melihkagan

part90

harbi müziklerim nasıl la? beğenmiyorsanız boşuna eklemekle uğraşmayayım onları, valla partı yazıyorum sonra bir de ona uygun müzik arıyorum listeden, özenle seçiyorum, fındıklı kurabiyenin tepesindeki fındık misali monteliyorum

olsun öyle ya da böyle, zaten bitecek, geride güzel bir şeyler kalsın istediğim için bütün gereksiz ya da az önemli ayrıntıları atlıyorum.. mesela bu aralar hep ebru ile benim yaşantıma ve diyaloglarıma yönlendi hikaye, diğer yan karakterlerden filan neredeyse hiç bahsetmiyorum.
çünkü onların bir etkisi olmayacak sonuca, ben, mümkün olduğunca düz yolda giderek, sonuca ulaştırmak istiyorum artık hepinizi.

hikayeyi bitirdikten sonra, totali değerlendiren geniş kapsamlı yorum atmayan her takipçinin pipisi düşecek onu da belirteyim, tabi, özel büyü yaptırdım sırf bu amaçla,

ayrıca başlık altına hiç uğramayan y
alanına sokuyumcu tayfaya da son derece kırgınım.. ibneler..insan bir merhaba der en azından, kaç zamandır o timin bir üyesiyiz yani..

neyse ben de yatıyorum panpalar, fırsat buldukça geleceğimi biliyorsunuz, hepinize sevgiler (:

@zenginpicoz çok şükür be panpam..

şimdi öncelikle 
@kro magnon, 
http://www.gophoto.it/vie...u_356390.jpg#.UObXpOTZZN8 

ve @sikertmedengeçtim, panpam gelmeye çalışacağım ama fazla yazamayabilirim bu gece.

herkese iyi geceler, yorumlar çok hoş ellerinize sağlık (:

arada sorular da sorulmuş, anlatmam gerekenleri anlattığımda hiç bir soru işareti kalmayacak o konuda rahat olabilirsiniz.

yalnız bu aralar yazma konusunda biraz sıkıntılıyım, yeni yıl demek, her şeyi yeniden organize edilmesi demek, bu aralar iş yaşamım çok yoğun.
salı gecesi biraz nefes alma imkanım olacak gibi, eğer beklenmedik bir durum ya da plan oluşmazsa devam edebiliriz.

sevgiler, saygılar

00.00 gibi geleceğim panpalar

arkadaşlar çok fazla yazamayacağım ümitlendirmek istemem, ama elimden geleni yaparım (:

birikmiş part yok maalesef, sıcak sıcak yazacağım, ilk partı 00.00 a yetiştirmek için şu an da başlıyorum, yerlerinizi alın

http://fizy.com/#s/3wsbas 

..bir..beş..on sayfa..on beş sayfa..daha fazla okuyamadım..en sonunda, otogarda beni bursaya yolcu ettiği, ellerimizin zoraki ayrılabildiği o veda gününün son satırlarınca, sessiz hıçkırıklar beni nefessiz bırakınca, dayanamadım..

Utandım…öyle utandım ki..hani ağlamamak için kendinizi kastığınız zaman gelen tıkanma hissi var ya, hiç bitmesin istedim..boğulayım..

Ulan ben..ne yapıyorum?..

Güçsüzleşen bileklerim, titreyen ellerimle kapatıp baş ucuma koydum günlüğü..kendimi yeniden yatağın üzerine bıraktım..derin derin nefes almaya çalıştım..terse sıçmak diye bir şey var hani, “çok korkmak” anlamında kullanılır..ulan..ben de resmen içime ağlıyorum..göz yaşı damlaları içeri akıyor resmen..gözlerim buğulanıyor, bulanıyor görüşüm..başım şişiyor..patlayacak gibi oluyor..

Ben böyle bir şey görmedim..yaşamadım..bilmedim..bu nasıl bir işkence, ne çeşit bir imtihan?..

Yüz yüze bırakıldığım bu durum, çektiğim cezanın daha bitmediğinin bir göstergesi olmalıydı herhalde..o kadar çok kalp kırmış, o kadar çok ah almıştım ki, ne ile ödesem bitmiyordu kefaretim..

En çok da ne acıttı biliyor musunuz? Tereddüt ettim…tereddüt ettim lan?..ebrudan tereddüt ettim..bir anlığına, bir süreliğine, bir süreçliğine…ama ettim işte..onu, beni savaş meydanında yapayalnız, paramparça bırakıp gidebilen birine denk eyledim..resmen yaptım bunu..nasıl….nasıl yapabildim?..

O okuduğum satırları bir yazsam da, bir okusanız..ama yapamıyorum..yapamam..kendimi ifşa ederim de, onları sermem ortaya..

Allahım bu nasıl bir yürek..bunlar nasıl cümleler..nasıl duygular,nasıl düşünceler?... 

Ebru…ebru…gene yaptın yapacağını..kendin yoktun bu sefer, gözlerin yoktu, ellerin yoktu, kokun yoktu..sadece ve sadece, güzel parmaklarının tuttuğu o renkli kalemden çıkma sözlerin, cümlelerin vardı…yine de yaptın…yaptın..beni, yine, yeniden kurtardın..

Gerçekliğin, sadakatin ve ebru ile yaşamakta olduğum şeylerin kıymeti, öyle bir tokat savurdu ki suratıma, cin çarpmışa döndü hislerim..

Ne yapıyorsun sen tsigalko?..ha?..what’s up?.. Asshole..

Kendimi, o utanç havuzundan, duygu anaforundan çıkarmam uzun dakikalar aldı..ama nihayetinde, artık biliyordum ne yapacağım..ne hissedeceğimi..öyle ki, artık hislerime bile beynim karar vermeye başlamıştı..duygularım, resmen kontrol edilebilir haldeydi tarafımdan..

