melihkagan

part83

“bu ne şıklık Burçin hanım? (:”


“her zamanki halim (: ..naber” yaklaşıp öptü yanaklarımdan..

“çok iyi? (:”

“hahaha nereye gidiyoruz bugün?”

“sen nereye istersen

“ya buralar hep takıldığımız yerler zaten, acaba bu gün karşıya mı gitsek?”

Olmaz…yok karşısı marşısı..bu bölgeden ayrılamayız…

“hmm.. gidebiliriz aslında ama, oraya daha erken buluştuğumuz bir gün gitsek daha güzel olmaz mı?..tüm günümüzü geçirebiliriz son feribota kadar..”

“başka bir gün”.. dedi gülümseyerek…”olur tabi…başka günlerimizin de sözünü vermiş oldun böylece :p”

“evet?..neden sanki ağzımdan kaçırmış muamelesi yapıyorsun? Olmasın mı başka günlerimiz?

“olsun tabi…geç bile kaldık birbirimize..” dedi..eli belime dolandı..ben de onun omzuna attım kolumu sardım, yaklaştırdım kendime…amına koyucaz birazdan rahat ol sen..gel gel sokul iyice..

Kordonda biraz dolandık.. sonra yönümüzü yukarıya çevirip, denizden biraz uzaklaştık.. italyan konsolosluğunun hemen yanında, sevdiğim bir kebapçı var, oraya götürdüm bunu.. kesilecek koyunu, danayı nasıl böyle iyi beslersiniz, güzel yetiştirirsiniz ya hani, alıcısı olsun diye..ben de aynen o hesap, madem birazdan kurban edicez, öncesinde muamelesini iyi görsün istiyorum…

Sana gülümseyerek bakan gözlerimin ve yüzümün arkasında, aklından geçenleri bir bilsen Burçin…şu an sol elimde olan çatalı suratının ortasına saplamamak için kendimi nasıl frenlediğimi bir bilsen…masadaki kadeh biçimli bardağın ucunu kırarak, ağzına geçirmeyi ne kadar çok istediğimin farkında bir olsan…

Olacaksın ama…bir iki saat içinde her şeyin farkında olacaksın..

O zaman söylersin bakalım.. hangimiz daha büyük oyuncu…hangimiz daha yılan?... kusura bakma.. beni buna sen zorladın..ve bu, aslında hem en insaflı, hem de en acımasız intikam….

Üzgün değilim.. pişman değilim…ama sonrasında depresyona filan girip kendini öldürmezsen sevinirim..

partlar karışmadı panpalar, bu geçişlere alıştınız sanıyordum artık (:

Nilayla mesajlaştım,

“nedir durumunuz?”

“biz hazırız, yavaş yavaş getirebilirsin”

“tamam, yarım saate oradayız..”

Yürüdük..

Yolda çiçek bile aldım buna..

Nasıl mutlu.. nasıl mutlu ama…hayatında bir daha böylesine saf bir biçimde mutlu olabilecek mi acaba?..sanmıyorum…kaybedecek her şeyini…insanlara olan güvenini, aşka, sevgiye, sevmeye olan inancını kaybedecek…ve biliyorum.. onun bir ebrusu da olmayacak hayatında…bu yaşta, bu kadar kötülük yapmayı akıl edebilen, her halde bu acıyla ve kazıkla da yaşamayı öğrenir ha?..

“nereye gidiyoruz?”

“sürpriz desem? (:”

“yaa (: söyle ne olur?” deyip koluma yapıştı.. mutlulukla kırpıştırdığı gözlerini yüzüme dikti..

“ilk tanıştığımız yere desem?” dedim bu sefer..

Duraksadı.. sonra güldü..”aa…evet oraya niye daha önce gitmedik ki zaten?..sen, çalmaya devam ediyor musun hala?”

“hayır.. bıraktım..ama bir değişiklik yapabilirim bugün senin için..”

“ah..ciddi misin?”

“sürpriz işte (:”

Neşeyle koluma asıldı.. yanağıma şımarık bir öpücük kondurdu…sabunlu suyla yıkamam lazım en kısa zamanda aq..

Yürüdük..

Ve, haftalardır belki önünden bile geçmediğim, geçemediğim “bizim kafe” ye geldik…

Burada başlamıştı lanet…burada bitsin..

içeri girdik..

Mayıs sonunun, yarı aydınlık bir akşamüstünde, yarı dolu bir şekilde karşıladı bizi kafe…masalara göz attım şöyle…oh..onlarca tanıdık yüz..bir an hepsi sanki odaklandı üzerimize.. burçin fark etmedi…sonra yeniden döndüler yüzler, kendi muhabbetlerine…

Masalardan birine oturduk.. biraz daha inceledim içerisini.. eğer bir 35-40 kişi varsa, onun 30 u bizimkilerden ibaret…bizimkiler dediğim, nilay ve tayfası, begüm ve arkadaşları, bizim beşli, müzisyen tayfası, sevgilileri, arkadaşları.. tolgaların sınıftan alamancı 

Berkay ve o gün kavgaya da gelen çocuklardan biri…köşe masalardan birinde, bizim sınıftan iki kızla beraber ebru….ebru?..oha, ebru da gelmiş ya lan?!..

Bir an için ürperdi içim.. gösterisine ana babası da gelen çocukların heyecanı doldu içime…ama rezil olmayayım, annemi babamı da mahcup etmeyeyim.. yanlarındakileri dürtüp, övünç içinde, “bu da bizim çocuk işte ” desinler..

Bizim eleman geldi masaya bakmaya,

“hoş geldiniz, hoş geldin kardeşim naber?” dedi tokalaştık öpüştük..”menü getireyim mi? yoksa aklınızda bir şey var mı?” dedi kaş göz yaparak..

Hmm herhalde menüyü isteyeceğiz.. oyuna sen de mi dahilsin be aga (: 

Burçine bir bakış attım, “alalım demi canım menüyü?”
“alalım

Çocuk yanımızdan ayrılmıştı ki, nilayın arkadaşlarından olduğunu tahmin ettiğim iki kız masaya damladı zıplayarak,

“merabalarrğğ” dedi kızlar ciciş bir şekilde..hem Burçin hem de ben şaşırdık, ama ben sonradan, burada olacak olan her şeyin planın bir parçası olduğunu hatırlayarak rahatladım..

“merhaba?” dedim şaşırmış rolüne devam ederek..

“ya siz, sevgilisiniz değil mi? lütfen öyle olun, çünkü çok tatlı bir çiftsinizz (:” dedi kızlardan biri çılgın atarak..

Güldük.. burçin biraz pembeleşti, ben konuştum,

“ee..evet..ama yeni sayılırız biraz, kız arkadaşımı utandırdınız bu arada (:” dedim sırıtarak,

Burçin bir şey demeden gülümsedi, hala şaşkın şekilde sahneyi izliyordu,

Bize tatlı çift olduğumuzu söyleyen kız, elindeki prof. Fotoğraf makinesini kaldırıp, “bir kare hediye etsek size, ücretli filan değil yanlış anlamayın, ben amatör olarak fotoğrafçılık yapıyorum, güzel bulduğum anları fotoğraflıyorum tamamen spontane şekilde..ama sizden poz vermenizi isteyeceğim bu sefer (:” dedi neşeyle..

Burçine baktım, “ne diyorsun?”

Kız biraz mırın kırın eder gibi oldu, ama sonradan, “tamam madem, yan yana mı oturalım, nasıl çekeceksiniz?”

“aynen böyle kalabilirsiniz, biraz daha yaklaşın ama yanlamasına” dedi kız..o sırada menüler de gelmişti..

Poz verdik gülümseyerek, kız çekti.. sonra da küçük ekrandan bize gösterdi,

“kafenin bilgisayarına atıcaz şimdi, flaşınız filan var mı yanınızda? Yoksa cd ye de attırabiliriz”

“var bende flash” dedim..

“tamam o zaman, ben size oradan atıp getireyim, mutluluklar diliyorum, bizi de hatırlarsınız artık bu fotoğrafa baktıkça :p”

“teşekkür ederiz (: tabi canım (:”

Kızlar yanımızdan ayrılıp arka tarafa gittiler..

Burçin,

“çatlaklara bak sen ya (: ilk defa böyle bir şey geldi başıma..”

“aynen (: güzel çıkmışız ama, beraber ilk fotomuz, böyle olacağı aklına gelir miydi? (:”

“hayatttaa (:”

Burçin menüyü aldı, ben de o sırada gözlerimle kafeyi taradım bir kez daha.. nilayın arkadaşlarını görmüştüm ama nilayı görememiştim hala..

Sonra, bize arkası dönük şekilde, köşe masalardan birinde oturduğunu fark ettim..vay amk..ne kız ne oturuyor be..böyle filmlerde odaya girersiniz, deri koltukta arkası dönük oturan boss vardır filan, döner size doğru, elinde purosu, bacak bacak üstüne atmış vaziyette…aklıma direkt o sahne geldi ahaha.. boss nilay ya…kız ne intikam planladı be..bildiğin karnaval…

Tekrar önüme döndüğümde burçinin irileşmiş gözlerle ve donuk bir suratla önünde açtığı menüye bakakaldığını gördüm..

“Burçin?”

..cevap vermedi..

“ne oldu kızım ya dondun kaldın?”

Gözlerini bana çevirdi.. hala şoke haldeydi..

“ne oldu?..”

Menüyü bana doğru uzattı, “bunlar..ne..tsigalko..”

Elime alıp baktığımda, menünün içine yerleştirilmiş, bir fotoğraf gördüm,

Üç tane çıplak zenci, yan yana dizilmiş, malafatları ellerinde objektife gülümsüyordu!

Asdfdsfagadgaafas zencisiz final olmaz dedim ehehe..

Neyse..

Belki üç çıplak zenci yoktu, ama menünün içine yerleştirilmiş şey de en az onun kadar enteresandı..

Bir a4 kağıdın yarısı kadar kalınlıkta.. yani menü boyutunda hemen hemen..bir yarım a4 kağıt (:

Üzeri yazılarla dolu..

Mesajlar..

Mesajlaşmalar..

Sözde nilay ve kimliği belirsiz bir şantajcının mesajlaşmaları.. aslında,

Burçin ve benim mesajlaşmalarımız…

---

“kimsin?”

“seni ve çevirdiğin dolapları bilen birisiyim desem (: ”

“anlamıyorum ne dediğini, numaranı şikayet etmemi istemiyorsan burada bitirelim”

“hmm.. peki ben de seni tsigalkoya şikayet edersem ne olucal

---

Bu şekilde devam eden satırları sonuna kadar okudum.. keyifle..ama çaktırmadan…

“yarın, akşamüstü 5 gibi, büyük parkta”

“tamam”

Burçine baktım,

“ne ki bunlar?” dedim safa yatarak..

“bilmiyorum..” dedi inandırıcı olmaktan uzak, ama gerçek bir şok halinde..

Tekrar evirip çevirdim elimde menüyü..”bana bir şey ifade etmedi bunlar da..sadece şey.. içinde benim adım geçiyor... tsigalko..ne alaka ki acaba?” dedim keskin şekilde..

Kız iyice telaşa kapıldı,

“ben de anlamadım…bu nasıl bir olay ya..kalkalım tsigalko.. moralim bozuldu benim..”

Gözlerimi yüzüne diktim,

“neden?..zaten sen neden bu kadar telaşlandın ki? Hem bir şey ifade etmiyor diyorsun, hem de gerildin?”

Gözlerini kaldırdı.. göz göze geldik.. saniyeler…sanki iki telefon arasında bluetooth ile veri alışverişi yapılıyormuş gibi.. biraz daha böyle kaldıktan sonra, “işlem tamamlandı” diyecek ve Burçin benim, ben de burçinin bütün bildiklerin, hissettiklerini biliyor olacağım..

Bu trans anını bir ses böldü,

“merhabalar?”

ikimiz de refleks icabı döndük,

Tolga ile Cansu masamızın başında dikiliyorlar, Cansu konuştu,

“Burçin di değil mi?” dedi cool tavırlarla karşımdaki kıza bakarak,

“e..evet?” dedi Burçin içinde bulunduğu şokta debelenerek…şaşkınlıklarına her adımda yenileri ekleniyordu.. kafasındaki soru baloncuklarını gözle görebiliyorum neredeyse..

“ya Burçincim.. şimdi ben bu çocuktan hoşlanıyorum” dedi tolgayı göstererek, tolga sırıttı “ama bu çocuğun sevgili var.. duyduğum kadarıyla sen sevgilileri ayırma konusunda epey tecrübeliymişsin, bize de yardım eder misin?” dedi..

Ohaa…

Gülmemek için zor tuttum kendimi..

Burçinin zaten normalde beyaz olan rengi, iyiden iyiye saydamlaştı..

“ne..saçma sapan konuşmayın lütfen ya?!” dedi çemkirerek..”tsigalko?..ne oluyor?”

Ellerimi iki yana açtım,

“bilmiyorum kızım? Dur bir sakinleş hele.. afedersiniz, hanım efendi, neden bahsediyorsunuz anlamadım ben?” dedim cansuya doğru..ama inanın dudaklarımı ısırıyorum..

“gidiyorum ben” dedi. Burçin,

“ya saçmalama otur şuraya!” dedim sert bir sesle.. hemen sindi, ama felaket bir halde yani.. çantasını karıştırma başladı.. sigara yakacak..

“sakın sigara yakayım deme”

O sırada Cansu ve tolga masanın yanından yok olmuştu..

“nereye gittiler..” dedi Burçin..

“ya kızım..sen…ne oluyor sana ya? Baksana bana bi? Ne bu gerginlik? Ellerin titriyor bir sakinleş?”

“ya duymadın mı orospunun ne dediğini?!” diye zırıldadı Burçin..

“ee..ne demek ki o? Sevgilileri ayırma filan?”

“saçma sapan konuşuyor işte.. ağzını burnunu kırıcam onun..” dedi bir yandan sigarasını yakmaya çabalarken, bir yandan da etrafa bakınıyor..

“otur.. başımı belaya sokma, erkek var yanında..ne kırması..”

“gidelim burdan..”

“iyi.. anasını satayım iyi.. gidelim..bari bir çay içelim de ayıp olmasın..”

“o menünün içindekileri de sor..”

Eleman geldi,

“kardeşim, bize iki tane çay verir misin? Bir de bu menülerin içinden bir şey çıktı, nedir bunlar?”

Çocuk menüleri aldı, inceler gibi yaptı..
“hemen getiriyorum ustam..ha..bunlar..ya bunlar bizim arkadaşların..ne ara girmiş bunun içine? Tiyatro metni bunlar..az önce kalabalık bir grup vardı, onlar bırakmış demek ki..hey allahım ya..çatlak arar mısın? (:”

Oh oh…tiyatronun hası burada dönüyor anasını satayım..lan nilay.. bunların hepsini sen mi yazdın yoksa bizim eleman doğaçlama rol mü kesiyor?

Çocuk gidince burçine döndüm.. ikna olmamış görünüyordu…elbette ikna olmadı.. kendi yazdığı mesajlar lan onlar, nasıl ikna olsun ahahaha..

“ee..bak…tiyatro şeysiymiş…ne oldu yani o kadar tribe girdiğine değdi mi?”

Sigarasını üfledi..

“çayı içip kalkıyoruz..”

“emredersiniz hanım efendi..”

Burçin hala tolgayla cansuya bakınıyor ama onlar muhtemelen iç tarafa geçtiler..

Çaylardan önce, masaya nilay geldi..

“selam” dedi soğuk bir tavırla..

Ben, anlaştığımız gibi, karşılık vermedim.. burçin vermek zorunda kaldı..

“selam.. nilaycım?..ne tesadüf? Nasılsın?” dedi gülümsemeye çalışarak..

“idare eder” dedi nilay sert sert..”seni görünce bir selam vereyim” diye devam etti.. bana da tiksinti dolu bir bakış attı o sırada..

“sağ ol..iyi yapmışsın..” dedi Burçin ezilerek..

“gerçi sen de beni bu aralar arayıp sormasan da..ayrıca geçen gün de çok fena ektin beni.. saat beşte büyük parkta buluşacaktık sözde.. altıya kadar bekledim gelen giden yok? Aradım telefonun kapalı? Ayıp oldu biraz..”

Aboov…lan kızın ölüsü çıkacak buradan bu gidişle.. psikolojik şiddet, elle tutulur düzeyde…

Burçinin beyaz rengi, domatesleşmeye başlarken, konuşabildi,

“tatlım..(yutkundu)..o gün çok.. acil bir işim çıktı benim.. telefonumun da..şarjı bitmiş…sonradan dönemedim.. çok..kalabalıktı…başım.. kusura bakma ya..telafi.. edelim..”

“bilemiyorum artık” dedi nilay..”neyse..iyi eğlenceler size..”

http://fizy.com/#s/1ahh4i 

Nilay gidince, burçine sordum,

“niye ekiyorsun kızı bakiym?”

“ya..işim çıkmıştı…siz, arkadaş değil miydiniz?”

“evet..öyleydik..ama kazık attı bana..”

“ha..hadi ya?..nasıl yani?”

“gönül meselesi” dedim soğuk soğuk…

Burçin de soğuk terler döküyordu karşımda…hayır, o kadar da güzel safa yatıyorum ki…dönen oyunun farkında, kesinlikle farkında hele o menünün içinde gördüklerinden sonra..ama benim oynunun içinde olduğumun farkında değil..ya da emin değil…o yüzden de, hem yaşadıklarının gerilimini, hem de bana yaşadığı gerilimi çaktırmamanın gerilimini yaşamakta…

Plan, plan değil sanki çift etkili signal diş macunu aq..

Çaylar geldi..

Bir mikrofon tıplaması duyuldu..nuriş sahnede..normalde saati değil, ama elide gitarla tabureye oturmuş, ses deneme yapıyor..

Kafeye,bizim tayfamız haricinde de gelenler, gidenler oluyor..ama onlar tamamen kadrajın dışındalar..spotların hepsi, burçinin üzerinde yanıyor..

“bu gün de, masaya gelip gidenin haddi hesabı yok zaten” dedi Burçin gergin bir sesle..

“eh..tanıdık mekan olunca..”

“ne alakası var ya mekanla..yok fotonuzu çekicez, yok öbür kaşar gelmiş bir şey diyor…”

“sakin..ol…Burçin” dedim kelimeleri bastıra bastıra..”pişman etme beni dışarı çıktığımıza..”

“bir daha gelmiyoruz buraya..”

“iyi..gelmeyiz..allah allahh..”

“kardeşim tsigalko hoş gelmiş” dedi mikrofondan nuriş..

“eyvallah” dedim elimi kaldırıp gülümseyerek..bir kaç kişi döndü baktı..bizden ve bizden olmayan..

Allahtan kafede murat abi yok da, böyle rahat rahat at oynatabiliyoruz..ipler bizim elemanın elinde..diğer çalışanlar zaten ete süte karışmayan tipler..onlar kafe yıkılsa farkında olmazlar amk..

“Burçin yengemiz de hoş gelmiş” dedi nuriş neşeli bir sesle..

Burçin bir kez daha dumur..insanlar gene dönüp baktılar

“hoş bulduk desene kızım..”

“nerden biliyor ki adımı?”

“arkadaşım değil mi o benim? Bilmesin mi?”

“ha..yani..”

“ya..burçin, sende bugün bir tuhaflık var..hatta kafeye geldiğimizde beri diyelim..böyle bir paranoya filan sanki?..bir telaş?..ne oluyor? Anlatmak ister misin?”

Yutkundu..gözleri elli tur attı etrafta…

“ha?..konuş benimle?..”

Derin bir nefes çekti..

“yok..bir şeyim..burada güzel anılarımız yok pek..o yüzden biraz gerildim sanırım…”

“eh sen benim evime de gelmezsin o zaman?” dedim.

Sustu..

Sonra masaya birisi yaklaştı…sen de mi buradasın?..elif?...

“tsigalko?..aa..naber bebeğim?” dedi sahte bir gülümsemeyle üzerime atıldı, sarıldık öpüştük,

“nerelerdesin, ne zamandır yaa, görüşemedik ” dedi cilveli bir tavırla…

Burçini, zerre siklemiyor.. ondan tarafa bakmadı bile..

“iyiyim canım ya..kısmet olmadı işte.. hayat (: sen nasılsın?”

“iyi ben de..seni gördüm daha da iyi oldum…sen burada söylemeyi de bırakmışsın? Ne güzel takılıyorduk geceleri :/”

“okul çok sıkışınca mecbur kaldım ya..gene takılırız ayıp ettin

Burçin çatallanan bir sesle lafa girdi,

“selam bu arada” dedi cırtlak cırtlak…

Elif cool bir tavırla gözlerini çevirdi burçine,

“selam?..tsigalko?”

“ha..şey, Burçin, elif, Burçin kız arkadaşım elifcim (:”

Elif küçümser bir tavırla süzdü burçini.. sonra bana baktı şaşırmış bir şekilde..

“haa.. hadi ya?..hayırlı olsun…ne zamandır?”

“birkaç gün oluyor.. yeni daha (:”

“hı..” dedi elif ters ters,

Burçin çay bardağını tabağa elinde geldiğince sert şekilde oturttu..ama elifin umurunda olmadı..

“iyi o zaman tatlım.. yeni numaram var mı sende benim?”

“0554 lü olan mı?”

“hı hı.. vermiş miydim?”

“aynen geçen vermiştin”

“ha tamam o zaman.. görüşürüz gene ” dedi yaklaşıp öptü gene yanaklarımdan.. ulan elif, sen de az orospu değilsin ha (: tövbe tövbe..bir de hani o hep bahsettiğim kendine özgü vahşi bir havası var diyorum ya..yani.. elif de harbiden öyle bir kız işte.. etkileyici…evet…tam anlamıyla etkileyici…

Burçini yine sikine takmadan yürüyüp gitti..

Kızın zaten abandone olan dünyası ve karmakarışan duyguları, iyice çorba olmuştu şimdi..

Elleri titreyerek çayından bir yudum daha aldı..

“bazı arkadaşlarınla arana mesafe koyman gerekecek gibi “ dedi gergin bir şekilde..

“mesela kim?”

“şu az önceki zımbırtı mesela!” dedi titrek, yüksekçe bir sesle..

“arkadaşım değil ki o benim?” dedim gülümsedim..”zamanında takıldığım hatunlardan biri.. öylesine tabi.. senin tırnağın olamaz..”

“haa orospu yani?” dedi yine yüksekçe bir sesle..yan masalardan kafalar döndü bir kez daha…neyse ki pek çoğu arkadaşlarım..

“Burçin.. senin de şu öfke kontrolü konusunda çalışman gerekecek sanırım..”

Çaylar bitti.. burçin toparlanmaya başladı.. etrafa çaresiz bir bakış attım.. kız gidiyor lan?..bir şeyler yapın..

“acele etme..”

“ediyorum” dedi..

O sırada, nuriş bir kez daha konuştu mikrofona..

“tsigalko, kardeşim, bize bir şarkı söylemek ister misin?”

Şaşkın rolü yaparak bakındım etrafıma..

“abi hiç hazır hissetmiyorum valla” dedim gülerek,

“aa..olmaz.. bırakmıyoruz..tsigalko şarkı söylesin diyenler :p..bu arada bilmeyenler için söyleyelim, kendisi eski solistimizdir..”

Arkadaşlarımın oturduğu masalar bir gürültü kopardı, alkış çektiler.. nuriş ve ömer de gelip nazlanan beni masadan aldılar.. burçin de masada kalmak zorunda kaldı.. hoşuna mı gitse, yoksa sinir mi olsa bilememişti..

“sadece gitarla” dedi nuriş, tellere şöyle bir vurdu..

“tamam abi..ne söylüyoruz..”

“sen seç kardeşim” deyip göz kırptı..

Nurişle, salonda sadece gitar ile çalıştığımız, ve yeniden yorumladığımız http://fizy.com/#s/3xvklx 

Parçasını çalıp söylemeye başladık..(brutal vokal kısmı hariç ulan (: )

Pek manidardı sözleri..

Ve pek anlamlı..

O sırada, az önce benim kalktığım, burçinin hala oturmakta olduğu masanın etrafına yaklaştı, kümelendi kalabalık..

Nuriş çaldı, ben söyledim..

Finali de, elimde az az önce kızların çektiği, gidip print ettirdiği ve üzerine bazı eklemeler yaptıkları fotoğraf ile beraber, mikrofondan,

“yediğin bütün haltlardan haberim var Burçin, bu şarkı da senin içindi” diyerek yaptım..masanın etrafındaki kalabalık yine alkış kopardı..elimdeki, kağıda print edilmiş fotoğrafı gidip, göz yaşları içinde kalabalığı yarmaya çalışan burçinin eline tutuşturdum..

“baktıkça bana yaptıklarını ve sana yaptıklarımızı hatırlarsın..”

Birkaç küfür, savurdu..ağlayarak, kalabalığın , sonunda geçmesine izin verdiği yarıktan sıyrılarak kendini kafenin dışına attı..

Nilay da peşinden fırladı..

Masalarda hala oturmakta olan ve gerek ben şarkıyı söylerken gerekse bu hengame yaşanırken şaşkın gözlerle izleyen, oyun dışı azınlığın içinde, ebrunun da beni izlediğini fark ettim..yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü okumak güçtü..o da biraz şaşırmış gibiydi ama, kesinlikle keyifsiz değildi…

Ebruya aşk dolu bir bakış atarak, ben de çıktım nilayın arkasından..

Sokağa indiğimde, nilay kızı kolundan yakalamış, kenara doğru süse süse ittirmekteydi..

Şimdi, bu nilay dediğim bir yetmiş küsür boyunda, altmış küsür kiloda, deve gibi hatun..yani o burçini var ya, alır böyle, çevirir havada, sonra da dizinin üzerinde fatality çeker..

Tabi kavga etmeyi biliyor olsaydı geçerli olacaktı bu dediklerim..ama kızların pek ilgi duyduğu bir dal değil street fight malum..

Yine de, nilayın burçini ittire ittire duvara yapıştırdığına şahit oldum..

Burçin direnmeye çalıştı ama nafile..

Tam bunlara doğru varmak üzereydim ki, nilay önce sağ sonra da sol iki tane tokat çıkardı buna..ikisi de yarım denk geldi..yazık yavruma daha tokat atmayı bile bilmiyor lan (:
Yine de, zaten psikolojik olarak da ağzına sıçılmış olan Burçin epey sarsıldı..

Koştum hemen nilayı yakalım..aman daha fazla rezillik çıkmasın..

“daha neler yapacağım sana kızım..yeni başladık” dedi nilay ağzından yüzünden saçlarını çektirip, benim ellerimin arasından sıyrılmaya çalışaraktan..

“nilay..hadi canım..hadi..tamam…siktir git sen de!”

Burçin, tekmelenmiş kedi yavrusu gibi sarsak sarsak gerisin geriye yürümeye başladı..

Onu bu halde gördüm ya..içimin yağları kutuplardaki buzulları kıskandıracak bir biçimde eridi…

işte..senin hak ettiğin son bu…

Başkası değil…fazlası ya da azı değil…tam olarak bu…

son 2-3 partımız panpalar,

bitiyor, bitecek derken,

bitti be (:

http://fizy.com/#s/1aia6l 

Nilayı sarmalayarak yürütmeye başladım..bir yandan da güzel sözlerle sakinleştirmeye çalışıyorum…

Etraftan gelen kınayıcı bakışlar ve ünlemlere kulaklarımızı tıkadık, gözlerimizi kapadık..kafenin içine daldık tekrardan…

…tebrikler, tezahuratlar..sarılmalar..ebrunun yanına gittim curcunadan çıkıp, sarıldım..karşılık verdi bana..

..biraz daha kaldık orada..sonrasında dağıldı herkes..

Teşekkürler..minnetler..tarifsiz duygular..

Bunların tarifi harbiden yok…onca günahıma rağmen, yine de mi sevenler var beni? Yine de mi dostlardan bir halka etrafımda? Sanki melek tasvirlerinin başının üzerindeki gibi..

..bazı mutlulukların tasviri yok..

Ebruyla olan kavuşmamızın mesela…güzel anlattın diyorsunuz, hisli yazdın diyorsunuz da; ben, o an yaşananları, böyle tarif edebilmek zorunda kaldığım için utanıyorum kendimden..haksızlık ediyor, değerini veremiyor gibi geliyorum böyle anılara…

Ben zamanında, şanslıydım..tamamını yaşadım ama..anlatırken ancak çeyreğini nakledebiliyorum…

Bazı acıların da tasviri yoktur ama..

Hafta sonu, ebruyla geçirdiğimiz harika bir günün ardından evime geldiğimde, yan odada tolgayı ağlarken bulmanın da tasviri yok…

Kaybetmişiz bu sefer…kaybetmiş..tolganın, kanser hastası sınıf arkadaşı, çok değil, birkaç saat önce yaşama karşı olan inancını, tutkusunu kaybetmiş..ölümle olan savaşını kaybetmiş…çok değil..ben ebruyla kol kola yürür, gülüşerek sohbet ederken…

Ölmüş..

Benim yaşımda..benim boyumda..benim gibi bir adam işte..o hastane odasında…

Pazar günü cenazesine gidiyoruz..

Yarın finaller başlıyormuş? Kimin umurunda?... 

Keyifsiz başlıyor o hafta..en moralimiz bozuk..hem de yorgunuz fiziken..

Sınavların stresi de vuruyor başka bir yerden zaten…

iki hafta geçiyor böylelikle..

Her yeni günde, yeniden şükrediyorum hayatıma ve yaşadıklarıma..iyisine de, kötüsüne de..

Kötülerin, uzun vadede her zaman ama her zaman cezasını bulduğu bu dünya düzenine de teşekkür ediyorum…

“iyiler mutlaka kazanır”

Öyle ya da böyle..bir şekilde…

..artık bu yılı ve yaşananları geride bırakırken, bu kez öyle uzun vedalarla ve edebiyat parçalayarak değil de, Perşembe günü son sınavımızdan çıktıktan sonra, ebruyu nihayet bana gelmeye ikna edebildiğim o güzel geceyle noktalamak istiyorum..

Güzel bir gece…bir gecenin güzel olması için, ille de sevişmek mi gerek?..ya da ille de bedenlerin mi sevişmesi gerek, keyif alabilmemiz için?

Ruhlarımız sevişti o gece..her bakışmamızda..ve göz göze gelişimizde..

http://fizy.com/#s/3rlmdb çok güzel be bu şarkı..

Yemeklerimizi yemiş, odamdaki divana geçmiştik..o oturuyor..ben dizlerine yatmışım..benim çocukluk resimlerin gene ortada..ilk defa, onları görmeyi hak eden birinin ellerinde..

“küçükken daha yakışıklıymışsın (:”

“evet..zaten o zaman daha çok seviyorlardı..böyle 2-3 yaşına kadar filan çok kız kaldırdım yani asfdsaf, yok yanağımdan makas almalar, saçımı okşamalar filan :p”

“gittikçe çirkinleşiyor olma sen? ilk sene de daha iyiydin yani, saçların kısayken x)”

“saçlarımı gizliden gizliye kıskandığını biliyorum, hiç boşuna böyle oyunlarla kestirtemezsin bana x)”

“yok canım..niye kestirteyim?..güzel böyle oynaması (:”

Saçlarımı kurcalayan elini yakaladım..dudaklarıma götürüp öptüm defalarca..

Gözlerinden sevgi damlayarak baktı bana..

Yüzünü, yanaklarını okşadım yine..dokundukça ona..nefes alıyorum sanki..ellerimi çektiğim an, teması kestiğimiz an elektriklerim kesilecek gibi... atacak şartellerim..

Biraz doğruldum dizlerinden..yüzüne doğru yaklaştım..ellerim hala yanaklarında..dikildim karşısına..

Gözleri sabitlendi..donuklaştı…hala mı korkuyor, çekiniyor benden…yoksa bu, sadece şehvetli bir transın başlangıcı mı?..zaten iki insan, belli bir süreden fazla bakışırsa, ya sevişir, ya dövüşür derler..gözlerimizle sevişmeye başladık bile biz..

“çok değerlisin benim için” dedim..

Gülümsedi..hüzünle karışık bir gülümseme..kederli…

“hep gülerken görmek istiyorum seni..her şeyi yaparım bunun için..”

Ellerimi ensesine kaydırdım..saçlarının arasına..parmaklarımla masaj yapıyorum..gözlerini kapattı..

“seni hak etmek için her şeyi yaparım..” diye fısıldadım..

Sokuldum iyice..dudaklarımı boynuna bastırdım aşk ile..ne irkildi..ne geri çekildi..en ufak bir memnuniyetsizlik belirtisi göstermedi..dudaklarımı, öpücüklerimi dolaştırdım yanaklarında, kulağının altıda..omuzlarında..yavaş yavaş yükseldim yüzüne doğru…yine çayırda kelebek, safaride çita gibi kalbim..tutamıyorum..koşuyor..kaçıyor..uçuyor…

Dudaklarına varmadan evvel çekildim biraz..yüz yüze geldik..yarı aralık gözlerinin arasından bana baktı..çok yakındık…

Kendimi prangaladım o an da..ben zaten yapacağımı yapmıştım..daha fazla üzerine gitmeye yüreğim yetmeyecekti..

Hadi ebru..bu kez sen tutuştur çıramızı..sen başlat yangınımızı?..

Dudaklarıma kapanmasını beklediğim uzun saniyeler, yüzünü omzuma gömmesiyle son buldu..

sıradaki gecenin ve sezonun (böyle demek de hoşuma gitmiyor amk sanki dizi) son partı olsun panpalar,

şimdiden iyi geceler diliyorum hepinize, zira o partın üzerine artık bir şey yazmam bu gece.

4. yılı anlatmadan evvel bir 8-10 günlük mola rica edeceğim hepinizden, imanım gevredi 3. yılı yazarken çünkü..

4. yıl da, tıpkı 1. ve 2. yıl gibi insani boyutta olacak diye umuyorum, maksimum 1 aylık bir malzeme var, çünkü elimde bu kez yazılı kaynak da olmayacak, günlük tutmayı o yaz bıraktım çünkü..

aradaki günleri de, biriken özel mesajları yanıtlamakla geçireceğim, o konuda da beklettiğim varsa özür diliyorum tekrar tekrar,

görüşmek üzere (:

http://fizy.com/#s/1ahdiv 

Hayal kırıklığına uğramış mıydım peki?..hayır..hem de hiç…tam tersine, daha da mutlu olmuştum belki de..omzunda ağlamaya başlayan ebruyu teselli ettim..saçlarını, başını okşadım..yine yapacağını yapmış, öyle kolayca teslim etmemişti kendini..ahh ebru…bambaşkasın…

“bebeğim?” dedim yumuşak bir sesle..göz yaşlarını sildim..

“ağlama sevgilim..özür dilerim eğer ileri gittiysem..”

O da boynuma doladı kollarını..”hayır…çok güzeldi..”

Sarıldık…teskin ettim dokunuşlarımla..tatlı sözlerimle…

Henüz hazır değildi…ve aslında ağlıyor olması da bu yüzdendi…utanmıştı; aşka, aşk yapmaya bu denli soğuk ve mesafeli oluşundan…

Ağlama ebru…ağlaması gereken benim…sana bunu nasıl yapabilmiştim?..seni aşktan, tutkulardan soğutabilmiştim..

Bir kadın düşünün ki, yaşıtları sevgililerinin kollarında, kucaklarında gezedururken, belki de gençlik ateşinin en harıl gürül yandığı dönemindeyken, yalnız geçirsin yıllarını…

Evet…benden sonra hiç kimseyle sevgili de olmamış…o gördüğüm sakallı filan da, görev aldığı bir sosyal sorumluluk projesindeki koçu filanmış…belli zaten büyük duruyordu eleman…belki de evliydi, karısı çocuğu bile vardı..

Ondan bile, ta o zaman bile, yarım aklımla ve yarım aşkımla, gizliden gizliye kıskanmıştım ebruyu…

O yüzden sen ağlama…ağlaması gereken biri varsa benim..ben ağlarım ikimizin yerine (:

“terasa çıkalım mı?” dedim saçlarını okşamayı sürdürken..

“olur” dedi kırılgan bir sesle..elinden tuttum..kalktık divandan..

“penceremden çıkıcaz ama, tolgayı rahatsız etmeyelim, uyumuştur o yarın sınavı var yine”

“tamam” dedi burnunu çekti..dayanamadım öptüm o burnu..

Önce ona yardım ettim..sonra da ben çıktım..

Gördüğü manzaraya bakakaldı..

“ne bunlar?”

“bizim için hazırladım? Nasıl (:”

“yatacak mıyız? Nasıl yapıcaz?”

“aynen, karşımızda gökyüzü... (:”

Bana döndü tekrar gözleri…yaklaştı..sarıldı…çok içten..bir de öpücükle taçlandırdı bu kucaklamayı, çeneme isabet eden..

Terasın ortasına hazırladığım ve uğrunda ne kadar yazlık-kışlık yorganım, nevresimim varsa harcadığım yuva benzeri iki kişilik yatağımıza geçtik..gökyüzüne karşı..

“üşümüyorsun demi? hava serince..”

Yanıma uzandı..elimi yakaladı eli..

“sarılırım üşürsem..”

Ona çevirdim yüzümü..alnına küçük bir öpücük kondurdum..fazlalık çarşaflardan birini çektim üzerimize..iyice sokulduk birbirimize…o gece, açık haziran havasında, yıldızlara karşı, gök yüzüne karşı uzandık beraberce..

Aşkımız da, birlikteliğimiz de onlar kadar sonsuz olsun diye..

Acılar, kederler, ayrılıklar da onlar kadar uzak olsun diye..

Gözlerimiz, birbirimize bakarken her daim onlar gibi parlasın diye…

Bir haziran gecesi de, böyle geldi böylece geçti işte..

Bir okul yılı daha böyle bitti..

Ebrum…birlikte daha nice senelere…

Umutla..

@genzo,
hayırlısı olmuş kardeşim, böyle insanlarla zaman kaybetmeyin..
selamlar bu arada (:

@anatoli hoş bulduk panpam, keyifler nasıı, afiyetlisiniz inşallah? (:

söylemedim her halde, bilmiyorum ki ağzımdan neler kaçırdım? 80 sayfa yazı yazmışım, "aslında ben homoyum" bile demiş olabilirim :p

@ asosyal at yarağı, iyidir gülüm seni sormalı

uzun panpam biliyorum ama ihtiyacım vardı buna, eskileri tekrar yaşamak kolay değil, kendi kendime triplere giriyordum artık anasını satayım sebepsiz yere

@genzo, aşkı hafife alma güzel kardeşim, sen sadece karşındaki insanın bedenini beğenmişsin, içine de hayal ettiğin kadının karakterini yerleştirmişsin klişe tabirle..

aşk, pek nadir mantıksızlık, pek çok kere de aslında mantığın ta kendisidir.. seni seveni sev, senin sevgini hak edeni sev, üzme, yorma kendini, canını yolda bulmadın sen, kimse de vermedi?

@anatoli, 

olur mu la öyle şey? yalnızlık allaha mahsuz, siz kalbinizi temiz, gözünüzü açık tutun yeter ((:

@genzo, o zaman mücadeleye devam et kardeşim ne diyeyim? ama bana sanki erken karar vermiş, çabuk heyecanlanmış gibi geldin, üzülmeni istemem sonradan.
bu sözlerim de ümidini filan kırmak için değil, sadece harcatmayın istiyorum kendinizi, siz de bir ana babanın evladısınız, kimsenin sizi üzmeye hakkı yok.

@genzo, anatoli,

olur mu öyle şey ya estağfurullah amk..

beyler öyle aşkla sevilmeyecek bir adam olsaydı, önde bayrak tutanının ben olmam gerekirdi, o zamanlar nasıl bir karakter olduğumu yeterince çözümlediniz sanıyordum.

maddelere, materyallere, dış görünüşe, maddiyata takılmayın..şu "senin tuzun kuru tabi" edebiyatını da bir daha yaparsanız bozuşuruz valla..ben o yaşımdan beri hep 70 inde bile el ele, diz dize olabilen insanları kıskandım, keşke 7 mde de onlar gibi olabilseydim, neyse ki geçte olsa telafi edebilmek peşindeyim artık bok yoluna harcanan yıllarımı.



next--->

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol