part91
“sevgililer günü gecesinin sabahı.. bana mesaj atmış bu..” dedim,
“kim? Buse mi?” dedi ebru hemen..
“aynen.. işte sonra ben de…”
“dur” dedi, sözümü kesti, “eve sürüyorum…odanda anlatırsın..”
Bakakaldım…gülümseme geldi böyle bi…onun da gözlerinin içindeki parıltıyı fark ettim…
Bambaşkasın be kızım..sen.. bambaşkasın..
Kontağı çevirmişti ki, bir aceleyle yanaştım, ellerimi yüzüne, boynuna doladım, o da döndü hemen, sarıldı.. dudak dudağa
girdik birbirimize.. nefes nefese, en kısa sürede mümkün oluğunca fazla öpücüğü, mümkün olduğunca fazla yere paylaştırdık.. saniyeler sonra aceleyle birbirimizden ayrılmaya çalışırken yine konuştu gülerek, “odanda.. (:..”
Olayları başından alarak anlattım ebruya…harekete geçmeden evvel, ona danışmam gerektiğini ve yanlış yaptığımı da yineledim..
“buse çok güzel bir kız..” dedi..”seni ilk anda şaşırtması, etkilemesi normal o mesajın.. sonuçta..bir zamanlar aşık olduğun ve elde etmeyi de başardığın biri.. eminim çok mutluydun o zamanlar.. sonrasında nasıl dağıldığını düşününce..”
“seninle olduğumdan daha mutlu değildim..” dedim..
“neyse..o agresifliğe de gerek yokmuş aslında ama..”
“dedim ya..tamamen bizi koruma iç güdüsüyleydi…refleks gibi, otomatik gibiydi resmen..”
Güldü..
“biliyorum bitanem…”
“bir daha böyle bir şey olursa.. olmaz gerçi bir daha böyle bir şey de, yani herhangi bir şeyde, önce seninle konuşacağım.. senin düşünceni alacağım, her zaman..”
“teşekkür ederim..ben de aynı şekilde…olursa tabi benzer bir şeyler :p”
“olur mu ki? Olma potansiyeli var mı? :p”
“yoo (:” dedi saf saf,
“niye yok?” deyip sırıttım, “sahi ebru, niye yok? Nasıl olmaz yani?..o kötü günlerden sonra.. onca zaman..bu kadar bir kız olup da, hiç kimsenin hayatına girmemesi?”
“niye ya illa birileriyle sevgili olmak zorunda mı insan?”
“değil de..(:”
“olmadı işte.. evet, olacak gibi olanlar oldu.. yanlışlıkla ümit vermiş bile olabilirim hatta..ama ben hiç düşünmedim yani..şu çocukla olsa, güzel olur diye filan..”
“vay be…insan kızgınlıkla, inadına yapardı en azından :p..onu bile yapmamışsın?”
“yok canım kalsın..onu bir kere yaptım, bir daha da tövbe..(: salak.. gerizekalı..o da yine senin yüzünden…”
“ahahaha, ufuk olayını diyorsun demi?”
“gülme (: aptal ya..”
“beni kıskandırmak içindi o sanırım? :p”
“kes..mal (:”
Gülüşerek yatağa devrildik her zamanki gibi..
Ve her zamanki gibi, bu fırtınayı da bir şekilde atlatmayı başarmıştım.. başarmıştık diyelim daha doğrusu.. busenin, ne amaca hizmet yaptığı belli olmayan (aslında belli de neyse) olta atışı, başarıyla savuşturulmuş, hem kendi kendime sazan olmadığım hem de ebruya ona ne kadar çok önem verdiğim kanıtlanmıştı.
http://fizy.com/#s/20jrd6
Kulağının dibine üfledim..gıdıklandı, güldü, ittirmeye çalıştı..
“tekrar özür dilerim aşkım..böyle kolay bir meseleyi saçma sapan bir hale getirdiğim için..”
“tamam sorun değil..konuşmayalım artık bunları..(:”
“peki (:..ha, bir de biz mümkün değil küsemiyoruz fark ettin değil mi?..bir saat önce ne haldeydik..şimdi ne halde :p”
“senin her zamanki dalgalı deniz hallerin işte..ben de sana alıştım artık, huylarını birer birer bana kopyalıyorsun, sayende bir dakika önce somurturken bir dakika sonra kahkaha atmak artık normal gelmeye başladı..dengemi bozdun, dengesiz..(:”
“aman..aman yavrum, hepsini kopyalamayalım huylarımın..ben becerebilsem kendimden de silicem bazılarını :p”
“hıı…artık çok geç…yüzde yüz loading yani x)”
“kaldırırım ben onu sisteminden senin dur (:”
Her şeye rağmen demiştim..
Hakikaten de öyleydi..her şeye rağmen..
Ebruya karşı olan duygularımın gerçekliği ve kuvveti su götürmezdi…busenin bile (niye bile dediysem artık) karşısında durabildiysem, bir zamanlar aşık olduğum, baya baya, çarpılma boyutunda tutulduğum kadını bile ezebildiysem onun için, zaten başka bir güç durduramazdı beni..
Ama en az aşk kadar kuvvetli, onun kardeşi, karanlık ikizi olan bir duygu daha vardı…
Ve bir de cebimde, nedense sahibini bildiğime dair çok kuvvetli hislerim olan, rehberimde bir kayıtsız numara..
Tüm bunların öncesinde ise, bütün kötülüklerin anasıyla bir imtihanım olacaktı ayrıca..
Sınavlar, engeller bitmez bilmezdi..ve o parlaklığından gözümüzü kamaştıran, bakmaya dayanamadığımız güneşin bile lekesi vardı..belki de lekesiz, mükemmel bir hayat ve ilişki yaşamaya çalışmak anlamsızdı…insan oğlu doğuştan kötü, ruhu doğuştan eksik ve hasarlıydı..
bu gecelik benden bu kadar panpalar, en kısa zamanda yeniden yazmaya çalışacağım, görüşmek üzere (:
biriken mesajlara da en kısa zamanda cevap atacağım, kusura bakmayın panpalar, baştan savma şeyler yazmak istemediğim için bekletiyorum bazılarını, güzel şeyler var epey, hakkını verelim demi? (:
@baykuş seven adam, aynen panpam haklısın, 1-2 hafta içinde nispeten rahatlar diye düşünüyorum yoğunluk, şubat başına kadar sıkıntılı biraz.
son 2-3 ciddi olay kaldı geriye, bir ara da genel bir durum değerlendirmesi yaparız sınıfın ve diğer tanıdıkların durumuyla ilgili, çünkü uzun zamandır sadece ebru ve benim kameramdan görüyorsunuz olayları, hikayeyi bilerek iki kişiye indirgedim, bunu neden yaptığımı ilerleyen partlarda anlayacaksınız.
tekrardan iyi geceler, alın placebo iyidir:
http://fizy.com/#s/1chbk3
@babaokulundanterk, ağzını hayra, götünü bayıra aç panpa o ne biçim soru aq.. ölü filan yok, bir tek sene sonunda tolganın kanserden ölen arkadaşının mezarına ziyarete gidiyoruz, onu da yazmayacağım zaten burada.
@yirmibesmayıs, eyvallah panpam çok şükür, darısı cümlemize
bu gece 23.00 gibi görüşelim panpalar, hepinize iyi öğlenler (:
Günler geçiyor..
Yaşadığımız kavganın ardından, aramızdaki bağlar zayıflamak şöyle dursun, daha da kuvvetlendi ebruyla. Klişe olacak ama, bizi öldürmeyen şey, hakikaten de güçlendirmişti. Böyle zorluklar olacaktı elbet, daha başka, farklı alanlarda badireler de atlatacaktık muhtemelen..ve yaşadığımız her olumsuz şey de, tıpkı olumlu şeyler gibi tecrübe olacaktı bize.. artık bu bağ kopmazdı.. çok, çok çok ekstrem bir durum olması gerekiyordu ki, anca o zaman, belki.. yine bile ayakta kalabilirdik.. birbirini seven iki insandan daha sağlam, daha güçlü ne olabilirdi ki? Hangi binanın temeli, hangi ağacın kökü?..
Ebrunun yaklaşan doğum günü için şimdiden bir şeyler düşünmeye başlamıştım. Gerçi yaklaşıyor dediğime bakmayın, daha haftalar var (: ..evet evet.. planlamak yok demiştik..ama bunu kendim için, ya da kendime bir fayda sağlayacağı için değil, tamamen ebrunun mutluluğu için planlıyorum bu kez..
Önceki mekan reservasyonlarından, ince düşünülmüş yemeklerden, hediyelerden ve kutlamalardan farklı olarak, bu kez karşımdaki tavlamak için değil…onun yüzünde göreceğim gülümseme için..
Biraz kafamı kaldırıp etrafa bakındığım zaman, okulda ve evde de işlerin yolunda gittiğini görüyorum. Meğer ki benim patlak tekerim, hep gönül ilişkilerimmiş..hep o yüzdenmiş bütün hayatımı şarampole yuvarlaşıyım.
Bilhassa okulda, herhalde öğrencilik tarihimin en parlak dönemi geçiriyor olmalıyım. Tezimizin yüzde doksanlık kısmını daha teslimine aylar öncesinden bitirdim mesela, ufak tefek detaylar kaldı, günü gününe çalışıyorum derslerime, herhangi bir falso olmaması adına. Çünkü ilk dönemi temizledikten sonra ikinci dönemden ders kalırsa filan büyük sıkıntı ve saçmalık olur.. hoca tafrası çekmek, ellerine düşmek istemiyorum..
Tüm bu başarıda en büyük pay ise şüphesiz iyi bir ekip arkadaşına sahip oluşumda; ebru.. beni de kendi kararlılığına uydurdu, adeta bir lokomotif gibi peşinden sürüklüyor, “hayır, bu akşam dizayn çalışmalıyız biraz!” dediği an, itiraz edemiyor, yeni bir alternatif sunamıyorsunuz (:
Evin değişen düzeni ve efsane beşlimizin, en azından evdeki birliktelik anlamında bozulmasının ardından, başlangıçta kafalarda soru işareti olmadı değil. Ama gerek Berkay ın iyi niyetli bir çocuk olması, gerekse artık şunun şurasında hepimizin aynı çatı altında geçireceği son birkaç ayı olması vesilesiyle, varsa bile, ufak tefek pürüzleri görmüyor gözümüz.
Hatta Alper ve nuriş, önümüzdeki sene için, tolga ve ben gidince, geçişle geldiği için okulu kolay kolay bitiremeyeceğe benzen berkayla beraber alt katta kalmayı filan planlıyorlar. Üstteki 1+1 boşalacak böylece. Belki oraya da iki kız gelir, komşu olursunuz, size börek açarlar ha? (:
selamlar bu arada (:
Şehirde artık bir kapımız daha var. ilk zamanlar pek rahat değildik, rahatsız eder miyiz? Ediyor muyuz? Gibisinden düşünüyorduk ancak nilay ve neconun misafirperverliği ve bizim ziyaretlerimize iade-i ziyaretlerde bulunmaları, bu düşüncelerin yersiz olduğunu kanıtlamıştı. O değil de, adam sevgilisiyle aynı evde yaşıyor lan? hayata bak? Şekle gel? (:
Bak o kadar şey anlattım size, onca şey yaşamışım, göster bir tanesi bunun kadar eder mi? süper lan.. vallahi süper.. neredeeen nereye be neco…sen yıllar yılı platonik takıl, sevdiğin kızla, grubun lideri konumunda olan adam çıksın.. ayrılsın..ne yapacağını bileme…
Ama sabrının ve aşkının karşılığını aldı nihayetinde işte, demek ki, zaman zaman hıyarlaşmasına rağmen, kalbi de harbiden temizmiş.. bravo valla.. helal (: ..bu güne kadar bana en yakın olan birkaç kadından biri olan ve özellikle şu son yaşanan olaylardan sonra, karakterinin her haline kefil olduğun, dünyalar tatlısı nilayı böylesine mutlu edebilen, gözlerinin içini güldüren adam için fazla bir şey denemez zaten (:
Zaten hoş bir havası vardı, ama hep melankolik ve içten içe sancılı yaşamasından ötürü biraz mat, sönük görünüyordu nilay.. şimdiyse hepten güzelleşti, yüzüne renk geldi kızın..
Benim en büyük korkum, tolganın doğrudan ya da dolaylı olarak bu duruma tepki göstermesi, trip atması olurdu, ama o da, neredeyse “öylesine”, “takılmalık” olarak başladığı ilişkide bir küsür yılı devirmiş, hayatının en güzel günlerini yaşıyor gibiydi…ona da helal olsun…onu böyle mutlu edebilen, elinde tutabilen, sakin yaşatabilen cansuya da…
Keza, pek sağlam gibi başlamasa da, yine uzun bir süreci geride bırakan nuriş-beril ikilisine, hayta alperin Dilara da tutuklu kalışına da helal olsun…onlara da bir alkış…
Böyle çoğunluğu (hatta neredeyse tamamı) çift olan, çift takılan gruplarda, sap ve çapkın olan bir eleman varsa, her zaman tehlikelidir. Alex gibi adamdır bu, ne zaman ne yapacağı belli olmaz, çok pis ortalar keser, acayip paslar atar farkında olmadan..
Birazdan, o alex gibi adamın, hayatının maçını oynadığı geceyi anlatacağım size.. evet berkaydan bahsediyorum.. öyle bir şey yaptı ki..yani..ne söylesem bilemiyorum..ben anlatayım, siz karar verin..
Ondan önce, biraz da okuldan bahsetmek gerekirse, öncelikle yeniden basketbola başladığımı söylemem yerinde olur. Lan, bir gidip “hocam, eğer izin verirseniz ben yeniden takımla çalışmak istiyorum?” dedim iyi ki, adam bir başladı saydırmaya, bir laf ettim, bin işittim, yok işte, “zaten hiç bırakmayacakmışmışım” “aklım başıma anca mı gelmiş”miş “tilki kürkçü dükkanına mı dönmüş”müş “eşekler gibi pişman olmuşmuşum demi?” imiş..
Vay amk.. saydı da saydı.. sövdü de sövdü.. bunca lafın üzerine ben artık siktir etsin de gideyim diye beklerken,
“Salı-Perşembe akşam beşte başlıyor, ikişer saat, anlaşıldı mı!?” diye komutan edasıyla noktalayınca hem şaşırdım hem sevindim..
“anlaşıldı hocam (:”
Üzerime, ebrunun hediyesi Fenerbahçe formasını geçirip, parkenin üzerine yeniden çıktığımda, sanki uzun zamandır uykuda olan, varlığını bile unuttuğum bir can damarım daha uyandı, canla, kanla doldu..oh be..onca zaman sonra, potaya atılan ilk şut.. parmaklarınızın arasına aldığınız ilk pas…bu hissi özlemişim.. dünyada, basketbol topunun sağladığı o tatlı, pütürlü temas hissini çok az şey sağlayabilirdi bana.. ebrunun pürüzsüz yanakları bir, basket topunun pütürleri iki.. listenin devamını vermeyeceğim, ayıpçı şeyler var..
Yine bir dolu insanla, özellikle de alt sınıftan pek çok besyocuyla tanıştım.. şimdi bunlar da, öyle bir yayılmış durumdalar ki çevre olarak, bir kişiyle tanışıp biraz muhabbeti kurmak demek, otomatikman 3-5 kişiyle daha bonus olarak tanışmak demek..el sıkmaktan, kafa tokuşturmaktan, selam vermekten yoruldum..bir de ben veteranım diye yavşıyor hıyarlar
(: ağabeylik yapıyoruz bakalım..
Sınıfa dönersek, sınıf içi, son günlerimize yaklaşıyor olmamızdan mıdır nedir, kaynıyor.. insanlar, can havliyle, muhabbetli oldukları kişilerle daha da samimileşmek, samimi olmadıklarıyla da muhabbeti kurmak için çabalıyor.. günaydııın..anca uyandınız..
Öğreniyoruz ki, yıllar sonra birbirine açılıp da sevgili olan tek çift nilay-neco ikilisi de değilmiş.. tuğçe hanımı da
Gürcan diye bir çocukla everdik.. allah bereket versin.. bunlar haricinde iki çift daha oluştu dönemin başlarında.. işte bunlar hep balo öncesi kaynaşma hareketleri gençler..
Kimileri, yıllar sonra birbirinin farkına varır, bir araya gelirken, kimileri de, onca yıldan sonra, inadına yapar gibi, en olmadık zamanda ayrılıveriyordu işte..
Ayşen ve ozan, göründüğü üzere tamamen koptular. insanlar, ilk zamanki şaşkınlıklarını attıktan sonra duruma alıştı, yani bu olay, zirveye çabuk çıkmıştı ama oralarda pek kalamadı. Zira sevgililikleri döneminde, sınıfın geri kalanıyla oldukça zayıf ilişkiler içinde olan bu ikili, kimsenin de umurunda değildi esasen.. millete olay olsun, dedikodu olsun sade.. yoksa çok da siklerinde ayşen.. ozan…ama bu durumu da onlar yarattılar yani.. şimdi ozan, okulun başlarında takıldığı (hatta bir ara neconun bile içinde olduğu) gruptan başka bir sap, hıyarla takılıyor…ayşen de kendi gibi 1-2 kaltakla birlikte yaşam mücadelesi vermekte..
Beter olun.. benim acılarım yeni bitti.. sizinkiler yeni başlıyor.. nasılmış, neye benziyormuş görün, öğrenin bakalım.. öyle yanık kalplerle yaşamak kolaymıymış..
Benim için son derece değerli ve önemli olan bir başka kadın, begüm de ilkay ile üç ayı geride bıraktı.. eskisi kadar sık görüşemesek de (yeni çift olma hevesine veriyorum bunu) zaman zaman gerek grupça aktivitelerde, gerekse ikiye iki şekilde bir araya geliyoruz. Onun da yüzünde güller açıyor..
Ne güzel lan..
Herkes hak ettiğini buldu sanki ha?..”iyiler kazanır, kötülükler kazınır” demişlerdi, eğriyi, doğruyu bilenler..
Ne güzel söylemişler.. sonunda, etrafımdaki herkes, tüm sevdiklerim mutlu.. allah bozmasın be..bu noktaya gelene kadar çok savaştım, savaştık.. çok şeyler kaybettik..ama sonunda bu huzuru kazandık.. güzel bir final.. güzel noktalanmış bir hikaye…yıllar, yıllar sonra bile anlatacağım, anlatmaktan, hatırlamaktan keyif duyacağım mutlu son ile biten bir masal…
Tüm bu iyi-kötü karakterlerin ortasında bir yerlerde (gerçi kötü dediğim de, bana göre kötü yani.. sonuçta kötülük, göreceli bir kavram.. belki de başkaları için dünyanın en mükemmel insanı olabilirler, bilemiyorum) kendimi görüyordum, oldukça karmaşık ve kompoze bir biçimde..
Acaba, mutlu olmayı hem bu kadar hak eden, hem de hiç hak etmeyen, hem bu kadar iyi niyetli, hem de bu kadar karanlık düşünceli, bir ayağı bataklıkta, bir ayağı okyanusta, bir elinde ışık, bir elinde hançer, tam iki kavramın ortasında, o çizginin üzerinde bir adam daha var mıdır dünyada?..
O ince çizginin üzerinde, uzun bir yol yürüdüm..kah sağa, kah sola yalpaladım, bazen düştüm…
Çok, ama çok düşündüm..”ben kimim?” Diye..”nereye aidim?” Diye..”hangi taraftayım?” Diye..
Galiba, tüm bu işaretlerin de (etrafımdaki mutlu insanlar) yardımıyla, sonunda cevabımı bulmuştum..
Ben, özünde kötü, ama o kötülükle yaşamayı kaldıramayacak kadar naif bir insan olmama neden olacak, son derece sevgi dolu bir aile ortamı ve iyi bir yetiştirilme şeklinin yarattığı bir çeşit anomaliydim. Bana o denli yoğun bir sevgi verilmiş ve o denli doğru yönler gösterilmişti ki, artık, içimdeki canavara rağmen, yanlış yapmaya, yanlış yaşamaya utanıyordum..
Ormanda yavruyken bulup, evinizde baktığınız, büyüttüğünüz bir kurt yavrusu gibi düşünün.. evcilleştirilmiş vahşi bir hayvan..iç güdülerini yok etmeniz mümkün olmasa da, onu öyle bir sarıp sarmalıyordunuz ki, sadık bir çoban köpeğinden farkı kalmıyordu.. normalde telef etmesi gereken koyunları, bakıcılık yapması için emanet edip giderdiniz yani..
Ben buydum…öncelikle, insan ne olduğunu kabullenmeliydi…aklımızdan geçenleri değiştiremezdik belki, ama davranışlarımıza yön verebilirdik..
Beynim, muhtemelen, ömrüm boyunca bana “daha güzelini bul” “başka bir tane daha bul” “başka bir kadına ihtiyacın var” “yeter sıkılmadın mı?” “papaz bile her gün pilav yemez” “oğlum bu yaşta tek eşlilik mi olur, takıl gençliğini yaşa, kırkına gelince de bir tane yirmilik alır yaşarsın” şeklinde önerilerle gelecekti..bu kaçınılmazdı..ama o sesin ne kadar yüksek çıkacağı, benim tarafımdan ne kadar duyulacağı, ve benim o duyduklarıma ne kadar inanacağım, bana kalmıştı..
Şimdi, tüm tecrübelerimden ve geride bıraktığım yaşanmışlıklardan sonra, ebru ile bu kadar sağlam ve tutarlı bir gelecek düşünebilmemin sebebi, o evcil kurdun, tırnaklarını sökmüş, dişlerini törpülemiş, onu köpek maması yemeye alıştırmış olmamdı…hepsi, birden bire, bir anda olmadı elbette.. kolay da olmadı..ama bir şekilde oldu işte.. olmak da zorundaydı.. çünkü onca ehlileştirmenin sonrasında, “hayır, ben iç güdülerimi yaşayacağım!” deyip ormana kaçar, tavşan avlamaya kalkarsam, asla hayatta kalamam.
Bazı insanlar, asla tam olarak sevemezlermiş..hep %99.99 da kesilen bir download işlemi gibiymiş aşk hayatları..bu, hem psikolojik, hem de kimyasal bir problem, anormallik olmalıydı.. hatta belki de dnalarla, genetikle ilgili bir yönü de vardı.
Size, gözlerinizin içine baka baka “seni seviyorum” diyen , sonrasında bırakıp giden kız arkadaşınıza kızmayın..”seni asla bırakmayacağım” diyen erkek arkadaşınıza sövmeyin…
Ellerinde değil ki onların?..daha böyle, tutamayacakları, onlarca, belki yüzlerce sözler verecekler.. dediklerine kendileri bile inanmadan, sevgi sözcükleri söyleyecekler…ama onlar, kimseyi sevemezler…size özel bir durum değil yani bu…problemli olan onlar…harbiden de “sorun sizde değil, onlarda”…ben, şanslıydım..hem temelden sevgiyle yetişmiş, hem de yaptığım yanlışların ve tutmadığım sözlerin en acı getirileriyle yüzleşmiş olduğum için…
Ama onlar, benim kadar şanslı olmayabilirler…onları yargılamayın.. nasıl ki bir yılanı soktuğu, bir kurdu ısırdığı, bir kaplanı pençelediği için yargılayamazsanız, onları da, sizi yüz üstü bırakıp gittikleri, hayallerinizin içine ettikleri için yargılamayın..
Doğaları bu..vahşiler…kurt kızlara, kurt adamlara alışın…çünkü onlar yolcu..siz ise hancı olanlarsınız.. elbet bir gün, sizi gerçekten sevecek birilerini bulacaksınız..o zavallıların hayatı ise, devamlı bir şeylerin peşinde koşmakla, harap, bitap geçecek…
Aslında üzülünmesi gereken onlar..siz değilsiniz.. hayatları boyunca gerçek bir sevginin, sadakatin, aşkın ve bağlılığın tadını alamayacak olanlar onlar..
Hiç şeker yememiş, yiyemeyecek olan çocuklar gibi…şekerin daha ne olduğunu bilmeyecek çocuklar gibi..
Yediğiniz şekerlerin tadını çıkarın.. kiminin tadı acı olsa bile, aldıramayın..ve hep, o kan tadından başka tadı yudumlayamayacak olan yorgun kurtları hatırlayın..
Bir Perşembe gecesi,
“abi işte, böyle bir grubu misafir etmeyi planlıyorum ben” dedi Berkay aksanlı konuşmasıyla,
“vallahi problema derseniz benim oda da takılır, çıkmayız, problema olmaz (:” diye devam etti sırıtarak..
Tolgayla birbirimize bakıp duruyorduk..ne desek ki biz bu çocuğa şimdi..
Misafir, dediği, yani grup dediği, dört kız iki erkek..bir de içkili parti yapıcaz aq..biz erkeklerden birini ve kızlardan birini tanıyoruz sadece.. üç tane yabancı kızın, sevgili olan adamların evinde işi ne?..”problema” olur amına koyim.. olur
da..şimdi işte, ne diyelim?..
“kanka bizim kızlara söyleyelim o zaman, onlar da gelsinler ya da haberleri olsun..”
“olm Cansu gelemez yarın..”
“ee o zaman.. söyleyelim de..bilsinler yani.. yanlış anlaşılmalar olmasın..”
“yok yok.. kızlar iyi, kafa kızlar, yanlış anlama olmaz (:” diye araya girdi Berkay,
tamam işte kafa kız tehlikeli..hem saplar diyorsun, hem içicez diyorsun..bir de hepsi gece kalacaklar nerde yatırcaz onları biz hem?..ah Berkay ah..
şimdi böyle itiraz etsek, bu sefer hem çocuğa ayıp olacak, hem de kendimize, adam içinden “iki tane sarhoş kızdan korktular, demek ki bunlar o kadar iradesiz, yanlarında bozuk para düşürmeye gelmez aq” dese, haklı.. gerçi böyle bir cümle kurmaya Türkçesi yetmeye bilir, Almancasını düşünür muhtemelen, şayse göteşıtrase fünfunzıvanzig aynundırayzig..
“tamam o zaman, çağır gelsinler ya” dedim son kez tolgayla göz göze geldikten sonra..
“oo yee oley, çok güzel parti olacak, viskiler var, viski getiriyorlar, bende alıcam patlamış mısırlar, fleyksler (cips demek istiyor)..çok süpersiniz kankalar x) eğlence!..”
Piç o kadar güzel mutlu oldu ki, gülmeye başladık bizde..
Bunun bu kadar kasmasının sebebi, gruptaki kızlardan birine yazılıyor olmasıymış..e dedim, “öbür kızı ne yaptın olm?”
“ee..oo olmadı yeauu, ayrıldı benden x) ilgilenmiyormuşmuşşum diyor, diyor bişeyler..”
E tabi sen sevgililer gününde ablanın çocuklarını gezdirirsen ayrılır tabi aq (:.
Neyse, kızlardan biri berkayın hedefinde zaten, diğer iki eleman da birer tanesini alsa, kalan dördüncü kız da iffetli çıksa, ya da ben onu tolgaya kakalarım en kötü ihtimalle ya..ahaha…ulan.. düşündüğüm şeylere bak ya..hesap ettiğim şeylere bak.. artık o kadar paranoyak olmuşum ki, sapık olmuşum lan bence ben?..valla bak.. sapıtmışım..sanki gelen karılar bizi yiyecek..ama işte göt korkusu be abicim.. ebru ağzıma sıçar..
“aga ben ebruya haber vericem ya..” dedim tolgaya, odasına gidince..
“yaa bırak aq, saçmalama..”
“olm olmaz öyle, geleceği tutar filan, sonra nasıl açıklarım, evde alem yapıyorsunuz der..”
“bak bence söylersen daha kötü olur, kızın içine kurt düşürme.. takıl işte, sanki kızlar üzerine atlamaya geliyor..”
“ya orası öyle de..işte, olmaz olmaz, olacağı tutar..hem, kızlar için o kadar da saf düşünme bence, sonuçta tanımadıkları bir sürü adamın arasına geliyorlar, demek ki zihniyet rahat yani..”
“lan salak salak konuşma, tarikatçı mısın nesin olm sen x)..tanımadıkları bir tek ikimiz varız mal, zaten kalabalık geliyorlar bak, yani tecavüz etmeye filan kalkarsak döverler bizi, edemeyiz rahat ol safdsfsaasf”
“ebeni sikeyim tolga..ben ne diyorum, sen neredesin..”
“olm.. evladım..rahat ol la azcık?..bebe?..(: ..bişey yok, içicez biraz, muhabbet edicez, sonra sevişmek isteyen berkayın odasında, salonda sevişir tamam mı? biz de gider tuvalette asıldıktan sonra yatar sızarız işte..sen istersen kapını da kilitleyebilirsin her ihtimale karşı asfsafasgf “
“ebru duyarsa..”
“laaann nerden duyacak beee…tamam ara aq ara.. sonra aranız bozulur mozulur, onun vebalini şey edemem..ara, berkayın arkadaş grubu gelecek de, detay verme, dört tane azgın, ateşli, zihniyeti rahat sap kız geliyor deme, içip içip grup yapıcaz filan da deme.. okey? x)”
Neyse ben aradım tabi ebruyu..ama detay vermedim.. öylesine aramış gibi yaptım, o, “ne yapıyorsunuz?” diye sorunca da dedim, böyle böyle, arkadaşları gelecek, muhabbet filan, eğlenicez biraz, sen de gelsene? Filan..
Hemen gülerek, imasını yaptı, ama fazla deşmedi..
iyi bari en azından gizli saklı bir iş yapmıyorum..ah Berkay ah..kızlar bir aşüfte çıksın, sorarım ben sana..
Grup, gece on gibi teşrif etti, amlarına koyayım onların afedersin.. gece on da anca geliyorlar, tabi sabaha kadar zıkkımlanacaklar ya..
Boş gelmemişler Allahtan, fili bayıltacak alkol var yanlarında, Berkay da bir ton abur cubur almış, tolga ve ben zuladan zırnık vermiyoruz.. sikerim..evi verdik işte, daha ne..
Bunlar gelince biz salondan odamıza mı geçsek acaba diye düşündük bir an tolgayla..bir hoş geldiniz der, iki tanışır, sonra da gider odamıza kapanırdık..ama işte diğer çocuklardan ve kızlardan birinin tolgalarla sınıf arkadaşı olması ve benim ikisini de az çok tanıyor olmam (hatta çocuk benim kavgaya da gelmişti) bu düşünceyi zora soktu.. ayıp olurdu yani..
ilk on beş, yirmi dakikalık giriş bölümünün ardından, salonun ortasına oturulup yuvarlak yapıldı, içkiler, mezeler ortaya dizildi, tam ayine başlıycaz (kedi kesiyoruz),zil çaldı.. ebenin…içim hopladı..
Tolga hemen gidip baktı.. alper gelmiş.. götüne koyayım Alper inme iniyordu az daha senin yüzünden.. napıyonuz demeye gelmiş, gel dedik otur, gel.. nurişi de al gel.. içki var.. gelin lan!..siz gelince ben de kalabalıktan faydalanıp kaçar, kendimi odaya kilitlerim.. gelin..
Gelmedi göt..
Öyle böyle derken, biz ufaktan içmeye başladık, ilk bardaklar dolduruldu biralar ile.. benim bildiğim, önce sert içkiyi içersin, sonra da birayla üzerine cila atarsın..yok bunlar önce bira içceeğmiş.. içki kültürünüze sokayım..
O arada, muhabbet dönerken, yavaş yavaş grubun tahlilini yapmaya ve kafamda, karakterleri oluşturmaya başladım.. bilirsiniz, gözlem yapmayı severim.. hele ki yeni girdiğim ortamlarda ve yeni tanımaya başladığım insanlar üzerinde…dört tane yabancı var halkada.. önce eleman hakkındaki fikrimi beyan edeyim, çatlamadan, eleman; tam bir yavşak…tam.. böyle eli, kolu, kaşı gözü ayrı oynuyor.. böyle bir ağır çekim, ağzını yayarak konuşmalar filan.. elit havaları…”ekşici piç” in vücut bulmuş hali gibi bir şey.. bana bak lan…kavat…eğer Edgar allen poe nun kitaplarından, quentin tarantinonun filmlerinden filan bahsedecek olursan, sırf prim amaçlı, leonard cohen in adını ağzına alırsan, ağzını yüzünü sikerim.. duydun mu?..
Kızlardan birini zaten tanıyorum demiştim.. diğer tanıdık çocukla yakınlar bunlar, bu gece sevişebilirler yeterince sarhoş olurlarsa.. tüh, tanıdıklar birbirini nötrledi aq..iki türk takımının aynı gruba düşmesi gibi oldu.. keşke bizim çocuk yabancı kızlardan birini şey etseydi.. neyse..
Berkayın yazıldığı kız, apaçi..bu kadar açıklama yeter sanırım.. onun hakkında..
Kalan iki kızdan, biri, acayip…acayip hatun yani.. çok değişik bir güzelliği var kızın.. güzellik demeyelim de, bir çekicilik böyle, karizma.. gözler filan hafif şehla, uzunca bir yüzü var, hani direkt, normal güzellik standartlarında değerlendirsen, çok güzel demezsin ama, bir havası var , büyüsü var.. tehlikeli kız yani.. jestler, mimikler de acayip..
Etkilenmedim lan salaklaşmayın.. ebrunun götü…ehm.. ebrunun tırnağı olamaz.. size tarif etmek için anlatıyorum sadece..
Diğer kız ise tam bir kokona, dip boyası gelmiş çakma sarışın, tırnaklarda pembe ojeler filan..bu da ekşici kız işte.. öbür yavşakla birbirinizi götürün siz..dur dur..bi Dakka..o zaman o tehlikeli hatun boşta kalıyor..dur!..eşleşme hemen….ben eşleştircem sizi..bi saniye..
ikinci biralar devrilip, patlamış mısır tabağının dibi sıyrılırken, nihayet gecenin asıl ağır topu sahneye indi, normalde tekila bardağı olarak kullanılan fondipliklere viskiler dolarken keyfim de yerine gelmişti.
Gecenin ilk bir saatlik bölümünü çok şükür dikkat çekmeden, kıyada köşede, bir şekilde atlatmayı başarmıştım. Böyle muhabbet filan dönüyor ya, ben ona hiç katılmıyorum işte, en azından sözlü olarak.. arada gülümsüyorum, espri yapılınca.. bana bir şey sorulursa da cevap veriyorum. Onun haricinde ne yorum, ne espri yapıyorum. Ne de konu açıyorum.
Yabancılarla göz göze bile gelmemeye çalışıyorum.. sanki kendi kendime “anne tembihi” yapmış gibi bir halim var.. gülmeyin olm..
Gecenin organizatörü konumunda olan Berkay, üzerine düşeni yapıp zaten yeterince konuşuyor, sonra o yavşak eleman da, yavşak olduğu için konuşuyor.. arada kızlar bir şeyler diyorlar.. tolga da bir iki bir şey dedi sanırım..ama ben ilk tanışma anından sonra ve hakkımda bilgi edinme amaçlı sorulan birkaç soruya cevap vermekten başka bir şey söylemedim (ühühü hakkımda bilgi edünmek istüyürler, şeftalü gibün amcüğümü sikecüler :’( ). Aklımdan da, “acaba elimden bardağı filan mı düşürsem bilerek? Heyecandan yapmış gibi yaparım? iyice saf sanarlar beni, acırlar hatta, ohh yırtarım tüm gece” diye geçiriyorum.
Niye olm?..mantıklı bence..
Ben böyle düşünceler denizinde, zaten kafam hafif çakırkeyif, yüzerkene, yavşak eleman konuştu,
“ooh viskilerde hazır, yalnız ben kuru kuruya içmem gençlerrr”
(gülüşmeler)
Bak bak bak.. ibneye bak.. artiste bak.. havalara bak.. tolgayla yan gözle birbirimize bakım gülümsedik..o da benimle aynı şeyleri geçiriyordu aklından..
Berkay, “toblerone aldım braa kuru kuruya içmecik”
“yok ben o anlamda demedim be kankam, biraz renk katalım dedim ”
Tolga daha fazla dayanamadı,
“nasıl renk katıcaz içine mi işeyelim?”
Zaten gecenin başından beri kasıntı takılan ben orda bir kopar.. diğer çocuklarla kızlar da zaten “ot” desen gülecek vaziyetteler.. neyse yuvarlandık biz epey..ben de rahatlamış oldum hem.. yavşak da göt oldu.. ağzına sağlık tolga.. renk katacakmış ibineee al sana renk..
“eheh..yok kardeşim, tolgaydı demi? heh (: abi şey diyorum ya, masada sert içkiler olduğu zaman oynadığımız bir oyun var bizim, hele bir de böyle karma gruplarla oynayınca daha çok eğleniyoruz..”
Uzun eşek oynatacak bu eşşoğlu eşek bize her halde..o ara da kızlara dayar, sürter artık bahaneyle.. demi lan piç?..
“ne oyunu?” dedi tolga,
“ya şimdi, hepimiz sırayla bir iddia da bulunuyor, başına “ben hiç” koyarak, mesela işte, ben diyorum ki, ben hiç ata binmedim, ata binenler içiyor, binmeyenler içmiyor ”
“heeeaa biliyorum la ben bunu.. tamam..tamam..” dedi tolga,
Ben de iki uzaylının diyaloguna şahit olan masum bir köylü gibi dinliyorum..ne diyorsunuz olm siz? Neyi biliyorsunuz? Ben hiç ne diyoruz?..neler dönüyor burada? Lan!
“anlamadım ben” diye fısıldadım tolgaya,
Bu da hem bana, hem topluluğa anlatır edasıyla,
“ya aga, işte birimiz bir şey diyecek , demin arkadaşın dediği gibi, mesela sen diyeceksin ki, “ben hiç uçağa binmedim?” uçağa binenler viskisinden yudumlayacak.. olay bu..”
“haa.. anladım..da niye bu verilen örnekler hep binmeli?” dedim..
Demez olaydım..
Kızlar güldüler..
Güldüler lan!..hoşlarına gitti yaptığım espri…sıçtık…dilim kopaydı da bu lanet olası first class espriyi patlatmayaydım.. :’(
“oynuyo muyuz?” dedi yavşak..
Herkes bir şeyler geveledi, sonra da “tamam oynayalım” gibisinden bir karar çıktı..
iyi oynarık.. yalnız ben bu oyunu ortaya atan yavşağın asıl amacını anladım.. hıyar, güya böyle afili sorular sorup, sorulan sorulara da afili cevaplar vererek kızların dikkatini çekecek.. hatta bu oyunu sırf bunun için, şu an da götünden bile uydurmuş olabilir.. gerçi tolga biliyorum filan diyor ama.. neyse bakalım..
“ee başlayalım o zaman?” dedi kızlardan kokoş olan.. allahın belası cadı..o saçı adam gibi boyatıp da geleydin bari..pis paçoz..
“tamam, fikri atan kişi olarak ben başlıyorum o zaman ” dedi yavşak..
“yalnız arkadaşlar, aramızda birbirini yeni tanıyan insanlar var, soruların ayarı kaçmasın, dozunda şeyapalım tamam mı?” dedi tolga babacan bir edayla.. kızlar hemen onayladılar..
Yapma tolga…yapmaaa…çok dikkat çekiyorrsuuuunn..bak hem yakışıklısın, hem esprilisin, bir de bu ortama hakim tavırlarına da devam edersen bu gece yer seni bu hatunlar benden söylemesi.. hepsinin gözler ateş saçıyor zaten şunlara bak…amk leoparları.. korkuyorum tolgaaaııaaaııaa….
“tamam kardeşim, aynen” dedi yavşak..
Hemmmen de kardeşim olduk…hemen..
“tamam başlıyorum…ee…ben, bu güne kadar hiçbir sevgilimi aldatmadım”
Eğer oyun içerisinde olmasaydık, “sorduk mu yarağım?” demesi o kadar güzel olurdu ki bu cümleye..
Dakika bir gol bir..
Kızlar “waoovv” çektiler..ben de düşünüyorum o ara.. kurallara uymak zorunda mıyım?..içmek zorunda değilim? Allah allah..
Hiç kimse yudum almayınca, yavşak,
“ee hepiniz mi sadıksınız yahu yok mu bi çapkın? ”
O an bardağı kaldırıp ilk iki yudumu aldım viskimden.. içindeki sıvı yarıya indi.. ispirtodan hallice kokusu, burnumun direğini yamultup, acılığı önce ağzımın çeperleri ve dilimin üzerinde, sonra da boğazımdan aşağıya doğru giden yolda ve midemde hissedilirken,
Önce yavşak eleman “oo iyiyiz ” sonra kokoş kız “vaay çapkın ” şeklinde tepki verinde, son derece mantıklı bir iş yaptığımı anladım..
Evet, şu saniyeden itibaren, tüm grubun ve özellikle kızların gözünde, “ilgi çekmeye çalışan ezik bir salak” tım…harika!..böyle bir iki mallık daha yaparsam bu geceyi sorunsuz atlatmayı garantilerim..
Tolga omzuma vurdu, sıvazlar bir şekilde..”iyi yan çizmedin” dedi alçak sesle..
Gülümsedim.. güzel orta geldi, golü atmamak olmazdı..
Sonraki birkaç soru tehlikesizdi.. kızların hayal gücü pek geniş değildi anlaşılan..taa ki bizim tehlikeli bayana gelinceye kadar..bu kızda bir şeyler var ama.. hadi hayırlısı..
“ben, hiç keşke demedim” dedi ukala ve vamp bir tavırla..
Birkaç bardak havaya kalktı.. biri benimkiydi.. hiç değil, belki yüz tana keşkem vardı benim..
Boşalan bardağı indirip, viskinin sarsıcı etkisinden sıyrılınca gözlerimi kaldırdım, bana keskin bakışlar atan bir çift yeşil, şehla gözle karşılaştım..
Sorular döner, bardaklar dolup boşalırken.. bizim yavşak eleman kendi reklamını yapıp, ben ise artık her bir olumlu cevapta iki değil tek yudum alarak idare etmeye çalışmaya başlarken, gecenin beklenen sorularından birini, sormaya cesaret etmesini beklemediğimiz birinden duyduk,
Müge, yani tolgaların sınıf arkadaşı ve bir inşaatçı için oldukça tatlı bir hatun olan müge;
“ben hiç sevişmedim” dedi sonra da o, hem bir halt yiyen, hem de utanan kızlara özgü kıkırdamasıyla, kafasının kayıp gitmeye başladığını ve “bu gece sevişebilmesinin mümkün olduğunu” beyan etmiş gibi oldu bir anlamda..
Bardaklar havaya kalkıp yudumlanırken, bu hala kıkırdıyordu, sonra da can ın omzuna devirdi kafasını, beraber güldüler..can ın kim olduğunu anladınız siz.. hadi can, iyisin bu gece x) sıfır kilometre hatun…ooh..
Can, müge, sarışın cadı, Berkay ın asıldığı apaçi içmedi.. geri kalan erkekler ve tehlikeli kadın içtiler..
Bu sorunun ardından epey gır gır oldu, bir anlık kopma yaşandı oyundan..
Bir tahminim de yanlış çıksa kendimi sikeceğim ben de zaten.. tehlike dedik, femme fatale çıkmasa bari..
O yeşil gözler gene üzerimde..
Allah belamı versin..o son espriyi yapmayacak, son kadehi kaldırmayacaktık ben tsigalko!..
Soru sırası bana geldiğinde (3. Tur.. daha önceki sorularım: ben hiç ata binmedim ve ben hiç uçağa binmedim idi..amk ben salaklık olsun diye sordum onları, millet espri sandı dakikalarca güldü.. lanet ossunn..) bu kez ben de bir değişiklik yapıp etkili bir soru sorayım dedim,
“ben, bu güne kadar sevgilisi olan birini hiç ayartmadım”..
Mesaj alınmıştır diye umuyordum.. keyifle, kimler içecek diye baktım.. sarışın kokoş içti.. orospuu…aa..bizim yavşak da içti…
Berkay içti….ooh…ibnelere bak.. benim kıza baktım (lan benim kız ne demek amın evladı) içecek mi diye.. içmedi..o da dikkatle, yayvan bir gülümseme ve baygın gözlerle beni izliyordu…evet, hiç ayartmadım..ama ilkleri severim mi demek istiyorsun?
Bunlar hep amerikanın oyunları..
Kaç tur döndük bilmiyorum..ama benim bile kafam dönmeye başlamıştı artık.. sağdan sola doğru döndürünce bile sanki havada
üçlü burgulu atmış havuz dalışçıları gibi oluyordum.. bile dememin sebebi artistlik değil, realistlik..
Bir de ben böyle anlatıp duruyorum diye içkiyi ve alkol almayı matah bir şey olarak görmezseniz sevinirim.. sayın, kaç defa içtik diye anlatmışım bu hikayede? 20 kere mi? 30 kere mi?inan hepsi o kadar filan zaten.. böl yıla, kaç yapar? 7-8?..e yılda 7-8 kere içen adam alkolik midir? Hiç sanmıyorum..
Onun için lütfen içki içmeyi övdüğüm düşünülmesin.. bunu övünç kaynağı olarak gören insanlar, ilerde içip içip karısını, çocuğunu dövecek, arabayla kaza yapıp trafik canavarı olacak, kumarda paralarını, belki de kavgalarda hayatını kaybedecek olan afedersin, sik kafalı insan müsvettelerinden başkaları değildir..
Bardaklar son kez dolduğunda, kızları üçü oyun dışı kalmıştı.. müge can ın, apaçi berkayın omzunda (Berkayın sırıtmaktan ağzı ayrılacak.. amcık..mission compilated demi aq..hayır bir de hatun bir şeye benzese canım yanmayacak, bunca zahmeti ve organizasyonu bu anjinsan torunaga için mi çektik?) sarı cadı ise sırtını koltuğa vermiş yan duruyor, bizim yavşak da bunu gözüne kestirmiş anlaşılan, jestler, mimikler o yönde yani.. paso koluna dokunup duruyor kızın..olm..o hatun birazdan sızar, öbürü de beni kesiyor (zaa xd) sen bu gece gene elini sikersin, benden söylemesi..
Oyunun son turunu oynarken, tolga riske girmeyip yine soft bir soruyla kendi sırasını geçiştirdi.. keyfi yerinde olan
Berkay da kasmadı.. zira can da öyle…geriye ben, yavşak ve ece kalmıştı…adını da söyledim rahatladım hadi.. ecee…gel bize bu gecee…(lvl -5 espri)..
Yavşak, son bir gayretle elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı..
“ben hiç aşık olmadım..bu gece bir değişiklik olsun istiyorum eheheh”
Ha ha…çok komik o.ç…
Bardağı biten tolga sadece kaldırıp selam çakmakla yetindi.. geri kalanlar, hepimiz içtik…
Tek içimlik hakkım kalmıştı..onu da, ya ecenin sorusunda harcayacak, ya da öylesine içerek bitirecektim..
“buyur..ece?” dedim tereddütle..
“yok ya sen buyur (: ..finali ben yapmak istiyorum sakıncası yoksa?” deyip delici gözlerini üzerimden çekmeksizin yine yayvan yayvan gülümsedi.
“yoo niye sakıncası olsun…peki…ee..ben..bir kadın için yaptığım yarışı hiç kazanamadım..” dedim ağır ağır..”başka bir erkek yani…” diye ekledim..”her zaman kaybedendim” diyerek, efkarla gülümsedim..
Bardağında içkisi kalan herkes içti…vay be..demek herkes winnerdi de haberimiz yok..ece de, biraz tereddütle de olsa son yudumlarını almıştı.. yani, bir erkeği, başka bir kadına karşı yarışarak kazanmışlığı vardı..eh..beklenmedik bir şey değil yani, bu şuhlukla..
Gecenin son sorusuna gelindiğinde, bardağı dolu olan sadece yavşak ve ben kalmıştık.. geri kalan herkes yarı serili vaziyette, dağılmış yatıyor..o ara mügenin, can ın boynuna doğru meylettiğini görüverdim.. eyvaah..daha salondan başlayacaklar.. durun lan.. sakin..
Ece boş bardağını kaldırıp sordu,
“ben, hiç gerçekten sevilmedim” dedi tek kaşı havada, yüzünde garip bir gülümsemeyle..
Önce yavşakla, sonra da ece ile göz göze geldim…
Yavşak içmedi…(son bir “belki halime acırlar” umudu)
Ben içtim..
Bir koca şişe daha olsa, onu da diker içerdim..
bu gecelik benden bu kadar panpalar,
internetimde problem var biraz, onu çözer çözmez yarın mesajları da cevaplayacağım.
hepinize iyi geceler, yorumlarınızı esirgemeyin, sevgiler (:
next--->