Buse…piç ettin beni buse…piç gibi bıraktın…ağzıma sıçtın.. ağzıma..ağzımın orta yerine sıçtın…kalbimin (şayet varsa) orta yerine sıçtın…soktun kazığı..

Ulan…bir de diyorsun ki: “bizi kurtarmak için, daha fazla acı çekmeyelim diye gittim”..ulan!... özrün kabahatinden büyük be..sen, beni, sana en çok ihtiyacım olduğu an da, sırf kendini düşündüğün için, bencil olduğun için, dirayetsiz, karaktersiz, haysiyetsiz olduğun için terk ettin!..

Beni, benim sevdiğimin çeyreği kadar bile sevmediğin için terk ettin.. omuz omuza duramadın.. sırt sırta savaşamadın işte…yemedi götün, yetmedi yüreğin…

Ve şimdi.. onca zaman sonra.. vurduğun kurbanın ölüp ölmediğini kontrole gelen katil gibisin..

Yoo..ama beni öyle bıraktığın gibi kanlar içinde göremeyeceksin..

Bir kere..bir kere yaparsın…ikincisi olmaz.. seni çok sevmiş olsam da olmaz.. kalbimin bir parçası, hala bile senin için çırpınıyor olsa da olmaz…olmaz!..

Aşk.. çok güçlü…çok kuvvetli…sevmek…çok güçlü…çok.. çok kuvvetli..

Ama karşılıklı sevmek.. sevilmek..elinizi uzattığınız, tuttuğunuz yerden, bir elin de size uzanması..

Benim, sana ona tek kişilik aşkımı, ebru ile birbirimize karşı olan, karşılıklı sevgisi yener buse.. şansın yok.. zorlama..zorlamayacaksın da..

Bunu konuşacağız..ve ikinci viyana kuşatması başlamadan bitecek.. böylelikle, belki de bir facia önlenecek..

Daha fazla acıyı, ayrılığı, kavuşmayı, barışmayı, sevişmeyi kaldıramıyor artık hayatım..ben, bütün bu dış mihraklara rağmen, ebruya aidim..

... hafta sonu, her zamankinden daha fazla zaman geçirdik ebruyla..ben ısrar ettim, o da kıramadı, geldi, kaldı.. beş saat görüşecektiysek, on saat oldu…on saatse, yirmi..

Biliyorum.. biliyorum..bendeki, biraz da suçluluk psikolojisi.. pişmanlık belirtesi..

Ama bunu hissetmem iyi değil mi?..daha bir suç işlemeksizin, o suçluluk duygusunu hissetmek iyi değil mi?... önlem alıyor, uyarı oluyor bana.. beynimin içinden dışarıya çıkamıyor, işte öyle zamanlarda gelişen düşünceler.. düşünce suçu olarak kalıyor..

O bile olmamalı..o kadarı bile olmamalıydı..

Neyse ki, içimi kemiren o pişmanlık ve kendime duyduğum öfkeyi ebrudan gizlemeyi başardım.. kollarında, kucağında teselli buldum, huzura kavuştum yeniden..bir çocuk gibi okşadı, sevdi beni.. öptü yanaklarımı, saçlarımı..

Pazar gecesi bendeydi yine,

“okumaya başladın mı günlüğümü?

“evet.. evet…çok güzel ebru.. gözlerim doldu bazı yerlerde resmen.. bebeğim benim.. kocaman kalpli bebeğim..”

“(: ee yazabilen bir tek sen değilmişsin demek ki :p …beğendiğine sevindim…son derece samimi düşüncelerimdir onlar, çünkü yazmaya başladığımda sana vermeyi planlamamıştım..o yüzden dediğim gibi, böyle canını sıkan ya da seni üzen şeyler okursan da, ilk zamanki tereddütlerime yor onları..”

“yo..hiç bir şey sıkmadı canımı.. okuduğum en güzel cümlelerdi.. hele benim için yazıldığını bilmek.. ellerine sağlık aşkım.. çok şanslı bir adamım ben..onu anladım..(:”

“annem gördü yüzüğümü bu arada (:”

“aaaa (: ..ee, ne dedi :}”

“çok sevindi ya ne desin.. çok güzel şeyler söyledi..o ara gene ağladım ben işte artık klasik x)..ama babamın yanında çıkarıyorum.. ayıp olur diye..”

“hıı..iyi düşünmüşsün..e annen bizim safımızda o zaman, öyle mi diyelim? :p”

“aynen (: ..babam da bizim safımızda canım.. herkes bizim safımızda olacak.. olmak zorunda zaten..biz bir şeye karar vermişken.. karşı çıkacak olanın alnını karışlarım! X)”

“öhh (: yürü be (: …çok güzel şeyler bunlar kızım ya..şimdiden heyecanlanıyorum düşündükçe.. geleceğimizi…hep güzel şeyler var..hep tatlı heyecanlar var…hayal ettikçe ediyorum, bitmiyor.. bitmesin de zaten..(:”

“(: bir de beni görsen.. hele şu son atraksiyonundan sonra , evin içinde Leyla gibi gezmeye başladım resmen, sakarlığım da üzerimde, hafta sonu bilançosu, sabunlarken düşürülen iki tabak ve yemek masasında devrilen kola bardağı..x)”

“(: ahaha, harbi mi?..”

“en son babam dalga geçti zaten, kızım aşık mısın? Diye x)…dedim yani, baba, biliyorsun :p”

“ahahah öldürcen sen beni bir gün (: oof of, gel buraya gel..(: ..gel, çatlak sevgilim.. bitanem…….”

…….

..pazartesi günü..

Bana, hayatımın en güzel gecesinin sabahını zehir eden o mesajın sahibini, buseyi zaman ve mekan ayırdı yapmaksızın ilk gördüğüm saniyede köşeye çekecektim.. tabi ebru yanımda yoksa..

ilk blok ders arasında fırsat kolladım, ama ebruyu ekarte edemedim.. öteden beri adam markajı iyidir ebrunun hatırlarsanız ehehe..

Öğle arasında da fırsatım olmadı, olmayacak sanıyordum ki, yemek yiyip yukarı çıktığımızda, ebrunun tuvalete girişi ile, busenin koridorda peydahlanması mükemmel bir tayming ile bir araya geldi..

Karşıdan geldiğini görür görmez ok gibi fırladım.. üzerine geldiğimi, ben yürümeye başladıktan 2-3 saniye sonra fark etti buse, o anki şok ifadesi muazzamdı..ona doğru bu şekilde en son gidişimde, elimden zor almışlardı malum..

Bu kız..

Çok güzel….çok güzel be beyler…

Geride bıraktığı karanlık günlerin ardından, o bildik enerjisine, o ışıltısına, havasına yeniden kavuşmuş.. hayır, başka bir durum söz konusu olsa, bambaşka bir evrende, bambaşka bir paralel de, başka bir hayatta karşı karşıya gelmiş olsam, o değil, ben şoke olurum, dizlerim titrer, güzelliğinin, etkileyiciliğinin ve o neredeyse elle tutulur somutluktaki karizmasının yanında.. titremedi mi?..bir zamanlar?

Ama şimdi, sadece bir hain görüyorum baktığımda.. sevmeyi, sevilmeyi hak etmeyen bir hain..

“gelsene sen az şöyle..” dedim..

Gak guk etti, tam o anda yetişip kolunu yakaladım, pencerelerden birinin kenarına doğru sürdüm bunu,

“ne..napıyorsun tsigalko?”

“konuşucaz..”

“tamam.. konuşalım..ama.. niye böyle?”

“ya nasıl olacaktı?..bir akşam yemeğine çıkalım istersen? Ha? mum ışıkları filan?..gene masa hazırlayayım mı sana odam da? Gerçi, odayı da değiştirdim bu aralar ama neyse..”

Ağzı yüzü gerildi..cam gibi oldu gözleri.. genişleyip daralmaya başlayan burun delikleri, içinde köpürmeye başlayan duyguların en belirgin göstergesiydi.. ağlamaklı oldu.. sikerim ağlama lan!..iki laf edemiyorsunuz zırlamadan…sıçarım size de, duygusallığınıza da..siz bunlarla ağlıyorsanız,o zaman benim ölmem lazım amına 
koyim.. gözlerime musluk takıp şifalı su diye bidon bidon gözyaşı satar, köşeyi dönerdim..

“ne yapmaya çalışıyorsun sen, anlayamadım tam olarak?” diye yüklendim, hesap soran bir tavırla,

“yani, şu mesajı atmaktaki amacın neydi..onu bana bir açıklar mısın?”

Yutkundu.. gözleri sağa sola kaçtı.. sanki devlet sırrı soruyorum..

“öyle…bir amacı yok.. zaten…karşılık beklemediğimi ve karşılık vermemen gerektiğini de yazmıştım..bil istedim sadece.. seni aldatmadığımı..”

“bekleme zaten.. benden alabileceğin bir şey yok.. kalmadı..tamam mı?..bilsem ne olur, bilmesem ne olur, ne fark eder yani?..sen beni, en çok yanımda olman gereken zamanda terk edip gittin mi? gittin.. sebebi far etmez..ben sonuca bakıyorum…iyi ki de gitmişsin.. sayende hayatımın kadınını buldum..”

“iyi..ne güzel işte…mutluluklar size..” dedi iyiden iyiye çatallaşan bir sesle..

Kötü olmaya başlamıştım..

Aslında aklımda daha onlarca hakaret, yüzlerce azar ve itin götüne sokma girişimi daha vardı ama, kısa kesmem gerektiğini hissettim bu konuşmayı.. çünkü, öldüğünü, öldürüldüğünü, öldürdüğünüzü sandığınız bazı duygular, az da olsa canlı olabilirdi hala…derine, çok derinlere gömdüğünüzü sandığınız o hisleriniz, yeterince derinde olmayabilirdi..

Kısa kes tsigalko…aydın havası olsun..

“o mesajı atmanın hiçbir mantıklı sebebi yok bence.. demi?... yok?..saçmaladın.. muhtemelen yalnızlığına içtin o gece, sonra da bu mesajı sıçtın.. demi?..”

“öyle olmasını mı isterdin?” dedi burnunu çekerek..

“ya buse!..bir bok istediğim yok kızım benim senden.. rahat bırak beni, bir daha, en ufak bir mesaj, en ufak bir ima, ben ebruylayken en ufak bir taciz bakışı bile istemiyorum.. anladın mı?..ne bu ya?..bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?... bir daha tekrarlanmasın bu..”

Beni şaşırtmayaraktan ağlamaya başladı nihayetinde.. neyse ki zırlamıyor.. sessiz sessiz hıçkırdı birkaç kez.. avuçlarının içiyle sildi gözlerinin etrafını.. güzel parmaklarına kaydı gözlerim…hafifçe pembeleşen düzgün burnuna, yanaklarına.. ışıl ışıl saçlarına.. tenine..

Gitmem lazım buradan…

“tamam..ama…ben…seni…aldatmadım…” dedi hıçkırıklarının arasında…”hiç…başkası…olmadı…hep..sen…vardın…aldatmadın…” 

Robota bağlamış gibiydi..

“tamam anladım” dedim ben de robot gibi ifadesiz bir sesle..ama yavaş yavaş uyuşmaya başlayan eklemlerim, kalbimin, sesim gibi ifadesiz kalamayabileceğini gösteriyordu bana..

Arkamı dönmeye hazırlandım.. artık gitmeliydim..

“mutlu..ol…ursun.. inşallah..” dedi kelimeleri hıçkıra hıçkıra zorla atarak dışarı..

“sen de..” diyebildim..ama artık o umursamazlık örtüsü kalkmıştı üzerinden sesimin…

ilk öpücüğünü almış ergen kızlar gibi koşar adım kaçtım pencerenin önünden..

Ne olursa olsun, sonuç olarak, beni ve ebruyu kurtarmayı başarmıştım.. sınıfa girdim, yanına oturdum.. teknesini marinaya demirleyen bir denizci gibi, ben de yeniden demir attım ebrunun huzurlu limanına..

Fırtına geçti.. mürettebat sağ..

Ebru yer verdi, duvar kenarına geçtim oturdum..

Hoca henüz gelmemişti..

Konuşmuyor oluşundan ve yüzündeki imalı, ince gülümsemesinde, buseyle beni cam kenarında konuşurken gördüğü belli oluyordu.. elbette görmüştü, ya ne olacağdı?..zaten görsün diye öyle ulu orta konuştum.. ondan gizlim, saklım yok benim.. zaten her şeyi söyleyeceğim..

O da, biz orada konuşurken yanımıza gelmeyerek ne kadar kaliteli ve anlayışlı bir kız olduğunu zaten göstermişti, orada başka bir kız olsa, ne bileyim böyle çaçaroz, kezban mezban diyorsunuz ya hani, işte onlardan olsa mesela ebrunun yerinde.. cıngar çıkardı yeminlen.. akşamına da ayrılıp, facebookta can yücel şiirleri paylaşmaya başlardık..

Ahh ah..ebru, bambaşkasın..

Şimdi, hala bir şey demiyor, benden bekliyor anlatmamı.. biraz nefeslendim sırama geçince..o ise yüzünü çevirmiş bana bakıyor..ben de şöyle bir yan gözle baktım kontrol amaçlı.. yine aynı imalı gülümsemesiyle (ki epey tehlikeli bir gülümseme bu..hesap soran bir gülümseme..) ve yüzümü tarayan iri kahverengi gözlerle karşılaştım.. evet tsigalko, artık açıklama yapsan iyi olur…kızı kızdırma, üzme…

“naber?” dedim salak salak.. gülümsedim,

“süper?” dedi tek kaşını havalandırıp…”senden naber?”

“iyi ben de…” iç çektim…”sana anlatmamı beklediğin bir şey var sanırım?” dedim cool görünmeye çalışarak..

“evet” dedi net bir ses tonuyla.. yüzündeki gülümseme psikopatlaştı biraz, korktum amk.. gözleri fincan gibi..

“anlatacağım zaten.. sana anlatmayacağım bir şey yok..(: …ama ayak üstü konuşulacak şey değil.. okul çıkışı bana gidelim.. konuşalım” dedim yine aynı sakin ve rahat tavırlarımla..onu da böyle sakin kalmaya ve biraz da rahatlamaya davet ediyordum bu şekilde..

Bir şey söylemeden, yüzündeki gülümsemeyi sildi,o, ne zaman görsem “siki tuttuk” diye düşünmeme sebep olan ifadesiz halini takındı, önüne döndü..

Trip atılıyor loading %7….

http://fizy.com/#s/1agvwe 

Yanına sokuldum biraz, elimi beline doladım, kulağına eğildim..

“anlatıcam dedim ya bitanem?”

“tamam” dedi kafasını bana çevirmeden..

Boynundan bir öpücük aldım..yeniden fısıldadım, “tamam ama, surat yapmak yok?”

Tepki vermedi,

“bebeğim?..ne kendini gerdiğine, ne de beni üzdüğüne değmez..hadi öp yanağımdan da tatsızlık varmış gibi olmasın aramız..”

Yan gözle baktı bana..gülümsedim..yanağını okşadım..güven aşılamaya çalıştım..gözlerimi, kahverenginin en güzel tonunun içine kilitledim, hapsettim..ben uzanıp öptüm sonra yanağından..ondan da aynısını bekledim..

Eğildi, o da öptü..ama biraz soğuk bir öpücüktü bu…”bak şimdilik ateşkes ilan ediyorum, ama bana çok sağlam bir açıklama borçlusun” der gibiydi mimikleri..

Bu beni sevindirdi, gülümsemem büyüdü..yeniden saçlarını yüzünü okşadım…sağ ol bir tanem..bana anlayış gösterdiğin ve zaman tanıdığın için teşekkürler..

O sırada nilay gelmiş, önümüzdeki sıraya otururken laf attı,

“ne güzel sevişiyorsunuz ya (: ..canım çekti şu an..x)”

Güldüm..ebru soğuk bir gülümsemeyle yetindi..

“nerde bu hoca yeaa 10 dakika geçti, beş dakika daha gelmezse ders düşecek, hişşşşt…bize kaçalım mı?” diye devam etti nilay..

Necoyla çıktıkları eve henüz gidememiştik, ev taşımaydı, sevgililer günüydü derken, kaç gün oldu anasını satayım..gitmek lazım..tavır yapıyoruz sanmasınlar yani..

“geliriz tabi şekerim, ama önce bana uğrayacağız, oradan geçeriz demi aşkım?” dedim,

Ebru, “bakarız..olabilir” dedi..bozuk bozuk..

Nilay göz attı bana, “ne ayaksınız la?” gibisinden, ben de “bir şey yok yeaa” diyen bir mimikle karşılık verdim..

Hoca 1-2 dakika sonra geldi..geç kaldığı için özür diledi (evet var böyle hocalar, hem de doçent) ve her zaman ki gibi güler yüzlü bir şekilde dersini anlatmaya başladı,

Sınıfın geneline hakim olan pozitif hava, bizim sıra için pek geçerli değil gibiydi..ebru ders boyunca konuşmadı, renk vermedi..ben de üzerine gitmedim..nasılsa konuşup halledeceğim..ama azar yemem de kaçınılmaz gibi duruyor..olsun..onun azarı bile iltifat gibi gelir bana..

Ders bitti,

Sınıftan çıktık.. nilay ve neco, illa gelin akşam diye ısrar ettiler biraz daha, tamam mamam deyip geçiştirdim..

Ebru arabayla gelmişti bu gün, siyah golf e atladık, hala konuşmuyoruz..

Sert bir kalkış yaptı..

Bir iki dakika geçmişti ki, nihayet ağzını açtı,

“evet, seni dinliyorum?”

“he?..aa.anlatıcam..eve gitmiyor muyuz işte?”

“kalamam ben vaktim yok.. anlat işte yolda..”

“ya..kızım geldik zaten beş dakika daha sabret, beş dakikalık mevzu değil bu..” dedim.. demez olaydım.. biraz umarsız gibi mi çıktı sesim? Çıkmaz olaydı..

Ebru, arabayı bir anda öyle bir sola kırdı ki, az daha kapının camına yapışıyordum.. sertçe yanaştı, el frenini çekti..

Hah, bir de levyeyi çıkar levyeyi, torpidodan, ağız burun gir bana güzelim oldu mu?

“tamam anlat şimdi” dedi bıçak gibi bir ses tonuyla..bir eli direksiyonun üzerinde, bir eli benim koltuğumun başlığının arkasında, üzerime doğru hafifçe eğilmiş.. gözler ateş saçıyor..

Korkuyorum beyler..

Bir yandan bu gerilim, bir yandan da az önceki baş döndüren keskin manevranın etkisiyle ambale olmuştum resmen.. ebrunun böyle sert çıkışmasını beklemiyordum..ki, gerek de yoktu zaten buna..bak, deminden beri ne güzel övüyoruz, anlayışlı diyoruz, kaliteli diyoruz, kezban değil diyoruz..bu mu yapılır yani?..

“ebru niye böyle yapıyorsun?” dedim mesafeli bir sesle..

Hala deli gibi bakmaya devam ediyor yüzüme..

“gerek yok buna?” dedim..

“tamam anlat” dedi robotik bir şekilde..”dinliyorum.. bütün gün burada durabiliriz gerekirse.. vaktim senin..”

Yutkundum…”hani işin vardı?..eve niye gitmiyoruz, neden inat ettin bu kadar anlayamadım?” dedim.. benim de sesim yavaş yavaş gerilmeye başlamıştı…

“tamam işimi iptal ettim.. hayır şimdi, burada anlatacaksın.. koridorun orasında eski sevgilinle muhabbete çekinmiyorsun, o ayak üstü olmuyor da, bu mu ayak üstü olacak?”

http://fizy.com/#s/3woqb2 

Cık…olmaz böyle ama..ebru…

Önüme döndüm…hayal kırıklığına uğramış bir sesle konuştum bu kez, “çok çocukça şu an yaptığın..ne yani şimdi inada mı bindiriyoruz? Senin dediğin, benim dediğim mi olacak?..ya, eve gidelim diyorum, ama neden? Çünkü adam akıllı oturalım yan yana, sakin sakin konuşalım, konuşurken ben sana dokunabileyim, seni dizime yatırabileyim..kolumu boynuna sarabileyim..diz dize olalım diye..niye bunu yapıyorsun ebru? Bir çeşit ceza mı, buse ile konuştuğum için? inan değmez..sen daha çok üzülürsün sonra bana bunu yaptığın için..hadi..sür şunu evimize..”

Daha ne kadar alttan alınabilirdi ki? Değil mi beyler? Daha ne kadar sakin kalınabilirdi?..insan sevince, böyle olabiliyor işte..buna katlanabiliyor..bu ona cefa gibi, zorunluluk gibi, zor gibi gelmiyor o zaman..

Ama ebru tatmin olmamıştı, nedensizce saldırmaya devam etti..yapma ebru..yapma be bitanem..yakışmıyor sana..eğreti duruyor..sahte duruyor..trip yapma bana..beceremiyorsun bile zaten..

“hayır sen zaman kazanmaya, soğutmaya çalışıyorsun..”

Benim onca pozitif, ılımlı lafımın üzerine bu yaftalar gelince, balatam sıyrıldı bir an..sesim epey yükseldi,

“neye zaman kazanmaya çalışıyorum ebru? Sen neden bahsediyorsun kızım ya?! Neyi soğuyacağım?..lan ben açıklayamayacağım bir şey olsa ulu orta iş yapar mıyım? Sen de biliyorsun bunu, neden gelmedin o zaman yanımıza koridorda?”

“haa..yani açıklayamayacağın şeyleri gizli gizli yapıyorsun zaten öyle mi?..”

“yuh…yuh ebru..bravo…burdan onu mu çıkardın?... konuyu zorla saptırıyorsun..canın kavga etmek mi istiyor he güzelim?..he?..söyle hele sıkıldın mı benden?..he? söyle…ne oldu?..artık hevesin kalmadı mı? ya da öyle yüzük müzük girince işin içine fazla mı ciddiye bindi durum..korkuttum mu?..he söyle?!”

iyice çileden çıkmış bir vaziyette saydırırken,bir yandan da kızın koluna yapışmışım, farkında değilim..baktım yüzü hepten hayalet görmüş gibi oldu, gözleri filan dolmuş, taşmak üzere..kolunu bıraktım..diğer eliyle sıvazladı hemen tuttuğum yeri..lan..acıttım mı?..hay anas….

Bir şey demedi, kastı kendini..sinir harbinde şu an da…niye? Hiç gereksiz…ah ebru ah..

“ebru..hadi canım..sür şunu eve de..oturalım sakin sakin konuşalım..hadi bitanem..ne duymak istiyorsan anlatacağım” dedim sesimi yumuşatmaya çalışarak..sıçtım, şimdi toplamaya çalışıyorum..

“burada anlatacaksın..” dedi inatla..kesik kesik…lan ne biçim damar varmış sende de be..

“ebru!..”

“sabaha kadar dururum burda gerekirse..” dedi, mızıkçı çocuklar gibi..

“ebru..inada bindirme bak..”

Kaşlarını hava kaldırdı..sinirden, inattan çatlayacak..gözleri boşalmak üzere..

“hiç..boşuna..” dedi yine kesik kesik..

“iyi” dedim..arabanın kapısını açtım..adımımı dışarıya attım..çıktım arabanın içinden…döndüm sonra..kapıyı kapatmak için..biraz da sertçe kapattım..

Sonra..

Sonra, tekrar önüme dönüp, gitmem gerek değil mi?..hemen bir saniyelik bir durum bu…ama gidemedim işte..camın arkasından öyle bir baktı ki bana..o bir saniye uzadı…üç oldu…beş oldu..

inatçı... inatçısın….sen de inatçısın..ama ben..o laz damarı yok mu…ah ulan ah..ilk defa sitem ettim kimliğime, kütüğüme..

Sen inatçısın…ben senden inatçı…

Döndüm sırtımı her şeye rağmen..öyle ya, inadım inattı benim…başladım yürümeye..ebruyu öylece arabanın içinde bırakıp, hızlandırdığım adımlarla otobüs duraklarından birine doğru ilerlemeye başladım…

bu gecelik benden bu kadar panpalar, en kısa zamanda yeniden görüşmek üzere, yorumlarınızı esirgemeyin, sevgiler

herkese selamlar,
pazartesi gecesi görüşelim panpalar, çok plan program oldu bu hafta sonu, nefes alamadım valla,

ama keyiften (:

pazartesi bir aksilik olmazsa görüşürüz, hepinize sevgiler

iyi geceler panpalar,

01.00 gibi görüşelim (:

selamlar herkese, 10-15 dakikaya başlıyorum panpalar

http://fizy.com/#s/3xvn6b 

Agresif bir insan değilim..kavgadan, arbededen, hır gürden nefret ederim..en sinirli anım ise, antilop peşinde koşturan bir çitanın en hızlı anı kadar..ya da bir kibrit çöpünün ani alev alışı..

Kolay kolay sinirlenmediğim gibi, sinirim de çabuk geçer, yerini pişmanlık alır..geriye yanık bir kibrit ve nefes nefese bir çita kalır..

Daha yüz metre bile gitmemiştim ki, ilk anda aklıma “nereye lan gerizekalı?” sorusu geldi..

Harbi nereye?..

Otobüs durağına mı demiştim?..ya da eve mi gidiyorum direkt?..

Nereye tsigalko?..kapıyı yüzüne çarpıp, ebruyu orada göt gibi bırakıp nereye?..

Adımlarımın hızı kesildi önce..sonra da kaldırımın ortasında kalakaldım..

Saniyeler içinde, yüzlerce flashback geçti aklımın içinden..ebruya yaptığım kötülükler..onu itip kakmalarım..sonra bir şekilde bir araya gelişimiz..o ilk öpücük..onu aldattığım gece..terk ettiğim gün…beni boş sınıfa çekip, hayatımdan defol deyişi..onu taksiyle takip edişim..ilk kıskançlığım…hastaneye, beni ziyarete geldiği gün…ders çıkışı peşinden çıkıp yalvarışım... eski çardağın altında yeniden bir araya gelişi ellerimizin..verdiğim sözler..güvenini kazanma mücadelem…bir haziran gecesi, koyun koyuna, yıldızları izleyerek uyuyuşumuz…parmağına yüzüğümüzü taktığım an…

Nereye gidiyorum ben?..neden gidiyorum?..

Farkına bile varmadan, ayaklarım yön değiştirmiş, telaşlı adımlarım yeniden ara sokağa yönelmişti..kaç dakika geçti…ya gittiyse…midem köpürdü derinlerde..neredeyse acımsı asit tadını hissettim ağzımın içinde..allahım..ne kadar da aptalım?!..ebru!..

Sokağa girip, siyah golfü aynı yerde görünce derin bir nefes aldım..oh..buradaydı hala..şükürler olsun..şükürler..

Sıçtım evet..ama en azından sıvamayacağım…bunu telafi edebilirim..içim kan ağlıyor..ciğerlerimi hissedebiliyorum..alev almış kağıt parçaları gibi, önce şişiyor, sonra buruşup küçülüyorlar…kor gibi sıcaklar..kötücül kötücül ışıldıyorlar..

Arabaya neredeyse koşar adımla ulaştım..içine baktım önce..kız, başı hafifçe önüne eğik biçimde, put gibi oturuyor koltukta..önce bir yere bakıyor sandım, hani, telefonla, hocaya çaktırmadan sıranın altından mesaj yazarken girdiğin pozisyon var ya, hemen hemen öyle işte..

Tek farkı, baktığı yerde, telefonun olmaması..başka bir şey de yok..öyle, başını eğmiş, dizlerinin üzerine bakıyor..

Arabanın kapısının koluna asıldım..açtım..irkilerek döndü hemen..gözleri, göz pınarları, yanakları nemli, parıldıyor..onu öyle görünce daha da kötü oldum..zorlukla, nefes nefese konuştum,

“gelebilir miyim?”

Konuşmadı, bir iki saniye gözlerimin içine içine işledi bakışları.. sonra hafifçe salladı başını, olumlu görüş bildiren bir şekilde..

Geçtim yeniden koltuğa oturdum.. kapıyı kapattım.. dışarının gürültüsü kesildi.. burası, farklı, yalıtılmış bir bölge gibiydi..

Sessizlik.. gözler yerde..

“geri.. geleceğimi biliyordun değil mi?” dedim buruk bir gülümsemeyle..”tahmin etmişsindir yani..”

Başını bana doğru çevirdi, yine bir şey demeksizin, hatta herhangi bir ifade de bile bulunmaksızın baktı yüzüme..

“özür dilerim” dedim fısıldayarak.. sesimin titremesini ancak böyle bastırabilmiştim..

Yine bir şey demedi..ama yüzü dalgalandı bu kez.. gözleri titredi..

“çok üzgünüm ben…sen…onca şeyden sonra…en ufak bir tartışmada….ebru çok üzgünüm…bir an..parladım işte.. gene beceremedim…
demi?... gene…güvenini zedeledim…gene üzdüm seni….hem de saçma sapan bir şey uğruna..”

…sözler tıkandı.. daha fazla konuşamadım..sen bir şeyler söyle şimdi artık ebru, yalvarırım…

“bu sefer çabuk döndün..” dedi ıslak, alaycı bir sesle…ama benimle değil, kendiyle alay eder gibiydi sanki.. tuhaf bir frekanstaydı sesi…”ben bi üç sene daha beklerim diye düşünmüştüm..”

Sözleri cam parçaları gibi battı.. nefes almaya çalıştım..bir şey diyemedim..ne diyebilirdim?..

“yine gittin..” dedi kendi kendine konuşur gibi bu kez… “yine…daha ilk tartışmada…ne kadar kolay…”

Koltukta sinmeye başlamıştım..

“ne söylesen haklısın” dedim yine fısıldar gibi.. yüzüne bakamıyordum utançtan.. gözlerim torpido gözündeydi.. mahvettim gene her şeyi.. maskem düştü.. gene içimdeki canavar göründü..ama yendim onu ebru işte.. buradayım?..gitmedim..bu sefer gitmedim?..hava almaya, sakinleşmeye çıktım farz et..yanındayım..

“yarın.. öbür gün..ya yine gidersen…başka bir tartışmada.. başka bir anlaşmazlıkta.. kavgada…nasıl bilebilirim ki?..”

Başımı geriye yatırdım.. gözlerimi kapadım.. derin nefes aldım birkaç kez.. gözlerim kararmaya başlamıştı..ona doğru döndüm sonra.. ısrarla izledim.. onun da bana doğru dönmesini istedim bakışlarımla..

http://fizy.com/#s/3woyi3 

Döndü..sitemkar gözleriyle karşı karşıya geldim..sonra buruk bir gülümseme yerleşti yüzüne..hatta sinirli bir gülüş..elini, parmağındaki yüzüğe götürdü, parmağından çıkardı, parmakları arasına aldı, sonra da havaya, gözlerimin hizasına kaldırdı..

“bir de bu işlere giriyorsun ya..” dedi aynı sitem dolu gülümsemeyle..”bence al sen bunu..kendine zorunluluklar yüklemeye mecbur değilsin..hem bunu takıp, hem de saniyeler içinde bırakıp gidemezsin..ikisi bir arada zor..senin için zor yani..zorlanmanı istemem…”

Kusacak gibi oldum..

“ebru napıyorsun?” dedim donuk bir sesle..şoktaydım..

Artık o ara yüzüm ne hale geldiyse, bu geri taktı hemen parmağına yüzüğü..

“kendini zorluyorsun..emin olmadığın şeyleri yapmak zorunda değilsin ki?..nasılsa..nereye gidersen git bekleyecek bir salak var burada..demi?..ne zaman dönersen dön aynı yerde bulabileceğini bildiğin bir enayi..”

“devam et..” dedim, kesin bir şekilde..sinirli değildim hayır, tam tersine..tam bir teslimiyet söz konusu..önce anlamadı ne demek istediğimi, “devam et?..devam..ne söylemek istiyorsan..içinde ne kaldıysa..hepsini söyleyebilirsin…bu zaman kadar yapmadığın kabahatti zaten?..istediğin kadar başıma kakabilirsin..istediğin kadar utandırabilirsin beni..yargılayabilirsin... ”hainsin” de…”sadakatsizsin” de…”vefasızsın” de…”kıymet bilmezsin “ de…hepsini söyle..sen söylemeyi hak ediyorsun, ben de söylenmeyi hak ediyorum…”

iyice irileşen gözleriyle yüzümü tarıyordu…tartıyordu söylediklerimi..

“ciddiyim” dedim…”söyle hadi ne olur…ne kadar vurabiliyorsan vur..ne kadar acıtabiliyorsan…iyi gidiyorsun…devam et…hiç birine itiraz edemem..etmeyeceğim…karşı da koymayacağım…ne söylersen söyle altına imzamı atarım….hadi?... ”senin bana çektirdiklerinin yanında bu ne ki?” de…istediğin kadar gel üzerime…of dersem şerefsizim…tamam mı?..şu, son yaptığım ergen hareketini de ekle hepsinin üzerine…söylemediğin hiçbir şey kalmasın…buradayım ben..”

Son derece sakin bir şekilde söylemiştim tüm bunları…ve samimiydim…

“geçmişte olanlarla ilgili ne söylesen haklısın..ve az önceki mallığım için de..ama.. eğer o yüzük bir kez daha parmağından çıkarsa.. benim sana karşı şu anda hissettiklerim bir kez daha pazarlık konusu olursa beni öldürdüğünü farz et..bak, kaçsan, kovalayabilirim.. yaralasan iyileşebilirim ama…onu yaparsan benim başka hamle şansım kalmaz..ne yapabilirim ki o zaman?..ne..diyebilirim?..bir daha sakın ebru…senin de hissettiğini söylediğin şeyler birazcık gerçekse bir daha yapmazsın bunu..” 

Kendime yabancı sesim, susmuştu sonunda.. bugün ebru da, ben de, daha önce çekmediği frekanslardan yayın alan radyolar gibiyiz.. acayip şeyler, acayip sesler çıkıyor karşımıza…

Benim sözlerim bitmişti artık…o ise, tüm bunların üzerine ne diyeceğini bilemez gibiydi.. zaten ben her şeyi söylemiştim onun yerine sanki…

“hiç birini yapamam o dediklerinin.. sonuncusunu da..yapmam..bir daha…” dedi kırılgan ama kararlı bir şekilde..”sen.. farkında olmadan gittin bir an için…ben de farkında olmadan bazı şeyleri yüzüne vurdum.. ödeştik..bitti…savaşa dönüşmesine gerek yok bunun..” yufka yüreklim, gene dayanamamıştı.. uzlaşıyordu yavaş yavaş.. yumuşuyordu..

“savaşa dönüşemez zaten…savaş dediğin karşılıklı olur…benim sana saldırmam için bir dayanağım yok.. neredeyse kusursuz bir insansın sen…ben öyle değilim ama.. yüzüme vurulması gereken bir sürü defom var…arada bir hatırlat bunları.. cidden…ne mal olduğumu, nerden geldiğimi unutmayayım…”

“tamam.. yeter artık..” dedi sesi titreyerek.. artık tamamen dağılmıştık ikimiz de..aylar sonra, yılların birikimi.. saçma sapan bir kıvılcımı bahane bilip patlayıvermişti işte…yıkıldı barajlarımız, bir duygu seli aldı ikimizi..eli yanağıma dokundu.. sonra hemen çekti, sanki sıcak bir sobaya değmiş gibi.. ağlıyordu..ben de elimi yüzüme siper etmiş, parmak uçlarımla, gözyaşı damlalarını çıkmaya başladıkları gediklerden gerisin geriye içeri tıkmaya çalışıyordum anlamsız bir çabayla..

“ne olursa olsun” dedim, “ne olursa olsun…bak..ne olursa olsun….seni seviyorum.. anladın mı?..her şeyden…herkesten çok…sevmekten de öte bir şey bu…nefes almak gibi.. nefes almaktan vazgeçebilir misin?..ha ebru?..ne olursa olsun…duyuyor musun?..asla unutma…böyle kavgalarımız, tartışmalarımız olacaktır…ama unutma…her şartta, her koşulda, her şeye rağmen, kendime rağmen.. bütün aptallıklarıma rağmen seni seviyorum…her şeyi unuturum…her şeyden vazgeçerim.. seni unutmam.. senden vazgeçmem…”

Birbirimize sarıldık yarım kolla.. hıçkırıklar arasında “tamam…ne olur…çok özür dilerim..” dedi..

“senin bir suçun yok bitanem?” dedim ikimizi de teskin eder gibi.. başını omzuma çektim.. saçlarına karıştı parmaklarım…”sen ne yaptın ki?... yalnız.. işte tek…tek bir şey istiyorum senden…o da bu günümü sorgulamaman….geçmiştekiler için ne dersen de…ama bugünümün hislerini, onun.. sembollerini küçümseme..”

Ayrıldık birbirimizden..bir iki dakika kendimize gelmeyi bekledik.. sonra ben tekrar,

“o kadar salağım ki..komple hatayım.. baştan yanlışım…sana en başta söylemem lazımdı…önce seninle paylaşmam lazımdı…ondan sonra ne bok yiyeceksem yerdim…hem başta söylemedim..hem de sonra alay eder gibi erteledim…inat ettim…ebru valla senin hiçbir kabahatin yok kızım…bu ben var ya ben…boşu boşuna seni getirdiğim şu hale bak.. nefret ediyorum kendimden.. iğreniyorum resmen..”

Ebru, “benim yüzümden büyüdü…saçma sapan bir inat yaptım..eve, odana giderdik..sen anlatırdın ben dinlerdim..ben bu hale getirdim durumu..”

Tekrar ben,

“hayır hayır…en baştan benim olaya bakış açım, başlangıcım yanlış zaten…ben yanlış karar vermeseydim zaten sen bu durumu yaşamazdın..”

Anlayışla, şefkatle baktı bana bu sözlerden sonra.. erimeye başladım karşısında.. ooof allahım off!..nasıl becerebiliyorum? 

Ulan böyle bir kızı bile üzmeyi ben nasıl başarabiliyorum…yahu, hadi benim hislerimi geçtik…benimkileri başka bir tarafa 
koy, kız, resmen bebek sever gibi, kedi yavrusu sever gibi seviyor beni be..hissediyorum abi?..insan, sevdiğini bilir, hisseder de, sevildiğini bu kadar kuvvetli hissedebilir mi?..ben hissediyorum işte.. ebru denilen insan üstü varlık sayesinde, neredeyse elle tutabiliyor, gözle görebiliyorum sevilmeyi..

Mevlana derki, “sevmek, sevilmekten daha güzeldir, çünkü sevildiğinden asla emin olamazsın, oysa sevdiğinden her zaman eminsindir.”

ikisinden de eminim be hazret.. ikisinde de…Allahın bir mucizesi bu belki de..ben ikisinden de eminim..

Ha, bir şeyden daha eminim, o da su katılmamış piç kurusu olduğum…çünkü bunca şeye rağmen, hala daha götüm kaşınıyor, rahat duramıyorum…insan utanır be…Allahtan korkar anasını satayım…



next--->
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol