melihkagan

part60

o gün biraz gerilim oldu tabi bende içten içe, devamlı gülümseyerek ve tdk kurallarına uyarak konuşmak zorunda hissettim kendimi, sanki kız istemeye gitmişim de, müstakbel kaynanamla kayın babamın karşısındayım.. hayır bir de düşünsenize, öyle normal normal konuşurken ben birden, "hacı sen bu hatunu seviyon ama bu gız veriyo, gayı gayı veedim ben ona" desem..ne olur, manyak olur bence lan x) 


yazık işte.. dediğim gibi, bir adamla ayçaya, bir de kendime baktım.. sonra adamın bilmediklerini düşündüm... benim bilemeyeceklerimi..kim bilir? belki de bir kaç ay içinde iş ciddiye binecek, ne güzel aynı yerde de çalışıyorlar zaten.. kızın ana babası da aynı yerde, allah bilir oğlanın da öyledir.. dışarıdan bakıldığında, son derece mükemmel, gayet uyumlu, adeta kader yazgısı bir birliktelik gibi değil mi?..

yazık aq adama.. aslında bana da yazık..o adam ki bu olgun ve temiz tipiyle, böyle orospulara denk geliyorsa (gerçi adamın da gençliğini bilmiyorum tabi, belki de pezevengin tekiydi zamanında) ben ölmüşüm demektir.. zaten öyle derler ya, temiz adamlara temiz kadınlar denk gelir filan.. hadis mi vardı öyle, atasözü müydü, hatırlayamadım şimdi.. neyse işte.. sevişirken, güreşirken iyi ama, işler ciddiye binince, hepimiz açılmamış çiçek, gonca gül istiyoruz, eh o da bizim iki yüzlülüğümüz..

allahtan o akşamki programda da nilay yoktu.. çünkü ben kıza yılbaşı gecesi çağıranın ayça olduğunu söylemiştim, şimdi burada olup da bu manzarayı görseydi gene boka sarabilirdi işler.. ulan ben gönül rahatlığıyla en küçük bir yalanı bile söyleyemeyecek, idare edemeyecek miyim arkadaş? benim saman altından yürüttüğüm sular hep mi ayyuka çıkmak zorunda? başkası dolap çevire çevire dünyayı ele geçirir, ben iki tane sikişi idare edemiyorum.. böyle de bir şansım var.. kader yazgımın zamanlamaları, çakışmaları, tesadüfleri fevkalade..ama ben demiştim size taa en başından, dizi gibi hayat yaşıyorum diye..hem de o sikik türk dizilerinden hallice bir hayat yani.. öyle amerikan dizisi de değil..sit com değil, macera değil, aksiyon değil.. full dram, komple trajedi anasını satayım..ve dur.. daha da başlamadı bile arabesk sahnelerimiz..

kadınlar.. daha önce de bahsettiğimiz gibi, beş parmağın beşi bir değilken, insanların huy ve davranışlarını kadın-erkek diye kategorize etmek, hatta kadınları bile kendi aralarında gruplandırmak pek mantıklı değil (şayet 50-60 bin çeşit grup olmayacaksa tabi)

yine de çoğunluğun ana hatlarıyla uyduğu, genel kadın profillerinin de olduğunu söylemiştik.. işte, ev kızlar, kaşarlar, gizli kaşarlar vb..

kadınların çoğuna "nazlı, çekingen, adım bekleyen, çaba göstermeyen" modeller olarak bakıyoruz ilişkiler ki, nitekim bu kadın grubu (sık sık kezban olmakla da itham edilirler) önemli bir popülasyonu oluşturuyorlar bizim toplumumuzda.

bunun başlıca nedenlerinden biriyse, elbette örf-adet, genenekler, toplum yapısı, mahalle baskısı, ataerkil toplum bla bla rerö rerö..

örnekleri neredeyse sınırsız olan bu parametreler nedeniyle, kadın, söz konusu ilişkiler olunca, hep bir bekleyiş halinde, beklediğini buldu mu? işte o zaman da 
kaçma haline geçiyor..ne ki, kovalansın. yeterince inatçı, sabırlı ve -bu durumla ilişkilendirmesi her ne kadar bana salakça gelse de- yeterince seven erkekler, sonunda sevdiceklerini bir şekilde, bir yerde yakalıyorlar, eğer kız tarafının da gönlü varsa, bu ekstrem çabalar ve serenatlar karşısında nazı da kırılarak, neticesinde izdivaç ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar kalıbıyla bu manifesto sonlanıyor.

eğer erkek yeterince iyi bir kovalayıcı değilse 
* kızımız, aslında onun, kendisini gerçekten sevmediğine kanaat getirebiliyor kolaylıkla, ve karşı tarafın iyi kötü bir çaba sarfettiği, kendisinin ise gram atp yakmadığı bu ilişki-flört durumunu "beni çok yoruyor böyle durumlar yeaa" diyerek sonlandırabiliyor, bu tip durumlardan çıktıktan sonraki histerik hallerine denk gelen ilk kurbanlarına ise kurdukları cümle "yeni bir ilişkiye hazır değilim" oluyor.. çok yoruldu tabi yavrucak çook.. kıyamam..

tabi, yeterince kovalan(a)mamış kadının özgüveni de biraz hasar görüyor ister istemez.."neden köpeğim-kölem olmadı ki? benim ceren su dan ne eksiğim var? yoksa ben tipsiz miyim hıa?" şeklinde sorularla bir süre kendi kendini sorguluyor.. yeni bir ilişkiye hazır değilim dediği o yani.. databasesini scan ediyor, varsa bir eksik, updatelerini filan yapıyor kendi çapınca (daha fazla makyaj, yeni bir parfüm, daha kısa bir kot etek vb.)..

olay bu yani.. evet..böyle kadınlar var.. hemde epey kalabalıklar.. sizi, ya da herhangi birini asla kovalamayan, kafaya takmayan, hatta kendisini arzulayanlardan da sırf ego tatmini ve burjuvazi şımarıklıkların sebebiyet verdiği "oyunbaz" kişilikleri nedeniyle kaçıyorlarr.. kaçıyorlar..ve kaçıyorlar..

bu tip kadınları siktir edin arkadaşlar.. bakın, ben gayet ettim yani, hiç böyle bir karakterden bahsettiğim oldu mu size hikayede? olmadı.. neden? çünkü ünlü düşünür ve türk alimi serdar ortaç ın da dediği gibi "sana bir önerim olacak, hayatından mikropları at!" şeklinde bir felsefe, yaşam tarzı, fikir akımı vardır..

size önerim, hayatınızdan mikropları atmanızdır, bırakın bir başkasını hasta etsinler..siz, sağlık, dinç kalın, zira epey işimiz var daha yapacak

bu tarz tiplerden kendinizi soyutlayıp, zehirlerinden arındırdıktan sonra, doğal olarak etrafınızdaki kalabalık azalacak, biraz tenhalaşacak mecranız..ama korkmayın.. telaşa kapılmayın... o boşluk, yalnızlık değil, tam aksine, sizin istediğiniz kalabalıkları görmenize fırsat verecek bir koridor..

peki böyle miydi bütün kadınlar? elbette değildi..ve ister inanın, ister inanmayın, aşkların da, nefretin de, dostlukların da, düşmanlıkların da en kuvvetlileri, kadın elinden çıkma, onların örsünde dövülme olanlarıdır. yani, nasıl ki, kendini bir çeşit prenseslik sanrısı içerisinde kaybetmiş ve hayal ettiği sevgi için kılını bile kıpırdatma zahmetine girmeyen kezbanlar var ise, sevdiğine sahip çıkan, arzuladığının uğruna en çılgınca, hatta hastalık boyutuna varabilen mücadeleleri verebilen kadınlar da var..

cesur kadınlar.. tutkulu, ne istediğini bilen, sistemin ve bağnaz toplum yapısının çarkları arasında sıkışmamış, özgür kadınlar.. güçlü kadınlar..

işte böyle kadınlardan oluşan bir çevreniz olmalı.. diğer sümüklüleri derhal eleyin.. bırakın, onlar, damacanayı bile cinsel bir frekansta algılayan kafa yapısındaki, sayıları sınırsız, nitelikleri vasıfsız, varlıkları değersiz apaçi tayfasının kendilerine tav olmasıyla ego mastürbasyonu yapmaya devam etsinler.. tencere, kapak..arz, talep..

ama tabi, bütün bunları, bir çeşit artistlik ve kasıntılık olarak algılamayın, işte o zaman tümden yanarsınız.. çünkü, erkek, doğası gereği zaten atılgan, girişken olmakla yükümlüdür..bu, milattan önce 50 bin yılında da böyleydi, milattan sonra 100 bin yılında da böyle olacaktır.. eeevet evet, biliyorum, zor geliyor, gurur yapıyorsunuz, reddedilme korkusu filan oluyor ama, bizler üzerimize düşeni yapmak zorundayız beyler.. kodumuz bu..dna mız böyle.. genetiğimiz bu şekil.. eğer erkekliğinin sorumluluğunu alamayacak kadar korkak, üşengeç ve kasıntıysan, bence o önündeki uzun namlulu piyade tüfeğini en yakın ameliyathanede teslim et cephaneliğe..

bizler de, bir takım asalak tipleri çevremizden eledikten sonra, sevdiğimiz, bizi sevebilecek, karşısındakine, ama en başta da kendisine saygısı, güveni olan kadınlarla maddi-manevi pek çok kriterin uyuşmasından mütevelli, sağlıklı birliktelikler oluşturup, insan ırkının gelişimine ve jenerasyonuna katkıda bulunalım..

peki bütün bunlardan neden bahsediyorum? tüm bu sosyal mesaj içerikli paragraflar, ayarlı ve atarlı cümleler niye? 

bu sesli düşüncelerin, neden burada olduğunu, hikayenin bir noktasında siz zaten kendiniz anlayacak ve "harbi bak, bunları konuşmuştuk aq" diyeceksiniz.. tercihen "aq" i söylemeye de bilirsiniz tabi eğer terbiyeli, cici bir çocuk iseniz (:

okulda geçirdiğim iki buçuk sene boyunca, gerek yüzeysel, gerek uzun soluklu, gerek arkadaşlık-dostluk, gerekse sevgililik cinsinden bir takım ilişkilerim oldu, sizler de biliyorsunuz..ve bu güne kadar takıldığım-tanıdığım kadınların genel özelliği, az önce yukarıda bahsettiğim güçlü-özgüvenli ve arzuladığını elde etmek için adımlar atan, çaba harcayan karakterler olmalarıydı..

mesela mine, ona olan ilgime karşılık vermesi çok da sancılı bir süreç olmadı benim açımdan.. hatta biliyorsunuz, neredeyse geri vites takılan bendim yani, o kadar sıkıştırdım ki kız sonunda mesajla da olsa patlayıp kendisi açılmak zorunda kaldı.. yani mine bile.. hani o pasif, saf, cici kız bile..

demek ki, iyi kız olmak, ev kızı olmak, ne istediğini bilmeye, sevmeye, seni sevene karşılık vermeye engel değilmiş, değil mi?

işte o yüzden, son kez tavsiye edeceğim üzere, "utangaç kız, cici kız, iyi kız, aslında çoook iyi kız, çekingen kız, hanım kız, zor kız, x kız, y kız" ayaklarına yatarak, sizleri bir hiç uğruna peşinden sürüklemeye meyilli, kendine kurban arayan, hasta beyinlerinde entrika ve fettanlıktan başka bir şey bulunmayan arsız tipleri, çevrenizden ayıklayın, siktiri çekin..

çünkü kadın olsun, erkek olsun, böyle tipler safi zarardır, sizin iyi niyetiniz ve sevginizden beslenen, bir çeşit duygusal vampirdir bunlar..

aslında ben de biraz öyleyim evet..ama en azından yaptıklarımı kendimce yüce bir amaç uğruna yapıyorum.. ister saplantı deyin, ister sapıklık, ister takmışlık... sonuçta benim bir amacım var.. kuru kuruya ego tatmini ya da göt kalkıklığı peşinde değilim..

peki başka kimler vardı bu hikayede? ebru vardı elbet.. itiraf etmeliyim ki, bu güne kadar gördüğüm en yaman savaşçı..o çıtı pıtı, zamanında tiki tarzı olan kız çocuğundan öyle büyük duygular beklemezdim.. belki de bugün bile hala zaman zaman aklıma gelip yüzüme hüzünle karışık bir gülümsemenin yerleşmesini, onun bu güçlü duruşuna olan hayranlığıma borçluyum.. çok harbi kızdı be beyler.. öyle böyle değil yani.. nerdeee günümüzün oyuncak bebekleri nerde bu hatun.. arada dağlar kadar fark var..

bütün sevgiler saf, iyi niyetli değildi elbet.. mesela beni psikolojik anlamda büyük sıkıntılara sürüklenmenin eşiğine getiren, kişiliğim ile vicdanımı birbirine kırdıran ceyda vardı birde.. işte az önce bahsettiğimiz hastalık derecesindeki duygulara bir örnek..

seven kadından korkmak gerek..

hem seven,hem psikopat bir kadından daha da fazla korkmak gerek.. güçlerini, size duygusal ve hatta fiziksel anlamda yapabileceklerini tahmin bile edemezsiniz.. sevgileri, karşılık görmediğinde, anında nefrete, hırsa, intikama ve kindarlığa dönüşebilir..

dönüşüm demişken.. ilişki sırasında duygusal olarak dönüşüm geçirebilen kadınlara örnek olarak ise ayça vardı elbette.. daha önce görmediği ilgi ve sevgiyi bulduğunu hissedince (daha doğrusu öyle sanınca) umarsız ve hovarda havasında 180 derece dönebilen, gerçek bir sevgiye muhtaç kadınlar..

tabi gerçekten hovarda olan ve bizdeki "sikinin keyfi" deyimine nazire yaparcasına, vajinasının orgazmını düşünen kadın tipleri de yok değil.. dalgasına bakan.. örneği tahmin edebiliyorsunuz zaten (:

ayşen tarafından götüme kazık sokulmasının ve benim bunun intikamını alabilmek için yanlış insanları hedef alıp kendi kendime de zararlar vermemin ardından çok zaman geçmişti, artık ben de ne istediğini bilen, yolunu çizmiş, hedefini koymuş bir adamım.. yaşam tarzım da belli, hedef kitlem de..

o nedenle artık doğru kişilere (biraz da şansla) denk gelmekte zorlanmıyorum.. tüm bunların ötesinde, aslında yine doğru kişiye denk gelmiş olabilirim.. evet..ama... bu... bu kız biraz farklı.. tuhaf..çocuk mu? çocuksu mu? daha onu bile tam olarak kestiremiyorum.. melek mi? yoksa şeytan mı?..hangisi olsa daha iyi ki?..başkasına ters olan, benim işime de gelebilir..

burçin..

bu güne kadar denk geldiğim en özel, en karmaşık ve ilgilenmesi en zahmetli olan kadın türü.. sanki, az önce size betimlediğim o "kezban" nickli götü kalkık grubun bir üyesi gibi..ama aynı zamanda da istekli, hevesli.. arada bir yerlerde..bir ince çizgide.. yalpalayarak yürüyor, beni de şaşırtıyor..

sanki, şu "kendini arkadaş grubuna kanıtlamak isteyen pasif kız" modunda... bilirsiniz, bunlar özellikle 2000 lerin başındaki gençlik dizilerinde favori esas kız modeliydiler,

kız, yabancı bir yerden gelip yeni bir ortamın içine girer, belki başta biraz hor görülür, küçümsenir..ama o öyle küçümsenebilecek türden birisi değildir.. işte bu yüzden, hemen kendini kanıtlamaya girişir..eh, bunu da erkeklerin üzerinden yapacaktır elbet.. kendi aklınca, ortak çevreden birini tavlar, sanki ipleri kendi elindeymiş gibi düşünür, ama bilmez ki, o uğraştığı adam, onun gibi nicelerini görmüş kurt un tekidir..

kızımızın kendini kanıtlama macerası, gittikçe tehlikeli hale gelen ve neticesinde kaybedilen ya da kaybetmenin kıyısından dönülen bir kızlık olur.. kızımız pişmandır, ağlar.. zırlar..kendini kanıtlamaya çalıştığı gruba, özel biri olduğunu kabul ettirebilmek şöyle dursun, tam tersine, taşak malzemesi olmuştur artık..o, tescilli bir orospudur..

işte burçin de, sanki bu paralelde bir kız gibi geliyor bana.. kendince, bir takım tehlikeli oyunlar oynuyor..ama neyse ki, ben o dizilerdeki "kurt" adam değilim.. kimseyi zorla sikecek halimiz yok..onu da geçtim, zaten şu bakirenin ilk tecrübesi olma durumu bana tamamen ters.. onun vebalini alamam ben beyler..ne olursam olayım, ne kadar piç, yavşak, dengesiz olursam olayım, ilk kurşunu atamam, bırakın, o kadar da masum olayım.. aşkın bütün günahları ben işleyemem ya?

bu pazar, burçin bir kez daha bana geliyor..bu sefer önceden planladık.. öyle 1-2 saatliğine değil, yatıya kalacak kısmetse.. işte o gece, o koyunu da, kara koyun da belli olur diye düşünüyorum.. bakalım kim, neci.

ehehe, güldüren yorumlar geliyor, gecenin ikisinde balkonda salak salak gülmek pek mantıklı değil, zor tutuyorum kendimi ona göre

yarın gece, burçinle beraber geçirdiğimiz ikinci akşamı da anlatıp, şöyle 1-2 partla da genel olarak toparladıktan sonra bu döneme de noktayı koyarız. aslında dönem arasında ben de ara vermeyi düşünüyordum ama şu memleket işi çıkınca zaten ara vermiş olduğumuz için, okul yılının 2. dönemine, sömestriye de yine 1-2 partla değindikten sonra başlarız hemen.

hepinize iyi geceler, yorumlarınıza ve mesajlarınıza teşekkürler

bu akşamlık bu kadar olsun, uzun bir aradan döndük, antrenman niyetine geçsin bu (: yarın gece dönemi bitireceğiz zaten

00.00 gibi buluşalım panpalar

selamlar tekrardan, başlayalım gari (:

@ sikistanli atin yaragi, çığlık attım amk ahaha

... 

burçini duraktan aldım yine,

"selam (: yoktun son programda?"

"selam (: , ya bi arkadaşımın projesine yardım ediyordum o yüzden gelemedim "

"hıım, kız sen hemşirelik okumuyon mu? ne projesi mrojesi :p"

"aa ama arkadaşım mimarlık okuyor?? 
* "

"hee o zaman tamam.. nasıl bir arkadaşmış bu? yardın ettin demek, anlıyon mu sen o işlerden :p"

"özel bir arkadaş :p ..çeviri yaptık bee ingilizcem iyidir benim komik çocuk, anlaşabildik mi nihayet?? (:"

"tamam ya, soru sormamı istemiyorsan sormam canım.."

"tripcan tsigalko, trip mi yapıyon bana? (:"

"diyene de bak hele (:"

konuşa gülüşe eve geldik, çok tatlı gene bu akşam, biblo gibi hatun arkadaş.. porselen bebek gibi..

klasik ağırlama seremonisinin ardında gene pc nin başında takılıyoruz..

"bana bir film borcun vardı diye hatırlıyorum?" dedim.

"hıım evet, ödeyebilirim bu akşam (:"

"gece kalacaksın demi burçin?"

"bilmiyorum ya, daha karar veremedim :p"

"allah allah..ne var kızım, yatak var, yorgan var, pijama var..24 saat sıcak su imkanı, doğal gazlı ısınma sistemi, açık büfe servis.."

"tamam tamam x) , senden iyi pazarlamacı olurmuş aslında ha, harcanıyorsun mühendislikte :p"

"eyvallah, hobi olarak pazarlamacılık yapıyorum zaten x)"

"ne pazarlıyorsun peki :p"

"kendimi, ara sıra bazı sap arkadaşlarımı filan dagdafadfsa"

"oha hahaha, açık sözlülüğüne de diyecek yok zaten (: başarılar diliyorum kariyerinde"

film seçtik bir tane, daha doğrusu ben seçtim, böyle erotik komedi tadında bir film vardı daha önceden test edip onayladığım.. aslında erotik demek biraz ağır, zira artık her filmde sevişme sahneleri mevcut, (ulan avatar da bile mavi yaratıklar sikiştikten sonra daha bir şey diyemeyiz zaten ehehe)..işte romantizm, aşk,seks, komedi..klasik bir amerikan filmi..

makineyi sandalyenin üzerine oturtup, yatağa yanlamasına oturduk, arkamıza yastıkları alarak sırtımızı duvara verdik, yorganı üzerimize çektik..her zamanki film izleme pozisyonumu almıştım böylece..tek başıma da izlesem bu şekilde izliyorum, güzel oluyor.. yalnız erkek erkeğe bu şekilde izlemem hacı, öyle yatak-yorgan paylaşımı filan, sakat :p

o dakikaya kadar, yine pek samimi değiliz burçinle.. kız nedense biraz mesafeli davranıyor, daha önce de dediğim gibi, kasıyor biraz yani.. sanki böyle bana azıcık yaklaşsa ben üstüne atlayacakmışım gibi davranıyor bana (ki haklı olabilir) bu da beni biraz kızdırıyor doğrusu..lan begümle, nilayla filan bile daha yakın oluyoruz böyle zamanlarda, hatta bizim çocuklarla bile daha samimiyiz evin içinde, güreşiyoruz, birbirimizin ensesini tokatlıyoruz, omzunu sıkıyoruz..bir göte parmak atmadığımız kaldı yani..

ama gel gelelim, dışarıda alamet-i farika takılan burçin hanım, eve gelince kuzuya dönüyor mübarek..hem de gergin bir kuzuya.. böyle tam kesimden önce, hayvan hisseder, dişlerini takırdatıp ayaklarını filan sürtmeye başlar ya, aynen öyle aq..sakin lan.. yemiycez seni..

ben film izlerken güleriz, romantik ortam da oluşur, biraz yakınlaşırız, o da biraz rahatlar diye düşünüyordum, böyle ortam da loş ya hani, 

pek bir değişiklik olmadı lakin.. sözde flört halindeyiz ve ne güzel baş başa film izliyoruz, ama hatunla aramda 15-20 santim var en az..lan azıcık yaklaş be..dirsek temasını sağlayalım?

ben biraz yaklaştım o gelmeyince, gülerken filan ona doğru eğiliyorum, arada koluna dokunuyorum, yan gözle bakıyorum, kontrol ediyorum, o da bana bakıyor mu diye, çünkü öyle bir an yakalarsam hoş olabilir... 

tüm bu soğuk ve kasıntı tavırlara rağmen, sabredip işleri akışına bırakıyordum ki, tepemin tasını takla attıran bir şey oldu,

esas oğlanın, esas kızla henüz tanışma aşamasındayken, öylesine takıldığı başka bir hatunu götürdüğü (ama baya götürüyor yani, masanın üzerine filan oturttu, oradan kucağa aldı) sahnede kız demez mi bana,

"ya buraları biraz geçsek?"

devrelerim yandı o saniye.. buraları mı geçelim?..geçelim mi buraları? buraları geçelim mi?... lan?!... 

filmi durdurup, şaşkın şaşkın baktım kızın yüzüne, "ciddi misin?"

"evet, geçelim ya" dedi tekrar sıkkın-çekingen bir ses tonuyla.. haaydaa..olm kız daha filmdeki öpüşme, sevişme sahnesinden rahatsız olurken, bunun gerçeğini, kendisi nasıl yapacak?

sinirlendim ama belli etmemeye çalıştım, filmi de inadına 10 dakika ileri aldım.."çok aldın" filan diye itiraz da etmedi..

sessiz bir şekilde filmi izlemeye devam ettik... eh ben zaten daha önceden 2-3 kere izlediğim için sikimde değildi.. sonrasında, onca komik sahneye rağmen hemen hemen hiç gülmedik.. aramızdaki 10-15 santimlik mesafe de hiç kapanmadı..

"buraları geçelim" miş... amına kodumun bebesi.. töbe töbe..

filmde 1-2 kere daha o tarz sahneler geldi (aslında çok daha masumları, çünkü bu sefer olay esas elemanların arasındaydı, cinsellik geri planda, romantizm ön plandaydı) onları da bu bir şey demeden 5 er dakika şeklinde atladım.. makaslama konusunda rtükten bile daha acımasız davranıp, yaklaşık 2 saatlik filmi 1.5 saate indirmiştim neredeyse.. tabi zaten film keyfi filan yalan oldu.. eminim ki o da bir bok anlamadı ilk olayın ardından..

ya hayır, bir de neye kızıyorum biliyor musunuz? sen, filmdeki öpüşme sahnesinden bile rahatsız olacak kadar mazbutsun, ama gecenin bir vakti, epi topu 2 aydır tanıdığın bir adamın evindesin aynı zamanda..bu iki yüzlülük değil de nedir?

aah burçin ah..o kadar dengesizsin ki..o kadar olur yani.. senin yüzünden kendimi, genç kızları kandırıp tuzağa düşüren kötü adamlar gibi görmeye başladım.. kızım sen değil misin bana günlerce haftalarca uzaktan uzağa iş atan? e hadi ben yanlış anladım, üstüme alındım..o zaman ayağına geldiğim zaman postayı koyardın? onu da yapmadın.. yapmadığın gibi, bir de üzerine, beni başka kızlarla görünce, sanki sahipli malınmışım gibi tripler yaptın.. numaramı aldın, mesajlar attın, aklımı karıştırdın.. bulandırdın..

tüm bunların üzerine, bu hareketler niye?

ha tamam, belki sen, aramızda böyle, romantik, slow başlayan, uzun vadeli bir ilişki olsun peşindesin, ama senin bu ilişkiyi başlatma şeklin, sergilediğin karakterin ve tarzın buna uygun değil ki? benim bu tip ilişkilere uygunsuzluğumdan bahsetmiyorum bile..

iyisin, hoşsun, ama böyle olmaz..bu şekilde bir ilişki başlayacağına, hiç başlamasın daha iyi..ben, kusura bakma ama, seni de eğlenebileceğim ve benimle eğlenebilecek bir kız sanmıştım.. eğlenmekten kastımın ne olduğunu biliyorsunuz tabi..

şimdi böyle düşününce, böyle konuşunca, ben şerefsiz oluyorum, piç oluyorum, pezevenk oluyorum, oluyorum da oluyorum... iyi de beyler, önceki sefer yaptığım hataları tekrarlayıp gene mi üzeyim insanları? duygularıyla oynayayım?

ben, o kulvara ait olmadığımı anladım artık, o yüzden cici kızlara hiç bulaşmıyorum işte.. kendim gibi hovardalarla takılmaya çalışıyor, günlük, gecelik düşünüyor ve yaşıyorum..

suç mu oldu yani kendimi oralardan çekince? 

neyse işte.. burçin..eğer sandığım gibi biri değilsen ve bir çeşit peri masalına niyetliysen, bence hemen vazgeç bu niyetinden.. benim işime gelmediğinden değil, sana yazık olur diye korkuyorum.. bıktım ah almaktan, küfür yemekten.. sonra gecelerce vicdan muhasebesi.. işim gücüm var benim.. yürümem gereken bir yol var.. hiç bir han da kalıcı değilim, kusura bakma..

filmden sonra etrafı eski haline getirdik, ben de gittim biraz daha abur cubur koydum mutfaktan, o ara kendi kendime küfrediyorum fısıldayarak..

odaya döndüğümde iyice gıcık olmuştum duruma..en iyisi bir noktadan girerek bu mevzuyu açmak.. içimde kalırsa ifrit olucam hepten..

"iyi misin burçin?" dedim imalı bir şekilde..

dudak büktü, omuz silkti, "iyiyim? neden ki?"

"ya ne bileyim, bana sanki çok gerginmişsin gibi geliyor da..geçen geldiğinde de öyleydi, yeni samimi olmaya başlayışımıza bağladım..ama onca şey paylaşıp, onca zaman geçirmişken (aslında pek de bir şey paylaşdığımız yoktu ama neyse) hala bu..bu şekilde kendini kasman beni de geriyor.. mutsuz musun yanımdayken? rahatsız mısın?"

her kelimede daha da keskinleşen sözlerimi, ağzı yarı açık, gözleri donuk şekilde dinledi bitene kadar..ben bitirdikten sonra da bir kaç saniye sessiz kaldı.. ardından,

"gergin.. değilim..ama sen ne bekliyorsun ki?" dedi kaygılı bir sesle.. "filmdeki sahneleri geçtik diye mi bütün bu agresifliğin?"

bırak yeaa dercesine bir el hareketi yaptım, "eaah..o sadece fitili ateşleyen kıvılcım oldu.. genel olarak böylesin zaten.. eğer geldiğin zaman rahatsız olacaksan neden geliyorsun ki bana? ben çağırdım diye, istemeden mecburen mi geliyorsun? yok ki öyle bir mecburiyetin burçin..bir de ben sana sormak istiyorum senin sorunu, sen ne bekliyorsun benden? cidden, meraklar içerisindeyim, çünkü daha hala ne yapmaya çalıştığını çözemedim.."

yüzünü asmış, yerdeki parkeleri sayarken dinledi yine beni.. yine sessizlik..

"gideyim ben en iyisi" dedi sonra birden bire.. zıpkın gibi ayağa fırladı, yüzü gergin, gözleri alev alev..

"peki! git, ben konuşmak istediğim zaman kaç, ama bundan sonra herhangi birisi olursun benim için!"

hızlı hareketleri, yine aynı hızla kesildi.. ikimizde ayakta, yerlerimize çakılı gibi, birbirimize öfke dolu gözlerle meydan okuyoruz..

onun bana öfkelenmeye hakkı var mı ki? ne yaptım ben ona? dengesizliklerini yüzüne vurup, aramızdaki saçmalığı netleştirmeye çalışınca kabahatli mi oldum?

bu duraksamadan faydalanarak tekrar konuştum,

"otur da konuşalım burçin.. haftalardır yaptığımız geyikleri boş verip bu sefer adam gibi konuşalım, olur mu? ne yaptığımıza, ne olduğumuza karar verelim?" dedim sakin bir sesle..

sağa sola bakındı biraz.. nihayet yüzüme bakarak konuşabildi,

"benim ne düşündüğüm belli olmuyor mu zaten?" dedi..

"evet, bir an önce benden kurtulmak istiyormuşsun gibi görünüyor, hep böyle.. sana yakınken yakın olmamı istemiyorsun, uzakken de yaklaşmam için elinden geleni yapıyorsun? sence iyi bir oyuncak mıyım burçin? hı? cidden benle oynayabilir misin?"

iyice sertleşti aramızdaki bakışma.. kız bana doğru bir adım atınca içinden "aha tokat geliyor galiba" diye düşündüm ama olmadı öyle bir şey.. tüylerimizi kabartmış, birbirine diklenen kediler gibi uzun uzun bakışıyoruz..

"asıl oyunu bozulan sensin bence" dedi sonra, sanki büyük bir keşif yapmış gibi bir edayla.. "o takıldığın bar kızlarını bilemem, ama ben o oyunlara gelecek biri değilim..sen ne kadar açık olursan, ne kadar delikanlı olursan ben de o kadar açık olurum sana karşı" 

delikanlılığıma laf etme sikerim..

"oouu ooo..bar kızları? ben? ya sen ne sanıyorsun ki beni? kazanova filan mı?"

"ne olduğuna daha sen bile karar verememişsin... ben nerden bilebilirim?" deyip hareketlendi..

gidiyor..

yanımdan geçti, tam oda kapısının kolunu yakalıyordu ki, ben onun elini yakaladım...

öyle hoyratça değil ama..son bir dokunuş gibi..

eli, parmaklarımın arasında, kala kaldık yan yana..

hafifçe çektim, kendim de döndüm ona doğru.. diğer elimi de yanağına koydum..ilk kez dokunuyorum porselen yanaklara.. soğuk,beyaz renklerine rağmen, sıcak yanaklar bunlar.. gözleri şok halinde yüzüme kitlenmişken iyice yaklaştım yüzüne, dudaklarımı dudaklarına değdirirken karşı koymadı, itiraz etmedi..

vücudumuzun üst kısmından başlayıp, ayak tırnağımızın ucuna değin bizi titreten bir şok dalgası gibi sarmaladı şehvet ikimizi de..ayakta, öylece, resim çektirir gibi öpüştük bir kaç saniye.. içimdeki bütün duygu patlamasına rağmen sakin, kibar ve yumuşak olmaya çalışmıştım..

dudaklarımın arasına alıp tadına baktığım alt dudağını centilmence serbest bıraktım..ben, üzerime düşen, başlatıcı, vurucu hamleyi yapmıştım, bundan sonrasını ona bırakmamak hanzoluk olurdu.. fakat ondan bir hamle gelmedi..

boşlukta geçen ve büyünün bozulması için yeterli olan bir iki saniyenin ardından elini elimden kurtardı, beni kendinden uzaklaştırdı.. aramızdaki mesafe açılıp da yüzünü, gözlerini yeniden görüş alanıma alınca beklediğimden farklı ama en az beklediğim kadar yoğun duygular silsilesiyle karşılaştım..

kız kaygı-şaşkınlık karışımı bir ifadeyle yüzüme bakıyordu..lan, hiç mi hoşuna gitmedi be?

gözlerini üzerimden ayırmadan, yavaş yavaş kapıya yaklaştı, kolu tutup çevirdi, açtı..

"sen..?..ne..ne yapıyorsun?" dedi nefes nefese..az önceki kaygı-şaşkınlık ifadesi, şimdi de korkuya dönüşmüştü..

çaresizce ellerimi iki yana açtım, göreceği sarı kartı bekleyen futbolcu gibi şaşkın ve mazlum bir biçimde, ne kabahat işlediğimi anlamaya çalıştım..

ne yaptım lan? ne yaptım ki?..

açık kapıdan ağır ağır çıktı.. sonrasında hızlı adımlarının sesi geldi..

kendimi, hayvanat bahçesinde, bakıcısının beslediği aslan gibi hissediyordum.. adam bana sanki yemimi vermiş de, hareketlerimi kollaya kollaya geri çekiliyor sanki..

oha be..ben o kadar tehlikeli miyim?..

odadan çıktım bende arkasından.. evin kapısını açarken gördüm.. resmen kaçıyor lan kız? telaşla..

"burçin? napıy... "

"gelme tsigalko" dedi miyavlar gibi..

laaaan! noluyo be?

"ama.."

"lütfen.." dedi yine aynı sesle.. ağlayacak gibi olmuştu yüzü.. kapıyı açtı, aceleyle botlarını giydi..ben de o sırada endişeyle izliyorum..oha ya..ne oldu abi..

tam kapıyı üzerinden çekip kapatacakken gene hamle yaptım,

"bu..burçin, ben bırakayım durağa?"

çot!

cevap hızlıca çekilen kapının çıkardığı gümbürtü oldu..

kafeden de böyle atarlı, hızlı adımlarla çıkarken, peşinden gidebilmiştim..

ama bu kez kovalayacak derman yoktu ayaklarımda..

ne biçim bir hareketti bu böyle be...

hıyar gibi kalakalmıştım koridorun ortasında.. beni o transtan açılan oda kapısının çatırtısı ayılttı, arkamı döndüm, tolga koridorun öbür ucundan, yüzünde güldü-gülecek bir ifade, alt dudağını dişlemiş bir şekilde yaklaşıyor..

"hacı noldu be?" dedi.. sonra da dayanamayıp sırıttı..

tutuk tutuk konuştum..

"olm.. anlamadım ki... lan sen bizi mi dinliyodun amk?!"

iyice gülmeye başladı bu,

"hahaha.. kız terso çıktı galiba, tecavüzcü çoşkun agfdasfgdaf"

"aga sus ya..amına koyiyim.. cık cık.."

elini omzuma attı, gevrek gevrek,

"siktir et be agaaa, bütün kızları götürecek değilsin ya? arada böyle olur, boş ver tecrübe bunlar hep sana :p"

"olm bak bir de sen gelme üstüme.. amına koyim kız harbi tecavüzcü, sapık gibi muamele etti lan bana.. amına kodumunun.. yaptığı hrakete bak?..piç, sen de dört gözle bu anı bekliyormuş gibisin haa!"

"ahahhaa yok bee, mal, tam şarkı arasına denk geldi bağrışmalarınız, tabi ben de hemen duvara yapıştım ne iş, dinlemek için x)"

"amına koyiyim.."

"ehehe.. boş ver kardeşim..git asıl bir posta da taşaklar ağrımasın asfasf"

"sana asılcam şimdi sağlı sollu sikik.."

"zaa asfsasda, tamam tamam.. neyse :p ben hemen yandayım biliyorsun, psikolojik destek filan gerekirse x)"

"amcık.. siktir git hadi.. çek şu elini de..amına koyiyim ya.."

"x)"

odama geçtim.. kapıyı kapatıp kendimi divanın üzerine bıraktım..

kulaklarım uğulduyor anasını satayım.. sorsanız, bu gecenin bitiş şekline dair size 100 farklı senaryo yazardım, ama bu, kesinlikle onlardan biri değildi..ne oldu böyle arkadaş.. göt gibi kalmak, deyiminin organik kanıtı oldum saniyeler içinde..

dahası, tolganın da dediği gibi, kendimi resmen tecavüzcü coşkun gibi, nuri alço gibi hissediyorum..

sapık mıyım lan ben?

niye bu muamele?..

..o gece uyku tutmadı.. sinir harbi şeklinde geçen saatler içerisinde bir sağa, bir sola dönüp durdum sabaha kadar..

çok kötü hissediyorum kendimi beyler..o ilk sinir ve şaşkınlığım geçince, eziklik duygusu daha da belirginleşti.. resmen ezildim lan bu gece.. yaftalandım..sapık yerine konuldum.. damgalandım resmen.. kızın biri, neredeyse koşarak, korku içinde, ağladı ağlayacak bir şekilde kaçıp gitti evimden..oha..

acaba ben mi bir hata yapmıştım? yoksa karşımda komple bir hata mı vardı, durumumu ve tutumumu sorgulamamın gerekmediği..

"çetin ceviz (:" dedi paslı bir ses..

hah... kamber de geldi.. düğüne başlayabiliriz..

"ama arkadaşın haklı..bu da bir tecrübe (:"

"ya allahını seviyorsan siktir git.. hiç çekemeyeceğim bu gece ironik, alaylı cümlelerini"

"allahımı sevmediğime göre.. sanırım kalıyorum x)"

şeytanın esprilisi de hiç çekilmiyor be arkadaş..

"amacım seni sıkıştırma ya da alaya almak değil tsigalko.. yine kızgınlık halinde yaptığın hatalardan birini yapıyorsun.. aynı tarafta olduğumuzu unutuveriyorsun.."

"aa! sahi, çok faydan dokundu bu gece sağ ol.."

"dokunmadı mı?"

"hı..bak kesin o son saniye öpücüğü senin sayendedir.. demi? sen dürttün beni.. aferin, bravo sana.. helal.."

"(: anlaşıldı..bu gece konuşmak için pek uygun değil.. sapık yerine konmak hoş bir şey değil doğrudur..ama sorunun sende değil, karşı tarafta, farklılığın da yine sen de değil, karşındaki insanda olduğunu kabul etmen gerek.."

"ah, hemen akladım kendimi yani? bu şekilde mi çözeceğiz bu durumu? yani tüm suç kızda? bende hiç kabahat yok?"

"mesele suçluluk-suçsuzluk meselesi değil ki? sorun, tamamen karşındaki insan tipinin, şimdilik sana farklı gelen tavırları..ilk defa karşılaştığın bir tür..ilk kez gözlemlediğin davranışlar bütünü.."

"iyi.. neyim ben, araştırmacı biyolog, doğa bilimci filan mı?"

"tsigalko.. tsigalkooo... kızgınlığını, hayal kırıklığını anlıyorum..ama bütün bunları bir kenara bırakıp sakin kafayla düşündüğün zaman bunun gerçekten önemli bir tecrübe olduğunu fark edeceksin.. seni daha büyük hatalardan koruyabilecek, yolunu, doğrultunu sabit tutmana yardımcı olacak bir tecrübe.."

cevap vermedim..

"o zamana kadar kendine kızmaktan özgürsün tabi.. ayrıca, eğer biraz bu işlerden anlıyorsam, ki anlıyorum, bu randevunun bir 2. raundu, rövanşı da olacaktır, belki o zaman içindeki öfkeyi atıp fiziksel olarak da rahatlayabilirsin"

"ne demek bu?"

"bu, şu demek.. tohumu toprağa ektin.. herhangi bir zamanda filiz verebilir? çünkü tohum kaliteli, toprak verimli.."

"yani, demek istediğin... ?"

yeniden yalnız başıma kalmıştım..

kafamda dönüp duran karmaşa yetmiyormuş gibi, bir de sevgili küçük şeytanım aklımı bulandırmış, çorbaya bir kaşık su da o eklemişti..

tecrübe midir, nedir bilmem, ama şu an sinir olduğum kesin..tek bildiğim o..kendimi berbat hissettiğim..

son bir part daha girelim panpalar, geceyi toparlayıp döneme noktayı koyalım.. aslında arada 1-2 şey daha var gibi ama atlayabiliriz oraları, sonradan kısaca değinirim zaten, soru işareti kalmaz.

... 

o geceki felaketten sonra, bir süreliğine gönül (sikiş) işlerine ara vermeye karar verdim.. isabet de oldu, zira finaller, ucu sivri, gizemli bir cisim gibi yaklaştıkça yaklaşıyordu..

son bir kaç programa burçin gelmedi tahmin edeceğiniz üzere..

nilayla bu konuyu biraz konuşur gibi olduk..ama tabi detaylara inmedim.. inebilir miyim lan? kendi kendime bile anlatamam ben bu olayı bir kez daha..o kadar utanıyorum aq..

sadece, kızla aramızdaki işin olmadığını söyledim.. neşeyle karşıladı durumu, çünkü artık edaya yoğunlaşabileceğime inanıyordu..

tabi ki böyle bir niyetim yok.. hatta yılbaşı gecesinden sonra, programlara geldiği zaman, aralardaki kısa sohbetlerimiz haricinde bir diyaloğumuz da olmadı..

aramadım.. mesaj atmadım, ekstra ilgi göstermedim, üzerine gitmedim..

böylece, sözde benden hoşlanan, ama ciciliğinden de taviz vermeye niyeti olmayan eda hanımdan hiç çaba harcamadan, kolayca kurtulmuştum.. çünkü bu tip kızlar, asla ileri atım atmazlar.. aşklarından ölseler bile, her zaman adımı karşıdan beklerler, erkek adımı attıkça ilişki sürer ve aslında ülkemizde "ilişki" dediğimiz şeyin de genel anlamda tanımı budur..

o beklenen adımlar benden gelmeyince, bizim edayla başlaması muhtemel, müstakbel ilişkimiz de çöpe gidivermişti.ne güzel ya..ooh.. seviyorum aslında böyle kızları bak.. hiç zorlamıyorlar ne güzel.. ayşegül de böyleydi mesela..o da fazla üzerime gelmemişti.. aferin..

finallerden 1-2 gün önce, tolgayla cansunun işi resmiyet kazandı.. hayırlı olsun piç kankama..sen de az yavşak değilsin ha..

nilayın da kulağına gitti tabi gelişmeler..pek renk vermedi.. artık ne düşündüğünü, bir planı olup olmadığını, varsa şayet, ne olduğunu ilerleyen günlerde göreceğiz..

dönem biterken, 5+1 şeklinde düşünebileceğimiz mütevazi grubumuzun yarısı sevgiliye sahipken (tolga, alper,nuriş) yarısı da sap idi.. yine yarısının götüne sınavların girmesi büyük ihtimalken (tsigalko, nuriş,neco) diğer yarısı nispeten daha soft atlatacaktı bu dönemi..

elifle, ilk final haftasının ardından hafta arasında buluştuk..

sandığınız gibi sikiş dönmedi bu sefer, kafe ortamında geçen kuru kuruya bir konuşma.. aslında bir çeşit veda konuşması da denebilir.. çünkü ben kızı fak badi misali kullanma hakkımı, yılbaşı gecesi yaptığım manevra ile kaybetmiştim zaten..

çok riskli olduğuna, ortak arkadaşlarımızın ve çevremizin daha fazla şansımızı zorlamamıza müsaade etmeyeceğine dair olan ve elif in, "seni kullanmış gibi olduysam çok özür dilerim" şeklindeki boş hezeyanlarının da yer aldığı konuşmamızın ardından, aramızda fiziksel-duygusal-ruhani birlikteliklerin tamamına bir çırpıdan noktayı koymuştuk..

hem bu ara yeni birisiyle takılıyormuş.. işin henüz başlarındalarmış ama potansiyeli, olabilitesi varmış ilişkilerinin..

kısaca "yeni bir tokmakçı buldum, senden daha iyi çalıyor davulumu" desene işte aq..

neyse ne..

finallerin, beklediğim üzere anüsüm civarında patlamasının ardından götün götün döndüm bursaya.. yıl başından bu yana olanlara şöyle bir baktığımda, etrafımda olan ve flört halinde olduğum-ya da flört potansiyeli olan-seviştiğim-konuştuğum-öpüştüğüm, 3 tane hatunu bir solukta kaybetmiştim.. evet, artık ne burçin, ne eda ne de elif var..

kim var lan?..sahi..kim var? kimse kalmamış valla..bir anda boşalıverdi çevrem.. telefonum sustu, mesaj gelmez oldu.. nasıl ki, bir kadınla bir şeyler yaşamak üzereyken, inadına inadına diğer kadınların da resmen gökten yağması gibi bir durum varsa, söz konusu yalnızlık olunca da hepsi birden gidiyor, hiç biri kalmıyordu..

nilay hariç tabi.. neyse ki o hala yanımda..

sömestrinin ilk haftası zihnimi ve vücudumu tamamen dinlenmeye adadığım, tibet rahiplerine taş çıkartırcasına bir uyuma-miskinlik silsilesi şeklinde geçişip gitti.. sonrasında rahatımı, kaldığım 3 sınav için bozup bütünlemelere gelmek zorunda kaldım..1 ini verdim 2 sini de inşallah seneye vericez artık.. neyse ki ders almamı engellemiyor da, okulum uzamayacak, en azından ilk dönemler için götü kurtardım dene bilir..o kadar yatmaya, savsaklamaya gene iyi lan.. bereket versin.. seneye her türlü geçerim ben onları..

2. dönem başlamadan önce, son bir kaç günüm kalmıştı geriye, ailem tekrar dönmemi istedi, ben de kırmadım..bir kez daha döndüm bursaya bütünlemelerin ardından..

işte o ara önemli denebilecek bir gelişme yaşandı.. sanırım yarın gece başlayıp, yeni dönemin başlangıcıyla devam edeceğimiz yer de tam burası olmalı

herkese iyi geceler, yarın gece kaldığımız yerden devam kısmetse

selamlar herkese, bu gece el classico var imiş, o sebepten ötürü gelemeyebilirim panpalar, vakit bulabilirsem erken gelicem, 22.00 gibi filan, maça kadar yazarık

yorumlarınızı esirgemeyin, öpüldünüz

hacılar, el clasikko dan sonra gelmeye çalışacağım, olmazsa da allah affetsin artık (: görüşmek üzere

selamlar muhteremler (:

bugün muazzam bir boşluk var önümde, düşündüm ne yapsam ne yapsam diye, sonra dün geceden sözlüğe borçlu olduğumu hatırladım (:

yazmaya başlıyorum gece gelenlere de sürpriz olur hem, 

tabi gece de yazacağım yine bir aksilik olmazsa

http://fizy.com/#s/157myb 

sömestrinin yarısından çoğunu arkamda bırakmış, bütünlemelere de girip çıkmış ve son bir kaç gün için tekrar memleketime dönmüştüm. aslında genelde dönemin ilk haftasını da asarım, ama bu kez gidesim var.

döndüğümün akşamı salonda otururken telefonuma önce bir çağrı geldi, baktım yabancı bir numara. pek üstünde durmadım. bir saat kadar sonra bu sefer aynı numaradan mesaj geldi,

"ben burçin. yeni numaram bu"

telefon elimde kalakaldım..bu da ne demek ki şimdi? anlaşılan küçük hanımın daha bizle işi bitmemiş..yeterince oynayamadın mı güzelim?

odama çekilip kapıyı kapadım, mesaj atan numarayı çaldırmaya başladım..7-8 kere çaldı en az hiç çalmadıysa, sonunda açıldı,

"alo?"

"alo! burçin, sen misin cidden?"

"e..evet.."

"neden mesaj atıyorsun?" dedim kontrol edilmeye çalışılan bir öfkeyle,

"hattımı değiştirdim..yeni numar.."

"ya bana ne senin yeni numarandan? cidden hala muhatap olabiliyor musun benimle? kaçarak gitmiştin en son yanımdan ya hani?"

sessizlik oldu..hattın diğer ucundan değişik sesler geldi,

"başka biri mi var orda!" dedim hemen daha da hiddetlenerek, parmağım "kapat" tuşunun üzerindeydi artık..seninle mi uğraşıcam lan? gene neler çeviriyorsun kim bilir..

"hayır?" dedi ağlamaklı bir ses tonuyla, sonra da burnunu çekti, "konuşmamız lazım, yüz yüze, ne zaman dönüyorsun?"

"belli olmaz benim dönüşüm..konuşma filan da yok burçin, sana iyi geceler"

çat diye kapattım telefonu..oh... bu ne rahatlık lan böyle..

yalnız istesem olmaz böyle de bir şey, çok fena içimde kalmıştı sinirim ve şaşkınlığım..ahaha..olaya bak lan, akşam akşam ayak üstü intikam aldım resmen, keşke her şeyin karşılığı bu kadar basit olsa..

kapıyı açtım tam odadan çıkıyordum ki koridorun karşı duvarına doğru kapımdan seken kardeşimi gördüm,

"nabıyon kız sen?"

pis pis sırıttı "burçin kim abiii? x)"

"kız işte bir tane"

"hıı manitalardan mı? :p"

"eveeet evet..eski manita işte..sus annenlere söyleme onların geyiğini dinleyemem şimdi iki saat"

"tamam, rahatsız mi ediyo arayıp x)"

"yeeaa işte..boş ver"

"kesin tipsizdir x)) tipsizlere saplanma ooluum afassadf"

"kes lan! (:"

içeri gittim tekrar, kesin yumurtlar bizim ki, bir de başımıza kapı dinleme adeti çıktı,

"bana bak, bi daha kapımın önünde görürsem balkondan atarım seni ona göre"

"vaaalla geçerken duydum, çok baarıyodun, merak ettim 
* "

"iyi işte bir daha olursa, direkt çöptesin"

harbi çok mu çıkmıştı sesim? hımm..iyi bu bana ders olsun, öğrenci evinde değiliz nitekim..biraz daha kontrol şart..okey..

salonda bizimkilerle takıldım biraz daha, bunlar 11 gibi yattılar, anneannem zaten erken yatar, sabah namazına filan kalkıyor kadın, bizimkilere kahvaltı hazırlıyor..

çatlak kardeşimi de yatırdıktan sonra salonda televizyonla baş başa kaldım, açtım ntv de geyik muhabbeti var tarih üzerine, onları dinliyorum uykumu getirsinler diye, gider zıbarırım sonra da..

yanımdaki sehpada duran telefon tekrar titremeye başladı, elimi attım, arayan, yabancı numara.. burçinin ki miydi bu acaba dikkat etmedim ki,bir kaç çalışın ardından tam açacakken kapandı.

numarayı az önce konuştuğum numarayla karşılaştırınca burçin olduğunu gördüm..la havle.. şimdi de telefon sapıklığına mı başladın? hee doğru tabi, benim evdeki nuri alço vari sapıklığıma misilleme olarak sen de bu şekilde saldırıyorsun.. olabilir tabi.. makul bir seçenek..

sessizce küfredip tekrar koydum telefonu yerine..

5 dakika sonra bu kez mesaj titreşimi..

"niye açmıyorsun?"

"anana sor" yazmamak için zor tuttum kendimi.. şimdi buna iki saat cevap mı yazıcam bi de yeaa.. aramak da istemiyorum.. dakika harcayamam bunun için..

sonra gene kendimi tutamayıp "niye arıyorsun?" yazdım.

görülen o ki burçin in biraz daha süründürülme potansiyeli vardı, benim işime gelir valla..o gece ki hareketlerinde sonra ne yapsam az geliyor, böyle keşke yanımda olsan da ağzına sıçabilsem göstere göstere..

cevap geldi,

"konuşmamız lazım. bu şekilde kalamaz"

bence de kalamaz..sen bıraktın ama bu şekilde? sikik..

"sakinleş tsigalko" dedi buyurgan bir ses.. sahibine bakmak için efor harcamadım çünkü zaten biliyorum kim olduğunu..

"sakinleş ve istediği konuşma için koşulları oluştur"

"niye? tekrar göt gibi kalmak için mi?"

"kim demiş?"

"haa bu sefer verecek yani, ben de kolumu kıpırdatmadan zafer kazanmış olacağım..bu kadar basit mi amına koyim?"

"öyle bir şey söylemedim (: sen sadece konuşma için uygun ortamı oluştur"

kuşkuyla koltuğumun yanına tünemiş olan ucubeyi süzdüm..bu, burçin mevzusunda son kez uyuyorum sana..son bir kez daha..ona göre..

"tamam konuş o zaman?" yazıp yolladım.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol