herhalde…ee zira ayşen, “şu gün sevişmiştik” diye bir tarih vermemiş? O halde gayet de tarihle, zamanla oynanabilirdi?
nasılda sıçtım lan iki dakikada senaryoyu, nereden nereye bağladım..yuhh….bir de “ben yalan söylemeyi beceremem” derim…valla öğrenmişim…öğretmişler..
“kimseye söyleyemedim…belki komik gelecek ama haftalarca mastürbasyon yapamadım mesela…kendimden utandım…nefret ettim…”
http://fizy.com/#s/3xvn2v
Ebrunun yüzü allak bullak olmuştu…
“ne zaman söyleyecektin peki bunu bana?” dedi ağlamaklı bir sesle..
“asla söylemeyecektim…çünkü hem senden önceydi, hem çok geçmişte kalmıştı..hem de…neden seni yok yere üzecektim ki?..”
Göz yaşları süzülmeye başladı yanağından…millet müzikle kopuyor, zıplıyor, biz ebruyla masada ağlaşıyoruz..
“ah be aşkım..” dedi ıslak bir sesle…”yani..tüm o…dengesizliklerinin nedeni de…”
“aynen öyle..” dedim lafının devamını tahmin ederek…
“ah be bebeğim..” dedi yine sırılsıklam..geldi ellerini boynuma doladı..”neden anlatmadın..neden paylaşmadın?..bana söylemeyecektin de kime söyleyecektin…daha ilk çıktığımız zaman, birinci sınıfta bana bunları söylemiş olsaydın, belki de aradaki şeyleri hiç yaşamayacaktık…ah..çok seviyorum seni tsigalko..sevgilim..bitanem…ben varım artık..”
Sarmaladı boynumu, başımı..omzuna yatırdı beni..
“çok utandım çünkü” dedim ben de çatallanan bir sesle…
“utanma…karşımdan hiçbir şeyden utanma…” ellerini yanaklarıma koydu, “her şekilde, her şeyinle kabul ediyorum seni ben zaten?..hem..şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum…o yaşadığın travmayı…özgüven kaybını…zannettiğimden çok daha fazla acı çekmişsin aslında sen de…ah bitanem..bir daha hiçbir şey üzemez bizi öyle..söz veriyorum sana…hiçbir şey üzemez bir daha seni..”
Tutkuyla öpüştük uzun saniyeler boyunca..elleri boynumda..biralarımızı fondipledik, sendeleyerek sahneye fırladık yeniden..birbirimize sarıldık..tekno müzikte vals yapmaya başladık..
Söylediğim bu yalan, ya da yalan demeyelim de, gerçeği gizleyişim, bu sefer ilişkimi, hatta tüm hayatımı kurtarmıştı belki de..söylediğim için kendime en çok lanet ettiğim, ama bugün olsa yine söylemekten çekinmeyeceğim tek yalandı…yüz kere yaşamış olsam bu anı, yüzünde de yapardım aynı şeyi..
Ebruyu kaybedemem zira. onu kaybetmemek için her şeyi yaparım…her şeyi söylerim, her şeye inanırım…
Gece boyu, diskoda olduğumuz sürece bir daha ne ayşeni, ne de nilayı gördüm..
Saat dörde doğru gelirken, artık disko kapanmaya başlamıştı. insanlar odalarına doğru dağılıyorken, bizim gruptan biri, biraz da sahilde oturmayı teklif etti, gitar varmış, bir yarım saat ufak ufak tıngırdatır söyleriz dedi.
Yaklaşık yirmi kişilik bir grup olarak sahile indik, nilayla necoyu da o zaman gördüm uzun süre sonra,
Nilayla göz göze gelemiyordum bir türlü niyeyse, bizden tarafa bakmıyor gibiydi..
Şezlonglara oturduk ikişer üçer, hava serinceydi, omuzlara hırkalar, şallar alındı..çiftler birbirine sarıldı..gitarlı çocuk birkaç
şarkı çalıp söyledi..fazla gürültü etmeksizin, mırıldanarak eşlik ettik..ebru mutlu bir çocuk gibi, başı omzumda, gözlerini yukarıya, benim gözlerime doğru dikmiş mütemadiyen gülümsüyor..daha çok sokuluyor, elimi tutuyor, sıkıyor..omzuma sürtünüyor..şımarık (:
Ben de bir yandan devamlı nilayın gözlerini kovalıyorum..o da başı necatinin omzunda..ya denize, ya kuma bakıyor..
En sonunda başardım yakalamayı..
Birkaç saniyeliğine göz göze geldik..
Bana öyle bir bakış attı ki..
Anladım..
Hem de tam manasıyla anladım…beş saniye içinde, sadece bir bakışla, ancak bu kadar anlatılabilirdi o düşünceler..
Anladım..
Ebruya,ayşen tarafından, yarım yamalak ve zaman kavramından uzak olarak söylenen şeyler, nilaya tam tamına anlatılmıştı bu kez..
Kızın her şeyden haberi vardı..
Utanarak kaçırdım gözlerimi..
biraz daha hızlanıyorum panpalar,
04.00 a yetiştireyim iyi mi?
bu arada 600 küsür entry olmuş, muhtemelen hikaye içinde bir rekor kırıldı bu gece, daha önce maksimum 250-300 olmuştu diye hatırlıyorum.
bakalım 1000 entry i bulabilecek miyiz, 1 günde 1000 entry muazzam olur gerçekten.
http://fizy.com/#s/3e3b5q
Gitarlı çocuk, “son iki şarkı daha olsun kaçalım, üşüdüm?” dedi sırıtarak..herkes onayladı..
Nilay kalktı, yanımıza geldi,
“naber bitanem, yoruldun mu?” dedi şefkatle ebrunun yanağını okşayarak..bizimki kedi gibi, gülümseyerek karşılık verdi..
“tsigalkoyu alabilir miyim biraz? Şöyle son son bir baş başa yürüyelim ”
“yürüyün bakalım” diye miyavladı ebru gülümsemeye devam edip..
“tapusu sende nasılsa” dedi nilay, gülüştüler..
Ben başıma gelecekleri, birazdan duyacaklarımı bilir vaziyette, sanki yeşil yolda yürür gibi yürümeye başladım nilayla kumların üzerinde, kalabalıktan uzağa doğru..
Başını bana doğru çevirdi..ben de çekinerek, yeniden alev gibi gözlere baktım…yeniden kaçtım sonra da..
“nasıl yapabildin bunu..idrak edemiyorum” dedi buz gibi bir sesle..
Salağa yatma gereği duymadım..kıvırmadım da..
“oldu bir hata..çok pişmanım” dedim kısaca ve ifadesiz bir sesle…acaba çok mu ukala görünmüştüm..şimdi aniden atarlanmasın da..
“en azından kıvırmadın” dedi kızmak yerine, aynı soğuk sesle devam ederek..
“anlattı mı..her şeyi?..”
“her şeyi” dedi…”hatta, siz de yattınız mı? diye de sordu..beni elden geçirmediğine inanamadı”
Utançla sustum..o devam etti,
“bu kaçıncı tsigalko..çocuk gibi azarlayayım istemiyorum..ama..bu saatten sonra..nasıl yaparsın..cidden…yalvar yakar geri döndürmüşsün kızı…yüzük takmışsın…ailesiyle, annesiyle tanışmışsın….neden tsigalko…nasıl bu kadar saplantılı, sığ düşünceli olabiliyorsun…ya bana değil de ebruya anlatsaydı olanları? Ya ilerde bir gün anlatırsa…o zaman ne yapacaksın…ömür boyu bu korkuyla
yaşamaya değer miydi yani?”
“bunlar hep aklıma sonradan geldi..gözümü intikam bürümüş resmen…ama gördüğün gibi, yine ondan çok kendime zarar verdim…cidden o kadar pişmanım ki…”
“hıı…öylesin demek…anlayabildin yani…biliyor musun…artık eskisi gibi olmayacağız seninle…eğer etrafta insanlar olmasaydı..ve ben seni “son bir romantik vedalaşma” bahanesiyle oradan kaldırmamış olsaydım, şu anda avazım çıktığı kadar bağırıyor olurdum..bir kaç tekme tokat da sallamış olurdum çoktan…”
“nilay..gerçekten çok üzgünüm..ben…”
“sus tsigalko…sus artık…bütün üniversite hayatım senin zırvalarını, kendini haklı çıkarma çabalarını dinlemekle geçti zaten…sus…kendine acımadın, bana acımadın, hadi hepimizi siktir et de, şu kıza nasıl yaparsın bunları ya…göz göre göre, nasıl riske atarsın?... yok bir de “seviyorum” muş, “hayatımın aşkı”ymış…bilmem ne…lan…böyle dediği insana bile bunu yapan, bana ne yapmaz?..korktum tsigalko…vallahi korktum ben senden…pes ediyorum artık…merak etme sırrın benle mezara kadar gidecek..ayşen için o kadar emin değilim ama…bundan sonra da, sırf insanlar işkillenmesin diye selam vereceğim sana..merhaba merhaba….”
Donakalmıştım…oha..bu kadar ciddi olabilir miydi?..
“ni…nilay..abartıyorsun..” dedim ağlamaklı bir sesle.
“kes..” dedi dişlerinin arasından..ateşten gözler yüzümü yaktı kavurdu… “merhaba..merhaba..senin gibi birini daha yakında istemiyorum hayatımda…kötüsün abi sen…hani, her şeyi anlayabilirdim de, bu yaptığını anlayamam artık…bunu yaptığın için, cidden kötüsün…kötü bir karaktersin yani…”
“bir an..sadece bir anlık hırsımın sonucu..nilay..bütün o yaşadıklarımız..bütün dostluğumuz..yan yana geçen dört sene…yok artık…bunları bir an da silip atamazsın..biraz sakinleş…sonra tekrar konuşalım..lütfen..saçmalama…”
“saçmalayan ben miyim? Sen tümden saçmasın o zaman?... ya da gerizekalısın..bu yaptığının şiddetini kavrayamıyorsun…keşke bir misal
olsa da örnek gösterebilsem…”
Bir misal vardı aslında..
Yaptığım şeyden dolayı, meleğim bile terk etmişti beni..sadece bir insan olan nilayın kalması nasıl beklenebilirdi ki?..
@di lacrima, önünde saygıyla eğiliyorum panpam, nickin yeter
doksan dakikanın da son yarım saatlik dilimine girdik az önceki part ile birlikte.
http://fizy.com/#s/1ai0h5
“dönelim artık” dedi soğuk bir sesle..
“böyle bırakma beni..” dedim yalvararak…
“ben bırakmıyorum ki seni…o gece yapmayı seçtiğin şeylerle sen bıraktın hepimizi…bunu duyacak olan herkesi sen bıraktın ellerinle…umarım ebru asla bilmez ve onu da bırakmış olmazsın…”
“nilay..”
Arkasını döndü..ben de döndüm…kalabalığa doğru yürümeye devam ettik…ben de yüzümü toparlamaya çalışıyorum…
Bıyık altından konuştum fısıldayarak…
“böyle bitmez” dedim..”yine konuşacağız…biraz sakinleşince sen…”
Hiç cevap vermedi..
Artık epey yaklaşmıştık ki..elimi omzuna sarıp kendime çektim..itiraz edemezdi buna, insanlar bakıyordu zira..yanağına eğilip öptüm
sevgi ve pişmanlık yüklü dudaklarımla..kulağına eğildim sonra da..
“bir ebru..bir tolga..bir de sen…başka kimsem yok benim..senin, ben bu kadar pişman ve düşkünken yanımda olman lazım…çekip gitmen değil…dostuz ya…dosttuk ya…işte şimdi onu gösterme zamanı…bırakma beni nilay..sen benim kadar acımasız olma bana karşı..”
Uzaklaştım yüzünden..son, kısa bir yan bakış attı bana ama gözlerindeki yumuşamayı hissetmiştim..bir şey söylemedi yine..
Son kez omzunu sıvazladım..gruba karıştık..iki dakika sonra da ayaklanıp odalarımıza çıktık…
Ebru da, ben de çok yorgunduk..saat de sabahın 4 buçuğu olmuş, zavallım yatağa öylesine kendini attıktan iki dakika sonra uyuyakaldı zaten. Ben de yanına uzandım..dışarıdan vuran ışıkların gölgesinde, bir süre güzel siluetini izledim..yanağını, saçlarını okşadım..az sonra, ben de baygın düşmüşüm..
Sabah da öyle öğlene kadar uyumak yok..uyumaya gelmedik buraya, zaten akşamüstü gideceğiz. Saatin alarmını 10.00 a kurmuştum..kalkar yarım saatte bir duş alırız, kahvaltıya ineriz..oradan da biraz yine denizdi havuzdu derken zaten gitme saatimiz gelecek..
Ertesi sabah alarmla uyandık.. inanılmaz bir mahmurluk ve yorgunluk var üzerimizde.. ayılmamız için duş ve çay şart..
Bu ayılmayı daha da hızlı ve etkili hale getirmek adına, birlikte duş yapmayı önerdim ebruya.. böyle şeylerden hala utanıyor…gene başta kabul etmedi ama sonunda ikna oldu.
Hayatımda aldığım en keyifli duştu..
11 e doğru ıslak saçlarla kahvaltı salonuna indik.. otelin devasa boyutunu bir kez daha hatırlamış olduk böylece.. abartmayayım ama herhalde 150-200 e yakın masa vardı geniş salon boyunca..
Açık büfeden tabaklarımızı ve en önemlisi de çay fincanlarımızı doldurup, bizden biraz önce geldiklerini söyleyen nilayların masasına geçtik, bizim sınıftan iki kız daha vardı masada, altı kişiyiz, pek konuşmadan kahvaltımızı ettik.. herkesin üzerinde dün geceki sersemlik vardı hala..
Nilay adettendir diye bir selam verdikten sonra yüzüme bile bakmadı..
Öğlen, bu kez havuzları ve kaydırakları test etmek amacıyla plajda değil, üst tarafta takılmaya başladık. Bizim sınıftan birkaç çocuk ve birkaç da ikinci öğretimden yine az çok tanıdığım eleman gelip bize otelde tur atmayı önerdiler, sap sapa, böyle grupça, otelin hamam, jakuzi, sauna ve püskürtmeli duş bölümlerini gezecektik..
Kızları ikna edip, boyunları bükük şekilde baş başa bıraktık.
Biz saplar heyecan ve coşkuyla, oradan oraya koşturmaya başladık..
Bir kere şunu söyleyeyim, hamam, süper…
Cayır cayır yanan göbek taşına sırt üstü ya da yüzükoyun uzanıyorsunuz, siz taşın üzerinde kavrulurken, arkadaşlarınız da dört bir yandan taslarla ılık-soğuk su bombardımanına tutuyorlar sizi, taslarla su savaşları yapılıyor (:
Jakuzili havuzda götü ve siki devridaim üreten deliğin üzerine yerleştirip kısa süreli gıdıklanma ve su basıncıyla uçma hissi yaşıyorsunuz.
Saunaya bir girdik, içerisi buhardan göz gözü görmüyor..iki tane kız varmış içerde, biz on tane sap aniden doluşunca korktular biraz kıyamam (:
Köze mentolü bir attılar birader, gözüm, ağzım, burnum, götüm, her yerim yandı anasını satayım..bir nefes alıyorum, sanki aldığım nefes ciğerlere değil beynime doluyor.. bütün içim, dışım her yerim açıldı, viks sürülü kamaşullaha sakso çekmiş kadar olduk..
Oradan da çıkıp kendimizi püskürtmeli duşların altına attık, dört bir yandan su geliyor, köpükler geliyor.. kendimi araba gibi hissettim, bir dönen fırçalar eksik.
Saat üç gibi, bütün bu koşturmacaya bir de büyük havuzda, ortalığı ayağa kaldırarak yapılan “birinci öğretimler vs. ikinci öğretimler su topu maçı” eklendi,
Bu güzel kardeşinizin maçın yarısından fazlasında kalesini koruduğu birinci öğretim takımı maçı son topta tek sayı farkla kazanmayı bildi galibiyeti, havuz dışından bizlere destek veren birinci öğretim kızlarına, havuz dışına kaçan toplarımızı kibarca iade eden turistlerimize, montana çetesine, hayatı ve kadınları öğrendiğimiz şehir sokaklarına ve şehrin bütün kötü çocuklarına adıyoruz (:
http://fizy.com/#s/16lalt
Dört buçuk gibi, geri dönüş yolculuğu için, apar topar araçta yerimizi almış, kalkışı bekliyorduk..
Dün geceki rezaletten sonra, ayşeni ilk defa gördüm..bizim otobüsün ön tarafında bir yerlerde keyifsizce oturuyordu..
Kalkıştan evvel nilay aracın dışında yanıma gelip,
“ebruyu iyi idare etmişsin” dedi alayla..
“anlattı mı sana?” dedim.
“evet..yalancılıkta epey yol almışsın, tebrikler”..
Meğer biz otel turuna çıktığımızda bunlar konuşmuşlar..yani, daha doğrusu ebru konuşmuş..ağlamış filan nilaya..
Nilay, yanımdan ayrılıp otobüse binmek üzereydi ki,
“en son söylediğimi hatırlıyorsun demi?” dedim..”sana şimdi ihtiyacım var asıl…dosta asıl şimdi ihtiyacım var…şimdi gidersen, daha önceki hiçbir şeyin kıymeti kalmayacak..”
Acıyla gülümseyip kafa salladıktan sonra bindi araca..
Yolculuk sırasında ebru başlarda biraz sıkıntılıydı..sonra ağzındaki baklayı çıkardı, benim zaten bildiğim (az önce nilaydan öğrendiğim) konu hakkında konuşacaktı..
“tsigalko..ben sana bir şey söyleyeceğim ama…kızmazsın değil mi?..çok kızma en azından..darılma ya da..”
“söyle hayatım? Her şeyi konuşabiliriz demiyoruz mu?”
“öyle de…inince söylesem..baş başayken…”
“yaa ne olacak söyle sen? hayret bir şeysin”
“aşırı tepki vermenden korkuyorum :/”
Gülümsedim..derin bir iç çektim,
“söylemez isen vereceğim aşırı tepkiyi ona göre bak! (:”
Biraz daha düşünüp tarttıktan sonra söyledi,
“ben…nilaya anlattım geçen gece bana söylediklerini..hani şu ayşen olayını…ya..o da senin kankan değil mi ama?..onun da bilmesi hakkı değil mi?..kızma ne olur..”
Sevgiyle okşadım saçlarını..
“kızmadım…sen söylemesen, belki de ben söylerdim zaten…içimizde tutmak en kötüsü bazen…eğer ayıp olduğunu bilmesem bütün okula duyururum şimdiki aklımla…”
“o kadar da değil :p” dedi sırıtarak..neşeyle sokuldu bana yeniden…omuz omuza, baş başa bitirdik yolculuğumuzu…
Otobüsler, herkesi inmek istediği yerlerde bıraktı. Biz de okulun önünden geçerken indik kısa bir vedalaşma yapıp diğer arkadaşlarımızla.
Eşyaları ebrunun arabasına attık, önce beni bıraktı eve, ardından da kendi evine sürdü.
Odama çıkınca, tolganın “nasıldı lan?! x)” sorularından kaçıp, yorgun olduğumu, akşama konuşsak daha iyi olacağını söyledim..anlayış gösterdi sağ olsun..
Yorgun filan olduğumdan değil..kendimle biraz baş başa kalmak istiyordum aslında…çantaları odanın ortasına attım, kendimi de yatağa..
Gözlerim tavanda, o çok acı veren vicdan muhasebelerimden birini daha yapmaya başladım…
Önümde, kala kala, dört gün sonraki kep atma töreni kalmıştı ve ben, giderayak, en değer verdiğim insanlardan, varlıklardan birini daha kaybetmek üzereydim şimdi…
Ebru ile ilgili olan tehlike geçmişti ama, bu kez de nilayı ikna etmeliydim..
Ne yapıp, ne edip, kep töreninde kalbini yumuşatmalı, içten bir sarılmadan birbirimize, ayrılmamalıydık…
http://fizy.com/#s/1d7av2
Sadece bizimkine mi özel bir durum yoksa genelde mi böyle bilmiyorum ama, üniversitemizde iki farklı mezuniyet töreni yapılırdı, biri, tüm bölümlerden birkaç öğrencinin katıldığı temsili ortak tören ve bir de ondan daha ileri bir tarihte bu kez sadece fakülteye özel olan ve herkesin katıldığı bir diğer tören daha.
Temsili mezuniyet törenine sınıfımızdan altı kişi seçildi, gecelerce ettiğim duaların kabulü olsa gerek, nilay ve ben de seçilenler arasındayız. Ancak ebru ve Necati yok ,o kadar da şanslı değilmişim.dört kız, iki erkek , kapalı spor salonunda yapılacak olan törende bölümümüzü temsil etmek üzere hazır bulunacağız. Benim aksime, nilay listeye beraber seçilmemize pek hoşnut olmadı..hala kızgın..oldukça da inatçı.
Aileme törenin nerede ve nasıl yapılacağını söyledim, “isterseniz bu seferkine gelmeyebilirsiniz, asıl ortak törenimiz daha sonra olacak” dedim.
“olsun oğlum ikisine de geliriz ne var yani?” diyerek beni yalnız bırakmayacaklarını söylediler.
Törenden bir gece önce, ebru ile odamda koyun koyuna uzanmış laflaşıyoruz,
“ne güzel iki kere mezun olabilirdik ama kısmet..” dedim üzüntüyle..
“olsun napalım, yüzde on filan şansım vardı zaten”
“keşke benim yerime sen gitseydin ne güzel nilay da orada olacak..acaba hakkımızı devredebiliyor muyuz?” dedim pek samimi olmayan bir şekilde..
“saçmalama ya, ben istemiyorum ki, sanki ne kaçırıcam allahını seversen..bizimki artık eylüle kaldı (:”
“eylülde mi olacak ortak tören, ne alaka?”
“daha bile geç olabilirmiş bu sene bilmiyorum, sürekli oynuyorlar tarihleri”
“e abi dünyanın etkinliği oluyor her sene, üniversite değil panayır alanı mübarek (: mayısta bir başlıyoruz, temmuza kadar (:”
“eh işte son son tadını çıkarmışsındır inşallah (:”
“sen yanımdayken her anın tadını çıkarabiliyorum sonuna kadar..(:”
“ben olmasam da tadını çıkar bu sefer..hem..ne o öyle nilayla yüzleriniz bir karış asık dolanıyorsunuz? Sanki ölümüne ayrılıyorsunuz ha..”
Ebru arada bir gerginlik olduğunu fark etmişti…
“ya..üzülüyoruz doğal olarak..onca zaman bir aradaydık..”
“e olsun, gene bir arada olursunuz? Onun benden ne farkı var? Benle bir arada olmayacak mısın? Onunla da olursun?”
“vaoow..ne kadar cömert bir sevgilim var (:”
“ne alaka? Paylaşmıyorum ki ben seni..onunla aranızdakiler ayrı, bizimki ayrı bir boyut ”
“tabi canım..orası öyle de..yine de kıskanan kıskanırdı..”
“kıskanayım mı istiyorsun? (: başka herkesten kıskanabilirim ama nilaydan…cık…melek gibi bir şey o kız..bunu bir hemcinsim için söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama (: ..hakikaten öyle..onun çabaları sayesinde belki de yeniden bir araya gelebildik..seninkiler, sana olan kızgınlığım yüzünden pek etkili olmazken başlarda, o ikna etti resmen beni…”
“vaay be..ben de kendi başarım diyordum..iyi yalvarmışım demek ki diye (:”
Sarıldı..
“bu konuları açıp, canın sıkılsın istemiyorum..kusura bakma..” diye özür diledi..
“sorun değil..ben artık sadece bu günümüze ve önümüzdeki güzel günlere bakıyorum..senin de öyle yaptığına inanıyorum..o yüzden rahatım..ama bu demek değil ki, arada bir eskiyi düşünüp aldığımız dersleri tekrar etmeyeceğiz…hatta bence zaman zaman bunu yapmak faydalı bile olabilir..nelerden geçtiğimizi, neleri yendiğimizi hatırlamalıyız..aklımızdan çıkmalarına hiç izin vermemeliyiz..ki daha da bilelim birbirimizin kıymetini..”
“yarın gidin ve doyasıya eğlenin…kim bilir belki ben de bir sürpriz yapabilirim size ”
“aa..nasıl yani?”
“bilmem? Belli olmaz işte (:”
o vermudayı ilk ben fark ettim ama bozmak istemedim, çok üstüne gidildi çocuğun bu gece (x
http://fizy.com/#s/1ai68v
Ertesi akşam önce bölüm temsilcileri olarak bir araya geldik. Toplamda on kişi..neyse ki ikinci öğretimlerden hoşlaşmadığım bir karakter yok grupta..ben kesin mine olur diye düşünmüştüm, aksilik bu ya..
Ama yoktu..iyi..
Nilayın götünden ayrılmıyorum tabi..o da tanıdıkların arasındayız diye mecburen bana katlanmak zorunda kalıyor..bir kaç kere kayboldu gözümün önünden ama buldum her seferinde..öyle kolay atlayamazsın beni nilay hanım..
Salonda heyecan dorukta..yeni rektörümüz, dekanlar, proflar, aileler, öğrenciler doluşmuş durumda..
Bizimkilerle zaten öğleden sonra buluşmuştuk, şimdi tekrar yanlarına gidip merhaba diyeceğim, o kalabalığın arasından onları bulup, yanlarına ulaşmak kolay olmayacaktı ama deneyeceğiz artık..
“seninkiler geldi mi?” dedim nilaya..
“hayır..ekimdekine gelecekler..”
“ekimde miymiş diğeri?”
“bilmem..sürekli değiştiriyorlar” dedi soğuk soğuk..
“gel seni annemlerle tanıştırayım..”
“yok..gelmiyim..” dedi şaşkın ve tereddütlü bir şekilde..
“nilay..bak..ben hata yaptım..çok büyük hata…çok büyük ayıp…ama sen de aynı şekilde karşılık verme bana..söyledim onlara, “sizi meşhur nilayla tanıştıracağım” diye o kadar..(: mahcup etme beni onlara karşı..hadi nolur..bu kadar ketum olma…dostluğumuzun hatrına..”
Sinirle, tripli tripli sağa sola bakındı..sonra da pes ederek,
“iyi..bir merhaba derim sadece işte onlara ayıp olmasın diye..yoksa senin için değil..”
Sarılıp öptüm hemen neşeyle..
Kızgın bir bakışla uzaklaştırdı beni..saçının perçemini agresif bir şekilde geriye attı..
Üzerimizde cübbeler, Harry potter gibi dolanıyoruz..
Babamları tribünde buldum, önde ben, arkamda da eline yapışıp sürüklediğim nilay, yanlarına vardık.
“napıyonuz (:”
“iyi oğlum..” dedi babam sırıtarak..
“güzel yer bulmuşsunuz hadi” dedim..”kimi getirdim size bilin bakalım” diyerek sırıttım,
Nilay yanımda karmaşık duygularla, gülümsemeye çalışarak dikiliyor..
Annem tanıdı hemen,
“aay nilay mı yoksa?” dedi neşeyle,
Nilay onaylar şekilde kafa sallayıp gülümsedi,
“merhaba teyzecim..” deyip yanına yaklaştı, elini öptü annemin, babamın, kız kardeşimle de sarılıp öpüştüler..
Anneannemi bilerek yorulmasın diye getirmediler, asıl fakülte mezuniyetine gelecek o da.
Herkesin ağzı kulaklarında... bilhassa kardeşim ve babam çok komik bakıyorlar, gece sonunda bazı esprilere maruz kalacağım orası kesin.
Beş-on dakika klasik, kibar bir sohbetten sonra, bizimkilerden müsaade isteyip aşağıya indik tekrar. Nilayı gene kolundan yakaladım bırakmadım, hem düşmesin, hem de kaçmasın diye (:
next--->